Milli Eğitim'de Çelik imzası

Abone ol

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, projelerini, çeşitli tartışmalarla ilgili görüşlerini Tercüman'a anlattı.

Çelik, Bakanlık'taki makamında Tercüman ailesini ağırladı. Son tartışmalarla söze başlayan Çelik, özellikle 19 Mayıs törenlerinin stadyumlardan kurtarılmasını isteyen öğrencilerle ilgili yorumlardan rahatsızlık duyduğunu belirterek şunları söyledi: "Çocuklar entellüktüel ailelerin çocukları. İrticayla bir alakaları yok. Toplantıya kısa bir süre uğradım. Benim önüme iki bildiri koydular, birisi 'YÖK Bu kabusun sonu ne olacak?' diğeri, '19 Mayıs'ı stadyumlara hapsolmaktan kurtaralım'. Ben de 19 Mayıs'la ilgili bildiriye katıldığımı söyledim. Bu benim öne sürdüğüm bir fikir değildi. Üstelik aynı bildiri 2000 yılında Van'da yapılan toplantıda bu gençler tarafından sunulmuştu. 19 Mayıs'ların seremonial taraflarının yanlış olduğunu vurguladım. Kıyameti kopardılar" İşte Bakan Hüseyin Çelik'in ağzından ses getirecek projeler: YÖK DEĞİŞECEK YÖK merkeziyetçi yapıdan kurtarılmalıdır. Yüksek Öğretim Kanunu 23 yıldır yürürlüktedir. 26 sefer değişikliğe uğramış, 86 maddesi değiştirilmiş. Kendi içinde tutarlılığını yitirmiş, adeta bir yamalı bohçaya dönüşmüştür.Ulusal Program'da da bu taahhüt edilmiş. Ben, etliye sütlüye karışmadan, suya sabuna dokunmadan, 'böyle gelmiş böyle gider' diyerek burada Metin Bostancıoğlu gibi beş yıl bakanlık yapmaktansa, kalıcı izi olan, bir yıllık bakan olmayı tercih ederim. Ben burada uzun boylu bakanlık yapayım diye, 'Aman şuna dokunma yağlı boya, şuna dokunma ses çıkıyor' diye düşünmem. Ben burada her şeye dokunuyorum. Dokunmadığım bir taraf kalmadı. YÖK rektörlerle defalarca görüştüm, konuştum. İstanbul'da, Ankara'da 5-6 saat süren toplantılar yaptım. Genelkurmay Başkanı ile 1,5 saati aşkın süre görüştüm. Cumhurbaşkanı ile konuyu konuştum. Cumhurbaşkanı 'YÖK değişmesin' demiyor. Bu konularda 'Toplumla ve ilgililerle uzlaşın' diyor. Siyasi partilerin genel başkanları ile konuştum. CHP kesinlikle buna yanaşmıyor. Dokunulmazlığı bahane ederek, Anayasa değişikliğine karşı çıkıyor, 'Değişikliğe gerek yok' diyor. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'la konuyu görüştük. Onlar sıcak bakıyorlar, 'önce düzenlemeyi görelim' diyorlar. Yapılacak olan Anayasa'nın 130-131.maddelerini değiştirmek. Anayasa değişikliği geçmezse, ben referandumu göze alırım. O zaman görsünler toplumun ne düşündüğünü. Halka gidilsin bakalım. Ben bu konuda kararlıyım. Sonuna kadar arkasında kararlılıkla duracağım. YOKSULLARA KOLEJ İngiltere'de Margaret Thatcher çocuklarını özel okullara gönderenlerin özel okul ücretlerinin önce yüzde 50'sini ödedi. Talebe karşılık, arz patlaması oldu. Yeni okullar yapıldı. Daha sonra, devlet desteğini önce yüzde 40'a sonra yüzde 15'e indirdi. Biz de bu teşviki vereceğiz. Ama bunun şartı, devlet parasız yatılı sınavına girmek olacak. Önce, fakir çocuklarla işe başlayacağız. Devlet eğitime yatırım yerine. hizmet satın alacak. Amacımız devletin yükünü hafifletmek. Benzeri uygulama sağlıkta oluyor, Milli Eğitim'de neden olmasın? 