Mine Kırıkkanat cevabını aldı

Abone ol

Gazeteci Mehmet Paksu'nun dini içerikli yazısının bazı bölümlerinde Kırıkkanat'a yönelik ağır sözler de var.

Mehmet Paksu, Mine Kırıkkanat`a `Kamusal alandan Allah`ı çıkaramayacağını` kanıtladı. Sert ifadelerin de yer aldığı yazıda Paksu, ``Değil Allah`ı kamusal alandan çıkarmak, içinden bile çıkaramazsın!`` dedi. Paksu ayrıca, `` Çıkarsan eline ne geçecek?`` diye sordu. D.B. Tercüman yazarı Mehmet Paksu, Mine Kırıkkanat`ın ``Kamusal alanda Allah yoktur`` şeklindeki sözlerini dini bakış açısıyla izah etti. Mine Kırıkkanat`ın bu isteğinin mümkün olamayacağını yazan Paksu, bunun daha önce inkarcıların pek çoğunun denediğini ancak muvaffak olamadığını ifade etti. Kırıkkanat`a ``Kamusal alandan çıkarmakla ya da çıkarğını kabul etmekle eline ne geçecek?`` diye soran Paksu, ``Sadece senin gibi sıradan bir Allah düşmanı değil, ateizmin felsefesini yapan, kitabını yazan, bütün bir dünyaya etki etmeye çalışan filozoflar, sistemler ve devletler bile bir şey elde edemediler`` diye yazdı. İşte yazarın köşesindeki bugünkü yazısı... ``Radikal gazetesi yazarı Kırıkkanat, kamusal alanda Allah`ın yerinin olmadığını söylemiş ve kamusal alandan Allah`ı çıkarmanın gerektiğini ileri söylemiş. Allah`ı kamusal alandan değil de bir taştan, bir toprak zerresinden, bir oksijen atomundan, bir ses titreşiminden, bir ışık huzmesinden çıkarmak bile mümkün değil, kimsenin haddi değil. Eğer bir tek Allah`ı, bir tek yaratıcıyı kabul etmezsen, her bir zerreyi, her bir atom parçasını bir yaratıcı olarak kabul etmek zorunda kalacaksın. Bir Allah yerine, nihayetsiz ilahları, yaratıcıları kabulleneceksin. Bir hava zerresi bir anda onlarca işi birden görmektedir. Hem ses naklinde, hem nefes alma ve verme işleminde, hem telefon, telsiz ve elektriğin iletiminde, hem bitkilerin döllenmesinde, daha bunlara benzer pek çok yerde iş görmektedir. Diğer yandan Allah`ı bulunduğun mekândan, ortamdan ve çevreden değil de, kendi içinden bile çıkarmaya yeltenemezsin. İçindeki kan dolaşımından sinir sistemine, beynindeki birbirinden farklı iş gören merkezlerden kalbinde var olan yüzlerce duygulara kadar hiçbir yerden çıkarıp atamazsın. Üstelik bedeninde mevcut olan yüz trilyona varan hücrenin hangi birinden çıkaracaksın? Böyle bir şeye ne senin gücün yeter, ne de başka güç vehmettiğin şeylerin... Atsan da atamazsın, çıkarmak istesen de çıkaramazsın. *** Güneşin ışığını, ısısını, renklerini kabul ediyor musun, öyleyse güneşin kendisini de kabul etmek zorundasın. Bir an için güneşin yok olduğunu, Samanyolu galaksisi içinden çıkıp gittiğini düşün, ne sen kalırsın evrende, ne de dünyan... Bir anda buharlaşır gidersin. ``Güneş kendi kendine çalışıyor, faaliyet gösteriyor`` dersen, o zaman güneşin akıl ve şuurunun, ilim ve kudretinin var olduğunu kabul edeceksin. Oysa böyle bir şeyi ne sen söyleyebilirsin, ne de bir gökbilimcisi. *** Ayrıca bir şeye, sen var deyince var oluyor, sen yok deyince yok oluyorsa, bu sadece seni bağlar ve sana bağlı kalır. Oysa bir şey zatında ve aslında varsa vardır, yoksa yoktur. Bir resim varsa, ressam da vardır, bir sanat eseri varsa sanatkâr da vardır, bir kitap varsa yazarı da vardır. Yüzlerce defa ressamı, sanatkârı ve yazarı yok saysan da, onlar yok olmaz, onları yok edemezsin. Diğer yandan, resmin içinden ressamı, sanat eserinin içinden sanatkarı, kitabın içinden de yazarı çıkarıp atamazsın. Bunun gibi her bir çiçek müthiş bir sanat eseri, okunması gereken bir kitaptır. Her bir sinek hayatı ve ruhu ile başlı başına sanat harikası. Sineğin cismini doğaya, sebeplere ve tesadüfe havale etsen bile, ruhunu ve hayatını kime vereceksin? Kendisinde hayatın zerresi bile olmayan güneşe mi, doğa dediğin müphem bir şeye mi, veya ne olduğu belirsiz tesadüfe mi vereceksin? *** ``Kamusal alan`` dediğin yer nedir, neresidir ve nasıl bir mekandır? Dünyanın dışında, dünya ötesi bir yer midir? Oysa dünyamız güneş sistemi içinde, güneş sistemi de galaksimizde, galaksimiz de evrenin için bulunuyor. Hepsi de birbiriyle alakalı ve birbirine bağlı. Biri diğerinden bağımsız ve ayrı değil... Diyelim ki, kamusal alandan ve istediğin yerlerden Allah`ı çıkardın veya çıkardığını kabul ediyorsun yahut çıkarabileceğini düşünüyorsun. Bununla eline ne geçecek, ne kazanacaksın, neler yapmış olacaksın? Üstelik bundan nasıl bir zevk ve lezzet alacaksın? Allah`ı inkâr etmekte ve Allah`a karşı meydan okumakta bir hazzın ve lezzetin var olduğunu mu sanıyorsun? Sadece senin gibi sıradan bir Allah düşmanı değil, ateizmin felsefesini yapan, kitabını yazan, bütün bir dünyaya etki etmeye çalışan filozoflar, sistemler ve devletler bile bir şey elde edemediler, bir şey yapmış olmadılar. Avrupa`nın ve Asya`nın şaşkın ateistleri kendi kendilerini yediler bitirdiler, kinleri, hınçları, bunalımları, stresleri ve sıkıntıları ile birlikte bu dünyadan çekip gittiler. Ne Allah`ı çıkarabildiler kamusal ve kamu dışı alandan, ne de kalp ve gönüllerdeki Allah inancını söküp atabildiler sînelerden... Onlar hücum ettikçe, var güçleriyle saldırdıkça, rast gele vurup kırdıkça, etrafa zehirlerini saçtıkça, Allah`a inananların sayısı daha çok arttı, şimdilerde ise bütün dünyayı sardı. *** Bu ülkede böyle lafların yeri de yoktur, artık bir prim de yapmaz, kimse de bu sözlere kanmaz. En iyisi mi gelin, bu milletin diniyle, inancıyla, inandıklarıyla, değerleriyle ve mukaddesleriyle savaşmaktan vazgeçin. Bunlardan bir şey çıkmaz, bir faydası da olmaz. Barış mesajları verin, barış içinde yaşayın, barışık olun. Kavga ve düşmanlık bir işe yaramıyor.``

Günün Önemli Haberleri