MHK Başkanı Serdar Tatlı: Benim takımım belli
Abone olMHK'nin çiçeği burnunda başkanı Serdar Tatlı, ''Bir maça, bir pozisyona taraftar gözüyle bakmak başka bir şey, hakem gözüyle bakmak başka bir şey. Benim takımım yok, tek bir takımı tutuyorum, o da Milli Takım.'' dedi.
Merkez Hakem Kurulu'nun yeni başkanı Serdar Tatlı, Fanatik'e konuştu. Çok yoğun bir trafik içinde bulunan Tatlı, üzerindeki yük ve sorumluluğun büyüklüğünün bilincinde olduğunu ifade ederek röportajımıza başladı. ‘Türk hakemliğinin en güvenilir isimlerinden biri olarak’ hafızalarda yer edinen Serdar Tatlı, tüm sorularımıza kişisel çizgisine uygun net cevaplar verdi.
İşte MHK Başkanı Serdar Tatlı’nın yeni sezon mesajları...
Öncelikle hayırlı olsun ve açılışı siz yapın lütfen... Nasıl başlıyorsunuz sezona?
SERDAR TATLI: 5 günlük seminerin ardından lige hazır başlamak istiyoruz. Bizden önceki yönetim haklı olarak ‘pandemi’ nedeniyle sayıyı kısıtlı tutmuş ve sadece ‘üst klasman hakemleri’ne yönelik program yapmış. Ancak bizim Süper Lig hakemleri ile görev yapacak 94 tane de ‘yardımcı hakemimiz’ var. Artı 36 tane de gözlemcimiz var. Hepsi aynı ligde görev yapacaklar. Kural değişiklikleri var, bunları arkadaşlarımıza anlatmalıyız. Geçen yıldan hatırlatmalar yapacak pozisyonları hazırlattık. Eğitim departmanımız büyük bir özveriyle çözüm üretti ve tüm paydaşları bir araya getirmeyi başardık. Böylece herkese aynı eğitimi verebildik. Bu seminerde, gerçek anlamda bir farkındalık yarattık. Eğitim departmanımız, değişen oyun kurallarının tümünü flash diskler ile Türkiye Futbol Federasyonu’nun internet sitesine koydu. İsteyen, merak eden herkes rahatlıkla bu bilgilere ulaşabilir. Ayrıca kulüplerimize de tek tek bu iletiyi gönderdik.
‘Suçlu, VAR değil’
Kamuoyunu haberdar etmek de önemli. Bakın; Türkiye’de iki yıldır ‘VAR’ sistemi uygulanıyor. Ancak kamuoyuna iyi anlatılamadığı için bütün sorunlar ‘VAR’ yüzündenmiş gibi bir algı oluştu. Oysa ki biz, FIFA’ya UEFA’ya bağlıyız ve ‘VAR’ sisteminin uygulanması konusunda bir taahhüdümüz var. Yani kafamıza göre hareket edemeyiz. Edersek de bir takım yaptırımlarla karşı karşıya kalırız.
Yani ‘VAR’ı uygulamak zorundayız...
Evet, VAR protokolüne uymak zorundayız. Bugün IFAB’dan yetki belgesi almadan VAR’ı uygulama şansınız yok. Hani diyorlar ya, “VAR her şeye müdahale etsin.” Bu, bizim elimizde olan bir şey değil ki! Maç içinde bazı pozisyonlar oluyor, ‘eyvah’ diyoruz. Çünkü VAR, “O pozisyona müdahale edemezsiniz” diyor. Bugün için kural bu, yarın değişir mi, bilemem. Artık biliniyor ama bir kez daha hatırlatalım: VAR sistemi, sadece 4 konuda devreye girebiliyor.
‘İngiltere de değişiyor’
Birincisi; Gol... İkincisi: Penaltı... Üçüncüsü: Direkt kırmızı kart... (Hakem eğer çok sert bir harekete kırmızı göstermemişse, VAR müdahalede bulunur.) Dördüncüsü de: Sahada bir kargaşa varsa ve hakem yanlış oyuncuya kart göstermişse... (Bu durumda da VAR, hakemi uyarır ve kartın doğru oyuncuya gösterilmesini sağlar.) Spor kamuoyu bu konuyu böyle bilirse, pozisyonlarda VAR’a olan tepkiler de daha ölçülü olur. Şunu açıkça söyleyeyim; Her ülkede pratikte sorunlar yaşanıyor. Eğitim danışmanımız Uilenberg de “VAR’ın tartışılmadığı ülke yok” diyor. Bir de not düşeyim: İngiltere’de VAR, hakeme ‘penaltı’ diyordu ve hakem de penaltıyı veriyordu. Ya da tam tersi. Yani VAR, hakemi yönetiyordu. Bu sezon böyle olmayacak. IFAB, İngiltere yüzünden protokole ek yaptı. VAR, sahadaki hakeme ‘penaltı’ veya ‘değil’ demeyecek; Sadece inceleme önerecek.
Serdar Tatlı denilince akla ilk gelen şudur: “Tereddüt etmez, gördüğünü çalar...” Şimdi sizden beklenen de gördüğünü çalan hakemleri çoğaltmanız mı?
