Monşer ne demek biliyor musunuz?
Abone olErdoğan'ın son dönemde 'monşerler' deyip eleştirdiği eski diplomatlar Başbakana çok sert bir tepki gösterdiler.
Emekli diplomatlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
büyükelçilere dönük sarf ettiği "monşer" ifadesi ve son dönemde
izlediği dış politika ve dış politik söylemine çok sert tepki
gösterdiler. Emekli diplomatlar 'Şimdiye kadar Türk diplomatlarını
sadece Ermeni terörünün ve diğer terör eylemlerinin hedef aldığını
zannediyorduk. Son bir yıldır her fırsatta kendi ülkesinin
diplomatlarına karşı sözlü bir saldırı başlatan Sayın
Başbakanımızın bu tutumunu izahta büyük güçlük çekiyoruz'
dediler.
Emekli diplomatlar tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Dış
politika, öyle günü kurtarmaya yönelik, kendisiyle çelişki içinde
’perakende’ açılımlarla, üç-beş yabancı sözcüğü yerli
yersiz kullanmakla, diplomatlara karşı küçük düşürücü ifadelerle
yürütülmez. Yürütülmeye kalkışılırsa bedeli ağır olur.
İşin acı tarafı, bu bedeli de sadece bu hesapsız, kitapsız,
yüzeysel tutumları benimseyenler değil, tüm ulusumuz öder"
denildi.
72 EMEKLİ DİPLOMAT İMZALADI
Aralarında Dışişleri eski müsteşarları Korkmaz Haktanır, Faruk
Loğoğlu, Nüzhet Kandemir ile AİHM eski yargıcı Rıza Türmen, AB eski
Genel Sekreteri Murat Sungar, NATO Daimi eski Delegesi Ümit Pamir,
Washington eski Büyükelçisi Baki İlkin gibi isimlerine de yer
aldığı 72 emekli diplomat yazılı bir açıklama yaparak,
Başbakan Erdoğan’ın büyükelçilere yönelik alaylı ifadesini ve
Hükümetin izlediği dış politikayı sert bir dille
eleştirdiler.
"‘MON CHER’ DEYİMİ FRANSIZCA ‘AZİZİM, DOSTUM’ ANLAMINA
GELİYOR"
Yazılı açıklamada, Başbakan Erdoğan’ın son zamanlarda konuşmalarına
yabancı dillerden ibareler serpiştirmeyi adet haline getirdiği
belirtilerek, şöyle denildi:
"Davos’ta "one minute(s)" ile İngilizce ibarelerle başladı. Derken
‘monşer’ sözcüğünü son zamanlarda pek sever oldu. ‘Mon
cher’ deyimi Fransızca ‘azizim, dostum’ anlamına gelen bir
tekerleme. Buna bugünkü Türkçemizde ise, argoda, ’hanım evladı’
anlamı yüklenmiş. Askerlik ve polislik mesleklerinin
yanında en çok hayati tehlikeyle karşılaşılan devlet memurluğu, her
unvandaki Dışişleri memurluğudur. Dünyanın en tehlikeli
bölgelerinde, kriz alanlarında geçici ya da sürekli görev yapan,
ülkemizi temsil eden, insani yardım sağlayan, siyasi temaslar
yürüten temsilcilerimizle onlara idari, teknik ve
haberleşme desteği sağlayan her rütbe ve düzeydeki
genç-yaşlı Dışişleri mensuplarımızın hangileri bu alaycı yaklaşımı
hak etmektedirler?
Bizim çok eskilerden gelen diplomasi geleneğimiz hem
‘hiçbir tehlikeden kaçınmamayı’, hem de uluslararası
topluluklar içinde başkalarından altta kalmayarak başını dik
tutmayı öngörür. Ömer Seyfettin’in ’Pembe İncili Kaftan’
öyküsündeki Türk Elçisinin davranışı bugün de diplomatlarımızın
sahip olmakla iftihar ettikleri bu birikimin hikayelerinden
birisidir. Diplomatlarımız arasında seçkincilik de yoktur. Tahsil
hayatını burslu okuyan bir çok diplomatımız Bakanlık içinde en
yüksek mevkilere yükselebilmişlerdir. Bunların arasında
Dışişleri Müsteşarları da bulunmaktadır."
"‘MONŞER’ TERİMİNİ CUMHURİYET DÖNEMİ DIŞİŞLERİ MENSUPLARI
HİÇ KULLANMADILAR"-
Açıklamada, ‘monşer’ terimini Cumhuriyet dönemi Dışişleri
mensuplarının hiç kullanmadıklarına da dikkat çekildi. Açıklamada,
"Osmanlı dönemi memurlarının bazılarının bu ifade biçimini
kullandıklarını eski hikaye ve roman türü belgelerden
gözlemliyoruz. İnsan ’Acaba Sayın Başbakan, hükümetinin
izlediği Dış Politika ekseni gibi, dilde de bir yeni Osmanlılık
hevesine mi kapıldı?’ demekten kendisini alamıyor. Şunu kendisine
hatırlatmak isteriz ki, Türkiye Cumhuriyeti Diplomasisi, Osmanlı
hariciyesinin, İmparatorluğun son dönemlerinde, en büyük
zaaflarından birisini oluşturan, bazı Osmanlı diplomatlarının
‘yabancı muhibbi’ -yabancı sempatizanı- olmaları üzerine bu yabancı
ülkelerin emellerine hizmet etmelerinden çıkarılan dersler
sonucunda, sağlam temeller üzerinde yeniden kurulmuştur.
