MHP’ye öyle bir gönderme yaptı ki !
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, "Sayın Bahçeli, senin bakanının çocukları değil, kardeşi değil, kızı değil...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik,
"Sayın Bahçeli, senin bakanının çocukları değil, kardeşi değil,
kızı değil, senin bakanının bizatihi kendisi yolsuzluktan dolayı
Yüce Divan’a gönderildi" dedi.
AK Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen AK Parti
Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik, gündeme dair
değerlendirmelerde bulundu. Uludere davasında çıkan kararı
değerlendiren Çelik, “Uludere’de 34 vatandaşımızın hayatının
kaybettiği malum olaydır. Olayın hemen ardından AK Parti MKYK
toplantısı vardı. Ben bir açıklama yapıyordum. Bu olayı da
değerlendirdim. O günkü bilgi, belge ve bulgulara göre yaptığım
görüşme ve temasların sonuçta ‘bu bir operasyon kazasıdır’ dedim.
Burada bir hata, eksik, aksaklık varsa, bir ihmal, bir kusur varsa,
bir kasıt varsa hukuk devletinde bunun gereği yapılacaktır,
yapılmalıdır dedim. Ben kasıt meselesini düşünmek bile istemiyorum
dedim. Uzun süren yargılama sonucu sivil mahkemeler bununla ilgili
görevsizlik kararı verdiler. Bu bizim işimiz değil, askeri mahkeme
bunu yargılamalıdır dediler. Askeri mahkeme de kararını açıkladı.
Bu arada söylediği şey, bir hata var diyorlar. Hadisenin ardından
biz meseleye legal ve illegal yollardan rızkını kazanmaya çalışan
insanların bombalamaya hedef olduğu ama onların vefatı ile birlikte
ailelerin insanca hayatlarını sürdürmeleri gerektiğini ifade ettik.
Onların acılarını bir nebze de olsun manevi acılarını yok etmek
mümkün değildi, ancak devlet olarak geride kalanların insanca
hayatlarını sürdürecekleri miktarda maddi yardım yapılması için
hükümet bütün imkanlarını seferber etti. Normalde 20 bin küsur
tazminat söz konusuyken Başbakan’ın talimatıyla şartlar zorlanarak
120 bin küsur tazminata hükmetti. Devreye örgüt girdi, BDP girdi bu
insanların bu parayı alması engellendi. Adına da bu kan parasıdır
dediler. Terörle mücadelede şehit olan, şehit yakınlarına da devlet
bir tazminat ödüyor. Bu kan parası değildir, bütün ısrarlara rağmen
yapmadılar” dedi.
“BU KARAR NİHAİ VE SON KARAR DEĞİLDİR”
Bu kararın nihai ve son karar olmadığını söyleyen Çelik, “Gerekçeli
kararı okuduysanız temyiz yolu açıktır. Bir üst askeri mahkemeye
müracaat edilebilir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda
bulunabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat edilebilir.
Hukuk süreci tamamlanmış, tüketilmiş değildir. Bütün bunların
sonucunda nasıl bir sonuca ulaşacağız hep birlikte göreceğiz. Benim
vicdanımı tatmin etmemiştir. Kamuoyunun vicdanını da tatmin
etmemiştir. Bir hata varsa hatalı var demektir. Bu meseleyi böyle
değerlendirmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne HSYK ile ilgili bir kanun teklifi
verildiğini belirten Çelik, şunları söyledi:
“HSYK’nın yapısı 12 Eylül 2010 referandumu ile birlikte
değişmiştir. Anayasa’nın 159. maddesi HSYK’nın kuruluşunu, görev ve
yetkilerini belirler. Fakat 159. maddenin son fıkrası buradaki bazı
detayları kanuna bırakmıştır. Bir grup milletvekili arkadaşımız
tarafından HSYK özellikle biraz söylediğim işleri ile ilgili olarak
bir yasal değişiklik teklifi TBMM’ye vermiştir. Bunun üzerine
tartışmalar yapılacaktır. Hukuk devletinin gereğidir. 159. madde
gereği HSYK’nın aldığı karar yargı denetimi dışındadır. Çıkardığı
yönetmelikler ve yayınladığı genelgelerle yargı denetimi
dışındadır. Adalet Bakanlığı’na bunu devrettiğiniz zaman tüm yargı
denetimi, bütün Meclis denetimi vardır. Yasama üzerinde denetim
olarak Anayasa Mahkemesi denetimi var. Bütün idari, iş ve
işlemlerde Danıştay’ın denetimi var. Halkın iradesinin siyaset
üzerindeki denetimi var.”
