Mitsubishi'nin yeni hedefleri
Abone olArazi profesörü, doğasında dayanıklılık barındıran mühendis bir marka Mitsubishi. Amaç hep var olmak. Son yıllarda binek otomobil alanında da iddialı.
Arazi profesörü, doğasında dayanıklılık barındıran mühendis bir
marka Mitsubishi. Amaç hep var olmak. Son yıllarda binek otomobil
alanında da iddialı. Ürün gamını genişletti ve Türkiye’de daralan
pazara rağmen o pazar payını genişletmeyi bildi. Otomotiv Direktörü
Yusuf Soner, Mitsubishi’nin yeni algısını ve hedeflerini anlattı.
DNA’sında dayanıklılık olan ve yarışçı bir marka. Ne de olsa Dakar
Rallisi’nin en son galibi. Bu yarışı 5’i üst üste, toplam 10 kez
kazanmış bir otomobile sahip. Dünya Ralli Şampiyonası’nda
geçmişteki başarılarını da unutmamak gerek. Zorlu parkurlar onun
için bebek işi. Ama Mitsubishi iddiasını sadece Pajero ve Evo ile
değil Lancer, Outlander ve son olarak da Colt ile sürdürüyor. Binek
araçlarda ürün gamını genişleten ve akıllarda yerleşmiş ticari araç
markası algısını değiştiren Mitsubishi’nin Otomotiv Direktörü Yusuf
Soner’e göre Çin’e karayoluyla gitmenin en konforlu ve ekonomik
yolu bir Mitsubishi otomobil. Marka dayanıklılık konusunda kendine
o kadar güveniyor ki geçen yıl Outlander reklamlarında ‘Eğer Darwin
haklıysa bütün diğer araçlar bir gün yok olacak’ cümlesi slogan
olarak kullanılmış. Bu zekice kurgulanmış sloganda Evolution’a da
atıf var. Darwin’in teorisine göre, çevreye en iyi adapte olanlar
hayatta kalacak. Mitsubishi’nin müşterisine adaptasyonu olduğuna
yönelik bir espri barındırıyor. Yani şu an en büyük, en güçlü olmak
önemli değil, Mitsubishi’nin hedefi hep var olmak. Daralan pazara
oranla artan satışları da bunun göstergesi. Yusuf Soner’de ise
hikayenin geri kalanı gizli. 2004’te Mitsubishi neler yaptı? Geçen
yıl otomobil sektörü yüzde 200 arttı, bizim pazar payımız ise
yaklaşık yüzde 259 arttı. Pazarlama, biraz uçağa benzer, kanadı,
kuyruğu, motoru, pilotu, hostesi, hepsi tamam olduğu zaman
uçarsınız. 2004, Mitsubishi’nin pazarlamasının kalkışa geçtiği sene
oldu. Pazarlama dediğiniz zaman dört beş tane alt başlığı var.
Bunlardan bir tanesi ürün; eski ürün gamımız daha zayıftı. Colt’un
devreye girdiği sene 2004 oldu ve Outlander’ın ilk full senesi
oldu. Ürün gamı böylelikle kendini tamamladı. İkincisi, örgüt
kendisini geliştirdi. Sadece bineğe yönelik, 11 yeni satış noktası
açtık. Üçüncüsü, iletişimde iyi bir ivme yakaladık. Reklam ve PR
harcamaları da bize artı getirdi. Markanın haber üretme yeteneği de
önemliydi bu aşamada. Her marka habere müsait değil. Mitsubishi
açısından bu yılın ilk ayını değerlendirir misiniz? Ocak ayında ne
yaptık diye bakarsak otomobil pazarı geçen senenin yarısının da
altına indi, yüzde 50’den fazla daralma var. Pazar böyle bir
inişteyken Mitsubishi, geçen sene Ocak’ta yaptığı satışı yüzde 34
artırdı. Bu bize moral veriyor, moral de satış getiriyor. Gerçekten
keyifle ilerliyoruz. Tabii bunun markayla yakından bağlantısı var.
Bazı markalar üretimde güçlüdür, bazıları tasarımcıdır, bazıları
finansçıdır, fiyatıyla, kredisiyle satar. Mitsubishi’ye baktığınız
zaman bir mühendis marka görürsünüz. Mitsubishi, kökeninde iyi
mühendislik olan bir üründür. Zaten Japonya’daki üretim de sadece
otomobile yönelik değil, kalemlerde bile bu markaya
rastlayabilirsiniz. Nükleer reaktörden, klima, cep telefonu, uçak
ve asansöre kadar her çeşit teknik ürünün mühendisliğinde
Mitsubishi’yi görebilirsiniz. İyi mühendis olması otomobil
açısından Mitsubishi’nin dayanıklı olmasını sağlar. Dakar’ı 10
yıldır kazanıyoruz Bu dayanıklılık da yarışçı kimliğine yansıyor.
