Miladın ilk "kokoşları" bukleli erkekler, örgülü kadınlardı; Endülüs'ü parfümle bir Müslüman tanıştırdı; Hürrem Sultan bir Osmanlı "trend-setter"dı; İstanbul'da 18. yüzyılda dekolte ve transparan aldı başını gitti; Marie Antoinette bir Moda Bakanı atamıştı... Takım elbiseyi kim yarattı, tek taş yüzük nasıl gelenek oldu? İlk sutyen, mini etek ve bikini... (Tarih Dergisi) Miladın ilk kokoşları: Erkekler bukleli kadınlar örgülü Romalılar modayı saçlarıyla yarattılar. Vespasianus'tan Hadrianus'a uzanan dönemde (69-138) saç modası zirve yaptı. Bu yıllardan kalma büstlerde, alnın üzerine kocaman taç şeklinde kabartılmış bukleler ve karmaşık saç örgüleri görülür. Kadınlar şık saç iğneleri ve fileler kullanıyor, peruk ve saç desteğine başvuruyordu. Parfümden kıyafete Ziryâb markası: Endülüs'e stil öğretti Kuşkusuz Ziryâb (öl. 852) tarihin önemli moda önderiydi. 822'de Endülüs'teki Emevi halifesi II. Abdurrahman'ın yanına Kurtuba'ya (bugün Cordoba) gitti. Bağdat'tan getirdikleri arasında kozmetik ve parfümler de vardı. Mevsimlere ve "yarı-mevsimlere" göre farklı giyinme alışkanlığını Endülüslülere tanıttı. Endülüs'te kadın erkek herkes saçlarını ortadan ayırmakla yetinirdi. Ziryâb, alnı örtecek kadar kahkül kesmeyi, yanı bırakılan zülüfleri kulağa doğru sırkıtmayı öğretti. 500 senelik baş tacı: Sarmaktan sarık kovaktan kavuk Sarık modası 1300'den 1480'lere Osmanoğullarının ilk iki asrında tutunmuş. II. Bâyezid'i bu geleneksel sarıkla gösteren frapan bir resim yok. Şu halde kavuk biçiminde içi kov-kof, dolayısıyla oval, balkabağımsı, kallavi... Kavuk modası için II. Mahmud'a (1808-1839) yaklaşık 350 yıllık bir süreç söz konusu. Kalafatlar, devirmeler, selimiler, örfiler, çatalbaşlar... Bu uzun zamanın modalarıdır. Kraliçe Juana'nın icadı çember etek: Saray kadınının alameti farikası Çember etek, Avrupa'da kadın giyimine kısa bir nefes alma dönemi (1780-1815) dışında, 400 yıl hükmetti. İspanya'da 15. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıktı. Modayı Kastilya Kraliçesi Portekizli Juana'nın yarattığı söylenir. Juana (1439-1475) hamileliğini gizlemek için beline taze keresteden (İspanyolca verdugo) yapılmış bir çember takmış ve bol etekle saray halkının önüne çıkmıştı. Hurrem: Bir Osmanlı 'Trend-Setter'ı Doğu tezgahlarında dokunan paha biçilmez kuponlardan modalar yarattı. Haremin güngörmezlerinden bir tek o giyim kuşamıyla da ilgi topladı. Süleyman da Hurrem'e beğendirdiği kaftanları, sorguçlu sarıklarıyla Batılıların parlak saltanatına "Muhteşem" yakıştırmasını güçlendirmişti. Haremdeki kraliçe zarafeti olarak harikuladedir: Mücevherli hotoz, mengüş (hilal küpe), hotozun önünde alnında ışıldayan bir hayatağacı (lotus) olduğu kuşkusuz pırlanta taş, boynunu çevreleyen ipekli yakayla başlayıp kat kat inen ipekten, seraserden, Çin Hint kutnilerden giysiler, acaba Avrupa kraliçelerinde var mıydı? 