MHP ile ilgili bir bilinmeyen
Abone olMHP'nin, "dününü ve bugününü" anlatan yazı dizisine başlayan Sırrı Yüksel Cebeci, "az bilinen bir gerçeği" ortaya çıkardı.
AP'YE BAŞBUĞ OLACAKTI MHP'nin, "dününü ve bugününü" anlatan yazı
dizisine başlayan Halka ve Olaylara Tercüman'ın yazarı Sırrı Yüksel
Cebeci, "az bilinen bir gerçeği" ortaya çıkardı. Halk'a ve Olaylara
Tercüman'da MHP Kongresi ile ilgili "kulisleri" kaleme alan Cebeci
Alparslan Türkeş'in Hindistan dönüşü AP kongresinde Saadettin
Bilgiç'i desteklediğini yazdı ve, Türkeş'in Demirel seçilmesi ile
birlikte AP'ye geçmekten vazgeçtiğinin altını çizdi. Dizi, "AP'ye
başbuğ olacaktı" başlığıyla yayınlandı. Türkeş’in desteklediği
Bilgiç, genel başkanlık seçimini Demirel’e karşı kaybedince AP
macerası başlamadan bitti. Rota CKMP’ydi ALPARSLAN Türkeş adı, ilk
kez 1944 yılında duyuldu. O tarihte, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde
üsteğmen rütbesiyle görev yapan Türkeş, aralarında Nihal Atsız,
Fethi Tevetoğlu, Hüseyin Namık Orkun, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik
Gökyay, Reha Oğuz Türkkan ve Said Bilgiç gibi milliyetçi aydınların
da bulunduğu 23 kişi ile birlikte, “Turancılık” yaptığı iddiası ile
tutuklanmış, Sıkıyönetim Mahkemesi’nde idam istemiyle yargılanmış,
fakat sonunda beraat etmişti. Türkeş, çok acı ve sıkıntı çekmesine
neden olan o olaydan sonra, Silahlı Kuvvetler’deki görevine
bıraktığı yerden devam etti. Yüzbaşı rütbesinde iken ABD’ye
gönderildi, binbaşı rütbesinde iken de 1956 yılında gizli ihtilal
örgütüne girdi. Türk kamuoyu, onun adını ikinci kez, 27 Mayıs 1960
sabahı duyacaktı. Gizli ihtilal örgütünün bütün harekat planlarını
o yaptı, hatta ihtilal sabahı harekatı da o yönetti ve davudi
sesiyle ihtilalin ilk bildirisini de Türkiye Radyoları’ndan o
okudu. 27 Mayıs ihtilâlinin bir numaralı adamı ve “Kudretli Albay”ı
idi. Ancak, ihtilâlcilerin oluşturduğu ve içinde Türkeş’in de
bulunduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi üyeleri arasında öteden
beri varolan görüş ayrılığı, onun Hindistan’ın başkenti Yeni
Delhi’ye sürgünüyle sonuçlandı. Türkeş, iki buçuk yıl orada kaldı.
“14’ler” adıyla ün yapan grubun lideri olarak, sürgündeki diğer
arkadaşları ve Türkiye’deki dostları ile çeşitli yol ve yöntemlerle
haberleşti. İhtilâlin lideri Devlet Başkanı Orgeneral Cemal
Gürsel’e bir mektup göndererek, Yüksek Adalet Divanı’nın eski
Demokrat Partililer için vereceği idam cezalarının infaz
edilmemesini istedi, fakat başarılı olamadı. Gözü siyasetteydi
Sonunda sürgün dönemi bitti ve 22 Şubat 1963 günü Türkiye’ye döndü.
Rütbesiz, makamsız, işsiz bir sivildi artık. Türkiye’de çok şey
değişmiş, seçimler yapılmış, eski Başbakan Adnan Menderes,
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan
idam edilmiş, 27 Mayıs ihtilalinin lideri sayılan Cemal Gürsel
Cumhurbaşkanı seçilmiş, eski arkadaşı Harp Okulu Komutanı Kurmay
Albay Talat Aydemir, 22 Şubat 1962’de darbe girişiminde bulunmuş,
ancak başarılı olamayıp emekliye sevk edilmişti. İsmet İnönü,
Başbakandı. Türkeş, evinde hem dinleniyor, hem de ziyaretine gelen
dostları ve arkadaşlarıyla görüşüyordu. Ziyaretçilerinin
çoğunluğunu Gökhan Evliyaoğlu, Alaeddin Çetin, Zühtü Pehlivanlı,
Mustafa Kemal Erkovan, Mehmet Altınsoy, Seyfi Öztürk, Ahmet Oğuz,
İsmail Hakkı Yılanlıoğlu gibi politikacılar oluşturuyordu. Bu
politikacılar Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi ya da
Cumhuriyetçi Köyü Millet Partisi’ne mensup bakan, senatör ya da
milletvekiliydiler. Aydemir’in darbe girişimi Türkeş, arkadaşları
ve dostlarıyla görüşüp kendisine bir yol haritası çizmeye
çalışırken, bir geceyarısı radyoda ihtilâl bildirileri okunmaya
başladı. Eski Harp Okulu Komutanı emekli Kurmay Albay Talat
Aydemir, ikinci kez darbe girişiminde bulunuyordu. Tarih, 21 Mayıs
1963’tü. İsmet Paşa bu kez hoşgörülü davranmayacak, darbe
girişimini kanlı şekilde bastıracak, başta Aydemir olmak üzere
darbe girişimine katılan Harp Okulu öğrencileriyle subayları
tutuklatacaktı. İşin ucu Türkeş’e de dokunmuştu. O gece iki ayrı
evde gizlenen Türkeş, darbe girişimi bastırıldıktan sonra teslim
oldu ve tutuklandı. Darbe girişimini Aydemir’le birlikte planladığı
iddia ediliyor ve hakkında ölüm cezası isteniyordu. Sürgünden
döndükten üç ay sonra kendini cezaevinde bulmuştu. Dört ay süren
yargılama sonunda suçsuzluğu anlaşıldı ve beraat etti. Huzur ve
Yükseliş Derneği Cezaevindeyken enine boyuna düşünme imkânı buldu,
kendine kesin bir yol haritası çizdi. Ya mevcut siyasi partilerden
birine girecek ya da yeni bir siyasi parti kuracaktı. Ama farklı
bir siyasetçi olmalı, siyasete dinamizm ve aktivite getirmeliydi.