10 bin öğrenci için en az 250 derslik yapmak gerekir. Bunun maliyeti de 40 trilyon liradır. Üstelik bu maliyete arsa bedeli, imar keşfi ve öğretmen masrafları dahil değil. Bunun yanında, ikili öğretimin kaldırılıp, 30'ar kişilik sınıflarda eğitim yapılabilmesi için, 100 bin ilave dersliğe ihtiyaç vardır. Bunun da maliyeti çok yüksek.Yeni geldiğim Arnavutluk'ta, Enver Hoca'nın Arnavutluğu'nda özel okul oranı yüzde 3, Komünizm'den yeni çıkmış Rusya'da yüzde 10 bizde ise sadece yüzde 1. STAJYER ÖĞRETMEN Öğretmenliği kademelendiriyoruz. Öğretmenliğe başlayan 1-2 yıl "stajyer öğretmen" olarak görev yapacak. Daha sonra stajyer öğretmenler, merkezi sınava tabi tutulacak, başarılı olurlarsa "öğretmen" sıfatını kazanacaklar. Burada 8 yılını dolduran öğretmenler, yine sınavla "uzman öğretmen" statüsüne geçecekler. 4-5 yıl sonra da merkezi sınavla "başöğretmenlik" kademesine terfi edecekler. Her aşamada özlük haklarında iyileştirme ve düzenleme olacak. Böylece öğretmenler meslek hayatları boyunca kendilerini geliştirip yetiştirmek zorunda kalacaklar. Stajyer öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere 4 kademedeki öğretmenlik uygulamasını 2004 bütçesine koyacağız. KİTAP İÇİN YARIŞMA Talim Terbiye Kurulu bugüne kadar tüm şaibelerin odak noktası olmuş. Ders kitapları ve yardımcı kitaplar bu kuruldan geçtiği için, birçok iddia ortaya atılmış. Biz bu kurumun çalışmalarını sadece ders kitaplarıyla sınırlandıracağız, yardımcı ders kitaplarını buradan geçirtmeyeceğiz. Biz sistemi değiştirmek isteyince, 'Tarikat kitapları için yapıyorsunuz' diyorlar. Oysa öyle bir niyet olsa, bana bağlı Talim Terbiye Kurulu'nun üyelerini değiştiririm, o anlamda adam getiririm, öyle kitap çıkartırım, kimse de buna engel olamaz. Ama biz, ders kitaplarını yarışma ile belirleyeceğiz. 50 çeşit kitabı 3'e indireceğiz. 2004-2005 yılı öğretim döneminde uygulama için düzenlenecek yarışmalara isim belli olmadan, 'kodlama' sistemi uygulanacak. Böylelikle Talim Terbiye Kurulu'ndakiler numaraları görecek, kitapların adlarını değil. Daha önce Talim Terbiye Kurulu inceliyordu ve bu çok aleniydi. 50 çeşit ilkokul matematik kitabı varken, okullar yayınevleri ile anlaşıyorlardı, pazarlıklar yapılıyordu. Şimdi 3 kitaba indirerek bunların önüne geçeceğiz. KİTABA ZİMMET Zorunlu temel eğitimin sürdüğü 8 yıl boyunca, öğrencilere kitapları bedava vereceğiz. Ancak bu kitaplar öğrenciye zimmetlenecek. Öğrenciler bir üst sınıfa geçtiklerinde bu kitabı arkadan gelene bırakacaklar. Kitaplar tahrip olursa, bunu öğrenciler ödeyecek. Ama bu kitaplar saman kağıdına basılmayacak, kaliteli basılacak. Bu konuda Yayıncılar Birliği ile görüşüyoruz.Basımı ve dağıtımı ihale yoluyla ve onlar eliyle yapılacak. Çıkardığımız ön maliyet 138-139 trilyon. ÖSS DÜZENLEMELERİ Türkiye'de lise ve dengi okullarda düz liselerin oranı yüzde 66 iken, mesleki ve teknik liseler yüzde 34'lük bir oran tutmakta. Halbu ki dünyada tam tersinedir. Meslek liselerinin oranı yüzde 65 olmalı. Türkiye'de üniversite kapılarında yığılmaların sebebi de budur. Biz bunu önlemek için meslek liselerini teşvik etmeliyiz. Meslek liselerini teşvik etmek için de bugün onların aleyhinde olan bu puanlama sistemini değiştirmemiz lazım. Meslek lisesine giden öğrenci şöyle düşünmeli, 'Ben Endüstri Meslek Lisesi Bilgisayar bölümüne gidiyorum, bilgisayar teknisyeni olmak üzere eğitim alıyorum. Üniversiteyi kazanırsam çok iyi, kazanamazsam, ben bir meslek öğrenmiş olurum, kısa yoldan hayata atılırım'. Öğrenci