400 yıllık boyun bağı sanatı: 'Hırvat'tan kravata Kravatın 17. yüzyılda, Fransa Kralının hhizmetindeki Hırvat askerler tarafından Batı Avrupa'ya getirildiği, "kravat" kelimesinin de Hırvat'tan türediği söylenir. 17. yüzyılın pahalı zevki: Ye kürküm ye Kadınlar kısa etekli, bedenkâr denen kakım kürkler giyerdi. Rical ailelerinin havalı, fingirdek kızları, paşaların gözde câriyeleri, bu modanın "kız kürkü" denen kesimine düşkündüler ama bunlar, çok pahalı, adeta servet düşmanı şeylerdi. Biraz hesaplıları samurdan "bedennûr"du. Kürkçüler hanında satılan Rusya'dan gelme kakım ve samur kürklerin ayarttığı İstanbullu çılgınlar ne kadar çoksa, genç haremlerine aynısını giydirmeye heveskar taşra derebeyleri ve ayanlar da az değildi. 1700'lü yılların şalvarlı leydileri İngiliz elçisinin karısı Lady Mary Montagu, 1717 tarihli mektuplarından birinde, giydiği "Türk elbisesi"ni, şalvarı, t erliği, gömleği, entariyi, kemeru uzun uzun anlatır. O yüzyılda Doğu modası Avrupa'yı sardı. Avrupalı kadınlar ara ara taktıkları "türbanın" Türk kadınının başlığı olduğuna inanıyorlardı. Bir başka ünlü Türk giysisi ise şalvardı. 1851'de ABD'de kadın hakları savunucusu Amelia Bloomer, elbisenin altına giydiği şalvar şeklindeki pantolonu bir kadın dergisinde tanıttı. "Bloomer" veya "Türk pantolonu" denilen tasarım çok ilgi gördü ancak tutmadı. Tokyo'da "iki" akımı Japonya'da Edo döneminde (1603-1867), özellikle 18. yüzyılda ülkenin yeni başkenti Edo (bugün Tokyo) "iki" denilen estetik akımın etkisine girdi. "İki", Avrupa'daki "dandy" akımı gibi, dış görünüşü dünyanın merkezine koyan bir hayat biçiminin ifadesiydi. Bugün geleneksel Japon kıyafeti dediğimiz tarz, bu dönedmde Edo'da gelişti. Kimono'nun yeni modelleri geliştirildi, kollar gittikçe uzarken bele takılan "obi" de genişledi. Dekolte ve transparan: İstanbul 18. yüzyılda açılıp saçıldı Suzeni ve müşteha... Bu iki sözcük, taassubun söz geçiremediği bir açılım saçılım evresinde buluştu. Suzeni yakıcı-transparan, müşteha iştah kabartan tahrik eden demekti. Bu ikilinin ortak hedefi, 18. yüzyıl sonundaki açılıp saçılma modasının erkekleri kudurtmasıydı. Önlenmesi de zordu, çünkü renk renk şemsiyelerin altında salınan gül yanaklı gülücüklü, usulen yaşmaklı tül gibi ince ve uçuk renkli ferace üstlüklerden bugünün dekolte, transparan ya da "göğüslere balkon havası aldırma" modasını ilk o zaman mesirelere taşımış, ortalığı yıkıp yakmıştı. Devrim öncesi rüküşlük: Tanınmaz haldeki İngiliz züppe İngiliz aristokrat ve burjuvaları 18. yüzyılda aşırı zenginleşmişti. Oğulları, Oxford ve Cambridge'de bir iki yıl geçirdikten sonra Avrupa'da "Büyük Tur"a çıkardı. İşte "Makaroni Kulübü" adı takılan grubun erkek giyiminde yarattığı modayı, bu tur sırasında İtalya'da baştan çıkmalarına bağlayanlar çok oldu. Minik şapka, dev pudralı peruk, göğüs fırfırları, dantel kravat, şık külot pantolon, altın tokalı ayakkabılar, fildişi