MİT Müsteşarı yine olay yaratacak
Abone olAtasagun'na ait olduğu iddia edilen ve şimdiye kadar basına sızmayan diğer konuşmalar da ortaya çıktı.
Siyasi,Ekonomik,Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme
Merkezi(SESAR), MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un "off the record"
sözlerini yayınladı.Geçenlerde gazetecilerle sohbet eden
Atasagun'un basına yansımayan sözleri arasında ilginç ayrıntılar
dikkati çekti.İşte yazılamayan bu konuşma.
MİT MÜSTEŞARINDAN "OFF THE RECORD" BOMBALAR
(Türk İstihbaratına Yönelik Yeni Hamleler Artarken)
Geçenlerde bir gazete Başbakan'ın güya "çok gizli" bir genelgesini
manşetten duyurdu ve artık Emniyet İstihbaratının da, MİT gibi
istihbarat amaçlı ticari şirket kurabileceğini duyurdu. MİT'in bu
konudan ahatsız olup olmayacağının bilinmediğini vurgulayarak suyu
bulandırmaya çalışan manşet; "çok gizli" genelgenin yayınlanması
gibi içerdiği absürd mantık bir yana, Türkiye'de istihbarat
kurumları arasında bitmek bilmeyen çekişmenin yatışmak bir yana
daha da artabileceğinin göstergesini bünyesinde barındırıyordu.
Ayrıca, bu haber, İstanbul saldırıları sonrasında Türk istihbarat
altyapısına yönelik yeni bir hamle başlatan yabancı istihbarat
örgütlerinin AKP hükümeti üzerinden bu yönde ciddi bir kazanım
sağladıklarını da gösteriyordu. Dikkatinizi çekeriz; bu haberin
bahsettiği gelişme İçişleri Bakanı Aksu'nun İsrail'le stratejik
istihbarat işbirliği anlaşması imzalanmasından sonra
gerçekleşti.
Bu noktada aklımıza MİT müsteşarının geçenlerde gazetecilerle
yaptığı "off the record" görüşmede neler söylemiş olabileceğini
araştırmak geldi. Bu görüşme bazı noktaları ile basına yansıdı.
Basına yansıyan kısım "MİT'in müşterisi olan gazeteciler" gibi
kısımlardı ve her zamanki gibi spekülatif ve medya içi dedikodulara
hizmet etmekten başka bir işe yaramadı.
Halbuki MİT müsteşarının "off the record" yapmasına rağmen, bütün
tecrübesi ile bir şekilde sızacağını bildiği bu görüşmenin
içeriğinde çok daha çarpıcı noktalar bulunuyordu. İstanbul
Saldırıları sonrasında, Türkiye'deki güvenlik/istihbarat kurumları
arasındaki çekişmenin had safhaya ulaştığını gösteren bu çarpıcı
sözleri ilk kez Jeo-Kritik bünyesinde dikkatinize sunmak
istiyoruz.
Bakın MİT Müşteşarı Şenkal Atasagun neler demiş
:
"İstihbarat nankördür. Basın da öyle. Ama bizde olay kapatılmaz,
günah keçisi oluruz....Mesela, Suriye'de son yakalananlarla ilgili
bilgi, MİT'in tespitidir. Başarılarımızın başka kurumlar tarafından
paylaşılmasına da evet ama istiskale hayır diyoruz"
"İstanbul'u kontrol edebilmek çok zordur. Bu şehri kimse tam olarak
kontrol edemez"
"Teröre karşı paniğe kapılmamak gerekiyor. Mücadeleyi de sadece
istihbarat ve polisten beklemek lazımdır...Basının belki bu konuya
ihtiyacı var ama hiç eğitici olmuyor. Biz nasıl müdafaaya
geçmiyorsak, basın da geçmesin."
Bazı zengin mahallelerinde oturup, yanlarındaki gecekondularda
olanları bildikleri halde kulaklarını tıkayıp sonra da "istihbarat
uyuyor mu" diyenleri de biliyoruz. Olayları şimdi daha net
gördüğümü söyleyemem, çünkü 5 dakikada tedbir alınamaz. Dünya
halledemedi bunu. CIA, Mossad örnekleri var. Onlar da çaresiz
kalıyor"
"İstihbarat katili arayan bir meslek olmamalıdır. O sinagog daha
önce iki kez vurulmuş ve şimdi bir kez daha vuruluyorsa bunun
istihbaratla da ilgisi yoktur"
"Telekom'un sadece İstanbul'daki personelinden daha az personelle
çalışıyoruz ve buğday yığınında iğne arıyoruz"
"Bu yeni teröre isim koymuyoruz, yeni terörün adı yok. Buna
köktendinci terör diyebiliriz ama adı konunca şu terör, bu terör
olmuyor. Terör örgütü buna ne ad koyuyor, önemli olan bunu
bulmaktır. Şimdi bana yağcılık yapıyor diyecekler ama bu noktada
sayın Başbakan'ın tanımı doğrudur. Biz yıllardır terörün başına
İslam getirilmemesi için mücadele ettik."
