Milliler için spor yazarları ne dedi?
Abone olAzerbaycan'ı 1-0 mağlup eden Milliler için spor yazarları ne dedi? İşte cevabı...
Türkiye, 2012 Avrupa Şampiyonası Grup Elemeleri'nde
kendi evinde Azerbaycan'ı 1-0 mağlup etti. Almanya'da kendi
sahasında Belçika'yı 3-1 yenince bu sonuçla Türkiye, grubu ikinci
sırada tamamlayarak play-off oynamaya hakkazandı. Spor
yazarları da maçın analizini işte böyle yaptı...
RIDVAN DİLMEN NE DEDİ?
Bu tür maçları oynamak kolay değil. Oynadığın oyunu
mu düşüneceksin? Kulağın kenarda veya Almanya'da mı olacak? Aslında
oyunun her dakikası zor psikolojik olarak. Kazansan, Belçika da
kazanırsa yetmiyor. Oyunda risk alsan, "Ya yersem" diyorsun. İlk
yarıyı berabere bitirdik. Almanya 2-0 önde. Hatta biz başlarken
ikinci yarıya, üç olmuştu. O psikolojiyle oynamak da kolay değil.
Evet; Almanya bizim için her şeyi yaptı da, biz daha öne geçemedik.
"Kontrollü mü oynayayım yoksa agresif mi oynayayım?" Bu tereddütler
olabilir. Ama bunların hepsini bir bir aştı çocuklar. Göstergesi ne
mi? 1- Günümüz futbolunda her oyunda çok güç farkı olsa dahi, zayıf
takımlar muhakkak 1-2 pozisyon bulur. Dün sıfır pozisyon verdik. 2-
Zaman zaman panik yaşarsınız. Uzatmalarla birlikte 95 dakika hiç
panik yaşamadık. Sakinliğimizi koruduk. % 69-70'lerde sahip olduk
topa. Sabırlı hücum yaptık. Ama hız sorunumuz vardı. Bunda en
önemli etken, yetenekli oyuncularımız olmasına rağmen ileride, oyun
içerisinde çok değişkenlik gösteriyorlar. Örneğin Arda 10 dakika
solda oynuyor, 10 dakika santrfor arkası oynuyor. Kazım 15 dakika
solda oynuyor, bazen santrfor oynuyor. Aynısı Burak için de
geçerli. Hücum yaparken çapraz koşu yapmakla, oyun içerisinde
15'er, 20'şer dakika pozisyon değişikliği yapmak aynı değil.
İkincisi üretkenliği azaltır.
HÜCUMDA KALECİ FARKI
Emre ile Mehmet ikilisi çok uyumluydu. Çünkü
birbirleriyle oynamaya çok alışıklar. Selçuk ve Burak da buluşunca
maç içerisinde, Trabzon'daki alışkanlıkları devam etti ve golle
sonuçlandı. Bu golde kaleci Sinan Bolat'ın Almanlar'ın kalecisi
Neuer gibi oyuna çok çabuk başlayarak kalecinin de hücumda ne kadar
etkin olabildiğini gösterdi dört gün arayla... Bu kez lehimize...
Bu kadar sınırda oyuncumuz olmasına rağmen play-off maçlarına kart
cezasıyla gitmiyoruz. Kuralar çekildiğinde, kağıdı kalemi alıp
hesap yapıldığında şu andaki sıralamayı yazardım, yazardınız. Ama
ben puanımızı bir beş daha üzerine koyardım. İyi oynayamadan da
play-off bileti almak önemli bir başarıdır. Şu an oynayan Milli
Takım oyuncularımız, diğer Avrupa Ligleri'nden maç kondisyonu
olarak çok gerideler. Bir ay sonraki play-off maçlarına kadar daha
hazır hale geliriz.
AHMET ÇAKAR NE DEDİ?
Artık play-off'tayız. Karşımıza kim çıkacak bilmiyorum ama kim
çıkarsa çıksın işimiz çok zor. Dün gece de istediğimiz gibi
oynamadık. Oynuyormuş gibi yaptık ama fazla pozisyon bulamadık.
Bazı oyuncularımız iyi ama bir çok oyuncumuz çok kötü oynadılar.
Mesela, ilk yarıya bakıyoruz... Top sürekli bizde. Bol pas
yapıyoruz ama aralara oynayamıyoruz. Yine ilk yarıda Kazım'ın
pozisyonu dışında da pozisyonumuz yok. Maç boyu sevindiğimiz tek
olay rakibe pozisyon vermeyişimiz oldu. Özellikle defansif anlamda
iyi oynadık. Aslında fazla adamla çabuk gelemeyen Azerbaycan'a
karşı da pozisyon vermedik diye sevinmek bizlere hiç yakışmıyor.