Çünkü Mitsubishi aynı zamanda Dakar Rallisi’nde çok öne çıkan bir
marka kazandığı birinciliklerle. Yarışta nasıl bir kimlik çıkıyor
ortaya? Dakar bu sene İspanya’dan start aldı. Avrupa etabı kolaydı.
Afrika etapları zordu, orada dayanıklılık önemli bir kriterdi.
Avrupa’da sekizinciydi, ne zaman Afrika’ya geçildi o zaman
Mitsubishi koptu gitti. Dakar’daki sonuçlara bakarsak, son beş
senedir üst üste Mitsubishi şampiyon. İlk iki araç bizim markamız,
üçüncü gelen araçla aramızda üç saatlik bir fark var. İlk iki araç
birbirinin aynısı, Pajero. Bir sene önceki yarışta da yine Pajero
yer alıyordu. Pilotun etkisi yadsınamaz, birinci olan pilotumuz
Peterhansel, ikinci olan pilotumuz Alphant’a göre 20 dakikalık bir
avantaj sağlamış, ama Pajero kendisinden sonraki araca göre üç
saatlik bir avantaj sağlamış. 2002’de ilk 8 bizimdi; dokuzuncu
başka markaydı, onunculuk yine bizimdi. 2003’te ilk dört bizimdi.
Bu sene çok kötüye gittik, ilk iki sadece bizim. Dakar’ın kralı çok
açık bir şekilde Mitsubishi’ydi. İddianız dayanıklılık olduğuna
göre genelde daha zorlu parkurlarda iyisiniz. Yani Dakar eşittir
Mitsubishi mi oluyor? Asfalt ilgi alanınıza girmiyor olsa gerek.
Bizim alanımız asfalt yarışları değil. Bizim performanstan
anladığımız dayanıklılık. Zaten makineye bakarsanız, tamamen bu iş
için tasarlanmış olduğunu görebilirsiniz. Her halükarda Pajero’nun
üzerindeki teknoloji Mitsubishi’ye ait. Hali hazırda, beş sene üst
üste Dakar’da birincilik alınca bu da toplamda 10. birincilik
olunca ve de yakınınızdaki markalardan minimum üç saat daha önde
olunca Dakar sözcüğü, Mitsubishi ile, Pajero’yla birleşen bir hale
geliyor. Türkiye’de Pajero’nun Dakar versiyonunu çıkartıyoruz.
Pajero Dakar, genleri itibariyle tahmin edeceğiniz özellikleri
taşıyacak. Pajero Dakar, eski sattığımız Pajero’dan farklı bir araç
değil, sadece Dakar’daki başarıların hatırası olan amblemi taşıyor.
Türkiye’de 4x4 kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de 4x4
dediğiniz zaman, bu işin sadece keyfini sürenler var, bir de
toplamda iki kere 4x4’ünü kullananlar var. Aldığı zaman, Kilyos’un
kumuna gidip ‘Hakikaten burada çalışıyor muymuş?’ diye test eden,
sonra da satarken ikinci kez aracını kuma götürenler var.
Otomobilleri hep konfora yönelik özellikleriyle kıyaslarız. Pajero
ise teknik donanımının ve gövde dayanıklılığının verdiği güvenle
öne çıkarılabilecek bir araç. Karşınızda, dizel bir motor var. Reel
anlamda 4x4 hizmetinde kullanılacak araçların, daha düşük
devirlerde sorun çıkabileceği için dizel olmasının daha doğru
olduğuna inanıyorum. Buradan Çin’e karayoluyla gidecekseniz fazla
düşünmemek lazım, seçiminiz Mitsubishi’den yana olmalı. Otomobilin
güvenlik donanımına bakarsak karşınızda 2800 kilo yüklü ağırlığı
olan bir kütle bulunuyor. Bu kütleyi ıslakta, kayganda, virajlarda
yolun üstünde tutmanız lazım, bunları sağlamak için elektronik
destek sistemleri de var. Yarışçı Pajero ile caddedeki Pajero
arasında çok büyük bir fark var, ama yarışçıdaki donanımın ne
kadarı caddedekine yansıyor? Alıcılar, yarışanla satışa sunulan
arasındaki benzerliği ve farkı öğrenmek istiyor. Genler aynı, ama
parça paylaşımı açısından soruyorsanız net bir oran bilmiyorum.
