MHPnin yükselişi yalan!
Abone olİnternethaber'e çarpıcı açıklamalarda bulunan Erkan Mumcu, MHP için işte böyle söyledi!
Anavatan Partisi lideri Erkan Mumcu'yla yaptığımız söyleşimiz
devam ediyor. PKK'da dahil iç güvenlik sorunlarının hükümetin
yürüttüğü acemi politikalara bağlayan Mumcu, Erdoğan ile ilgili
yine çok ilginç sözler söyledi. Mumcu'ya göre Erdoğan ile Öcalan'ın
bazı sözleri birbirine çok benzerlik taşıyor.
----------
Benzerlik iddianız çok ciddi bir suçlama
Ben
tesadüflerden söz etmiyorum. Ben kendi uydurduğum bir şeyden söz
etmiyorum. Açacaksınız gazete arşivlerini, gazete arşivlerinden bir
veya gireceksiniz google’a bir takvim aralığı vereceksiniz, o
takvim aralığı içinde önce Abdullah Öcalan’ın bu konuyla ilgili
söylediği sözler ve örgütüne verdiği talimatlara bakacaksınız.
Sonra dönüp Başbakan Erdoğan’ın bu konuyla ilgili söylediği sözlere
bakacaksınız. Eğer ikisi arasında mantıkla bir ilişki ve örtüşme
yoksa ben bir müfteriyim. Varsa da herkes hakikat karşısında teslim
olsun hakikate saygı duysun.
Bak şimdi başka bir çelişki daha söyleyeceğim. Başbakan Roj TV
üzerinden Danimarka Başbakanı ile bir ağız dalaşına giriyor.
Danimarka Başbakanı Roj TV’nin varlığını ifade özgürlüğünün temel
insan haklarının, ülkesinin insan hakları anlayışının bir parçası
olarak savunuyor. Bizim Başbakınımzda da diyor ki, bu insan hakları
anlayışının bir parçası olamaz. Terörü destekleyen bir odağı
destekliyor olmanız kabul edilemez. Böylece bir sonuç alabilecek
bir şey falan yapmış olmuyor aslında. Yani sonuç falan da almıyor.
Sonuç alıcı nitelikte yapmıyor; çünkü burada sonuç almak
istiyorsanız muhatap Başbakanı kendi kamuoyu önünde küçük düşürecek
bir üslup içinde değilX daha diplomatik daha alttan mekanizmalarla
yapar sonuç alırsınız. Hedef sonuç almak değil.
Hedef bakın, ben bu konuda ne kadar duyarlıyım. İçerdeki milli
duyarlılığı yüksek kitleye bir mesaj vermek. Aynı ülkeye 30 tane
müfettişinizi insan hakları eğitimi almak üzere gönderiyorsunuz.
150 mülkiye müfettişini kapsayan bir anlaşma yapıyorsunuz, 120’sini
de peyderpey göndereceksiniz. Böyle bir şey olur mu? O zaman kim
sizin ciddiyetinize inanır? Şu anda hükümetin yaptığı işi
söylüyorum sana. Şu anda 30 tane mülkiye müfettişini göndermişler,
insan hakları eğitimi aldırıyorlar, sırasıyla 30’arlık dilim
halinde gönderecekler. Nereden? Danimarka’dan... Bir taraftan
Danimarka ile insan hakları anlayışı üzerenden iki başbakan ağız
müsaderesi yapacak. Bir taraftan siz bunu göndereceksiniz. Kim
inanır sizin ciddiyetinize! Karşınızdaki adam sizin ciddiyetinize
inanabilirmi? Sizin ağırlığınıza bir değer verebilir mi?
Peki Erkan Bey biraz da gündemdeki konuların dışına çıkıp
biraz siyaset konuşalım Anavatan partisinin durumuna
konuşalım.