“SENİN BAKANININ BİZATİHİ KENDİSİ YOLSUZLUKTAN DOLAYI YÜCE DİVAN’A
GÖNDERİLDİ”
CHP ve MHP genel başkanlarının sözlerine de cevap veren Çelik,
“Başbakan’a çağrıda bulunuyor. Gel bak bu 11 maddeyi beraber
çıkaralım. Ana muhalefetin bir konuda iktidarı bir şeye çağırması,
teşvik etmesi bütün demokrasilerde olması gereken şeydir.
Arkasından Suriye meselesinde diyor ki, iki elinde Müslümanların
kanı vardır. İki elinde Müslüman kanı olan bir lideri işbirliğine
çağırıyorsun. 17 Aralık’tan bu yana Kılıçdaroğlu’nun geliştirdiği
çokta prim yaptığı bir söylem var. Başbakan, Bakanlar Kurulu’nu
toplasın etrafına, bir baksın çete orda. Aynaya da baksın çetenin
reisi de orda. Bu ne terbiyedir, bu ne ahlaktır. Sayın Bahçeli de
topyekûn bu 17 Aralık’tan sonra Bakanlar Kurulu üyelerini, bütün
milletvekillerini, bütün AK Parti’ye siz yolsuzluk içinde, rüşvet
içerisindesiniz diye ithamlarda bulunuyor. Sayın Bahçeli, senin
bakanının çocukları değil, kardeşi değil, kızı değil, senin
bakanının bizatihi kendisi yolsuzluktan dolayı Yüce Divan’a
gönderildi. Hangi AK Partili çıkıp bütün MHP’lileri hırsız olarak
itham etti. Bu siyasi nezakete, edebe sığar mı?”
Kılıçdaroğlu’nun 17 Aralık’taki yolsuzluğun boyutun 247 milyar lira
olarak açıkladığını belirten Çelik, şunları kaydetti:
“Bu 247 milyar adamın dudağını uçuklatır. Sıkılmadan yalan
söylüyor. 250 dese yuvarlak rakam inandırıcı olmayacak, 247,6 falan
da diyebilirdi. Bu rakamları çıkar toplumun önüne koy. İkinci
dalgada söz konusu iş adamlarıyla ilgili bu işin içine katıyor.
Üçüncü havaalanının finansmanı o taahhüdü üzerine alan şirketler
tarafından karşılanacak mı? Devlete buradan pay var mı? Kamu parası
harcanacak mı burada? Yok. Üçüncü köprüde aynı usul var mı? Bunu
üstlenen müteahhit firma kendisi yapıyor mu? Netice itibariyle 247
milyar nereden çıktı?”
SORULAR VE CEVAPLAR
Bir gazetecinin, “Hürriyet gazetesinden Yalçın Doğan’ın köşesinde
bir iddia var. İnternet yasakları ile ilgili yeni bir yasa
teklifinin Meclis’e taşınacağı yönünde ve bireylerin internet
hareketlerinin takip ve kayıt altına alınacağı yönünde bir
çalışmanız var mı? Ergenekon ve Balyoz davaları ile ilgili olarak
bazı mektuplar aldığınızı ve bu davaların başından beri bazı sahte
deliller üretilebileceğine ilişkin bazı iddialar bulunduğunu
söylediniz ancak bu davalar çok uzun süreden beri ve bu iddialar
çok uzun süreden beri ortada. 17 Aralık operasyonunun ardından
yeniden yargılama meselesinin gündeme gelmesi, bu zamanlamayı nasıl
buluyorsunuz?” soruları üzerine Çelik şunları söyledi:
“Türkiye Çin değildir. Türkiye bu manada Çin gibi hiç olmaz.
İnternet medyası ile ilgili olarak hukuk devletinde bazı kuralların
olması konusunda hemfikir miyiz? Hemfikir değilsek hiç
konuşmayalım. Dünya standartlarında bir düzenleme yapılabilir.
