Misyonerler, Ülkücülerden yakınıyor
Abone olTürkiye'deki misyonerlerin en fazla rahatsızlık duydukları şeyleri gazeteci-yazar Cüneyt Ülsever köşesine aktardı. İşte Misyonerler'in Türkiye'ye bakış açıları....
Cüneyt Ülsever, Hürriyet gazetesindeki "İngiltere’de bir Türk
kilisesi" adlı yazısında, Türk Hristiyanların Türkiye'de olumsuz
karşıladıkları şeyleri yazdı. Ülsever, katıldığı bir pazar ayininde
Türk misyonerlerden dinlediği şikayetleri, misyonerlerin Türkiye'de
hangi kesimden çekindikleri, Türkiye'ye bakış açılarını köşesine
şöyle aktardı...
İNGİLTERE’de Türklerin/Türkiye kökenlilerin cemaatini oluşturduğu
ve ayinin bir Türk tarafından Türkçe yürütüldüğü bir ‘pazar
duasına’ katıldım.
Kilisenin yerini ve adını güvenlik nedeniyle açıklamayacağım.
Zira, cemaatin anlattığına göre; İngiltere’de Türkçe ayin yapan bir
başka kilise Türk medyasında yer alınca, kilise yetkilileri ve
cemaat tehditler almaya başlamışlar. Cemaat can korkusuyla
dağılmış!
Aynı İngiltere’de bir kilise ise ibadetlerini rahatça yapabilmeleri
için Müslümanlara devredilmiş ve kilise cami haline getirilmiş!
Hıristiyanlar hiç tepki vermemişler.
* * *
Beni biraz tereddütle karşıladılar. Zira, kendilerine açıkça kimlik
göstererek gazeteci olduğumu beyan etmiştim. Onları da benim zor
duruma sokmamdan ürktüler.
Kürt asıllı ve Türkiye kökenli bir Hıristiyan, oldukça ters bir
tavra girdi. Ona göre Türk medyası çok yanlı idi. Türkiye’de
Kürtlere, Alevilere, velhasıl tüm azınlıklara ve ‘diğerlerine’ hep
kötülük yapılıyor, her şey devletin gözetiminde oluyordu.
6 Mart’ta kadınlara atılan dayak da devlet baskısının tipik bir
sonucu idi.
Kendisine medyanın dayak olayına büyük tepki gösterdiğini
söyleyince bu tutumun da bir ‘oyun’ olduğunu belirtti.
Ona göre Türkiye değişmezdi, değişemezdi, değişiyormuş gözüken her
şey özünde bir mizansen idi.
* * *
Aksine, papaz -kendisine göre Hıristiyan Türklerin ‘lideri’- ve
ufak cemaat içinde yer alan bir hanımefendi büyük misafirperverlik
ve şefkat sergilediler.
Ayin sonrası yaptığımız sohbette Türkiye’deki Hıristiyanların
önemle ülkücülerden tepki aldığını, hatta tepkilerin bazen ölüm
tehditlerine dönüştüğünü söylediler.
Kürt arkadaş, ülkücülerin de devlet tarafından yönlendirildiğine,
en azından kendilerine devletçe göz yumulduğuna inanıyor.
Türkiye’deki misyoner faaliyetlerinin ise oldukça abartıldığını
düşünüyorlar.
Türkiye’de yaşayanların bir paranoya içinde, ‘bunlar ülkeyi bölmek
istiyorlar’ diyerek Protestan misyonerlerin faaliyetlerine kuşkuyla
baktıklarını, halbuki bu kişilerin genellikle siyasilerle
aralarının iyi olmadığını, siyasi hiçbir projeleri olmadığını,
sadece dinlerini yaymak istediklerini düşünüyorlar.
Ben de diğer ülkelerde Müslümanlığın yükselmesi için gayret
gösterenlere alkış tutan, hatta Batı’da Müslüman sayısının
artmasıyla övünen bazı gazetelerin misyonerlere nasıl kin ve nefret
kustuklarını hatırlıyorum.
* * *
Ayin sırasında ister istemez; papazın verdiği vaaz ile Türkiye’de
imamlarımızın verdikleri vaazları karşılaştırdım.
Papaz -cemaat lideri- bir mühendis idi ve vaazında sürekli
hoşgörüyü vurguladı, işlenen günahlardan samimi olarak pişmanlık
duyulduğunda Allah’ın nasıl affedici olduğunu anlattı. Vaazı
pozitif mesajlar ile yüklüydü.
Aynı kalıptan çıkmış gibi davranan ve benzer ses tonlarıyla
ellerine sıkıştırılmış Diyanet imzalı ‘Cuma fetvalarını’ okuyan,
okuduğuna ruh veremeyen, okuduğunu bugün açısından yorumlayamayan
devlet memuru imamlarımızı düşündüm.
Günaha ve günaha verilecek cezalara yaptıkları vurguyu
hatırladım.
Sevgi, kucaklaşma, sevinç dini olduğunu benim dahi bildiğim
İslam’ın bu yönünü uzmanları neden vurgulamaz diye bir Hıristiyan
kilisesinde dertlendim.
Yazı:Cüneyt ÜLSEVER
HÜRRİYETİM