Tabi ki
Şimdi Mesut Bey geliyor mu gelmiyor mu? Yani gelip
gelmeyeceği konusunda zaten tavrınızı ortaya koydunuz, Anavatan
Partisinin…
Ben tavrımı bak, doğrudan doğruya Mesut Bey'e yönelik bir tavır
olarak koymadım. Hiç kimse karıştırmasın. Çünkü bir insanın
gıyabında kendisinin doğrudan tarafı olmadığı, doğrudan taraf
olduğunu gösterecek en küçük bir emarenin bulunmadığı ortamda
muhakeme edilmesi adaletsizliktir. Ben bunu yapmam. Ben orada Mesut
Bey’i de kullanarak, yeniden bu partiye çöreklenmeye çalışan
herkesin de bildiği birkaç adamı kastettim. Bunların sayısı da bir
elin parmaklarını geçmez. Ama, bugün o gazeteciyle öğle yemeği,
ertesi gün bilmem kimle akşam yemeği, işte Anadolu kulubünde oturup
kağıt oynarken dedikodu falan yapan 3-5 adam var. Benim mesajımın
adresi onlardır. Onlara bu parti de hayat hakkı yok.
İsim niye belirtmiyorsunuz?
Gerek yok,
değmez.
Onlar biliyorlar mı kendilerini?
Tabi bilmez
olurlar mı? Herkeste biliyor ayrıca. Malumu ilan abesle iştigaldir
yani.
Ondan sonra Mesut beyle bir görüşmeniz oldu
mu?
Hayır olmadı ama bunları konuşmayacaktık.
Yok geçiyorum peki. Havalar ısındı Anavatan açısından da
meydanlar ısınacak mı ne yapıyorsunuz?
Demin onu
söyleyecektim, yarın Adıyaman’dayım. Ankara’da ne söylediysem
Adıyaman’da da gidip aynısını söyleyeceğim. Eğer Adıyaman’da da
meydanda yanı şeyi söylemiyorsam, gelsin millet benden hesabini
sorsun.
Halkın ilgisi nasıl size?
Bunun için benimle
gelip görmen lazım.
Biz öyle davet almıyoruz gazeteci olarak.
Hemen yarın gidelim gel.
Ben yarın başka bir genel başkan ile
gideceğim.
Yolun açık olsun.
Davet ettiler bizi. Bir daha ki mitinge gelirim ama söz.
Yani neresi olacaksa şimdiden ismini de belirleyin
geleyim.
Peki. Soru neydi?
Soru halkın ilgisi meydanlarda…
Halkın ilgisi
bence çok yüksek. Benim umduğumdan da yüksek düzeyde. Umduğumdan da
sıcak. Bu ilgi daha çok kendisini sempati biçiminde ortaya koyan
bir şey. Bu da son derece doğal. Çünkü henüz Türkiye bir seçim
atmosferinin içinde değil. Yani, vatandaşlar siyasi tercihlerini
hatırlama ve gözden geçirme ihtiyacı duymuyorlar. Ortada bir
iktidar var, o iktidarın kullanacağını iddia ettiği bir iki yıl
var. Normal vatandaş yani normalden kastım şudur her anlamda normal
vatandaş yani doğrudan doğruya siyasete angaje olmayan, kendisi bir
siyasi tavrın içinde olmayan vatandaş, bunun işe yaramasını ister.
Hükümet kim olursa olsun, iyi işler yapmasını, kendine yaralı işler
doğurmasını ve başarılı olmasını ister. Bu son derece normal bir
şeydir. Toplumsal sağ duyu açısından kabul edilebilir bir şeydir.
Toplum sağduyusu böyle işler. Bu da milletimiz adına
sevinebileceğimiz bir şeydir.
Yani milletimiz hakikaten derin irfanıyla işte halkın iradesiyle
gelen iktidar budur. Demokrasi böyle bir şeydir. İnşallah işler
yolunda gitsin, bunlar başarılı olsunlar, biz de milletçe bundan
istifade edelim diye bakar. Tabi olan budur, milletin psikolojisi
de budur şu an. Fakat millet bir taraftan da umudunu yitirmiştir.
Yani umudunu yitirmiştir derken umudu eskimektedir. Doğru tabir
umudu eskimektedir. Yani gecikme oldukça, ihtiyaçları büyüdükçe,
beklentiler karşılıksız kaldıkça, milletin memnuniyetsizliği
artmaktadır.
Siz onu görüyorsunuz.
Bu çok net görünüyor.