baston, kırmızıya boyalı al yanaklar, kadınsı, dolasıyla da gülünç... Moda basını: Stil kağıda büründü Fransa'da 1672'de yayına başlayan Mercure Gallant'da, saray kadınlarının giysilerinin çizimleri yer alırdı. Ama 18. yüzyılda, yeni modellerin yer aldığı Fransa'daki Cabinet des Modes (1785) ile İngiltere'deki Lady's Magazine (1776) ilk moda dergileriydi. Marie Antoinette "Moda Bakanı" atadı Fransa Kraliçesi Marie Antoinette (1755-1793) ve terzisi Rose Bertin (1747-1813) en büyük moda ikilisidir. 1783'te Bertin, zamanın ruhuna uygun, doğal, sade bir tarzı lanse etmek için, muslinden, çember eteksiz, basit bir elbise yaptı. 1783'te Kraliçe'yi bu elbiseyle gösterent tablo Paris Salonu'nda sergilendiğinde skandal yarattı. Elbiseye "kraliçenin iç eteği" (chemise de la reine) adı verildi; Fransa kraliçesinin bu kılıkla devletin itibarını yerle bir ettiği söylendi. Ancak muslin elbise, Kraliçenin 1793'teki idamına rağmen, 40 yıl boyunca Avrupalı kadınların gardrobunda yer aldı. İhtilalden sonra şıklık: Kadınlar "harika", erkekler "inanılmaz" Fransız Devriminde Terör devrinin sona ermesiyle Direktuar yönetimi başladı (1795). Politikadaki aşırılıklar bitmiş sıra modaya gelmişti. Madame Tallien ve Madame de Beauharnais (sonra Napoleon ile evlenen Josephine) gibi kadınlar, Paris'teki salonlarında yeni bir seçkinler sınıfının ortaya çıkmasına katkıda bulundu. Antik Yunan modasını giysilerine uyguladılar. Korseleri attılar, dekolteleri açtılar, etekleri kısalttılar, elbise belini yukarıya, göğüs altına taşıdılar. Bu yarı şeffaf giysilere modacılar "muslin kombinezon" adını taktı. Kreasyon-u Hûmayun II. Mahmud'un yeni merkez ordusu Asakir-i Mansure'ye, yeniçerileri anımsatacak kıyafetten uzak, modern bir görünüm kazandırması koşuldu. Bu bir giyim kuşam yeniliği gerektirdiğinden devrimi önce kendi kisvesinde başlattı. 1828'de başbinbaşı rütbesi alarak klasik padişah giysilerine hiç benzemeyen, Avrupa krallarına öykünen bir garip kıyafet benimsedi. Fes, setre pantolon ve boz çuhadan mantovari "hırvani" denen kaput ve çizmeden oluşan bu kıyafetle taburuna talim yaptırmaya, cuma selamlıklarına çıkmaya başladı. Takım elbiseyi yaratan "yakışıklı" Brummell Modern erkek modasının önderi İngiliz dandy'si George "Beau" Brummell'dir (1778-1840). Dandy aşırılıkları reddeden ama mükemmelbir görüntüye, eksiksiz bir özgüvene sahip bir kentli erkekti. "Bir ayna önünde yaşamak ve ölmek." Beaudelaire'e göre dandy'nin sloganı buydu. Beau Brummell, tam böyle bir adamdı. Ceket, yelek, gömlek, kravat ve pantolondan oluşan takım elbiseyi yarattı. Önce denizciler giymişti Fes modasının "Memâlik-i Mahrusa-i Şahâne" simgesi olarak ortaya çıkışı, Afrika işi kırmızı başlığın Osmanlılıkla yetinmeyip hem Türklerin hem İslam dünyasının simgesi oluşu için zaman boyutu aşağı yukarı 1820'lerden 1920'lere yüz yıldır. Adını II. Mahmud'dan alan serpme püsküllü tepesi genişçe Mahmudiye fesi, da oğlu Sultan Abdümecid'in saltanatında moda değiştirdi. 