MHP güvenlik şirketi gibi çalışıyor!
Abone olAhmet Turan Alkan'dan Tanıl Bora'ya, Ruşen Çakır'dan Yücel Taşkın'a uzmanlar MHP'yi değerlendirdi. Peki, MHP'yi kim güvenlik şirketine benzetti?
MHP önümüzdeki seçimde hangi söylemle seçmen karşısına
çıkacak ve nasıl performans izleyecek...Uzmanlar, referandum
sonrası genel seçim öncesi MHP'yi masaya yatırdı.
Milliyet Gazetesi'nde "Referandumdan seçime: Tasfiye mi
Diriliş mi?" başlıklı yazı dizisinin son bölümü, ağırlıklı
olarak uzmanlara ayrıldı. Ahmet Turan Alkan, Tanıl
Bora, Ruşen Çakır ve Yücel
Taşkın MHP'yi değerlendirdi.
MHP VÜCUT DİLİNİ GELİŞTİREMEDİ
MHP'yi güvenlik şirketine benzeten siyaset bilimci Ahmet
Turan Alkan ilginç bir portre çiziyor:
- Mevcut siyasi tabloda MHP'nin yeri, ideolojik açıdan AK
Parti'nin sağ alternatifi olmaktır diye düşünüyorum fakat elbette
bu bir varsayım olarak kalıyor. MHP'nin seçmen kitlesiyle AK Parti
arasında fark yok ancak fonksiyon itibariyle MHP farklılaşıyor:
MHP'yi destekleyen veya desteklemeyi düşünen seçmen nazarında MHP,
Türkiye'nin sivil milli refleksi veya güvenlik şirketi gibi misyon
üstleniyor. Milli tehdit olmadığında MHP, asli fonksiyon bunalımına
düşüyor ve bu yüzden baraj altı ile yüzde 20 arasında bir bantta
tutunabiliyor. MHP'nin açmazı bana göre budur; tek başına iktidar
alternatifi olabilecek bir retorik ve programdan mahrum bir görüntü
veriyor.
Muhtemel seçimde MHP'nin başarı şansı, Türkiye'nin iç ve dış tehdit
listesine bağlı olarak farklı sonuçlar verebilir. MHP referandum
sürecini iyi yönetemedi ve iddiasının aksine milli refleksi iyi
okuyamadı; bu yüzden oy kaybına uğradığını tahmin ediyorum. MHP,
referandumda laikçi çizgiye paralel düştü ve asli duruşunu
kaybetti. Laikçi milliyetçilik MHP için elverişli bir durak yeri
değildir; nitekim bu hatayı, Ani'deki Cuma namazı hadisesinde
farkettiklerini gösterdiler. Pratikte MHP'nin 2011 seçimlerindeki
performansını PKK odaklı terörün yaygınlığı tayin eder.
DEĞİŞMEMEKTE DİRENİYOR
MHP, merkez sağdaki artık geleneksel hale gelen
kalkınmacı, hamleci, üretken ve projeler üzerinden siyaset yapan
partilerden biri olamadı. Kendine, toplumun ve özellikle devletin
mâbed bekçiliği misyonu biçti. Bu misyon MHP'yi uzun vadede varoluş
endişesine sürükleyebilir. MHP, kendi içinde dönüşüp iktidar
alternatifi olabilecek vücut dilini ifade edemedi; ötedenberi
savunageldiği partiiçi kadro zenginliği konusunda tereddütler
uyandırdı. Değişmemekte direniyor; toplumun "Deprem çadırı"
olmak, bir siyasi parti için hiç de onur verici bir mevki
değildir.
ÖFKE SİYASETİ SEÇMEN TABANINA UYGUN
MHP ve Ülkücülük üzerine yetkin araştırmaları bulunan bir başka
uzman Tanıl Bora ise öfke siyaseti ile taban beklentisi arasındaki
ilişkiyi şöyle kuruyor:
MHP’nin son onbeş-yirmi yılda genel kamuoyunda belirli bir itibar
kazanmasının, özellikle büyük medya nezdinde kabul görmesinin temel
motiflerinden biri, kabaca özetlersek: Kendisine “iç savaş
çıkartabileceği halde bunu yapmayan parti” gözüyle bakılması idi.
Bir kere, bunun bir erdem olarak görülmesinin hazin bir durum
olduğunu vurgulamak isterim. Yakın dönemde ise, MHP sanki o ‘iç
savaş çıkartabilme’ yeteneğini tekrar hatırlatan, hatta neredeyse
bunu bir tehdit olarak ima eden bir tutuma yöneldi.
YENİDEN ÖZE DÖNÜŞ
Bu sahici bir tehdit midir? Devletin gayrı nizami
harp organlarıyla rabıtalı yerel ülkücü yapıların, özellikle
Kürtlere yönelik linç olaylarındaki dahline bakarak, bunda bir
ciddiyet payı olduğunu hesaba katmak gerekir. Fakat MHP bunu
sistematik, bütünlüklü bir strateji olarak tırmandıracak değildir.
Özellikle Kürt nefretini besleyerek (tabii bunu zımnen yapacaktır),
genel olarak milliyetçi reaksiyon potansiyeline hitap ederek, kendi
tabanını pekiştirmeye bakacak. Sanırım ‘öfke siyaseti’ dayandıkları
seçmen profiline de uygundur; taşra orta sınıflarının alt
kesimlerinin, kaybedenlerinin sosyal ve ekonomik rahatsızlıklarıyla
uyuşacaktır. Böylece, kriz durumlarında hep olduğu gibi, bir ‘öze
dönüş’ havasına girecek.