İlk devre Sabri sürekli geldi. Kendi kanadını çok iyi kullandı ama
ya ortalar kötü oldu ya da forvet oyuncularımız iyi vuramadılar.
Allah Burak'ı Türk futboluna bağışlasın. Son iki yılda büyük aşama
kaydetti. Ama dün gece ucuz kurtuldu. Topu elle aldığı pozisyonda
ya ofsayt olmasa, Burak sarı kart görüp play-off'ta cezalı duruma
düşebilirdi. Böyle maçlarda Arda'dan fazlaca şey beklememiz, ülke
olarak hakkımız. Arda sürekli koşuyor ama hiç etkili olamadı.
FORMUMUZ UMUT VERMİYOR
İkinci yarıya bakıyoruz... Selçuk oyuna girdi ve Burak ile birlikte
işi bitiriverdiler. Cuma gecesi tıpkı Almanların bize iki pasta
attıkları gol gibi Azerbaycan'a karşı gol bulduk. Kaleci Sinan,
Selçuk'a o da Burak'a uzun topla oynadı ve golümüz geliverdi.
Aslında bazı yurt dışında oynayan oyuncularımızdan fazlaca
yararlanmamız gerekiyor galiba. Mesela Gökhan... Önemli meziyetleri
var, çok iyi futbolcu daha fazla yararlanılması gerek. Hamit ve
Emre'ye teşekkür etmeliyiz. Yaşlarına rağmen, maç ve antrenman
eksiklerine rağmen çok iyi oynamasalar da büyük fedakarlıkla
mücadele ediyorlar. Şimdi artık rakibimizi bekliyoruz. Çok güçlü
bir takım yok ama çok güçsüz de yok. Her takımla kafa kafaya
oynayabiliriz ama formumuz umut vermiyor. Tek güvencemiz kaotik bir
takım olmamız. Ne zaman ne yapacağımız belli değil.
SELÇUK YULA NE DEDİ?
Play-off'lara kalmamız çok önemli ve güzel ama güzel olmayan şey,
gole ihtiyacımız varken pozisyon bulmakta zorlanmamız. Almanya
farkı açtıktan sonra beraberliğin bile işimize yaradığı dakikalarda
forvet Kazım'ı çıkarıp ön libero Selçuk'u almamız Hiddink'in ne
düşündüğünün göstergesiydi. Ama ne hikmetse o dakikaya kadar
yapamadığımızı; Burak'ın akıllı koşusunu Selçuk'un nefis pasıyla
birleştirerek yaptık. Karşımızda 11 kişi ile savunma yapan, orta
sahayı geçemeyen, aldığı her topu birkaç saniyede bize kaptıran bir
rakip vardı. Uzun süredir oynamayan Emre'den maçı kurtarmasını
beklemek insafsızlık olurdu.
HALA HAZIR DEĞİLİZ
Arda'nın zaman zaman parlamaları da istediğimizi elde etmeye
yetmiyordu. Sabri'yle işleyen sağ kanada karşılık Hakan'la hiç
işlemeyen sol kanat yüzünden tek kanatlı uçağa dönmüştük. Allah'tan
ilk önce Mesut Özil'le başlayan Almanya golleri, arkadan son iki
senenin formda ismi Burak Yılmaz'ın vuruşu bizi rahatlattı.
Futbolcuların iyi niyetinden şüphem yok. Ama görünen o ki bırakın
şampiyonayı play-off'lar için bile hazır değiliz. Hiddink ve
ekibinden sadece 4 büyüklere değil diğer takımlardaki oyunculara
bakmalarını da istiyoruz. Kadroda lejyonerler ve 4 büyüklerden
başka oyuncu yok. Bir de son söz, Almanya'ya teşekkür ederken; 'Ben
Belçika'ya gol atarım siz yeter ki Azerbaycan'ı yenin' diyen
Mesut'a da helal olsun, kardeşim delikanlıymışsın. Hani o bize
karşı forma giyince ıslaklanan Mesut Özil!..
ÖMER ÜRÜNDÜL NE DEDİ?
Milli Takımımız, Almanya'nın Belçikayı, bizim de
Azerbaycan'ı yenmemizle zor da olsa grubu ikinci bitirdi. İlk 45
dakika sürekli oyuna hükmettik. Maç bizim için çok önemli
olduğundan kazanma arzusu tüm futbolcularda hissediliyordu. Bir de
buna ilaveten Almanya'nın arka arkaya iki erken golünün morali
geldi. Azerbaycan 10 kişi ile gömülü alan savunması uyguluyor,
kazandığı topları da 2-3 pas dahi yapamadan kaybediyor. Hatta
çıkışlarda çok yanlış paslarla bize elverişle ofansif ortam
hazırlıyordu. Ayrıca savunma kurgusunda da hiç sertliğe
başvurmuyorlardı. Bütün bu saha içi avantajlarına rağmen ilk devre
pozisyon dahi bulamadık. Zaten kapalı savunmalara karşı hücum
organizasyonlarımızda ciddi rahatsızlıklarımız var.