1850'lerde Mecidiye modası aldı yürüdü. Bunu Abdülaziz döneminde basık, asabası geniş ve kulaklara inen Aziziye, II. Abdülhamid'in saltanatında uzun ve kalıplı, duman renklisi rağbette olan Hamidiye modası izledi. "Haute Couture"ü o başlattı İlk modern modaevi Paris'te bir İngiliz tasarımcı tarafından kuruldu. Charles Frederick Worth (1825-1895), genç yaşta Paris'te tezgahtar olarak çalışmaya başladı. Parlayışını eşi ve mankeni Marie Vernet ile müşterisi İmparatoriçe Eugenie'ye borçluydu. 1851 Paris Evrensel Sergisi'ne bir saray kıyafetiyle katılıp altın madalya alınca kendi mağazısını kurdu. İstanbul'da peçeler 1850'lerde inceldi Osmanlı tarihinde kadınların nasıl giyineceği hakkında pek çok ferman çıktı. Önce mevcut durum anlatılır ve kadınların şu veya bu yasağa uymamasından şikayet edilirdi. Yani, kadınlar hep moda yaratma peşindeydi. 19. yüzyılda İstanbul, İzmir, Selanik gibi kentlerdeki Müslüman kadınlar Batı modasından etkilenmeye başladı. Yüzyıl sona yaklaşırken feracenin yanında çarşaf da ortaya çıktı, sonra peçeler inceldi, çarşaflar pelerine dönüştü. Melon şapkayı tanıtan prens İngiltere Kralı VII. Edward öldüğünde (1910) Almanya Başbakanı Prens von Bülow şöyle demişti: "Centilmenlerin en şık giyindiği ülkede, en şık giyinen centilmen oydu." Bu bir övgü olduğu kadar yergiydi. Kraliçe Victoria'nın oğlu, 60 yaşında tahta çıkıncaya kadar (1901) kendini zevk ve seefaya vermişti. Babası Prens Albert şöyle diyordu: "Ne yazık ki kıyafetlerden başka hiçbir şeyle ilgilenmiyor. Ava çıktığında bile tilkilerden çok pantolonlarına dikkat ediyor." Erkek modasına yenilikler getirdi: Yeleğinin üst düğmesini açtı; tüvit kumaşını lanse etti , Homburg şapkasını (kurdele bantlı şapka) ve melon şapkayı tanıttı, pantolonlara ütü çizgisini getirdi; golf pantolonun, kruvaze ve çift düğmeli ceketin yayılmasını sağladı. 20. yüzyılın ilk dehası: Poiret - Kadını korseden kurtardı Korse, Fransız Devrimi sonrasında kısa ara dışında, kadınların mahkum olduğu bir giysiydi. Fransız modacı Paul Poiret 1903'te kimonodan esinlenerek tasarladığı bir kıyafette ilk kez korse kullanmadı. Sutyene tekrar merhaba Üç yıl öncesine kadar kadar, askılı sutyenin 20. yüzyıl başında yaratıldığına inanılıyordu. Fransız korseci Eugenie Herminie Cadolle'in korseyi ikiye bölerek, 1900'de sergilediği üst parçası, ilk sutyen, Amerikalı yazar Ceresse "Polly" Crosbie'nin 1910'da geliştirdiği ve patent aldığı "iki mendil, pembe bir kurdele, iğne-iplik" sayesinde ilk askılı sutyenin geliştirildiği sanılıyordu. 