Napolyon’un şu ünlü üç sözcüğü, beyninde bir uğultu gibi dolanıp
duruyordu: “Activite... Activite... Activite...” Askerlik ona
“çabuk karar verme” pratiğini kazandırmıştı. Ancak bu kez yalnız
olmadığı için karar vermesi güç olacaktı. Kader birliği yaptığı
“14’ler”i geleceğe yönelik plan ve kararlarının dışında tutamazdı.
Onlar ise, Adalet Partisi veya Yeni Türkiye Partisi’ne girmekten
yana görünmüyorlardı. Bir an önce harekete geçmek gerektiğine
inanan Türkeş; Mustafa Kemal Erkovan, Zühtü Pehlivanlı, Alaettin
Çetin ve İsmail Hakkı Yılanlıoğlu gibi parlamenter arkadaşları ile
birlikte, Huzur ve Yükseliş Derneği’ni kurdu. Siyasete ısınma
çalışmaları yapacağı bu derneği gerekirse siyasi partiye
dönüştürecekti. Sadettin Bilgiç’i destekledi O günlerde AP Genel
Başkanı Ragıp Gümüşpala vefat etmiş, Dr.Sadettin Bilgiç, Süleyman
Demirel ve Tekin Arıburun genel başkan adayı olmuşlardı. Türkeş ve
arkadaşları, Bilgiç’i desteklemeye karar verdi. Fakat 28 Kasım
1964’te yapılan seçimde genel başkanlık yarışını Demirel kazandı.
Türkeş’in partilerine girmesi girmesi için en çok ısrarcı olanlar
CKMP’lilerdi. Çünkü Osman Bölükbaşı genel başkanlıktan istifa etmiş
ve parti başsız kalmıştı. Genel Başkanlığa Hasan Dinçer vekalet
ediyordu. Dağılma sürecine giren partiyi, koalisyon hükümetinde
olması ayakta tutuyordu. Mehmet Altınsoy, Ahmet Oğuz ve İrfan Baran
gibi CKMP yöneticileri Türkeş’e, “Partiyi dağılmaktan ancak sen
kurtarabilirsin” diyorlardı. Altınsoy ve Oğuz, Devlet
Bakanı’ydılar. CKMP’li Seyfi Öztürk ise Köyişleri Bakanı olarak
kabinedeydi Merhaba siyaset Türkeş, arkadaşlarına, “Gelin CKMP’ye
girelim” dedi. “Ama bu parti can çekişiyor” itirazlarına rağmen
“14’ler”den Muzaffer Özdağ, Numan Esin, Rıfat Baykal, Fazıl
Akkoyunlu, Mustafa Kaplan, Münir Köseoğlu, Şefik Soyuyüce, Dündar
Taşer ve Ahmet Er’i de ikna etti. “14’ler”den Orhan Kabibay, Orhan
Erkanlı ve İrfan Solmazer CHP’ye, Muzaffer Karan ise TİP’e
girmişti. Türkeş, 31 Mart 1965’te arkadaşlarıyla birlikte
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne girdi. CKMP Büyük Kongresi ise
1 Ağustos 1965’te yapılacaktı. İki genel başkan adayı vardı: Ahmet
Tahtakılıç ve Alparslan Türkeş. Türkeş, rakibine 400 oy fark atarak
genel başkan seçildi. Onun siyasete girmesi ve CKMP Genel
Başkanlığı’na seçilmesi diğer partileri tedirgin etti. Siyasette
yeni yeni oturmaya başlayan taşları tekrar yerinden oynatmıştı.
Siyasette artık bir “Bozkurt” vardı. Bilgiç’i destekledi Huzur ve
Yükseliş Derneği, Türkeş’in siyasetteki ilk basamağı oldu. O sırada
genel başkanı vefat eden AP’de, Süleyman Demirel ve Sadettin Bilgiç
yarışıyordu. Türkeş ve arkadaşları Bilgiç’i destekledi. Ama Demirel
kazandı Adalet Partisi Genel Başkanlığı’nı Demirel kazandı. Böylece
Türkeş, AP defterini kapattı. Oysa Bilgiç kazansa, Türkeş ve
arkadaşlarının siyasi adresi, büyük ihtimalle Adalet Partisi
olacaktı.