Pajero’nun farkını uzmanlık terimleriyle açıklayabiliriz ki bu da
alıcılar açısından çok anlamlı gelmeyebilir. Aradaki farkı, bilen
bilir. Outlander modeli de aynı performansı barındırıyor mu?
Outlander modeli demek daha ulaşılabilir bir dayanıklılık anlamına
gelir. Outlander’ın turbo modeli, şeklen aynı ama Evo motorunu buna
uygulayabilmek hakikaten başka bir mühendislik işi. Evo VIII’in 2
litrelik motorunu içeriyor. Sürekli dört çeker ve 0-100 kilometresi
7.7 saniye olan bir araçtan söz ediyoruz. Yüksek ama bir arazi
aracı değil. Böyle bir araca bu gücü sağlayan motoru yerleştirmek
mühendislik işidir. Bunu herkesin satın alabileceği bir platforma
sokmak çok önemli. Evo’ların üstündeki motor bloğu dört kere dünya
ralli şampiyonu oldu. Mitsubishi, uçuk kaçık sistemler kullanmaz,
nettir. Bir adet yay, yaydır. Basit, mekanik, mantıklı, kırılmayan,
bozulmayan parçalarla aracının üretir. Outlander Turbo’ya
baktığınız zaman, dışarıdan ne olduğunu pek hissettirmeyen bir
otomobil, yoldayken sıradan SUV’lerden biri gibi algılanıyor.
Fakat, 7.7 saniyede 100 kilometre demek, yolda selektör yapan bazı
insanların bir anda ışınlanan bir otomobille karşılaşması demek.
Evo’yu satın alanı tabanca teslim eder gibi uyarıyoruz Peki ya Evo
VIII... Çok uçuk bir araç. Satarken alıcıyı uyarıyor musunuz?
Tabanca teslim eder gibi... Bir hafta sonu, çocukları Körfez
Pisti’ndeki yarışlara Evo VIII’le götürüyorum, yanımda eşim
oturuyor, arkada çocuklarım Burak’la Yiğit var. Arkadan
bağırıyorlar, ‘Bas, bas!’ diye, eşimse ‘Dur, ben ineceğim!’ diyor.
Legal sınırlar içinde kaldığınız zaman, hızlanma anında aracın
keyfini çıkarmak mümkün. Bence kırmızının yakıştığı araçlar vardır,
Evo VIII de bunlardan biri. Yol dışına çıktığınız zaman aracın
nitelikleri iyice öne çıkar. Evo’yu genelde kimler alıyor? Evo’nun
müşterisi bir otomobilde yapılabileceklerin sınırını merak eden
kişidir. Cevabını gören Evo’yu alır. Yarışacaksanız, en mantıklı
seçeneği Evo’dur. Anahtarı alıp gönül rahatlığıyla piste
çıkabilirsiniz. Sonuçlar da bunu gösteriyor. Amerika’da da ‘en ucuz
hızlı’ seçildi. 2 ay önce Forbes dergisinin bir araştırmasına göre
en ekonomik ve en hızlı araç seçildi. Hayatta en az bir kere
yapılması gereken şeyler vardır, bunlardan biri kırmızı otomobile
sahip olmaktır. Performansa meraklıysanız ve bütçesini mantıklı
şekilde yapacaksanız en ekonomik hızlı da budur. Crosscountry
yarışlarda Mitsubishi Pajero çok ön planda. Dünya Ralli
Şampiyonası’nda geçmişte şampiyonlukları var, başı çekiyor.
Türkiye’de neden Mitsubishi’nin bir ralli takımı yok? Bireysel
olarak yarışlarda görüyoruz, ama ötesi değil. İş hayatında zamanı
gelmiş fikirler başarı kazanır. Zamanı gelmeden önce bir fikre
başlarsanız iyi sonuç alamayabilirsiniz. Sponsorluk anlamında
yaklaşmayı tercih ediyoruz. Ali Ersin’e Grup N şampiyonluklarında
hafif bir destek verildi, ama bu sene yok. Otomobil pazarının
daralmasının kár marjları üstünde getirdiği çok ciddi bir baskı
var. Bu dönemi geçerken, pazarlama açısından çok dikkatli
olmalıyız. Pazarın yeniden keyifli olduğu günler geldiğinde güçlü
fikirlerin peşinde koşacağız. HÜRRİYET