Cumhuriyetimizin dış politikadaki büyük kazanımları, Cumhuriyet
nesli Türk diplomatları sayesinde gerçekleştirilmiştir. Türk
diplomatları Atatürk’ün dış politikamız için öngördüğü
‘yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinin sadık uygulayıcıları
olmuşlar ve Devletimizin temel ilkelerine bağlı kalmışlardır"
denildi.
-"DIŞ POLİTİKA UZUN SOLUKLU CİDDİ BİR İŞTİR"-
Türkiye Cumhuriyeti diplomatlarının, çok zor
sınavlarla mesleğe kabul edildiği anımsatılan açıklamada, şu
görüşlere yer verildi:
"Meslek içi eğitimleri de özenle sürdürülür. Önemli terfileri de
yine sınavla gerçekleşir. Bu sınavlarda hiç bir zaman iltimas
etkili olmamıştır. Bu nedenle tüm dünya diplomatları
arasında Türk diplomatları özel bir takdirle anılırlar. Bu
başarıları, ülkemizin etrafında bir güvenlik ve işbirliği kuşağının
sağlanmasına yönelik Balkan ve Sadabad Paktlarının kurulmasından
başlayıp; Montreux Anlaşmasının imzalanmasında, Hatay sorununun
çözümlenmesinde, 2’nci Dünya Savaşının dışında kalarak ülkenin yeni
bir savaş felaketinden kurtarılmasında, NATO üyeliğimizin
gerçekleştirilmesinde, Ortak Pazar /Avrupa Birliği üyeliğmiz için
son 50 yıldır sürdürülmekte olan görüşmelerde, Kıbrıs sorununun
ulusal çıkarlarımız doğrultusunda sonuçlanması için Londra ve Zürih
Anlaşmalarıyla başlatılıp Birleşmiş Milletler çerçevesinde devam
ettirilen görüşmelerin çeşitli aşamalarında tescil edilmiştir.
Dış Politika öyle ‘Benden öncekiler hiç bir şey yapmadı.
Bizimle onurlu dönem başladı’ gibisinden geçmişteki kazanımları yok
sayarak, gelişigüzel yaklaşımlar sergilemek demek
değildir. Dış Politika uzun soluklu ciddi bir iştir.
Bilgi, birikim, öngörü, soğukkanlı analiz yeteneği gerektiren ciddi
bir uğraşıdır. Hükmünü, soğukkanlı bir yaklaşımla, bir satranç
oyunun incelikleri ve stratejik derinliği ile geçmişi dikkate alan
ve aynı zamanda geleceği hesaplayan bir perspektiften verir."
-"DIŞ POLİTİKADA DİNAMİZM VE CESARET
ŞARTTIR"-
Açıklamada, Dış Politikada dinamizm ve cesaretin şart olduğu da
belirtildi. Açıklamada, "Nitekim, İkinci Dünya Savaşı sırasında
Türk diplomatları canları pahasına Yahudileri Nazi temerküz
kamplarından kurtarmıştır. Diplomatlarımızın eşleri ve çocukları da
aynı şekilde tehlikeyle iç içe yaşamışlardır. Adadaki Yahudileri
kurtaran Rodos Başkonsolosumuz Selahattin Ülkümen bu uğraşı
sırasında Nazi uçaklarının bombardımanı altında eşini
kaybetmiştir. Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp’ın eşi
Necla Kuneralp, Lizbon Maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoğlu’nun eşi
Cahide Mıhçıoğlu, Lizbon İdari Ataşesi Erkut Akbay’ın eşi Nadide
Akbay, Tahran Büyükelçiliği Sekreteri Şadiye Yönder’in eşi Işık
Yönder, La Haye Buyukelçisi Özdemir Benler’in oğlu Ahmet Benler ve
Atina İdari Ataşesi Galip Özmen’in kızı Neslihan Özmen
ermeni teröristler tarafından katledilerek şehit
edilmişlerdir. Sayın Başbakanın sadece bizlerin değil
ailelerimizin de meslek içi yaşadığı zorluklardan haberdar olmadığı
anlaşılmaktadır" denildi.
"DİPLOMATLARIMIZ SADECE ‘MASA BAŞINDA’ İŞ
YAPMAZLAR"-
Açıklamada, Türk diplomatlarının sadece ‘masa başında’ iş
yapmadıklarına da dikkat çekildi. Açıklamada, şu görüşlere yer
verildi:
"Türk diplomatları Kıbrıs, Irak, İran, Lübnan, Afganistan, Bosna ve
Somali gibi savaş alanı olan ülkelerde canları pahasına görevlerini
cesaret ve soğukkanlılıkla yürütmüşlerdir.
