Milli Eğitim'e göre Alevilik
Abone olMilli Eğitim Bakanlığı AİHM'ye hazırlanan din dersi savunmasında , Aleviliğin mezhep-tarikat olmadığını 'cem'in de laikliğe aykırı olduğunu belirtti.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki
(AİHM) zorunlu din dersi davasında Türkiye'nin savunmasına katkı
için Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği yazı, Dışişleri'nce 'vahim'
bulunarak dikkate alınmadı. Alevi vatandaş Hasan Zengin'in, din
dersinde yalnızca Sünnilik öğretildiği için kızı Eylem Zengin'in
zorunlu din dersinden muaf tutulmasını isteyerek AİHM'ye yaptığı
başvuru, MEB'in konuya 'resmi' bakışını da ortaya çıkardı. MEB,
kendisinden görüş istenilince hazırladığı sekiz sayfalık yazıda şu
görüşlere yer verildi: Ne tarikat ne mezhep: Alevilik ayrı bir din
olmayıp İslam dininin bir alt kimliğidir. Mezhep veya tarikat
olarak kabullenilse bile din derslerinde öğrencilere başka din ve
inançtan olanlara karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı davranmaları
öğütlenmektedir. Cem laikliğe aykırı: Müslüman kültürün içinde
yetişen her birey, bu kültürün ürünü olan her dinsel-sosyolojik
oluşum, din dersi öğretim programında kendisine vücut veren kök
unsurları kolayca bulabilecektir. Cem, Aleviliğe özgü, kendi
kendilerine öğrenebilecekleri bir konudur. Prog-ramlarda yer
alması, programın 'mezheplerüstü' konumunu gölgeleyebileceği gibi,
laiklik ilkesine de zarar verecektir. 'Eşit mesafedeyiz' Her şey
öğretilemez: Laiklik ilkesi gereği program, kendini Müslüman
hisseden bütün insanlara eşit mesafededir. Cemin programda
derinlemesine işlenmesi, sufi oluşum niteliğindeki bütün
tarikatların kendine özgü nüanslarının da programlarda yer almasını
gerektirir. Aleviler namaz kılar: Programlarda yer alan namaz, bir
gruba özgü bir değer değildir. Alevilerin yaşadığı yörelerde
yapılan sosyolojik araştırmalar, kendisini Alevi olarak tanımlayan
insanların da namazı ibadet kabul ettiğini, hatta namaz kılanların
oranının küçümsenmeyecek düzeyde olduğunu ortaya koymuştur.
Sünniler gibi: Dr. Ramazan Uçar'ın 'Alevi Bektaşi Geleneği Üzerine
Sosyolojik Bir Araştırma (Abdal Musa Tekkesi Örneği)' isimli
çalışmasına göre, örnekleme grubu içinde yer alan deneklerin yüzde
67.8'i namazın ibadet olduğunu kabul etmektedir. Deneklerin yüzde
65.8'inin bir şekilde namaz kıldığını belirtmesi de önemli bir
husustur. İslam zaten çağdaş: Eğer Alevilikte 'rasyonellik' ve
'çağdaşlık', 'sürekli bir gelişim ve değişimden yana olmak' gibi
bir ilke ön planda ise, bunu mevcut din dersi programında da bulmak
mümkündür. Bu yaklaşım sadece Aleviliğe özgü olmayıp, doğrudan
İslam'ın kök değerleri ile ilgilidir. Dersler teşvik edici: Öğretim
programları bireyin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü
sınırlamamakta, aksine teşvik etmektedir. Programlarda, bir arada
yaşama kültürü ve tecrübesinin önemi vurgulanmaktadır. Din
konusunda doğru bilgi sahibi olmayanlar, 'ben ve öteki saplantısı'
içinde. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan gelen görüş için, "İçinde vahim
ifadeler vardı. Tek tek ayıklamak durumunda kaldık" diyen Dışişleri
Bakanlığı, AİHM'ye iletilen savunmada bunları tırpanladı. MEB'in
tespitleri yerine, dün Radikal'in manşetten duyurduğu hükümet
savunması gönderildi. Savunma, 'din dersi tarafsızdır, Anayasa'da
devletin yetkisi vardır ve ebeveyn buna karşı çıkamaz' görüşüne
dayandırıldı. İki seçenek var Zengin, içinde Alevilik olmayan
zorunlu din dersi uygulamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesinin ihlali olduğunu
savunarak AİHM'ye başvurmuştu. Türkiye'nin savunmasını alan AİHM,
davayı karara bağlayacak. AİHM'in 'ihlal kararı' vereceği
olasılığının yüksek olduğuna dikkat çeken diplomatik kaynaklar,
"Türkiye ya zorunlu din dersi uygulamasına son verecek ya da
derslerde Aleviliği doğru düzgün öğrencilere anlatmak zorunda
kalacak. Başka da yol görünmüyor" diye konuştu. Haber: Hilal Köylü
Kaynak: Radikal