Morfin...

Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey belkide, “Morfin“di. Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu.

İsmail GÜZEL iguzel@nestech.net

Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey belkide, “Morfin“di. Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu.

Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu. Sedye ile gelen her yaralı, burada masaya koyuluyordu. Doktorun elinde enjektör, enjektörün içinde ağrı kesici.

Doktor ilk muayeneyi yapıyordu ve yaşama olasılığı olan, ameliyat edilmesi halinde yaşayacağına inandıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu. Oysa gelen her yaralının ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Fakat herkese yetecek kadar ağrı kesici yoktu.

Yaralı asker getirilip, doktorun önündeki masaya konuluyordu. Doktor gelen yaralı askerleri kısa süre içerisinde muayene ediyordu. Muayenesi biten yaralı asker bağıra çağıra, ağlaya, inleye götürülüyor, hemen sıradaki yaralı masaya yatırılıyordu.

Doktor;

“Bunu kaldırın”... “Bunu kaldırın”...
“Hah tamam, bu ameliyat edilirse kurtarılabilir” diyordu.

Ameliyat ile kurtarılabilecek askere, ağrı kesiciyi yapıyordu. Her askerin ağrı kesiciye ihtiyacı vardı ancak ağrı kesici yoktu.

Sürekli olarak doktorun önüne yaralı askerler konup, kaldırılıyordu. Sırada bir sürü asker sedye üzerinde beklediğinden dolayı hızlı bir şekilde muayene yapılıyordu. Bu sırada doktorun önüne yaralı bir asker daha getirildi.
Doktor; “Bunu kaldırın” dedi.
Yaralı askerden ise bir ses, “Baba”...

Doktor “Şokta“…
Doktor, sedyede yatan yaralı askerin yüzüne baktı. Eliyle yüzünü sevdi, baktı ki, öz Oğlu…! Öz evladı, önünde perişan bir durumda yatıyordu. Doktor ise çaresizdi. Herkesin gözü doktorun üzerindeydi. Doktor bir elinde ağrı kesici, diğer eliyle oğlunun yüzünü silerek sevdi ve sedyecilere şöyle seslendi;

“Bunu gölge bir yere kaldırın”...
Bu olayın ardından, doktor görevini bir başka arkadaşına devredip, ardından hemen yaralı askerlerin arasına koştu. Yaralı askerlerin arasına dalan doktor, çoğu askerin çoktan öldüğünü görüyordu. O arada az önce, ağrı kesici yapmadığı oğlunu buldu. Oğluna sarıldı, onu öptü ve gözyaşları içinde oğlunu kucaklayarak;

“Oğlum beni ne olur affet oğlum, babanı bağışla, onu sana yapamazdım. O senin hakkın değildi oğlum. O senin hakkın değildi”... diyerek ayrılıyordu şehit olan oğlunun yanından...

Bu devlet ve millet bu vatan için kendi evladını tüm acılara rağmen bu ülkeye bu vatana gözünü kırpmadan her daim feda etmiş...

Barış Pınarı Harekatı adı altında Fırat’ın Doğusuna düzenlenecek muhtemel operasyonda Allah bu vatan evlatlarının yar ve yardımcısı olsun.