Plan-programımız hiç yok. Bu yüzden en çok ihtiyaç duyduğumuz,
sırtı dönük oynamayı bilen nokta santrafor tipi. Ne Burak ne
Kazım'ın yapıları buna uygun olmadığından kısır bir döngü
oluşturduk.
MEHMET TOPAL FAKTÖRÜ...
İkinci yarı da biraz daha tempo yükseldi. Ama yine pozisyon
çıkmıyordu. Azerbaycan'ın ilk defa 18'imize uzanan tesirsiz bir
uzun topunda defans blokları öne çıktı. Oyuna yeni giren Selçuk da
bu tip durumların önemli hücum gücü Burak'ı kaçırınca golü bulduk.
Ama ikinciyi de atamadık. Buna da şükür. Azerbaycan'ın kontratak
girişimleri çok üst düzey yetersizdi. Buna rağmen riskli oyunda
yarım tehlike yaşamamızın bir önemli nedeni de ülkemizdeki en iyi
kontratak karşılayıcısı olan Mehmet Topal'ın varlığıydı.
PLAY-OFF'A CİDDİ HAZIRLANMALIYIZ
Guus Hiddink'e bir sorum olacak. Almanya'ya karşı orta sahayı
çıkartıp forvet alıyorsun. Azerbaycan'a karşı golü bulamamışken
forvet çıkartıp orta saha alıyorsun. Bence dünkü değişiklik
yerindeydi. Almanya maçındaki değişiklik harakiriydi. Forvetleri
fazlalaştırarak günümüz futbolunda ofansif etkinlik fazlalaşacak
diye bir kural yok. Eylül'den beri oynadığımız dört milli maçta
ortaya koyduğumuz performans sonrası genel karnemiz çok zayıf. Tüm
bu faktörleri göz önüne alarak play-off karşılaşmalarına çok ciddi
hazırlanmamız lazım. Maçın başarılı Danimarkalı hakemi Rasmussen'in
iş ciddiyetini ve görülmemiş müthiş kondisyonunu taktir etmemem
mümkün değil.
HAŞMET BABAOĞLU NE DEDİ?
İki şeye üzülüyorum:
1) Play-off'a kaldık diye yine eleme grubunda çektiğimiz bütün
gereksiz sıkıntıları bir anda unutacağız.
2) 2002'nin Milli Takımı'ndan 2012'ye uzanan çizgide, ne kadar çok
şey kaybettiğimizi; futbol kalitemizin baştan aşağıya erozyona
uğradığını da unutacağız.
Düşünün; tepeden tırnağa yenilenmiş bir Belçika, futbolda esamesi
bile okunmayan Avusturya, Kazakistan ve Azerbaycan'la aynı
gruptaydık ve play-off'a kalmak için ne kadar çok sıkıntı çektik.
Bunun hesabını-kitabını en baştan yapmak lazım. Ama biliyorum, hem
sokaktaki futbolsever hem de medya, yine "Ahmet yerine Mehmet
oynasaydı" tartışmasına girecek ve play-off için hayaller kuracak.
Hatta belki, "Bak Selçuk İnan oyuna girdi, golümüz öyle geldi"
diyenler de olacak. Bunu diyenler haksız da sayılmayacaklar. Ama
Türkiye'nin, takım oyunu adına "zerre futbol oynamadığını" artık
bilmemiz lazım. Şu Azerbaycan karşısında santrforumuz Burak
Yılmaz'dan başka, 90 dakika boyunca hangi futbolcumuzun görevinin
ne olduğunu anladık? Hangi futbolcumuz oyunun kurucu
adamlarındandı?
KİM NE YAPTI?
Hangi futbolcumuz oyunun iki yönünü kontrol etti?
Bunları net bir şekilde söyleyemeyiz, çünkü böyle bir olmadı.
Sadece kalecimiz Sinan Bolat'ın ve Burak'ın ne yaptığını biliyoruz;
o kadar. Bazen düşünüyorum da, ya Burak iki yıldır muazzam bir form
grafiği çizmiyor olsaydı ne yapardık? Tabii bu arada dün gece
Belçika karşısında Mesut Özil'in performansını da kendi hanemize
yazmak gerek. Almanlar, Belçika kalesine gittikleri her seferinde
işi hafife alıyorlardı ki, Mesut Özil topu Belçika kalesinin
tavanına astı. O kadarla da kalmadı, Belçika'nın umutlarını kıran
golün de asistini yaptı... İşin gerçeği şu ki, Mesut'un golüne ve
asistine daha çok sevindik!
TURGAY DEMİR NE DEDİ?