kendini iki türlü garantide hissedecek. Sevinerek gidecek ve bu onu cezbedecek. Ama şu anda bu mümkün değil. Çünkü bilgisayar bölümünde okumuş teknik lise mezunu bir öğrenci İTÜ Bilgisayar bölümünü tercih ettiği zaman, düz lise öğrencisine göre 45 puan geriden başlıyor. Türkiye'de 822 bin Meslek lisesi içinde 65 bini İmam Hatipli. Yani yüzde 10 bile değil. Yapmamız gereken düzenleme, eskiden olduğu gibi, meslek lisesi mezunları ile lise mezunlarının aynı şartlarda üniversite sınavına girmesini sağlamak. Meslek lisesindekiler kendi alanlarındaki bölümleri tercih ettikleri zaman, onlara artı puanlar da vermek. Bu, meslek liselerini, liselerden daha cazip hale getirir. Burada şimdi İmam Hatip meselesini ortaya çıkaracaklar. Ancak İmam Hatipler'in oranı sadece yüzde 8. İmam Hatipler'i bahane ederek yüzde 92'yi feda edemezsiniz. DÖRTLÜ SINAV YOLDA ÖSS ortadan kalkmayacak. Ancak biz yumuşak kademeli bir geçiş yapacağız. Biz bir öğrencinin 11 yıllık eğitiminin hesabını 3 saatte vermesini doğru bulmuyoruz. Her yıl olmasa bile 8.sınıfın sonunda bir sınav yaparsınız. Bu seviye belirleme sınavı olur. Aynı merkezi sınavı lise 1'de yaparsınız, 2'de yaparsınız. Lise 3'ü bitirdikten sonra da öğrenci lise 3 müfredatını da kapsayan ÖSS sınavına girer. Bu son sınavın ağırlığı diğerlerinden fazla olur. Sonra da diğer sınavlarla birlikte bu 4 sınavın ortalamasını alırsınız, öğrencinin üniversiteye girebilme puanı ortaya çıkar, böylelikle orta öğretim başarı puanı da ortadan kalkar. REHBER ÖĞRETMEN Öğrencilerimizi sayısal ve sözel zekalarına göre tasnif ediyoruz. Halbuki tomografi teknolojisinin gelişmesiyle, insan beyni üzerinde analizler yapılıyor. Şu anda tespit edilen 8 ayrı kategoride zeka türü var. Diyelim ki birinde fiziki yapısıyla, el becerisiyle ilgili zeka var, sayısal zekası yok. Ona göre eğitim verilmeli. Çağdaş eğitim lafla olmaz. Bal bal demekle ağız tatlanmaz. Bu bir yöntem meselesidir. Çocuğu kim test edecek? Rehberlik sistemiyle. Okullarda rehberlik sistemi nereyse yok. Bu sene alınacak 20 bin öğretmenin bini rehber öğretmeni olacak. Bir öğrencinin baskın zekası ne ise onu rehber öğretmenler tespit edecek, bu yönde eğitim verilecek. Her ilkokulda en az bir tane rehber öğretmeni olacak. 6.sınıfta ders farklılaştırması yapılacak. Öğrencinin eğilimine göre ders planlaması yapılacak. VALİ ATAYACAK Taşra Teşkilatı'nı valiliklere bağlayacağız. Tüm sistemi değiştireceğiz. Bakanlık binamızın beş katı Personel Genel Müdürlüğü'ne ait. Burada 2700 kişi tayin ve atamalarla ilgili çalışıyor. Akşamları imza atmaktan kolum kopuyor, yine de bitmiyor. Bakan, 81 ilin Milli Eğitim Müdürü'nü atasın, kılcal atamalar, mahallinden yapılsın. Zaten 1950 yılına kadar böyleydi.Personel Genel Müdürlüğü'ndeki memurları, öğretmenler bürokratik işlemlerden kurtulsun, öğretmenliğine dönebilsin. CEZBEDEN HİZMET Doğu ve Güneydoğu'ya, "cebrederek" hizmet verdiremezsiniz. Bunun yerine "cezbederek öğretmen göndeririz" diyoruz.Tıp doktorunu aynı paraya Antalya yerine Hakkari'ye gönderemezsiniz. Onu cezbedecek düzenlemeler yapılacak. Mesela, Van'daki Yardımcı Doçent, Ankara'daki Profesörle aynı maaşı almakta. Bu düzenlemeyi Milli Eğitim'e getirirsek, Doğu ve Güneydoğu'yu stajyer öğretmen uygulamasından kurtarırız. Dünden Bugüne TERCÜMAN

Günün Önemli Haberleri