Milli Gazete yazarına laiklik cezası
Abone olKararda, yazarın, ``halkı din farkı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik etmek`` suçu işlediği belirtildi.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, İstanbul 6 No`lu DGM`nin, Milli Gazete
yazarı Selahattin Aydar`a, gazetenin 11 Eylül 2001 tarihli
nüshasında çıkan ``Çocuklarımıza Sahip Çıkalım`` başlıklı yazısı
nedeniyle Türk Ceza Kanunu`nun (TCK) 312. maddesinin 2. fıkrası
gereğince ``halkı din farkı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa
tahrik etmek`` suçundan verdiği cezayı, 2`ye karşı 3 üyenin oyuyla
onadı. Anayasa`nın 2. maddesinin Türkiye Cumhuriyeti`nin
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirlediği
ifade edilen kararda,yine Anayasa`nın temel hak ve özgürlüklerin
hiç birinin millet bütünlüğünü bozmak ve Cumhuriyet`in varlığını
tehlikeye düşürmek amacıyla kullanılamayacağını hükme bağladığı
ifade edildi. Hiçbir uluslararası sözleşmenin, demokratik
devletleri, kendilerini yıkmayı hedefleyen görüşlere hoşgörü
göstermekle yükümlü kılmadığına işaret edilen karada, şöyle
denildi: ``Laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti`nin özü ve
iskeletidir. Bu ilke korunduğu sürece değişik din, mezhep ve
düşünceye sahip toplum kesimleri, barış içinde yan yana
yaşayabilir. Diğer bir deyişle laiklik, toplum barışının (kamu
düzeni) ve ulusal birliğin vazgeçilmezkoşuludur. Onun içindir ki
Anayasamızın 3. maddesi, Cumhuriyet`in laiklik niteliğinin
değiştirilemeyeceğini, hatta bunun teklif dahi edilemeyeceğini
belirtmektedir.`` SANIĞIN YAZISINDAN Dava konusu yazıda sanığın,
``yakın tarihimizde dinsizliğin revaçta olduğu bir dönemin
yaşandığı, bu dönemde dindarlara manevi işkenceler yapıldığı, çocuk
ve gençlerin Kuran okumalarının engellendiği, (Allah) diyenlere
hakaret edildiği`` gibi görüşlere yer verdiği ifade edilen kararda,
şöyle devam edildi: ``Sanık, hatta Kuran`ı Müslümanlar`ın elinden
nasıl alırız planlarının yapıldığını, aynı zihniyetin, bugün de 8
yıllık temel eğitimi millete dayatmak, imam hatip okullarını
sayısını azaltmak ve Kuran kurslarında 12 yaşından küçük çocukların
okumasını engellemek suretiyle faaliyetini sürdürmekte olduğunu,
İslam`a karşı ittifak yapan bu fesat ve dinsizlik komiteleri ile
onları destekleyenlerin `küfür ehli` bulunduğunu, istikbalin yalnız
ve yalnız İslamiyet`in olacağını belirtmek suretiyle, dini esaslara
dayalı bir devlet düzeni istek ve özlemi içinde olduğunu açığa
vurmaktadır. Bunun yanında sanık, düşlediği özleminin gerçekleşmesi
için en büyük engel olarak gördüğü Cumhuriyet`in laik niteliğine
saldırarak onu zayıflatmayı hedeflemekte ve hedefine ulaşmak
maksadıyla da laik Cumhuriyet`in temelini oluşturan devrim ve
tasarrufları dinsizlik sayarak kötülemekle kalmayıp, bunları
savunan ve destekleyenleri İslami söylemde, tanrının varlığını ve
birliğini toptan inkar eden anlamında kullanılan `küfür ehli` diye
niteleyerek onlara karşı toplumun diğer kesimini inanç ayrılığı
temeline dayalı olarak kin ve düşmanlığa açıkça tahrik
etmektedir.`` ``YEREL MAHKEMENİN KARARI İSABETLİ`` Yerel mahkemenin
sanığın bu eylemini TCK`nın 312. maddesinin değişen ikinci fıkrası
kapsamında değerlendirmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı
kaydedilen kararda, bu maddeye yönelik tespitler şöyle sıralandı:
``Anılan maddede tanımlanan suç bir tehlike suçu olduğu gibi,
oluşması için şiddet çağrısında bulunmak zorunluluğu aranmaz.
Şiddet kullanma olasılığı yaratacak biçimde toplumsal barışın
bozulması tehlikesinin doğması yeterlidir. Sanık, dava konusu yazı
ile toplum barışının eksenini oluşturan Cumhuriyet`in laiklik
karakterini zayıflatıp yıkmayı hedeflediği cihetle, eylemi,
yeterince yakın şekilde kamu düzenini bozma tehlikesi
yaratmaktadır. Farklı inanç ve düşüncelere hoşgörüsüzlüğün hüküm
sürdüğü ülke ve toplumlarda yaşanan şiddet olayları, bu tehlikenin
yeterince yakın (somut) olduğunun apaçık delilleridir.`` Değişik
gerekçeyle kararın onanması yönünde görüş belirten Yargıtay 8. Ceza
Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan, uluslararası sözleşmelere atıfta
bulunarak, bu sözleşmelerin Türkiye Cumhuriyeti`neAnayasa`da
öngörülen ilkeleri uygulamama yönünde yükümlülük getirdiğinin ileri
sürülemeyeceğini kaydetti. SUÇ YOK Yerel mahkemenin kararının
bozulması yönünde oy kullanan Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Zeki
Aslan ile üye Nuri Yılmaz, TCK`nın 312. maddesinin ikinci fıkrasına
``kamu düzeni için tehlike olabileceği`` ibaresinin eklenmesiyle
maddenin ``somut tehlike`` suçu haline getirildiğinin gerekçede
vurgulandığını kaydettiler. Suçun oluşabilmesi için yazı veya
eylemin yakın ve somut tehlike içermesi, AİHM ölçütlerine göre de
düşünce açıklamaktan öte şiddete çağrı niteliğinde olması ve bu
unsurlarla birlikte kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir
şekilde halkı birbirine karşı düşmanlığa veyakin beslemeye alenen
tahrik eder biçimde olması gerektiğini anlatan Aslan ve Yılmaz,
bunun dışındaki eylemlerin düşünce açıklama özgürlüğükapsamında
değerlendirilmesi gerektiğine işaret ettiler. Aksi halde
``Anayasa`nın hiçbir hükmünün, Anayasa`da yer alan hak ve
hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını
verir şekilde yorumlanamaz`` ilkesinin gözardı edilmiş olacağına
dikkati çeken Aslan ve Yılmaz, sanığın suça konu yazısın ``yersiz,
haksız ve ağır eleştiri niteliğinde`` değerlendirilmesi gerektiğini
savundular.