İlk gün hakemlerimize şunu söyledim: “Bizim atama kriterimiz, sahadaki performansınızın gerçek karşılığı olacak. Kimsenin etkisi altında kalmayacağız. Adalet duygunuz ve cesaretiniz, bizim atama kriterimizde belirleyici unsur olacak. Görevinizi yapın, bize güvenin...” Bir de artık yeni yüzler gerekli. Eskileri kaybetmeden, yeni yüzler kazanmalıyız. Çünkü önümüzde o kadar çok maç var ki! Gençler içinde başarılı olanlar hızla yükselecek. Hedefimiz klişe algıları silmek. Bundan sonra bir derbi maç öncesinde birden fazla aday hakem gösterebilmeliyiz. Şu an elimizde 47 hakem var. Hem Süper Lig hem de TFF 1. Ligi’nde görev yapacaklar.
‘Benim takımım belli!’
Geçmişte kötü bir yönetim sonrası, kulüplerin tepkisiyle hakemliği bitirilen isimler oldu. Sizin tavrınız nasıl olacak? Ben buraya kimseyle kavga etmeye gelmedim. Ben Türk hakemliğine hizmet etmek için buradayım. Ancak kimsenin beni yönlendirmesine de izin vermem. İyi maç yöneten, doğru düdükleri çalan her hakemimiz, hiçbir kısıtlama görmeden her maçta görev alır. Başarı veya başarısızlığı biz ölçeriz. Elbette kamuoyunu görmezden gelemeyiz. Fakat şu da bilinsin: Bir maça, bir pozisyona taraftar gözüyle bakmak başka bir şey, hakem gözüyle bakmak başka bir şey. Benim takımım yok, tek bir takımı tutuyorum, o da Milli Takım.
‘Yükümüz ağır, güvenimiz tam’
Lig başlıyor, son mesajlarınızı alalım. Yükümün ağırlığını, beklentinin yüksekliğini biliyorum. Kamuoyunda şahsıma karşı varolan pozitif algı beni güçlendiriyor. Elimde sihirli değnek yok. Hakemlerimizden sadece gördüklerini çalmalarını, cesur olmalarını istiyorum. Ve böyle yapmaları halinde hep yanlarında olacağımı söylüyorum. Kamuoyundan beklentimiz, bize ve hakemlerimize güvenmeleri. Eleştirsinler, ama yapıcı olsunlar. Kavga ve inatla bir yere varamayız. Benim kavga etmeye niyetim yok...
‘Bu yönetim, tüm Türkiye’nin’
Yönetiminiz nasıl oluştu? Çok net söyleyeyim: Bu yönetimin hepsini ben seçtim. Seçim yaparken şuna dikkat ettim; Geçmişteki oluşumlarda dengeleme, öne çıkardı. Ankara, İzmir ve İstanbul ağırlıklı olurdu, bir kişi de Karadeniz’den alınırdı. Federasyonumuz’un 8 bölgesi var. Ben hepsine ‘dokunabilme’ adına, her bölgeden birer temsilciyle MHK oluşmasının faydalı olacağını düşündüm. Hepsi kendi bölgesinden sorumlu ve orada yaşıyorlar.
Gelelim en can alıcı soruya: Bu görevi kabul ederek ateşten gömlek mi giydiniz?
Üst düzey görev yapmış her hakemin gönlünde MHK Başkanlığı vardır. Çok üst düzey ve sorumlulukları olan bir makam. Hakemlik gibi değil! Hakem çıkar, maçı yönetir; başarılıdır veya başarısızdır, orada biter. Sorun varsa hedef MHK olur. Ben daha önce rahmetli Hilmi Ok ve Yusuf Namoğlu’nun kurullarında görev aldım. Hilmi Ok ile çıraklık, Yusuf Namoğlu ile kalfalık dönemini yaşadım. Tüm MHK Başkanları gibi tek bir hedefim var: Türk hakemliğini en iyi konuma getirmek ve ayrıldıktan sonra güzel anılabilmek. Bakın, biz şu an ‘UEFA Hake m Kurulu Başkanı’ olan isimle çalıştık. Kendisi bizim için hep aynı tespiti yaptı: “Çok üst düzeydesiniz.” Avrupa’nın elit hakemlerini Riva’da biraraya getirmesi, bize ne kadar değer verdiğinin göstergesi. Peki sorun nerede? Bakın kulüplerimize...Her şeyleri var, ama işler çoğu için iyi gitmiyor. Böyle bakarsanız, hakemlerin tartışılması da çok doğal.
Medyaya haftalık ya da aylık açıklamalar yapmayı düşünüyor musunuz?
UEFA, hakemlerin ya da yöneticilerin konuşmasını yasaklıyor. Kulüp yöneticilerinin de konuşacağını ve polemikleri göz önüne alarak böyle bir duruma karşı çıkıyor.
Peki ya VAR konuşmaları?
Bu konuda da IFAB’ın kesin yasağı var. Dünyada birkaç örnek gösteriliyor. Onlar, sadece merak edenlere küçük bir anlatım. IFAB; “Bu konuşmaları ancak hakemlerle kendi içinde yaptığın eğitimlerde kullanabilirsin” diyor. Bu konuşmaları yayınlarsak, IFAB ile yaptığımız sözleşmeyi ihlal etmiş oluruz.
‘VAR’ için ayrı bir ‘Hakem Havuzu’ olacak mı?
Başkanımız bir ‘VAR Hakem Havuzu’ oluşturduğunu söyledi. Hakemliği bitmiş ve VAR sertifikası olan bir hocamızı da havuza dahil ettik. Diğer hakemlerimizin sertifikaları var; hem VAR hem de hakemlik yapacaklar. Gelecekte de yaştan dolayı görev süreleri dolan arkadaşları ‘VAR Havuzu’na alacağız.