Almanlar yenilirse bizi de yenik sayacaklardı. Çünkü üç gün önce
onlara ellerini, kollarını sallayarak boğazdan geçme izni
vermiştik. Allah'tan bu defa yenilmediler, Belçika'yı devirdiler.
Sağ olasın Hans kardeş! Ve malum Almanya'nın kazanması dahi bize
yetmiyordu. İlk maçta yenildiğimiz Azerbaycan'dan en azından
beraberlik almak gibi bir zorunluluğumuz vardı. Halimize bakar
mısınız? Tüm hesaplar şu futbol fukaralarıyla dolu gruptan
çıkabilmek için. Yani şampiyonaya direkt katılmak için falan
değil.
BU AYIP BİZE YETER
Normal şartlarda Azerbaycan, Kazakistan ve Avusturya'yı içerde
dışarıda, Belçika'yı da İstanbul'da yenip işi bitirmeliydik. Bana
göre 21 puan toplamamız gereken bir grupta ecel terleri döktük.
Bunun iki büyük sebebi var; birincisi Hiddink'in kendi burada ama
aklı hep başka yerlerdeydi. Uzaktan kumandayla yönetti Milli
Takım'ı. Kore, Avustralya veya Rusya'da yaptığı gibi ruhunu
vermedi, ya da veremedi. İnanılmaz bir kadro istikrarsızlığı. Her
maçta şapkadan tavşan çıkarma denemeleri, takımlarında
oynamayanları Milli Takım'da oynatmak v.s Patron kim; Hiddink mi,
Oğuz Çetin mi tartışmaları! Hep patinaj, hep patinaj. Azerbaycan'ın
dünyadaki yerine bakın, bir de bizim onlara karşı halimize!
Karambol toplarla yükleniyoruz. Bir tek taktiğimiz var, saldım
çayıra Mevlam kayıra. Hep diken üstündeyiz. Çok şükür... Sonunda
dünya devi Azerbaycan'ı devirdik! Ne mutlu bize!
GÜRCAN BİLGİÇ NE DEDİ?
Maçı kendi ikliminde değerlendirirsek, "sisler
altındaydı" diye tarif etmemiz gerekir. Hiçbir şey göremiyor,
öngöremiyor, atsan ya da yesen neler olacağını bilemiyordunuz.
Zaten yolunu kaybetmiş, pusulasını şaşırmış bir ekip haline
dönüşmüşken, yılların fenomen deyimi, "Türk'ün Türk'ten başka dostu
yoktur" karşımızdaydı. Belçika'nın kaybetmesi gereken puanın altına
ilk imzayı Mesut Özil koyuyordu. Gerçi kendini Alman hisseden
Türk'tü ama, babası bizden nasıl olsa... Bu kez Seyrantepe'deki
Türkler'deydi gözlerimiz. Hem bizimkiler, hem de Azeri
kardeşlerimiz. Meydan bizde, söz hakkı elimizde, iş topu konuşturma
etabındaydı. İlk yarıdaki sis bulutunu, Hiddink'in Selçuk
hamlesiyle dağıttık. Aslında yanlışın, doğruya çevrilmesiydi bu ama
olsun. Bilinçsiz baskımızın pozisyon ve tehlike üretiminden uzak
olduğunu görerek, tek gol umudumuz Burak Yılmaz'ın "etkisiz" eleman
haline gelmesine izin vermiştik.
HEDEFİMİZ İKİNCİLİKTİ
Selçuk İnan'ın oyuna yaptığı katkı, sadece Burak'a attığı nefis gol
pası değildir. Arda ve Emre Belözoğlu'nun da daha etkili bir
şekilde öne hareket etmeye başlamasıdır. Değerli oyuncularınız,
oyunu yönlendirmek yerine, sonlandırmaya görevlendirildiler bu
anda. Selçuk, Mehmet Topal ile birlikte kontrole geçti. Almanya'dan
gelen gol haberleri sonrasında, galibiyet zorunluluğumuz kalkmıştı.
Ama ne demişti Hiddink; "Rakibimize tüm saygımla söylüyorum;
Azerbaycan'ı yenemezsek, finallere de gitmeyi hak etmeyiz" Formülde
yenemeden gitmek de vardı. Hiddink'in doğru sözü, eğri seferin
"noktalı virgülü" olacaktı. İyi ki olmadı. Şöyle bir gerçekte var
elimizde; grup kuraları çekildiğinde hedefimiz Almanya'nın ardından
ikincilikti. Maçlar bittiğindeki durumuz ile hedefimiz örtüşüyor.
Bu yüzden gemi limanda. Kaptanın da fırtınalardan şikayet etmesine
gerek kalmadı. Yine de barometremizin arızasını iyi kontrol
etmemiz, sadece sonuçlarla ilgilenen futbolcu - teknik adam
mantığını değiştirmemiz gerekiyor. Böyle yapmazsak, daha iyi
olamayız.