Bu yönelimin yan etkisi, genel kamuoyu karşısında antipatik,
‘eskide kalmış’ bir görüntü sergilemeleri olacaktır.
Bu konuda fazla iddialı konuşamam ama önümüzdeki seçimlerde MHP’nin
her şeye rağmen barajı geçeceğini tahmin ederim.
AK PARTİ'NİN GELECEĞİ MHP'NİN PERFORMANSINA BAĞLI
Ruşen Çakır ve Doç. Yüksel Taşkın'ın görüşlerini okumak için diğer
sayfaya geçin
AK Parti'nin geleceği MHP'nin performansına bağlı
Ruşen Çakır (Gazeteci-yazar)
Son referandumda MHP’nin geleneksel olarak güçlü olduğu İç ve Doğu
Anadolu ile Karadeniz’de kendi seçmenlerinin tümünü ‘Hayır’ oyu
için seferber edemediğini düşünüyorum. Bu bölgelerde MHP seçmen
tabanında yaşanan kafa karışıklığı ve kırılmalarda, başta Fethullah
Gülen grubu olmak üzere değişik İslami cemaatlerin aktif
müdahalelerinin de etkili olduğu açıktır. Referandum sonuçlarından
hareketle önümüzdeki genel seçimlerin anahtar partisinin MHP
olacağını söyleyebiliriz. Şöyle ki, Batı, özellikle sahil
bölgeleriyle Güneydoğu’da seçmen tercihlerinde belirgin bir
kemikleşme gözlenirken sözünü ettiğimiz bölgelerde AKP ile MHP
oylarında bir geçişkenlik söz konusu.
Seçimin anahtarı MHP
Dolayısıyla genel seçimlerinin kaderini MHP’nin
geleneksel olarak güçlü olduğu Anadolu taşrasında toparlanıp
toparlanamayacağı belirleyeceğe benziyor. Eğer referanduma benzer
bir sonuç söz konusu bölgelerde tekrarlanırsa, buralarda CHP, BDP
gibi diğer partilerin son derece silik kaldıkları da bilindiğinde,
bundan en fazla, belki de sadece AKP istifade edecektir. MHP’nin
toparlanamaması halinde, bu partinin 2007’de bu bölgelerde kazanmış
olduğu milletvekillerinin ciddi bir bölümü AKP’ye geçebilir ki bu
da AKP’nin bir kez daha tek başına iktidar olmasını
kolaylaştırabilir. Tersi olur da MHP referandumun yaralarını
sarabilirse, bu durumdan da olumsuz olarak sadece AKP
etkilenecektir.
Son olarak, MHP’nin Gülen cemaatiyle ilişkisinin izleyeceği
grafiğin, hem bu partinin, hem de genel seçimlerin kaderini birinci
derecede etkileyecektir. Şahsen MHP’nin bu cemaatle gerginliği
tırmandırmak istemeyeceğini, eleştiri ve suçlamalarını seçim
sonrasına erteleyebileceğini tahmin ediyorum fakat MHP üst düzey
yöneticilerinin cemaate çok kızgın olduklarını bildiğimiz için,
‘yine de belli olmaz’ diye bir ihtiyat payı bırakmak
gerekebilir.
Kadroların önünü açmakta zorlanıyor
Doç. Yüksel Taşkın (Araştırmacı yazar)
MHP, merkezde şekillenen Kemalist ulusalcılıkla, çevrenin
muhafazakâr değerleri arasında milliyetçilik üzerinden bir sentez
yaratarak, merkeze entegre olmak isteyen orta-katman aydın-bürokrat
seçkin adaylarının partisidir.
Devlet gücünü ellerinde tutan seçkinlerle, kültürel-sosyolojik bazı
gerilimlere sahip olmakla beraber, onlarla bazı ortak paydalar
üzerinden (komünizm tehdidi, Kürtçülük tehdidi gibi) yakınlaşmak,
vazgeçilmezliklerini hissettirmek her daim asıl stratejileri
olmuştur.
AKP hariç, geçmişteki merkez sağ partilerin, MHP’li aydın ve
bürokratlardan istifade etme gelenekleri vardı. AKP, sağcı
seçkinler arasında milliyetçilik ve muhafazakarlık arasındaki
evliliğin bitişinin sembolüdür. AKP’nin istifade edebileceği, çoğu
İslamcı, geçmişten gelen kendi kadroları vardır. Böylece MHP
etrafında yan yana gelen aydın-bürokrat kadroların, devlette
istihdam edilme imkanları, bir başka sağ iktidarca ortadan
kaldırılmaktadır.
Ülkücü gençlik sıkıntılı
MHP’nin en dinamik kesimini oluşturabilecek kesimi
olan “ülkücü gençlik”le ilişkili olarak da ciddi bir sosyolojik
gerilim söz konusu. Partinin meclis grubuna bakarsak, aydın
bürokrat ve orta yaş üstü bir gurubun tartışmasız ağırlığı söz
konusu. Bunların içinde gençler hiç temsil edilmiyor. MHP, kendi
örgütünün en dinamik unsurunu “sıranı bekle” diyerek tutmakta
zorlanıyor. Çünkü başka imkanlar ve yollar onları baştan
çıkarabiliyor.
MHP’nin seçimlerdeki olası performansına gelince: Ulus-devletin
yarattığı sorunların güçlendirdiği aktörler ve bunlara karşı
tepkisellik devam ettikçe, MHP kendine göre bir reaksiyon zemini
her zaman bulacaktır. Zamanla küreselleşmenin yarattığı korkular
üzerinden siyaset yapmayı daha da öğrenirse, bu zemini
genişletebilir. Ben yüzde 12-15 arası bir oran bekliyorum ama
yanılmak çok kolaydır böyle öngörülerde…