2012'de Avusturya'dan gelen bir haber giyim tarihçilerini allak bullak etti. Lemberg Şatosu'nun kalıntılarını araştıran Innsbruck Üniversitesi arkeologları burada bugün kullanılan benzer bir askılı sutyen bulmuş, karbon testlerinde bunun 1400'lerin sonuna doğru dikildiği anlaşılmıştı. Kükreyen 20'ler: Kısa etek kısa saç modası "Kükreyen 20'ler" veya "Çılgın Yıllar" denilen bu çağda kadınlar oy hakkı başta olmak üzere bazı özgürlüklere kavuştu. Ve yüzyıllardan beri ilk defa, hem etekler, hem saçlar kısaldı. Göğüsler adeta yok oldu, bel aşağıya düştü. Alagarson kesilmiş saçların üzerine çan şeklinde şapkalar oturtuldu. "Flapper" (dağınık saçlı) veya "garçonne" (erkek çocuğa benzeyen genç kız) denilen yeni nesil kadınlar, ilk kez pantolon giydiler. Amerikalı film yıldızı Louise Brooks, kısa saç modasını yayanların başındaydı. Pantoln giyen, eteğini ve saçını k ısaltan ilk kadınlardan biri de modacı Coco Chhanel'di. VIII. Edward, süveteri icat etti Galler Prensi Edward, 50 yıl önceki stil ikonu VII. Edward'ın torunuydu. 1920'lerde giyimi bir dizi yenilik içeriyordu. Kendi adıyla anılan prens-dö-gal kumaşını tanıttı; kumaşın deseni bir İskoç kalınının tartanından alınmıştı. Fair Isle bölgesine özgü renkli desenli süveterle fotoğrafı çekilince süveter Amerika'daki dükkanlarda satılmaya başladı. "Buna şapka derler!" Türkiye'de Cumhuriyet'in ilanının ardından, kıyafet yeniliği gündeme geldi. Hedef fesi ortadan kaldırmaktı. 1925 yazında hazırlıkları yapılan bu yeniliğin önderi Cumhurreisi Mustafa Kemal'di. O yaz beyaz bir panama şapkayla görüldü. Savaştan sonra bikini: Bomba gibi patladı Avustralyalı yüzücü ve dansçı Annette Kellerman'ın mayo giydiği için tutuklanmasından 30 yıl geçmiş, Josephine Baker, muz kostümünü giyeli 20 yıl olmuştu. Ava Gardner ve Rita Hayworth gibi yıldızlar sayesinde iki parçalı mayolar popülerdi. Bugünkü anlamda bikini ise Fransız mühendis Louis Reard tarafından 5 Temmuz 1946'da tanıtıldı. İki ay önce tasarımcı Jacques Heim "Atome" ismini verdiği ve "en küçük mayo" olarak tanımladığı iki parçalık tasarımını sunmuştu ama Reard bunun daha cüretkar bir versiyonunu canlı bir model üzerinde tanıttı. İnce belli zerafet Christian Dior, 2 Şubat 1947'de moda dünyasına yepyeni bir koleksiyonla damgasını vurdu. Moda yazarı Cermel Snow'un "New Look" (Yeni Görünüm veya "A Look") adını taktığı koleksiyon, 2. Dünya Savaşı'nın bittiğini ilan etti. Kumaş kısıtlamaları kalkmıştı. Askerlerin devri sona ermişti. Artık kadınsı görünüme geri dönme zamanıydı. Kabarık etekler, büyük şapka, bele oturan ceketle bu gösterişli figür, yıllarca etkisini korudu. Tek taş modası: Reklamla parladı gelenek halini aldı Moda yaratmakta, reklamcılığın etkisini gösteren en ilginç örnek, De Beers elmas tekelinin pırlanta nişan yüzüğü kampanyasıdır. De Beers, Amerikan reklam şirketi N.W.Ayer&Son'la anlaştı. Ayer, pırlantayı evlilik ve/veya aşkla birleştirecek bir strateji düşündü. 1947'de reklam yazarı Frances Gerety, reklamcılığın en eski ve güçlü sloganlarından birini buldu: "A Diamond is Forever" (Bir Pırlanta Ebediyen Yaşar). Resim tarihinin tanınmış tablolaları, altında bu slogan yazılı olarak basında çıkmaya başladı. 