Mıcır dehşetini yaşayan yazar
Abone olKarayolları ölümleri hız ve dikkatsizliğe bağlıyor. Mıcırın hiç mi suçu yok? Sabah yazarı Mahmut Övür mıcırlı yolda yolculuk yaptı ve yaşadıklarını bakın nasıl anlattı?
Mıcırlı yollardan meydana gelen ölümler üzerine bu yollarda
yolculuk yapan Sabah yazarı Mahmut Övür yaşadıklarını Mıcır
'dehşeti'ni yaşadım! yazısıyla anlattı. Adeta korku tünelinden
geçen yazarın anlattıkları gerçekten de düşündürücüydü.
Yazı: Mahmut Övür
Kaynak:
-Son bir hafta içinde Türkiye 'mıcır dehşeti'ni konuşurken, ben de
iki kez o mıcır dökülen yollardan geçtim.
Bandırma-Susurluk arasındaki 10 kilometrelik alan aralıklarla adeta
çöl görüntüsünde.
Giderken gece girdim o mıcırlı yollara. Çöl ortasında bir labirent
içinde yol alıyorsunuz.
Karayollarının belli belirsiz seçilen işaretleri de olmazsa durum
tam anlamıyla dehşet verici.
Resmen korkuyorsunuz.
Toz bulutları arasında araba kullanırken karşınıza ne zaman araç
çıkacağı hiç belli değil.
O hengameden çıktığınızda 'derin bir oh' çekiyorsunuz.
Yaptığım bu yolculuğun dehşetini art arda gelen ölümler
gerçekleşince daha iyi anladım.
Türkiye bir hafta içinde 'mıcır'lı yolların neden olduğu dört ölüm
olayıyla sarsıldı.
Önce SKY Türk televizyonu spikeri Mehmet Tacettinoğlu, ardından 14
yaşındaki Cansın Filiz, sonra da Dr. Eser Günaçtı ve annesi Mansude
Günaçtı yaşamlarını yitirdiler.
Mıcırlı yolların bedeli ağır oldu.
Ama asıl ağır olan sorumluların sorumsuz açıklamaları.
Bu nedenle o yolların yapılmasına karar verenlerin bir kez bile
olsa o yollardan geçmeleri gerekiyor.
Yol boyunca insanın aklı hep şu sorunun cevabını arıyor:
'Acaba bu işin başka bir yolu yok mu?'
Dönüşte bu acı gerçeği çok daha derinden hissettim.
Özellikle Susurluk-Bandırma arası gibi yoğun trafiğin yaşandığı bir
alana girdiğimizde güneş batmak üzereydi.
Manzara gerçekten ürkütücüydü.
Mıcır dökülen yol neredeyse 30 metre genişliğinde. Karşıdan
gelenlerle bizim aramızda hiçbir sınır ayrımı yok.
Bir an önümde üç şerit oluşturmuş gibi yan yana giden otomobilleri
gördüm.
Sanki çöl rallisindeyiz. Birçok sürücünün hız kuralına uymadığı da
doğru.
Ben 20 kilometre sınırını aşmazken, kamyonlar, otobüsler, cipler o
mıcırlı yoldan öyle bir hızla geçiyorlar ki, onların yerine siz
korkuyorsunuz.
Müthiş bir toz bulutu yükseldiği için 5 metre önünüzü görmekte bile
zorlanıyorsunuz.
O toz bulutu arasında karşıdan gelen araçları seçmeniz ise mümkün
değil.
Gördüğünüz, eğer farlar yakılmışsa toz bulutu arasından parlayan
iki göz. Daha tehlikeli olan ise bunu bile yapmayan sürücüler.
Çünkü garip bir anlayış var, tam karanlık olmadan birçok insan
farları yakmıyor.
Bandırma'ya yaklaşık 26 kilometre kala başlayan 'mıcırlı yol
dehşeti' 16'ncı kilometrede bitinceye kadar arabada bulunan 5
yaşındaki oğlum Ege sürekli aynı soruyu soruyordu:
"Baba ne zaman bitecek?"
O yol bittiğinde 5 yaşındaki Ege bile 'derin bir oh!' çekti.
Peki bir ülkede tatile gidiş ve dönüşü böylesine 'dehşete'
dönüştürmenin hesabını kimse vermeyecek mi?
Ölümlere 'hız ve dikkatsizliği' gerekçe gösterebilirsiniz ama bu
yolları böyle yapanların hiç mi suçu yok? Bayındırlık ve İskan
Bakanı Faruk Özak'a sorum şu; duble yol konusunda iddialı
olabilirsiniz, ama insanların hayatını kolaylaştırmak için
yaptığınız bu yollar hayatları yok ediyorsa daha ne
bekliyorsunuz?
Ve ne zaman önlem alacaksınız?
Ayrıca Karayolları Genel Müdürlüğü'nden vazgeçtim ama Bakan Faruk
Özak'ın o yollardan geçip geçmediğini doğrusu çok merak
ediyorum.