İktidar partisinin basına duyurduğu kamuoyu araştırmalarında da
görülüyor. Üstelik basına duyurdukları biçiminde görünüyor. Zaten
iktidar partisinin yayınlattığı araştırmaların çelişkisi ordadır.
Politikalardan memnuniyet yüzde 20’ler düzeyinde, parti oyu yüzde
40 düzeyinde yani kendi araştırmaları için söylüyorum. Buna
söylenecek tek şey araştırma okumayı bilmiyorlar. Böyle bir dönemde
yapılacak araştırmaların hiçbiri bugün seçim olsa sonuçları
üzerinden okunmaz. Çünkü bugün seçim yoktur. Denek böyle bir
faraziyeyi faraziye olarak kabul etmez. Bir cevap vermek adına
cevap verir ve genellikle bu iktidardaki partilerin lehine sonuçlar
verir. Bu bugüne özgü bir şey değildir. Bu geçmişte de
böyledir.
Burada önemli olan şey hükümete ve hükümetin liderine ve diğer
siyasi liderlere değer tutumlardır. Yani hangi değer tutumlar
atfediliyor, hangi değer tutumlarında hangi oranlarda makbul kabul
ediliyor. Buna bakılır. Bir de bir önceki seçim sonuçlarındaki
parti tercihleri ile karşılaştırılır. Dolayısıyla bir önceki
seçimde oy verdikleri partilere bakılarak bugünkü siyasal figürlere
nasıl yaklaşmakta oldukları konusunda bir ipucu verir. Ve bu
ipuçlarının toplamdaki değeri, bir eğilim yönelim değeridir. Buna
bakarak siyasi çıkarsamalarda bulunmak mümkündür. Gerçek siyasi
sonuçlar ne zaman çıkar? Vatandaşın kendini bir siyasi tercihte
bulunma ihtiyacıyla yüz yüze hissettiği ve kendi kendine bunu
düşündüğü zamanda ortaya çıkar. Çok doğaldır çünkü seçim geliyor,
kime oy vereceğiz bakalım diye eşiyle dostuyla konuşmaya
başlar.
İşte o zaman, konuştuğu zaman Anavatan’ın durumu ne
olur?
Konuştuğu zaman şuna bakar.
Siz herhalde bugünden o günleri
hissediyorsunuz.
Konuştuğu zaman şuna bakar. Daima
böyledir. İktidardaki partiden beklentilerinden ilk
değerlendireceğe iktidardaki partidir. İktidardaki parti yada
partiler beklntilerini karşılayıp karşılamadığına, karşılama
umudunun var olup olmadığına bakar. Önce bir ona bakar. Orada bir
karar verir. Orada verdiği kararına göre ikinci evreye geçer. Peki
öyle ise bu benim beklentilerimi karşılamıyor, öyleyse kim, hangi
lider ve parti benim beklentilerimi karşılayabilir sorusunu sorar.
Bu soruyu sorduğu andan itibaren de yalnız değildir. Tam bu esnada
işte eski yunanda kamuoyu tanrısı denilen süreç devreye girer.
Birden bire nereden kaynaklandığı belli olmayan bir psikoloji
ortaya çıkar. Ona biz seçimin psikolojisi deriz. Yani neyi
aradığına dair bir değer yargısı ortaya çıkar. Hangi değerlerle bir
seçim yapacağına dair bir psikoloji ortaya çıkar. Mesela 99
seçimleri ile ilgili olarak söylüyorum. 99 seçiminin sonuçlarını
izah eden herkes bu izahı Öcalan’ın yakalanması, bunun solda DSP’ye
sağda MHP’ye yarayan sonuçlar doğurduğu ve seçim bu yüzden böyle
sonuçlandı. Hayır, bu seçimin psikolojisi üzerinde etkili olan
temel faktörlerden birisi değildi. Temel faktör seçime girerken
Anavatan partisi ile Doğruyol partisinin içine girdikleri aklama
sürecinin yarattığı yargı, birde CHP’nin huzursuzluğunun solda
yarattığı yargıydı. Yok mu bunun dürüstü! Soru buydu. Sağdakiler
sağda, soldakiler solda alternatiflerine yöneldiler. Vesselam
seçimin psikolojisi bu idi.
