Modern bir halk kahramanı: Viskici
Abone olMacaristan şimdi modern bir halk kahramanını konuşuyor. Halkın gönlündeki lakabı 'Viskici', gerçek adı ise Attila Ambrus. Viskici'nin maceraları saymakla bitmiyor.
“Yine mi hapisten kaçmış?” diye soruyor şaşkınlıkla yaşlı adam.
Herkes için “Viskici” gerçek adı, yani Attila Ambrus artık sadece
mahkeme kayıtlarında kaldı. İki parmağı arasında tuttuğu minik
“szilva palinka”, yani erik rakısı kadehini bir dikişte içiyor.
Elinin tersiyle ağzını siliyor, keyifle gülüyor. Uzun zamandır
beklediği bir haberi almanın keyfi bu. -Hayır hayır, diyor öteki.
Maalesef daha içerde. Ama Amerikalı bir gazeteci kitap yazmış
hakkında. Hatta Jack Daniels şirketi de bizimkinin anısına bir
viski çıkarmış: “Whisky Robber” Minik kadehleri doldurup bir kez
daha kaldırıyorlar. Ama bu kez kadehler keyifle tıklatılıyor: -
Haydi, viskicinin şerefine. - Çok yaşasın o! Evet, Macaristan yine
onu konuşuyor. O herkes için “Viskici” gerçek adı, yani Attila
Ambrus artık sadece mahkeme kayıtlarında kaldı. Bundan yıllar önce
banka şubeleri arka arkaya soyulmaya başlandığında, önceleri bunun
bir bir çete işi olduğu sanılmıştı. Ardından kameralar, banka
çalışanlarının tanıklığı, soygunun şekli giderek çemberi daralttı.
Polis sonunda o zamana kadar gerçekleşen on beş soygunun tek bir
kişi tarafından yapıldığı sonucuna vardı. Hatta ilginç ayrıntılar
da ortaya çıkarılmıştı. Soygunu gerçekleştiren adam etrafına garip
bir viski kokusu yayıyordu. Çünkü sonradan anlaşıldı ki, her soygun
öncesi bir bardak viski içiyordu. İşte adı da oradan geliyor:
Viskici. Viskicinin temsilî resmi ortaya atıldığında, soygunlar
durmadı. Soyguncu gazetelere haber saldı: “Beni yakalayamazlar,
işime devam edeceğim” dedi. Hatta, romantik soyguncu, bu kez
soyguna, yanına gül alarak çıkmaya başladı. Bankada, özür diliyor,
parayı alıyor, kadın çalışana gülü bırakıyordu. Banka soygunları
yirmiyi aştığında olay artık basit bir soygun vakası olmaktan
çıkmıştı. Adam açık açık polisle alay ediyordu. Kedinin fareyle
oynadığı gibi de oynuyordu güvenlik güçleriyle. Halk ise polisle
dalga geçen bu garip ve romantik soyguncuya sempati duymaya
başlamıştı. Polis en “zehir hafiyelerini” viskicinin peşine taktı.
Soruşturmayı yapan polis timi 7’den 42 kişiye çıkarıldı. Artık koca
bir polis ordusu gece gündüz viskicinin peşindeydi. Ve sonunda
soyguncu yakalandı. Viskicinin fotoğrafları ve hayat öyküsü
yayınlandığında halkın desteği de zirveye çıktı. Uzun siyah saçlı,
bir rock şarkıcısını andıran yakışıklı Viskici aslında Romanya’dan
Macaristan’a gelmiş Macar asıllı bir buz hokeyi oyuncusuydu.
Özelleştirmelerin, yolsuzlukların yaşandığı dönemde, hayatını banka
soyarak kazanmaya karar verdiğini açıklıyordu. Haksızlıkların diz
boyu olduğu dönemde samimi karakteriyle Viskici Macaristan’ın
sokaktaki küçük insanları için gerçek bir şehir efsanesi oldu. Ve
efsane devam etti. “Beni hapiste tutamazsınız! Buradan kaçarım”
dedi mahkemede. Polisler güldüler. Gerçekten de onun
yerleştirildiği hapishaneden daha kimse kaçamamıştı. Ama bir ay
sonra Viskici bir sabah yok oldu! Nasıl kaçabildiği hala meçhul!
Tekrar yakalandığında da nasıl kaçtığını itiraf etmedi. Polis bu
kez bütün teşkilatı seferber etti. Ve Viskici evine, kedisine yemek
vermek için döndüğünde yakalandı. Kimsenin bilmediği evini ise bir
arkadaşı ihbar etmişti. Toplam 27 banka şubesi soymuştu, ama tek
bir kişinin bile burnu kanamamıştı. Viskci 17 yıl hapse mahkum
edildi. “Rejim polislerini madara ettiğim için benden intikam
alıyor” dedi. Ve halkın çoğunluğu da ona katıldı. Kitabını yazarken
aylarca hücresinde Viskiciyle görüşen Rubinstein, onun hakkında bir
televizyon programında şunları söylüyordu: “Biliyorum, o bir
soyguncu, ama buna rağmen ben onu çok sevdim. O aslında sempatik
bir çılgın...” Şimdi Amerikalı gazeteci Julian Rubinstein’in
yazdığı kitapla Viskici Budapeşte’den sonra dünyayı da fethetmeye
hazırlanıyor. Kaynak: www.bbcturkish.com