MİT krizinin arkasında cemaat mi var?
Abone olKamuoyu günlerdir MİT krizini konuşuyor. Devlet içinde Kürt sorununa bakışta farklı bakış açılarının olduğu ortada.
Oktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Başbakan Erdoğan'ın her fırsatta arkasında durduğu Hakan Fidan'a, bu krizde destek çıkması, hükümetin Kürt sorununda bakış açısında her türlü seçeneği masada tuttuğunu gösteriyor. MİT ile Emniyet içinde bir grubun çatışması da bu kavganın tezahürü.
Daha doğrusu Erdoğan'ın "terörle mücadele siyasetle müzakere" sözünün altını dolduracak kurumların başında MİT'in faaliyetleri geliyor. MİT krizinin aşılması için jet hızıyla hazırlanan düzenleme, Oslo görüşmelerinin sorguya çekilmek istenmesine karşı tepki olarak algılandı.
BAKANLIK YERİNE SAVCILIK
MİT'in bu soruna yönelik analizleri ve çözüm önerileri, Emniyet içinde bir grup ile aynı paralelde düşünmediği ya da koordinasyon eksikliğinin olduğu çok açık. KCK içindeki MİT elemanlarının faaliyetleri, İçişleri Bakanlığı'na bildirmek yerine savcılığa aktarıldı. Bu durum da hesaplaşmanın işareti olarak algılandı. Konu Ankara'ya aktarılsaydı gerekli bilgilendirmeler yapılabilirdi. Oysa bu tür örgütlerde istihbarat elemanlarının olmaması yadırganacak bir durum. Yine dosyada Oslo görüşmeleri ve KCK ile Öcalan arasındaki mektupların da olması hükümet ve MİT'i "sanık" sandalyesine oturtuyor.
PKK'TAN İSTİHBARAT AKIŞI ZAYIFLAYACAK
MİT'in çok sayıda adamının KCK ve PKK'ya sızması da bu açıdan okunmalı oysa. Askeri ve istihtabarat alanında tam saha markaja alınan örgütün sıkıştırıldığı bir ortamda bu kriz Kandil'e nefes aldıracak. O halde yaşananlar soruna "şahin" bakanlar ile "masa seneçek dışı kalmasın" diyenlerin kapışması denilebilir.
GÜLEN CEMAATİ Mİ?
AK Parti'nin tökezlemesi cemaatin işine gelir mi? Bazı yol kazalarına rağmen temelde bu birlikteliğin bozulmasına yönelik bir emare görülmüyor. Mavi Marmara olayı haricinde tarafların köprüleri attığına dair bir konu oluşmadı. Cemaatin tam olarak nerede başladığı nerede bittiği belli olmadığından bu tür yorumlar çok sağlıklı veriler içermiyor.
CEMAAT MUHALEETLE AYNI SAFTA MI?
Gülen'e yakınlık duyan ancak "durumdan vazife çıkaran" bir grubun işi denirse işin içinden nasıl çıkılacak o halde? Cemaatin geneline bağlamak aksi yönde soruları da beraberinde getiriyor. Her taşın altında cemaat arayanlar ile muhalefetin savcıya hararetle destek çıkması, tuhaf bir görüntü sunuyor. Ulusalcılarla cemaatin ile aynı safta buluşması nasıl açıklanacak?
ABANT PLATFORMU'NA PKK TEHDİDİ
Dahası yine Gülen'in onursal başkanlığını yaptığı Abant Platformu son yıllarını "hassas" konuya ayırdı. Fethullah Gülen ve ona yakın yazarlar geçtiğimiz aylarda "Kürtçe seçmeli olsun" mesajını verdi. Platformda tartışılan "askeri vesayet", "kimlikler", "yeni anayasa" konuları yine bu sorunun birer parçasıydı. Dahası 2008'de ve 2009'da sorunla ilgili üç toplantı yapıldı. Hatta bu tür etkinlikler "bölücülüğe zemin hazırlamakla" suçlandı. 2008 yılında "Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak" başlıklı toplantı, Diyarbakır'da yapılacakken terör örgütü PKK'nın tehditleri nedeniyle Erbil'de yapıldı.
İSRAİL OLABİLİR Mİ?
Yurt dışı istihbarat kaynaklı bir olay olsa düşünülebilirdi. Oysa kriz KCK soruşturmasında gözaltına alınan MİT'çilerin ifadeleriyle patlak verdi. Savcının masasına deliller polisten gittiğine göre İsrail'in Emniyet'e bu denli sızması mümkün mümkün mü? Kaldı ki "anti-İsrail" dalgasının kuvvetli olduğu bir teşkilatta böylesi bir ihtimal kuvvetli görünmüyor.
HÜKÜMETİN MAVİ MARMARA JESTİ
Kaldı ki İsrail ve Türkiye yönetimi kamuoyu nezdinde birbirlerine karşı gürleseler de, perde arkasında görüşme kanalını sürekli açık tutuyor. Nitekim CNN Türk editorü Ahu Özyurt'un yazdıkları da bunu işaret ediyor. Mavi Marmara'ya adı karışan İsrail'li askerlere açılan davanın geri çekildiğini duyduğunda üst düzey İsrailli diplomat, Özyurt'a "Başbakan bize jest mi yapıyor?" diye sormuş. Her ne kadar İsrail'in Hakan Fidan'ı istemediği bilirse de, bu aşamada Telaviv'in "çılgınlık" yapma ihtimalinin güç dile getiriliyor.