Milliyet çarşafa dolandı

Abone ol

Özışık, Karamanis'in Emine Erdoğan'ı öpmesiyle başlayan Ahmet Tezcan, Zafer Mutlu arasındaki polemiğine de değiniyor.

MİLLİYET'İN ÇARŞAFLI HABERİ

Bir İngiliz askerini Iraklı tutuklunun üzerine idrarını yaparken gösteren fotoğrafı kapak yapan, ancak daha sonra söz konusu fotoğrafın sahte olduğu anlaşılan "Daily Mirror" gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Piers Morgan'ın yönetim kurulu tarafından görevinden uzaklaştırılması, Vatan'dan Tayfin Devecioğlu'nun "Bu fotoğraf bizde olsaydı!" sözlerini hatırlattı bana.

İyi ki o fotoğraf bizde yokmuş!

Ve iyi ki Türk gazetelerinde çıkmadı o fotoğraf.

Sahte çıkan fotoğraf, İngiltere'de olduğu gibi, bizde çok fazla etkili olmazdı çünkü. O fotoğrafı yayımlayan genel yayın yönetmeni Piers Morgan gibi görevinden uzaklaştırılmazdı.

Milliyet'te "Bak şu gelene!" başlığı altında Gaziantep Öğretmenevi'nden çıkan "çarşaflı kadın" haberiyle ilgili çok ciddi iddialar atılıyor ortaya. SKY Türk ise görgü tanıklarına dayanarak, çarşafı giyen kişinin erkek olduğunu duyurdu izleyicilerine.

Tüm bu iddialar karşısında, Milliyet'ten "tık" yok.

Herkes gibi Milliyet'te bekliyor. "Hayır!" diyemiyor. Çünkü ortaya atılan iddiaların doğru çıkması kuvvetle muhtemeldir.

Peki...

Milliyet'in çarşafından erkek çıkarsa ne olacak?

Özür dilenecek mi?

Mehmet Y. Yılmaz istifa edecek mi?

O istifa etmezse, görevinden uzaklaştırılacak mı?

Bugün bir şey söylemek erken. Ama onca söylenti, onca iddialar ortaya atılırken, Milliyet'in sessiz kalması ve haberini yarı yolda bırakması çarşafın altındaki kişinin erkek olduğu kuşkularını artırıyor!

Sözün özü...

İstifa olur mu bilmiyorum...

Ama şu bir gerçek ki, Mehmet Y. Yılmaz'ı zor günler bekliyor.

TIK www.haberciler.com LA

Öpücük polemiği!

Başbakan Erdoğan'ın Yunanistan gezisi biteli çok oldu ama Emine Hanım'ın topuklu ayakkabısı ile Karamanilis'in dostluk öpücüğü Türkiye'nin gündeminden düşmüyor!

Milliyet'in başlattığı "sansür" tartışması, Ahmet Tezcan'ın açıklamasına rağmen, Vatan'ın yazarı Mustafa Mutlu'nun kalemine takılmaktan kurtulamadı. Bu arada hatırlatalım; Ahmet Tezcan'ın "Özel hassasiyet" ifadesini Milliyet, "Özel hayat" olarak okurlarına duyurdu ve Tezcan'ın "sansür ricası"nda bulunduğunu yazdı.

Mustafa Mutlu'nun, "Karamanlis'le ne gibi bir özel hayat olabilir" sorusuna Tezcan'dan cevap çok çabuk geldi. Mutlu, "cevap hakkı"nı köşesinde kullandıysa da, Tezcan'ı tatmin edemedi. Çünkü Tezcan, yazısının sansürlendiğini iddia ediyordu. Mutlu, "yer sıkıntısı" gerekçesiyle gönderilen "cevap hakkı"nı yayımlayamadığını söylüyor, ertesi günü, Tezcan'ın yarım kalan sözlerini okurlarıyla paylaşıyordu.

Mustafa Mutlu ile Ahmet Tezcan arasındaki polemik bununla da sınırlı değildi elbet. Mutlu'nun Vatan'daki köşesinde tüm yazılanları okumanız mümkün. Ahmet Tezcan'ın verdiği cevapları da, www.haberciler.com ve www.superpoligon.com'da okuyabilirsiniz.

Vatan yazarı Mustafa Mutlu, 15 Mayıs 2004 tarihli "Ahmet Tezcan'ın mütşih (!) planı" yazısında, Tezcan'ın ağzından müthiş bir iddia ortaya atıyordu:

"Bundan böyle Sayın Başbakan'ın yurt dışı temaslarını TRT ve AA da dahil olmak üzere tüm medyaya kapatacağız... Biz, Başbakanlık kadrosunda görevlendireceğimiz bir kameramanla görüntüleri çekip, bütün gazetelere, televizyonlara tek elden görüntü ve haber servisi yapacağız..."

Hafta sonu Ahmet Tezcan'la bir araya geldik.

Tezcan'a "müthiş plan"ını sordum.

"Yalan!" dedi Ahmet Tezcan, böyle bir uygulamanın mümkün olmadığını söyledi:

-Böyle bir şeye sadece benim değil kimsenin gücü yetmez. Böyle bir saçma şey söylemem mümkün değil. Başbakanın yurdışı gezilerinde sınırlı katılım gerektiren bazı bölümler var. Tabiiki başbakanın heyetler arası görüşmeleri karşılama töreni tokalaşma gibi. Şimdiye kadar yapılan her iki tarafın karşılıklı önceden görüşerek kararlaştırdığı bir sınırlı sayı azaltılması. Nedir işte iki kamera öbür taraftan iki kamera bu taraftan. İki foto muhabiri öbür taraftan iki foto muhabiri bu taraftan. Bugüne kadar biz TRT ve AA dahil başbakanın özel fotoğrafçısı hariç, TRT ve AA vardı. TRT'nin bunları servis yapmasını istiyorduk. Ama her seferinde benim mutlaka TRT'yi arayıp bunu diğer arkadaşlara servis yapın demem gerekiyor. Bizim iki kameramız var. Ben dedim ki bu kameralardan bir tanesini yurdışına getireceğiz. TRT ve AA'nın yanında bizim kameramız da çalışacak. Ve servisi bizim kamera yapacak"

Mustafa Mutlu'nun yazdıklarıyla, Ahmet Tezcan'ın söyledikleri arasında müthiş fark var.

Hangisi doğru?

Tezcan, yazılanların doğru olmadığını söyledikten sonra, bir de çağrı yapıyor Vatan yazarına:

-Benim başbakanın yurtdışı gezilerinde TRT ve AA dahil bütün medyaya kapatacağız gibi bir cümlem varsa şayet ben derhal görevi bırakayım. Gazetecilerin kıyısına dahi uğramayayım. Ekmeğimi başka yerden arayayım. Bu hem gazeteciliği hem de başbakanlığı terk edeyim.

Şimdi top Mustafa Mutlu'da...
Günün Önemli Haberleri