"Bir emekli büyükelçi ve siyasetçi var. Sürekli olarak istihbarat
zaafiyetinden bahsediyor. Ama bu kişi en çok ihtiyaç duyulan
dönemde çekip gitmiştir. Bir de eski İçişleri Bakanı var. O da
eleştiriyor. Şu anda meşgul olduğumuz zümrelere gösterdiği müsamaha
unutulmadı. Ayrıca bir de komplo teorisyeni var. Bizde istihbaratın
i'siyle alakası olmayan birisi. Belli bir görev için kullanılmıştı,
bugüne kadar tek bir tahmini bile tutmadı."
"İşler iyi gidince 'istihbarat birimleri' deniyor, kötü gidince
MİT. Bizim diğer istihbarat üniteleriyle bilgi vermek konusunda
sorunumuz yok ama almak konusunda var. Bilgilerin bize akması
gerekir ama akmıyor. İstihbaratı devlet adına biz yaparız. Yine de
bunun için kimseyi suçlamıyoruz. Aynı görev jandarmada da ve
polistede var. Bu yasaların gözden geçirilmesi gerekiyor. Bu
noktada MİT'i ikiye bölmek Türkiye'ye en büyük kötülük olur.
Türkiye'nin bölgesel şartları böyle bir ayrımı kaldıramaz. Sınıra
kadar gelen teröristi kapıya kadar bir kurum, içeride başka bir
kurum takip edemez. 51 ülkede tek servis var, 25 ülkede iki servis
ama Almanya, İngiltere, İtalya, Rusya gbi ülkeler 5 sene içinde tek
servise geçecekler"
"Polis ve jandarma taktik istihbarat yapar. Stratejik istihbarat
bizim görevimiz. Bize Cudi'deki eşkiyanın adresini sordular.
Aşağıdan oturarak bunu bulamazsınız. MİT stratejik istihbarattan
sorumludur, gerisi polisin ve jandarmanın görevi. Katil bizi
ilgilendirmez"
"90 istihbarat servisiyle ilişkilerimiz vardır. Dışarıyla
koordinasyon mükemmeldir. Teşkilat olarak üye olduğumuz kulüpler
var. İslam ülkeleri NATO ülkeleri, Akdeniz ülkeleri, Türkçe konuşan
ülkeler istihbarat teşkilatları kulüpleri gibi. Buralarda da
konumuz 5 yıldır ağırlıklı olarak terör olmaktadır. Her hafta 5-6
toplantıya gidiyorum. Benim protokol karşılığım orgeneral ama MGK
Genel Sekreteri benimle aynı masada bulunamıyor. "
"İstanbul saldırılarını MOSSAD yaptı denmesi bana saçma geliyor.
İsrail'de her gün 3 bomba patlıyor. Mossas onun hesabını versin
önce"
"Güvenlik gerekçesiyle telefon dinlemeleri tek merkezden yapılmalı.
İsteyen teşkilat dinlemek istediği telefonu izin alıp, bu merkeze
bildirecek. Böylelikle herkes dinlemenin hesabını verecek.
Tasarının kanunlaşması konusunda mutabık kalındı; siyasi iradede bu
konuda çok hassas ama bazıları istemiyor olacak ki
kanunlaşmadı"...
"Bizim asıl endişemiz etnik terördür. Kürt terörü yoldadır"
"Bugüne kadar ABD'den çok söz aldık ama bir harekete geçme emaresi
göremiyoruz. Hatta Kürdistan Festivali'nde konuşan bir ABD'li
Hristiyan Kuruluşunun temsilcisi kadın, PKK'nın mücadelesini överek
bunu George Washington'un mücadelesine benzetti. "Washington'da
peşmergeydi, siz de çocuklarınızın geleceği için bu mücadeleyi
sürdürün" dedi. Türk medyası bir türkücünün orada ne söyleyip ne
söylemediğiyle ilgilendi ama Medya TV'de Türkçe altyazı ile
yayınlanan bu konuşmayı atladı"
"Topluma Kazandırma Yasası'nın üçüncü ayağı İmralıdır. O'nun da
kendi yönünden destek vermesi lazımdı ama bazı isteksizlikler oldu.
Adamı herkes kullandı, biz doğru dürüst kullanamadık."
"TSK Öcalan'ı dağda yenememiştir. Zaten 39 Kürt isyanında devlet
eşkiyayı dağda yenememiştir. Öcalan çok merhale aldı, bunu kabul
edelim. Her seçim sonrası haritaya bakınca çok zaman kaybettiğimizi
görüyoruz...Bölgeyi en iyi bilen İngiltere'dir. ABD pek bilmez.
