MHP'den Demirtaş'a flaş 'hilal' yanıtı!
Abone olMHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, PKK'ya yönelik operasyonları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve HDP EŞ Başkanı Demirtaş'ın açıklamasını internethaber'e değerlendirdi.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Türkiye son günlerin ağır gündemiyle karşı
karşıya. Artan terör saldırıları sonucu en son dün bir Binbaşı
şehit edildi, bugün de bombalama ve silahlı saldırı eylemleri devam
ediyor.
Çin ziyareti öncesi Esenboğa Havaalanında bir açıklama yapan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, artan terör saldırısı eylemleri için
"Bu ülkede milli birliğimize ve kardeşliğimize kast
edenler bu süreci devam ettirmemiz zannediyorum mümkün
değil." dedi.
Az önce grup toplantısında konuşan HDP Eş Başkanı Demirtaş MHP'ye
yönelik sert ifadeler kullandı. Demirtaş, "Darbenin bir de
kuyrukçuları vardır. Kendilerine milliyetçi diyenler bu darbeye
şakşakçılık yapıyorlar. Saraya gideni partiden atarım diyorlardı.
Dün sarayda el pençe divan durdular. Bilal’i istiyordunuz. Bilal’i
alamadınız ama hilali verdiniz." dedi
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın
Erdoğan'ın çözüm süreci ile ilgili açıklamalarını, Türkiye'nin
içinde bulunduğu durumuve Demirtaş'ın "Bilal'i alacaktınız, hilali
verdiniz" sözlerini internethaber'e yorumladı:
ÖNCE ELLERİNDEKİ KANI
TEMİZLESİNLER
Esasında MHP'ye dil uzatmadan önce ellerindeki kanı temizlesinler,
önce Türk toplumuyla bu anlamda bir hesaplaşmaya
girsinler. MHP 46 yıllık bir siyasi harekettir bu anlamda en
köklü parti olması sebebiyle de Türk siyasetini domine
eder.
GEÇMİŞLE
HESAPLAŞSINLAR
Biz bugüne kadar ne AKP'nin koltuk değneği olduğu olduk, ne onun
yaptığı işleri destekledik. Tam tersine AKP'nin yanlış
uygulamalarını en üst düzeyde reddeden, tenkit eden, acımasızca
eleştiren bir ağız kullandık.
Şimdi sizin kalkıp böyle bir partiye dil uzattığınızda büyük bir
haksızlık yapmış olursunuz. Önce bu ülkede demokrasi adına, barış
adına bu siyasi partinin temsilcileri bir laf edecekse, önce kendi
yüzleriyle alakalı olarak geçmişe dönüp hesaplaşmalarını yapmaları,
toplumdan bu anlamda onay almaları lazım.
HDP'NİN GERÇEK YÜZÜ
BELLİDİR
Bu olmadıktan sonra HDP'nin gerçek yüzü bellidir. Özellikle her bir
milletvekilinin bu ülkeyle ve ülkenin rejimiyle, bu ülkenin
insanıyla hesaplaşma gayreti içerisind eolduğunu çok net görüyoruz.
HDP bu haliyle Türkiye'nin en önemli kentlerinde dahi yasa dışı
teşekkülleri vasıtasıyla toplumsal barışın temeline dinamit
sokmaktadır.
MHP İLE
UĞRAŞACAKLARINA...
Şimdi hal böyleyken kalkıp MHP'ni iktidara destek olmakla suçlamak
Türk siyasetinin hangi durum içerisinde olduğunu anlayamamakla
eşdeğerdir. Burada kendisine çok açıkça söylüyorum; MHP ile
uğraşacaklarına, İmralı ve Kandil'den aldıkları emirleri ve bugüne
kadar çözüm süreci adı altınd aAKP ile ne tür pazarlık yaptıklarını
açıklamalılar.
Bizi AKP ile ortak olmakla suçlayan bu partinin mümessilleri,
2007'den beri adeta ruh ikizi olarak hareket etmişler, İmralı,
Kandil, Oslo üzerinde pazarlık yapmışlar, o pazarlıkları da hiçbir
zaman Türk halkına anlatmamışlardır.
Bugün, olmayacak bir şekilde gidişatları, aralarındaki protokolleri
bozuldu diye, sağdan soldan intikam alırcasına diğer partilere
sataşmak acizliktir.
SARAY'A TBMM'NİN DİVANI
GİTTİ
Saray'a gitme mevzuuna gelince, MHP parti kimliğiyle, parti
divanıyla buralara gidilmeyeceğini defalarca ifade etti. Oraya
giden heyet TBMM'nin Divanı'dır, partimizin divanı değildir. O,
partilerden teşekkül etmiş, Türkiye'nin en üst kurumu ve bu kurumun
temsilcileridir.