1951'de Ayer, De Beers'in patronlarına "Artık pırlanta yüzük almadan bir kızla nişanlanmak mümkün değil" demişti. Aynı yıl ABD'de evlenen 10 kadından sekizinin pırlanta yüzüğü vardı. İlham perisi Hollywood: Hepimiz Marilyn'iz Film yıldızları 1950'lerde stil ikonlarına dönüştü ve modacılara ilham perisi oldular. O dönemin yıldızları Marilyn Monnroe, Grece Kelly, Elizabeth Taylor ve Brigitte Bardot gibi isimler bugün bile dünyaca ünlü tasarımcılara ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Deri ceket ve kot pantolon: Havalı giyin uzun yaşa Amerika'da doğan rock'n roll akımı ve "teenager" adıyla anılmaya başlayan gençlerin yeni yaşam stili, asi bir havaya büründü. Bu tavır Marlon Brando ve James Dean'in öncülüğünde jean pantolon, beyaz tişört ve siyah deri ceket üçlüsünde hayat buldu. 1960'ların özgür ruhu: Quant mini eteği yarattı 1960'lar isyan yıllarıydı. Moda editörü Diana Vreeland'in tabiriyle, "Youthquake" (gençlik depremi) hareketi baş göstermişti. İngiliz müzik grubu The Beatles'ın önce takım elbise giyerken sonra bundan vazgeçişi dönemin ruhunu yansıtıyordu. Amerikan gençliğini temsil eden Vietnam Savaşı karşıtı hippiler el işçiliğinin, batik, nakış gibi detayların hakim olduğu tünikler ve İspanyol paça pantolonlarıyla dikkat çekiyordu. Courreges'in yarattığı kısa etek modelini daha da kısaltan Mary Quant, "mini eteği" yarattı. Sokak modasını belirleyen başkan Bu konuda bir kitap bile yazıldı. ABD'li gazeteci Neil Steinberg'in kitabının başlığı: Şapkasız Jack. Steinberg, şapkanın 1950'lerde gözden düştüğünü, John F. Kennedy'nin bunu dünyaya duyurduğunu anlatıyor. Süper modelin doğuşu Londra'da Lesley Hornby adıylı doğup dünyanın ilk süper modeline dönüşen Twiggy, lakabını İngilizce "dal" anlamına gelen "Twig"den aldı. İncecik vücudu, iri gözleri ve uzun kirpikleriyle tanınan modelin şöhretini Leonard'ın saç kesimine borçlu olduğu söylenir. Twiggy magazin karakterine dönüşen ilk modeldi. Bir gazeteci başbakandan daha çok para kazandığını söylediğinde "Öyle miymiş?" diye kıkırdadığı söylenir. "Tanrım benden bir Diana Yarat" Modanın büyük bir sektöre dönüşme süreci 1980'lerde yani ekonomide liberalleşme, gümrük duvarlarının inişi ve globalleşmeyle başladı. Toplum tüketime odaklanmıştı ve bundan gocunmuyordu. Stil ikonu Galler Prensesi Diana'nın kıyafetlerini artık herkes, hemen giymek istiyordu. Küçük, seçkin bir kitle için özel üretim yapan "yüksek moda" markaları bile hazırgiyim markaları oluşturmaya başladı. Türkiye'de "modern" tesettür 1980'lerde büyük kentlerde yeni bir kadın silueti ortaya çıktı. "Modern tesettür" denilebilecek bir giyinme biçimi yayıldı. Bu tarz son on yılda büyük değişime uğradı. Başlangıçta başörtüsü ve muhtemelen eski feraceye benzetilen uzun, bol pardösüyle, dini ve siyasi bir beyanatta bulunuluyordu. Örtülü kadınlar lüks mağazalara yöneldikçe, mağazalar onalra adapte oldu.