Son günlerde bazı gazetelerde Mimar Sinan'ın kayıp kafatası meselesi, Prof. Dr. Selçuk Mülayim'in yaptığı açıklamalar çok konuşuldu. Türk Tarihini Araştırma Kurumu üyeleleri Hasan Ferit Çambel, 1936 yılında Atatürk'ün manevi kızı Afet İnan ve Şevket Aziz Kansu, Süleymaniye külliyesine gelip Sinan'ın mezarını kazmaya başlıyor. Kafatasının brakisefal olduğunu anlıyor. Ve arkadaşlar Sinan Türk'tür diyor. Peki bu ne kadar gerçek? Oysa kayıp kafatası bilgisi yeni değil. Hâlbuki Mustafa Armağan bu meseleyi ilk defa 1998 yılında Zaman'da ve Aksiyon'da gündeme getirerek haftalarca süren bir tartışmaya yol açmıştı. Zaman yazarı Beşir Ayvazoğlu bugünkü köşesinde Sinan'ın kafatasıyla ilgilenenlerin görmediği bir yazıya dikkatleri çekiyor. Yüksek Mimar Sedat Çetintaş, Yeni İstanbul gazetesinin 25 Nisan 1963 tarihli nüshasında yayımlanan "Koca Sinan'ın Hayatı, Hüviyeti ve Eserleri" başlıklı yazısında şunları söylüyor: "Büyük milletimizin şerefli evlatları, size şuracıkta kısaca Koca Sinan'dan bahsedeceğim. Koca Sinan'ın Kayserili bir Ermeni olduğu hakkındaki iddiaların mahiyetini tespit için rahmetli Atatürk'ümüz 1936 yaz mevsiminde antropoloji tetkikatı yaptırmak üzere Türk Tarih Kurumu namına bana Sinan'ın mezarını açtırmıştı. Emri ifa ettim. Tamamıyla kesme taştan yapılmış olan lâhdin yan tarafından toprağa girerek bir tekini çürütüp açtırdım. Buradan bir tek omzumla beraber başımı sokabildim. Ceset tamamıyla çürümüş, kafa örneğinde bir toz hâlinde toprak üstüne çökmüştü. Hava ve rutubetten çürüyor galiba ki, Bursa'da Yeşitepe'nin kav kısmında da böyle böyle o kadar cesetten bugün hiçbir şey kalmamıştır. Burada Sinan'ın adut denilen, omuzlardan inen kol kemiklerinin onar santim boyunda birer parça ile kafatasında üç dört santim çapında bir parça bulabilmiş ve bunları idare heyeti huzurunda antropolog dostum Şevket Aziz Kansu'ya vermiştim. Fakat bu hadisede benim en büyük kârım, bu vesile ve fırsattan istifade ile üstadımın mezar ve lahdini içli ve dışlı rölöve ederek levhalarını Resim ve Heykel Müzesi'ndeki eserlerim arasında dünyaya ve milletime hediye edebilmek imkânını elde edişim olmuştur (...) Sinan'ın kafatasını ölçmedim, fakat kafasından çıkmış bütün sanat şaheserlerini, hatta biraz evvel söylediğim gibi, mezarını bile bütün sanat ve teknik teferruatları ile ölçmek bahtiyarlığına erebildiğim için, Koca Sinan'ı erişilmez bir Türk sanatkârı olarak huzurunuzda hayranlık, hürmet ve rahmetle anıyorum. Evet, üstadın bütün sanat şaheserlerini ölçerek yatak çarşafı cesametinde rölöve levhaları hâlinde Maarif Vekâleti namına işleyip Resim ve Heykel Müzesi'nde sizlere, büyük milletime ve dünya milletlerine hediye etmiş bulunuyorum. 163 parçadan ibaret bulunan bu rölöve levhalarında Bursa, Edirne ve İstanbul eserlerini ve Sinan şaheserlerini bulabilirsiniz." Selçuk Mülayim'e göre, Sinan'ın kafatası, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'ndeki kafatası koleksiyonunda olabilirmiş. Bu kafataslarından bir kısmının kime ait olduğu kayıtlı değilmiş. Selçuk Bey, "Sinan'ın kafatası bunlardan biriyse, tespit edilebilmesi için Şevket Aziz Kansu'nun bu kafatasında yaptığı ölçüm sonuçlarının bulunması gerekir." diyor.