PKK'NIN KRAVATLI UZANTILARI OLMADIKLARINI
İSPATLASINLAR
Parti olarak, bir Genel Başkan Yardımcısının, bir parti divan
üyesinin ya da Genel Başkanımızın oralara gitmeyeceği çok açıktır.
Demirtaş bunun ayrımını yapabilmeli, bu ayırmadan da acizler.
Bunlar önce kendilerinin PKK'nın mazbatalı, kravatlı uzantıları
olmadıklarını ispat etmeleri gerekir, önce bunu yerine getirsinler,
sonra barıştan bahsetsinler.
Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu değerlendiren Yalçın
şunları söyledi:
FEVKALADE VAHİM BİR
HAVA
Şu anda içinde yaşadığımız, teneffüs ettiğimiz siyasi hava
fevkalade ağır ve vahim malesef. Çözüm süreci hususunda, başlangıcı
2005 yılının 12 Ağustos'ta o dönüm Başbakanı Erdoğan, Diyarbakır'da
yaptığı konuşmada açıkça çözüm sürecini başlatacağını, başlatılması
gerektiğini ifade etmişti.
Belki o gün toplum bunu o şekliyle algılamadı ama daha sonraki
gelişmelere baktığımızda bunun hazırlıklarının yapıldığını gördük.
Sonra 2009'da alenileşti ve altı yıldır çözüm sürecinin üzerinden
nemalanan, çözüm süreci üzerinden oy devşiren bir iktidar
gördük.
MHP DEFALARCA SÖYLEDİ
MHP bu dönemde bunların doğru bir çıkış yolu olmadığını defalarca
söyledi, ancak, partimizin uyarıları, söz ve söylemleri malesef
önemsenmedi ve dikkate alınmadı. İşte bugün gelinen noktada, bu
ağır tabloda "biz haklı çıktık" demek istemiyorum
ama malesef işaret ettiğimiz noktaların hepsi tek tek
gerçekleşti.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ELİ
GÜÇLENDİ
Bu noktada çözüm sürecinin iki tarafı, yani AKP ve AKP'nin muhatap
aldığı PKK, HDP çözüm sürecinin artık bu saatten sonra
uygulanamayacağını aleni olarak ifade ettiler. Esasında Başbakan'ın
geçmişteki konuşmalarına dikkate ederseniz, çözüm sürecininden onun
da bir umut beklemediği açıkça orta yerde duruyordu.
"Neden bu noktaya geldi" sorusunun cevabını ancak sayfalar dolusu
açıklamayla vermek mümkün olabilir. Ama siz bu ülkeye kastetmiş bir
terör örgütü ile masaya oturduğunuzda onun elini kuvvetlendirmekten
başka, onun arka planda yeniden ordulaşmasını sağlamaktan başka bir
faysa sağlamazsınız, iktidar da malesef altı yıllık süreç
içerisinde bunu yaptı.
Bu yolun yanlışlığını 13 yıl sonra Cumhurbaşkanı'nın idrak etmiş
olması çok geç kalınmış bir haldir. Devleti yönetenlerin bu noktada
aciz olmamaları gerekirdi, daha önceden doğru tedbirlerin alınmış
olması gerekirdi. Üstelik sizi uyaran bir muhalafet de mevcut iken
hiçbirini dikkate almadınız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim sonuçlarına yönelik olarak
çözüm sürecinin bitirilmesi yönünde hareket ettiği iddiaları var,
"MHP'nin istediği oldu, AK Parti ile koalisyon için en büyük şartı
ortadan kalktı" eleştirileri var, MHP'nin erken seçim şartıyla AK
Parti azınlık hükümetini dışarıdan destekleyeceği söylentileri var,
ne düşünüyorsunuz sorusuna Yalçın şu cevabı verdi:
AZUNLIK HÜKÜMETİNİ
DESTEKLEMEYECEĞİZ
Biz, bir azınlık hükümetini desteklemeyeceğimizi seçim gününde
itibaren söylüyoruz, böyle bir kararımız olmaz. Bu gelişme, AKP ve
MHP'yi bu anlamda birbirine yaklaştırdı lafına da itibar etmek çok
zor.
Zaten iki siyasi parti, yani CHP ve AKP koalisyon konusunda mesafe
de aldı. Büyük bir ihtimalle bu süreç onları birbirine yaklaştırıp
bir koalisyon ihtimalini gündeme getirebilir. Ülke şu anda sıkıntı
yaşıyor, bu sıkıntılar CHP-AKP koalisyonunu hızlandırabilir ama
MHP'nin şu anda tavrı, tutumu çok net.