Ancak Dış Politikada cesaret ve dinamizm, maceraperestlik
demek değildir. Tarihi iyi bildiğini iddia edenler,
’Kudüs’te toplu namaz kılmak’ gibi maceraperest ve
hayalperest ucuz vaatlerin geçmişte ülkemizi hangi badirelere
götürdüğünü daima akıllarında tutmalıdır. Böyle bedava
kahramanlıkların ceremesinin, masum insanlarımıza canlarıyla
ödettirilmesi de ayrı bir üzüntü konusudur. Cumhuriyet döneminin
Dışişleri mensupları başka ülke ve odakların eli, kolu, gözü
olmaktan hiç bir zaman medet ummamışlar, kendi uluslarının tarihi
ve manevi birikiminin ve bu topraklarda asırlardır özgürce yaşamış
olmalarının onlara aşıladığı özgüvenlerinden onur
duymuşlardır."
"TÜRK DİPLOMATLARINI SADECE ERMENİ TERÖRÜNÜN HEDEF ALDIĞINI
ZANNEDİYORDUK"-
Açıklamanın son bölümünde, kırka yakın Türk diplomatı ve Devlet
görevlisinin Ermeni terörüne kurban gittiği hatırlatıldı.
Açıklamada, "Şimdiye kadar Türk diplomatlarını sadece Ermeni
terörünün ve diğer terör eylemlerinin hedef aldığını zannediyorduk.
Son bir yıldır her fırsatta kendi ülkesinin diplomatlarına
karşı sözlü bir saldırı başlatan Sayın Başbakanımızın bu tutumunu
izahta büyük güçlük çekiyoruz" denildi.
Açıklamada, izlenen dış politikada ve dış politik söylemde
eleştirilerek şöyle denildi:
"Dış politika, öyle günü kurtarmaya yönelik, kendisiyle çelişki
içinde ‘perakende’ açılımlarla, üç-beş yabancı sözcüğü
yerli yersiz kullanmakla, diplomatlara karşı küçük düşürücü
ifadelerle yürütülmez. Yürütülmeye kalkışılırsa bedeli
ağır olur. İşin acı tarafı, bu bedeli de sadece bu hesapsız,
kitapsız, yüzeysel tutumları benimseyenler değil, tüm ulusumuz
öder. Bu konuda duyduğumuz üzüntüyü merhum bir Büyükelçimizden
esinlenmiş olan bir kısa tekerlemeyle bitirmek istiyoruz:
İnsaf kalmadı beni-ademde / İşlerine gelince şehit /
Gelmeyince monşer sayıldık / Şu bivefa alemde."
AÇIKLAMAYI İMZALAYAN EMEKLİ BÜYÜKELÇİLER-
Açıklamayı imzalayan emekli Emekli Büyükelçiler: Ahmet Banguoğlu,
Ali Hikmet Alp, Altan Güven, Aydın Tosun, Aydın İdil, Baki İlkin,
Bilal Şimşir, Burak Gürsel, Burhan Ant, Candan Azer, Deniz Üzmen,
Duray Polat, Erdal Tümer, Erdoğan Aytun, Erdoğan Sanalan, Ergün
Pelit, Erdil Akay, Erdinç Erdün, Erhan Öğüt, Erhan Yiğitbaşıoğlu,
Emin Gündüz, Faruk Loğoğlu, Fazlı Keşmir, Halil Dağ, Hatay Savaşçı,
Hüseyin Çelem, İlhan Yiğitbaşıoğlu, Korkmaz Haktanır, Kurtuluş
Taşkent, Mehmet Kazım Görkay, Mengü Büyükdavras, Mithat Balkan,
Murat Bilhan, Murat Sungar, Mümin Alanat, Nazım Belger, Nazım
Dumlu, Necati Utkan, Nurettin Karaköylü, Nuri Yıldırım, Nüzhet
Kandemir, Osman Korutürk, Ömer Şahinkaya, Ömür Orhun, Önder Özar,
Pulat Tacar, Rıza Erkmenoğlu, Rıza Türmen, Sadi Çalışlar, Senbir
Tümay, Sevinç Dalyanoğlu, Süha Noyan, Taner Baytok, Tansu Okandan,
Tugay Uluçevik, Turhan Fırat, Türkekul Kurttekin, Uğur Ergun, Uluç
Özülker, Ümit Pamir, Ünal Ünsal, Varol Özkoçak ve Verşan
Şentürker
-EMEKLİ BAŞKONSOLOSLAR-
Emekli Başkonsoloslar: Aksel Ülker, Asım Temizgil, Ayşe Öğüt, Betin
Yiğit, Daver Darende, Gönül Dalyanoğlu, Hüner Tuncer, Ülkü Başsoy
ve Yurdanur Çetirge