Bundan sonraki seçimin psikolojisinin ne olacağına hep beraber
bakacağız. Benim öngörülerim var. Ama bu öngörülerimi şimdi
paylaşmak istemem. Eğer benim öngörülerim doğru çıkarsa gelinecek
nokta şudur. Kamuoyu seçimle beraber hipnozun etkisinden çıkacak ve
bir muhasebe yapacaktır. Özellikle şu anda sıcak paraya dayalı
ekonomi politikasının yarattığı iyimser beklenti iklimi özellikle
bundan birinci elden yararlananlar tarafından kitlesel ölçekte
pompalanmakta ve yayılmaktadır. Ama günün sonunda vatandaşın karnı
acıkacaktır. Ama bilançoyu çizdiği zaman yani bakiye çizgisinin
çizildiği andan itibaren o toplama çıkarmada toplumun bana göre
varacağı kanaat şudur. AKP kadroları ekonomiyi iyi yönetemiyorlar.
Çünkü bilmiyorlar. AKP kadroları Türkiye’yi AB’ye taşıyamazlar.
Çünkü müzakere edecek yetenek ve birikimleri yok. AKP kadroları
bizim sandığımız kadar dürüst, dolayısıyla emaneti bekleyecek
kadrolar değildir. Dürüstlük sınavından geçemediler. Dolayısıyla
hükümet alternatifim değildir diyecek vatandaş, yaygın kitle.
Burada tabi şunu ihmal etmemek lazım AKP’nin neresinden bakarsanız
bakın bütün yurt çapındaki örgütlenmesi, seçime iktidar olarak
giriyor olması ve belediyelerdeki örgütlü varlığı onu belli bir
düzeyde ve yüzdede tutacaktır mutlaka.
Rakam var mı?
Bence bunun çekirdeği yüzde
15-16 gibi bir rakamdır.
Oraya düşecek mi?
Ben diyorum ki bunun altına
düşmeyecek.
Üstü?
Üstü tamamen konjoktüre bağlı. Bence
üstündeki aralığı çok dar olacak.
Yani ağırlıklı görüş şu: Bir dönem daha götürecek görüşüne
siz katılıyor musunuz?
Ona hiç ihtimal vermiyorum
Seçim psikolojisine vatandaş AKP’nin ikinci bir dönemi daha
olmayacak.
Bir dönem daha vatandaşın yetki vermesi
için hükümetin başlattığı ve tamamlanması beklenen işler olmalı.
Herkes kendi kendine sorsun bu hükümetin başlattığı ve kendisinden
tamamlanması gereken bir iş biliyor musunuz?
Şimdi şöyle bir kanaat var. İşte bu böyledir. Yani seçim
sonuçlarının sürpriz değeri buradan çıkar. Bir yaygın şey vardır
kamuoyu araştırmalarında yapılır. Mesela ben 99 seçimlerinde
CHP’nin barajı aşamayacağını söylediğimde inanan bir Allah’ın
kulunu bile bulamıyordum. MHP’nin yüksek bir oy oranı ile
çıkacağını söylediğimde de inanan bir Allah’ın kulunu bile
bulamıyordum. Çünkü yaygın kanaatler vardır şöyle olur böyle olur.
Yani şu şöyle olur bu böyle olur gibi. Bunun en iyi örneği
Bedrettin Dalan’dır. 89 belediye seçimlerinde sokakta kime sorsanız
yüzde 85’lere varan oranda İBB’ni yeni Dalan’ın kazanacağı
söyleniyordu. Ama sen oy verecek misin? Hayır.
Mesela bugün çok yayın bir şey var. Milliyetçilik dalgası
yükseliyor. Dolayısıyla MHP’nin şansı çok yüksek. Peki sen oy
verecek misin? Vatansever duyarlılığın yükselmesiyle MHP’nin temsil
ettiği milliyetçilik anlayışının yükselmesi aynı şey değil. Bende
tam tersini düşünüyorum . Milliyetçi duyarlılık yada vatansever
duyarlılık yükseldiği için MHP’nin şansı olmayacaktır. Yükseldiği
için olmayacaktır.
Devam edecek....
Yarın
Mumcu'nun Ankara'daki asıl hedefi
Muhalefet partileri konusunda ne düşünüyor