Dünya 21. yüzyılı yaşarken, teknoloji devi Amerika’nın bağrında süper muhafazakar ve ileri derecede mütevazı bir hayat yaşanıyor. Amishler olarak bilinen ve bağlı oldukları mezhebin gerekliliklerine göre yaşayan bu topluluk elektriksiz, traktörsüz ve internetsiz bir hayatı paylaşıyorlar. Dünya onları hayretler içerisinde izliyor; ama ister beğenelim ister beğenmeyelim, onlar modernizmi yaşam tarzlarıyla eleştiriyor. Amerika’da yaşayan, teknolojinin bütün imkanlarını reddeden bir Hıristiyan tarikatı olan Amishler oldum olası merak konusu olmuş bir topluluktur. Amishler 1525 yılında İsviçre’de ortaya çıkmışlar. Amerika’nın 19 eyaletinde bu mezhebin üyelerine rastlamak mümkün. En çok yaşadıkları yer Pensilvanya. Amerika genelinde yaşayan Amish sayısının 1 milyon olduğu tahmin ediliyor. Genellikle birbirine yakın yaşamayı tercih ediyorlar. Kamerayı, fotoğraf makinesini görünce ise en azından ‘kaçıyorlar’. Amishler Avrupa’da 18. yüzyılda bu hayat tarzlarından dolayı zulüm ve işkence görünce Amerika’ya göç etmişler. Hatta onların torunlarına bu yeni ülkelerde Pensilvanya Dutch’ları denmiş. Daha sonraları Ohio, diğer iç eyaletlere ve Kanada’ya dağılmışlar. En tutucu olanları elbiselerinde düğme yerine budak ve çengel kullananlar. Giyimleri eski Avrupa stillerine benziyor. Dini törenler evde oluyor. Erkekler sakallı. Cemaat dışı evlilikler ayıplanıyor ve kınanıyor. Devlet hizmetinde çalışmayı reddettikleri gibi, oy kullanmıyorlar ve askerlik yapmıyorlar. The Old Order Amish (Eski Düzen Amish) diye isimlendirilen en tutucu gruplarının nüfusu yaklaşık olarak 80 bin. Amishler zaman zaman, diğer geniş toplum kesimleri ile karşılaştıklarında bazı zorluklar yaşıyorlar. Amish aileleri, okulda zorunlu eğitime kendi hayat tarzlarını tehdit ettiği gerekçesiyle karşı çıkıyorlar. Onlara göre lise eğitimi, çocuklarının Amish geleneğini devam ettirmelerine engel olabilir. Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi de onların kendi dinlerini özgürce yaşama hakları bulunduğuna ve bu yüzden de zorunlu eğitime mecbur olmadıkları yönünde bir karar vermiş. Amishler geniş arazilere sahipler ve tarımla uğraşıyorlar, ekip biçiyorlar; tıpkı tarihte olduğu gibi. Traktör hiç girmiyor onların arazilerine. Çünkü dinlerine göre yasak. Ama mekanik aletler kullanılabiliyor. Atın arkasına koşulan tarım aletleri gibi. Otomobil kullanmıyorlar. Motorlu araçlar tamamen yasak. Kendilerini dünyaya yaklaştıran her şeyi ellerinin tersiyle itiyorlar. Bazı Amish ailelerinde çocuklar okula bile gönderilmiyorlar. Küçük çocuk, büyük ihtimalle dedeleri nasıl yaşadıysa öyle yaşıyor. Üzerinde yaşadığı ülke, Amerika, teknolojinin en ileri boyutlarını yaşasa bile. Kadın ve kızlarda başörtüsü takma adeti var. Tarlada çift süren babalarının yanında koşuşturan küçük kızlar bile başörtülü. Kendilerine sorulduğunda bunun din, örf ve adetlerden geldiğini söylüyorlar. Evlerde hiçbir elektrikli aletin olmamasının nedeni, evlerde elektrik bulunmaması. Yani buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gibi beyaz eşyanın hiçbirini kullanmıyor Amishler. Televizyon zaten hiç girmiyor bu Amish evlerine. Motorlu araç kullanmadıkları için farklı çözümler bulmuşlar yolda hızlı ilerlemek için. Faytonlar ve at arabaları onların yolculuklarında kullandıkları en temel araçlar. Modern dünyada ev önlerine park edilen otomobillerin yerini burada faytonlar alıyor. Her evin önünde bir fayton, atlar ise doğru ahıra. Mezarlıkları yok, ölülerini evlerinin bahçesine gömüyorlar. Amishlerin Hıristiyanlığında fotoğraf ve film çekimi tamamen yasak. O yüzden kamera ya da fotoğraf makinesini gören Amishler anında ortadan kayboluyorlar. Teknolojiyle temas etmemelerinin nedenini de dinlerine bağlıyorlar: ‘Dinimizde bunlar yasak’ diyorlar. “Çocuklarımızı daha küçükken terbiye etmemiz, eğitmemiz gerekir. Eğer dinimize aykırı şeyleri alıştırırsak bozulurlar.” diyorlar. Kiliseleri yok. Onlara Amishlerin ortak kullandığı, düzenli olarak vaaz dinlemek için gittikleri bir kiliseleri olup olmadığı sorulduğunda, evlerinde kendilerine özel kiliseleri olduğunu söylüyorlar. Nüfus artışı, Amishlerin büyük ölçüde çok çocuk yapmalarına bağlanıyor. Amishler geleneksel olarak en az beş çocuk sahibi oluyorlar. Harrison Ford’un başrol oynadığı 1984 yılında çekilen "Witness" adlı filminin ardından meşhur olan Amish topluluğu, neyi yapıp ne yapmayacaklarına İncil üzerine kurulu değerlere saygı esasına dayalı kendilerine has ahlak ve davranışlarına göre karar veriyorlar.