MHP’lilere bir çift sözüm var

“Biz Türkiye’yi severiz Türkiye’de bizi sever. Sevgimiz karşılıklı olmalı” diyecek durumda olmadığınız için karşılıksız aşka dayalı bir Milliyetçilik yapıyorsunuz.

Levent Gültekin levent@internethaber.com

Türkiye’yi çok sevdiğinizi söylüyorsunuz.  Ülkenin bütünlüğü sizin için çok önemli. Böyle diyorsunuz.

Tam da varlığınızla, söz ve davranışlarınızla bu bütünlüğün önündeki engellerden biri oldunuz.  

Sevdiğinizi söylerken ötekileştiriyorsunuz. Bütünlüğü savunurken ayrıştırıyorsunuz.

Çünkü benimsediğiniz ideolojiyi negatiflik yani “yapmayız- yaptırmayız” dayatmacılığı üzerine kurmuşsunuz.

Sizin bu yurtseverlikten uzak, kuru slogana dayalı Milliyetçilik anlayışınız yüzünden Türk kimliği kirlendi.

Dayatmacı ve kaba tavırlarınız yüzünden Türklük bir üst kimlik niteliğine kavuşamadı.

Milletin kenetlenmesi, memleketin bereketlenmesi, hepimizin ağız tadı için bir teklifiniz yok.

Türkiye’yi bir gömlek yukarı çekecek ne bir sözünüz var ne de bir eyleminiz.

Birliğimizi sağlamlaştıracak, tüm toplumu etkisi altına alacak içten tek bir cümleniz yok.

Memleketi geri kalmışlıktan kurtarmaya kafa yormuyorsunuz.

Eğitim sisteminin içler acısı durumu sizi pek ilgilendirmiyor.

Şehirlerimiz talan ediliyor, engel olamıyorsunuz.

Ülkemiz bir iç çatışmaya sürükleniyor bu gidişatı değiştirecek ne bir çabanız var ne de bir sözünüz.

Gençlerimiz ülkeden kaçmayı bir kurtuluş yolu olarak görüyor siz hala “böldürmeyiz” sloganı atmakla meşgulsünüz.

Duygusu ve derinliği olmayan bir Türkiye sevginiz var.

Bundan dolayı da toplumla bir duygu birliği kuramıyorsunuz.

“Biz Türkiye’yi severiz Türkiye’de bizi sever. Sevgimiz karşılıklı olmalı” diyecek durumda olmadığınız için karşılıksız aşka dayalı bir Milliyetçilik yapıyorsunuz.

Milliyetçilik bizi yakınlaştırmıyor, tam tersine birbirimizden daha da koparıyorsa orada bir sorun var demektir. Bunu bir türlü akıl edemiyorsunuz.

Milliyetçiliği bir üst kimliğe dayalı modern bir olguya dönüştüremediniz.

Yurtseverliği hepimiz için ortak bir paydaya dönüştürmemiz gerek. Fakat tam da sizin tavrınız yüzünden bunu başaramıyoruz.

İngiliz yazar ve şair Richard Aldington: “Yurtseverlik güçlü ve ortak bir sorumluluk duygusudur. Milliyetçilik ise çöplükte öten horozun şişinmesidir.” der.

Ne yazık ki sizin savunduğunuz Milliyetçilik; bağırmak, ötekileştirmek, meydan okumak, tehdit etmek, slogan atmaktan öteye gitmedi.

İnsanlar sizinle ilgili şöyle düşünüyor: Bunlar sokağa çıkmasın, kavga çıkarmasın, uslu dursunlar bizim için yeterli.

Sanırım bunun ne kadar küçük düşürücü, ve sizin için utanç verici bir tablo olduğunun farkında değilsiniz.  

Toplumun size söylediği “Gölge etme başka ihsan etme istemem” sözünü paye olarak algılıyorsunuz.

Çünkü sokağa çıkmayarak, kavga çıkarmayarak topluma karşı vazifenizi yaptığınızı düşünüyorsunuz.

Sloganlara, sembollere o kadar çok önem veriyorsunuz ki iki kostüm ve iki cümleyle kandırılacak bir topluluk olarak görülüyorsunuz.

Üstelik sahiden de tarihi iki kostüme, ruhunuzu okşayan iki cümleye de tav oluyorsunuz.

Türkiye’yi sevdiğinizi söylüyorsunuz ama bu ülkenin ayrılmaz bir parçası olan Kürtlere, Alevilere, gayrı Müslimlere söyleyecek sıcak bir cümleniz yok.

Onların insani taleplerini görmezden gelmeyi, yok saymayı vatanseverlik sanıyorsunuz.

Yok sayarak, kabul etmeyerek bütünlüğü sağlayamadığınız göründüğü halde tavrınızı değiştirmiyorsunuz.

Toplumun diğer unsurlarını kendinize benzeterek düzeni sağlayacağınızı sanıyorsunuz.

Onları mutsuz ederek mutlu olmaya çalışıyorsunuz.  

Çünkü bu ülkeyi tüm renkleriyle bir bütün olarak görmüyorsunuz.

Halbuki bu ülkeyi sevmek Kürdüyle, Alevisiyle, Solcusuyla, Kemalistiyle, İslamcısıyla, gayrı Müslümüyle… bir bütün olarak sevmektir.

Hatta sadece insanlarını değil toprağını, meyvesini, havasını, ilahisini, marşını, ezanını, çiçeğini, dağlarını, rüzgarlarını sevmektir.

Diyarbakır’ın karpuzunu, Rize’nin çayını, Çukurova’nın pamuğunu sevmektir.  

Siz sadece bir parçasını sevip diğerlerini dışlamayı harbi Milliyetçilik sanıyorsunuz.

Mesela ülkenin bütünlüğünden yana bir Kürt olan bana ne söylüyorsunuz?

Size niçin inanayım, neden güveneyim?

Bu güne kadar bana hitaben hangi dostça cümleyi kurdunuz?

Hangi derdime ortak oldunuz?

Neden size oy vermeliyim?

Ve niye benden oy istemiyorsunuz?

 “Bütünlüğü savunduğum halde toplumun tümüne neden hitap edemiyorum?” diye hiç düşündünüz mü?

Bu konuda mantıklı bir izahınız var mı?

Yıl olmuş 2015. Dünya farklı ırk, din, kültür mensupları arasında bir kaynaşma sağlarken siz kendi ülkenizdeki insanlarla konuşmayı başaramıyorsunuz.  

Ülkemiz büyük yol ayrımında. Ağır bir bunalım yaşıyoruz.

Huzursuzluk, keyifsizlik, çaresizlik her tarafı sarmış.

Değerlerimiz kaybolmuş.

Fakat sizi hala yalnızca slogan atıyorsunuz.

İktidardan şikayetçi olanlar size yönelmiyor. Sizin daha iyi yöneteceğinize inanmıyor.  

Ülkeyi sevdiğinizi söylüyorsunuz ama kendinizi ülkeye sevdiremiyorsunuz.

Sizce bu tablo biraz tuhaf değil mi?

Üzerinden düşünmeye değmez mi? twitter.com/acikcenk