Genel Başkanımız yaptığı açıklamada, bu hükümetin bir an evvel
kurulmasının doğru olacağını iafede etti. Böyleyken MHP'yi bu işin
içerisine karıştırmak oldukça zor ve böyle bir görüşme içerisinde
de değiliz.
Erdoğan'ın kendisi ile alakalı olaylara bencil baktığı, şahsi
baktığı görüşüne katılıyoruz. Fakat çözüm sürecinin geldiği noktayı
sadece onun şahsi ikbaliyle ilgili tasavvuruna bağlamak çok zordur.
Buradaki temel sebep yapılan pazarlığa uyulmamasıdır. Birincisi
pazarlık yapılmaması gerekirdi, birincisi bu, ikincisi bu
pazarlıktaki temel unsur silahların bırakılmasıydı. 2012'nin
sonunda bu işlemin tamamen bitmesi gerekiyordu.
Devlet veya iktidar PKK terör örgütü tarafından aldatıldığını ancak
o tarihten sonra farketti. Ondan sonra dönüp halka ve millete ne
söyleyeceği hususunda bocaladı. Hala çözüm sürecinin üzerinden oy
devşirdiği için de bu sürecin devam edeceğini ilan etti.
Çünkü önlerinde seçimler vardı, burada kullandılar. ama o
pazarlıktaki temel unsur, silahların bırakılıp ülke dışına
çıkılması gerçekleşmeyince mevcut iktidar çözüm sürecinde artık
şüpheli bakmaya başladı. Temel kopuş budur diye düşünüyoruz.
Sonuç itibariyle, "MHP'nin istediği oldu" şeklindeki yaklaşımı
farklı yorumlamamak gerekir. MHP zaten bunun yanlışlığını ifade
ediyordu. MHP'nin istediği değil de ülke çıkarlarıyla alakalı
olumlu bir takım gelişmeler ifade etmemiz lazım, biz de şimdi o
noktadayız.
Öncelikle Türkiye'nin kuvvetli bir iktidarla tanışması lazım. İyi
bir hükümet şu anki siyasi iktidarın takviyesi ile mümkün olabilir.
Ancak bu iktidar sonrasında TBMM çatısı altında yapılması gereken
her türlü husus gerçekleştirilebilir.
Muktedir olan bir koalisyon hükümeti bunun üstesinden gelebilir,
çok da kötümser olmamak lazım. Yani, önce bir hükümeti kurup,
meselelerin önüne öyle gitmek de fayda var. Şunu çok açık şekilde
söylemek lazım; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu problemin
üstesinden gelebilecek kabiliyettedir, kimse bu sözümü savaş
anlamında algılamasın, savaşalım anlamınd abunu söylemiyorum.
Mesele sadece askeri tedbirlerle çözülür iddiasında değiliz ama bir
de kendisini koruma iç güdüsü içerisind eolması gereken bir
Cumhuriyet var, bir rejim var, bir devlet var. Şunu açık
söyleyelim, uyurken polisi ensesinden vuran ve bu olayın yaşandığı
Türkiye Cumhuriyeti içerisinde devlet bunun tedbirini almayacak mı,
alacak, almak zorunda. Alacağı zaman da "bu bir savaş halidir" diye
nara atmanın alemi yok. Dünya üzerinde hangi devlet bu durumlarda
kendini korumaktan aciz kalmıştır.
BİZ PARTİ İSMİ
VERMEDİK
Dünden beri, bizim tarafımızdan yapıldığı söylenen "HDP
kapatılmalı" gibi bir açıkalma var, bu konuyu herkes Başbakan'a,
cumhurbaşkanı'na soruyor. Fakat dikkatimizi çekti, hiç kimse Genel
Başkan'ın açıklamasına doğru dürüst bakmamış.
Yapılan açıklamada HDP lafı geçmiyor, kastettiğimiz bunlar için o
ayrı bir şey. Ama biz daha önce bir açıklama yaptık, parti olarak
2009'da, 2010'da yaptığımız açıklamada Sayın Genel Başkanımız
partilerin kapatılması hususunda bunun zorlaştırılmasını talep
etti.
Bizim orada açıkladığımız husus sadece ve sadece teröre bulaşmış
olan milletvekili ve parti yöneticilerinin bu anlamda yargı önüne
çıkarılmasıydı. Temelde partilerin kapatılma mevzuuna sıcak bakan
bir siyasi parti değiliz, ama bu açıklamada herhangi bir parti ismi
geçmediği halde o günden beri devamlı aynı şeyler söylenmeye devam
ediyor.