Yeniden yargılanma bitmiş, son nokta konmuş davalar için
geçerlidir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerli üyelerine
de bir çağrıda bulunmak istiyorum. Ergenekon ile ilgili bir karar
çıktı ve 5 aydan beri gerekçeli karar yayınlanmadı. Biz tutukluluğu
istisnai hale getirdik. Tutukluluk bir fiili infaza dönüşmesin
açıklamasını defalarca yaptık. Yeniden yargılama demek bu
insanların hepsinin dışarı çıkacağı anlamına gelmez. Bu şuna
benzer; sınav kağıdına itiraz eden bir öğrencinin hocasına müracaat
etmesine benzer. Bu öğrenci 3 almışsa 9 alacak anlamına gelmez daha
sonra. Toplumda böyle bir beklenti oluşturmayalım. Yeniden
yargılanma meselesi özellikle davanın seyri itibariyle bugün
gündeme gelmiştir. Bunun 17 Aralık ile uzaktan yakından bir alakası
yoktur. 17 Aralık’a bunun ne faydası olacak.”
Bir başka gazetecinin “Yeniden yargılama ile ilgili MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli bir açıklama yaptı. Abdullah Öcalan’a ucunun
dayanacağı yönünde bir açıklama yaptı. Bu konudaki düşünceleriniz
nelerdir?” sorusu üzerine ise Çelik, “Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu bunu zaman zaman açıklıyor. Vahşi hayattaki hayvanlar
beslensinler diye gıda koyuyorlar. Bahçeli’ye sorsanız PKK’lılar
beslensin diye koyuyor da diyebilir. Kafayı bu kadar bir şeyle
bozduğunuz zaman defalarca söylendi. Abdullah Öcalan hukuk
süreçleri tamamlamış, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olmuş
bir mahkûmdur. Meclis’e Sigortacılık Kanunu ile ilgili bir şey
gelse diyorlar ki tabi Apo’ya sigorta yapacaksınız demi. Bahçeli ve
partisinin maalesef saplantısı budur. Ne yapsanız döndürüp
dolaştırıp PKK’ya getiriyorlar” diye konuştu.
“Uludere kararı ile ilgili olarak karar metnine bakıldığında
Genelkurmay Başkanının bilgisi olduğu ve onun bilgisi dahilinde
bombalama yapıldığı iddiası var. Bu noktada eğer karar verici
Genelkurmay Başkanı ise bu konudaki görüşünüz nedir?” sorusu
üzerine Çelik şu cevabı verdi:
“Size diyorlar ki katırlar dolusu silah yüküyle sınıra doğru bir
grup PKK’lı geliyor. Genelkurmay Başkanı veya Kuvvet Komutanı
olsanız gidin onları çiçeklerle karşılayın falan der misiniz? Bu
mesele sapla saman nasıl karıştırıldı meselesini kurcalamamız
gereken bir meseledir. Meseleyi o bazda ele alırsanız bence doğru
yapmış olmazsınız. Bir ülkenin milli Meclis’i o ülkeye
yönelebilecek olan bir terörist gruptan tehditlerin bertaraf
edilmesi için elbette hükümete yetki verir. Hükümet kendi silahlı
unsurlarına ülkeyi koruması için elbette yetki verir. Ama bu yetki
kullanılırken yukarı nasıl enforme edildi, bunun üzerinde durulması
gerekiyor.”
Başsavcı Vekili Zekeriya Öz ile ilgili olarak bir gazetecinin, “Son
zamanlarda Başsavcı Vekili Zekeriya Öz ile ilgili bazı iddiaların
gazetelerde yer aldığına ilişkin olarak fikirlerinizi alabilir
miyim? 17 Aralık operasyonundan sonra bazı anketler yayınlandı.
Partinize yönelik oy oranlarında düşme olduğu ile ilgili haberler
yer alıyor. Siz AK Parti olarak bir anket yaptırdınız mı?” sorusuna
Çelik, “Burada adı geçen savcı yalnızca Zekeriya Öz değildir.
Birçok savcı vardır. Onlarla ilgili kararı verecekler vardır. Ne
tasarruf yapılması gerekiyorsa hukuk içerisinde bunlar yapılır.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gittiği yerlerde halkın gösterdiği
teveccüh herkesin malumudur. Yaptırdığımız anketlerde Allah’ın
izniyle 30 Mart’taki seçimlerde alnımızın akıyla ve milletimizin
desteğiyle yine gümbür gümbür çıkacağız. Elini ovuşturanlar var.
Cemaatle hükümet AK Parti birbirine girdi, bize gün doğdu falan
diyenler var. Ana muhalefet partisi bütün ömrünü cemaat karşılığı
üzerine oturtmuş, cemaati yemek için elinden gelen her şeyi yapmış
olan bir CHP’nin bugün acaba komşuda pişer bize de düşer mi, acaba
bende yumurtamı pişirmek için komşumun evini yaksam mı gibi bir
tutum içerisindedir. Buna halkımız prim vermez” cevabını verdi.
(İHA)