İngilizlerin belgelerinde 'Türkiye'deki Kürt bölgesi olmadan Kuzey
Irak'taki Kürt devleti yaşayamaz" demektedir. Aslında gerçek şu ki,
Kürt ve Filistin sorunu çözülmeden dünyadan dirlik düzenlik
olmaz"
"Dışarıdan gelen birisi teşkilatı tanımak için içeriden destek
arayacağı için klikler oluşur. Kurumun en iyi şekilde çalışması
için kendi içinden profesyonellere ihtiyaç vardır. Niye Dışişleri
Bakanlığına bir polis gelmiyor, niye yüksek mahkemenin başına bir
mühendis getirilmiyor? MİT müsteşarının atanması zordur. MGK'da
mutabık kalınmalı, başbakan önermeli ve CUmhurbaşkanı atamalı"
"Benim için Yılmaz'ın adamı dediler. Başka bir şey söylemediler.
Böyle br şey sözkonusu değil. Sayın Yılmaz takdir ettiğim bir
kişidir ama kendisini müsteşar olmadan önce tanımıyordum. Bu sözler
beni de onu da rencide ediyor."
"Bizim dışımızda kurumlar, mafya bile Türkiye'yi kurtarma peşinde
koşuyor. Devlete buna mani olun diyoruz. Bazıları çok iyi
geçinmemiz gereken Azerbaycan, Türkmenistan, İran gibi ülkelerde
muhalefete destek veriyorlar. Onlar da bunu görüyor. Korkunç bir
sorumsuzluk var. Devletin bir politikası var ve bunlar sınırlı
olmalıdır. Her parti, her kişi, her kurum kendi başına buyruk
davranıyor. Hobi faaliyetleri arttı"
"Bu şartlarda ABD PKK'yı tasfiye için dağlara da 2 tümen
gönderemez. Açıkcası bize verseler bizim de halledeceğimiz yok.
..Amerika, Irak'tdaki orta düzeydeki subayları vasıtasıyla PKK ile
de ilişki kuruyor. Mahur kampındaki 9500 kişi Türkiye'ye gönderilse
bile bu ABD'nin PKK'ya karşı tutum takındığı anlamına gelmez.
Hakurk'taki onlarca kampın tasfiye edilip ellerindeki silahların
alınması lazım"
" Öcalan operasyonunu kesinlikle MİT yapmıştır. Ama adamı
getireceğimize getirdiğimize pişman ettiniz. Bir başka ülkede olsa
bu büyük bir başarı olarak görülürdü. Bu operasyon Türkiye'nin
operasyonudur. CIA ve Mossad, Öcalan'ın 1 kilometre bile yanına
yaklaşmamıştır. Bazı destekler tabiki aldık. CIA'in ve başka
istihbarat teşkilatlarının katkıları oldu ama operasyonu biz
yaptık. Bir sürü şey söylendi. Yok bilmem hangi bereliler gitmiş
de....MİT tek bir vakada bunu ben yaptım demez. Bizim üç harf sizin
için önemli; reytinginiz ve tirajını artıyor".
Yukarıdaki sözler; MİT müsteşarının, dış istihbarat servisleri ile
koordinasyonunun, yerli istihbarat servisleri ile kıyas
edilemeyecek oranda iyi olduğunu göstermektedir. "MİT Müsteşarını
değiştirmek zordur" gibi sözlerle iktidara gönderdiği mesajlar bir
yana; "Öcalan"'dan sempatik bir "adam" tonlaması ile sözetmesi,
TSK'nın PKK'yı dağda yenemediğini vurgulaması, MİT gibi hassas bir
kurumun başında duran bu ismin Kürtçülük sorununa bakışı açısından
önemli ipuçları içermektedir. Hele kendisinin Kürt ve Filistin
sorununu yanyana kullanması, sözünü ettiği İngiliz bakış açısından
fazlası ile etkilendiğini ortaya koymaktadır.
İstanbul saldırıları sonrasında düzelmesi beklenen kurumlar arası
istihbarat işbirliği alanında ciddi sorunların sürdüğü ve hatta
kurumlar arası çekişmenin arttığı; MİT müsteşarının off the record
bombalarından çıkan bir diğer sonuç. İstanbul saldırıları ile
ilgili yaptığı değerlendirmeler arasında; saldırıların arkasında
MOSSAD'ın olabileceği yönündeki tespitleri "Olur mu öyle şey.
Mossad önce İsrail'deki saldırıların hesabını versin" tarzında
anlamsız bir mantık önermesi ile cevaplaması ise dikkat çekici.
Türkiye'deki devlet yapısının geldiği parçalanmış noktayı
göstermesi açısından MİT müsteşarının off-the-record sözleri hayli
manidar. AKP hükümetinin son günlerde yaptığı hamlelerin ise, bu
yapıyı bütünleştirmek yerine, dış odakların desteği ile belli
parçalarını bütünden uzaklaştırmak yöntemini seçtiği
görülmektedir.
İktidarın böyle bir yaklaşım benimsediğ bir ortamda, MİT
müsteşarının, kendi ülkesinin kurumlarına, "yok bilmem ne bereliler
getirmiş" şeklinde çıkışırken, dış istihbarat örgütleri ile
uyumundan övünerek sözetmesi normal karşılanmalıdır.