Mevlüt Çavuşoğlu: Ermenistan’ın topraklarında gözümüz yok
Abone olDoğu Akdeniz Çalıştayı’nda konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Peki nasıl başladı bu sorun? Biz ne diyoruz. ‘Hep beraber burada paylaşalım, herkes faydalansın’ diyoruz. Peki Rum kesimi ve Yunanistan böyle mi davrandı? Veya bölgedeki bazı ülkeler böyle mi davrandı?" dedi.
Akdeniz Üniversitesi ev sahipliğinde Uluslararası Üniversiteler
Konseyi tarafından ‘Doğu Akdeniz Çalıştayı’ düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzaktan katılımıyla
düzenlenen çalıştaya, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Libya
Ulusal Mutabakat Hükümeti Dışişleri Bakanı Muhammet Tâhir
es-Siyâle, Ürdün Eski Başbakanı Dr. Avn Şevket el-Hasâvne, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri eski Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar
katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın video mesajının ardından, Bakan
Çavuşoğlu kürsüdeki konuşmasını gerçekleştirdi.
“Pandemi döneminde uluslararası sistemin yetersizliğini
gördük”
Pandemi ile küresel olarak mücadeleye değinen Bakan Çavuşoğlu, “Bu
pandemi döneminde uluslararası sistemin yetersizliğini gördük.
Diğer taraftan bu pandemi döneminde iş birliğinin ve hakça
paylaşımın önemini bir kez daha anladık. Bunu uluslararası toplumda
gördük, görmedik bunu ayrıca tartışabiliriz. Hatta en temel
ihtiyaçların başlangıçta paylaşımı konusunda çok ciddi krizler
yaşandı. Birçok ülke başka ülkelerin siparişlerini iptal ettirdi.
Biz Türkiye olarak her zaman olduğu gibi etkin çok taraflılığı
savunurken, problemlerin birlikte çözümünü savunduk. Diğer taraftan
kendi ihtiyaçlarımızı karşılarken, 156 ülkenin ve 11 uluslararası
örgütünün tıbbi malzeme ihtiyaçlarını tamamen, ya da kısmen
karşıladık ve karşılamaya da devam ediyoruz” ifadelerini
kullandı.
Çavuşoğlu, bölgedeki sorunları ele aldı
Bakan Çavuşoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bölgemizdeki sorunlara, ötesindeki sorunlara baktığımız zamanda
sorunların temel sebebi; paylaşmayı bilmemektedir. Tamamen, tüm
kazanımları tek taraflı olarak kullanmaya çalışmaktır. Yine
uluslararası sistemde büyük ülkelerin tek taraflı politikalarında
ne türlü sorunlara yol açtığını da gözlemliyoruz. Şimdi
etrafımızdaki sorunlara bakalım. Libya, Dışişleri Bakanı kardeşim
Tâhir es-Siyâle burada. Bugün yaşanan sorunun sebebi ne? Oysa
Seyrad anlaşmasıyla siyasi sürece gidecek bir çalışma başlamıştı.
Tam yine herkesi kapsayacak bir toplantı, konferans düzenlenmesi
planlanırken, gücü hiç paylaşmak istemeyen Hafterin Trablus’a
saldırması. Diğer taraftan Suriye’deki sorunun sebebine bakın.
Kendi halkıyla hiçbir şeyi paylaşmak istemeyen bir rejimin yol
açtığı bir kaos yaşanıyor. 10 yıl oldu. Diğer taraftan Yemen’e
bakın. Aynı şekilde birçok etnik grup var, aşiretler var. Farklı
mezhepler var. Paylaşmak yerine tamamını ele geçirme çalışması.
Kafkasya’ya bakın. Kafkasya’nın istikrarı ve ekonomik
kalkınmasından faydalanmak yerine, Azerbaycan topraklarını işgal
etmeye devam etmek isteyen Ermenistan’dan dolayı ve diplomatik
çözümden yana olmayan uluslararası sistemden dolayı 30 yıla yakın
sorun devam etti. Bu örnekleri Karadeniz’de ve Ege’de her yerde
çoğaltabiliriz”
“Gücü, siyasi eşitliği paylaşmak istemeyen anlayışı
görüyoruz”
Konuşmasında Kıbrıs’a da yer veren Bakan Çavuşoğlu, “Kıbrıs’ta
sorunun temeli nedir? 70’lerde, 60’larda neden başladı? Kıbrıs
Türk’ünü yok etmeye çalışan bir anlayış var. Diğer taraftan bugüne
kadar federasyon için müzakere ettik, neden çözüm olmadı? Hiçbir
şeyi Kıbrıs Türk halkıyla paylaşmak istemeyen bir anlayış var. Aynı
şekilde gücü, siyasi eşitliği paylaşmak istemeyen anlayışı
görüyoruz. Bunun yansımasını Doğu Akdeniz’de nasıl gördük? Kıbrıs
etrafındaki hibrokarbon zenginliklerinin Kıbrıs Türk halkıyla
paylaşılmasına karşı olan bir Rum kesimi ve onu destekleyen
Yunanistan ve de tabi ki dayanışma anlayışıyla yine bir Avrupa
Birliği’ni görüyoruz” dedi.
Mevlüt Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz sürecini
anlattı
Doğu Akdeniz’deki sorunu ele alan Çavuşoğlu, şu ifadeleri
kullandı:
“Herkes diyor ki, hatta konuyu bilmeyen Avrupalı dostlarımız da
böyle düşünüyor; “Birden siz gemileri gönderdiniz ve sondaja
başladınız. Sismik araştırmalara başladınız. Bakan yardımcınız da
sık sık helikoptere biniyor, gemilerin üstüne çıkıyor. Orada gövde
gösterisi yapıyor (onların tabiri ile söylüyorum) dolayısıyla kriz
bundan başladı” Oysa öyle değil. Cumhurbaşkanımız açılış
konuşmasında vurguladı, hocalarımız da aynı şekilde. Bu sorun
birden başlamadı. Doğu Akdeniz’de zenginlikler var mı? var. Denizin
altında hidrokarbon zenginlikleri var, denizin içinde var,
balıkçılık var vs. her türlü zenginlik var. Yarın sudan enerji
üretmek, teknolojiler gelişiyor vs. Peki nasıl başladı bu sorun?
Biz ne diyoruz. ‘Hep beraber burada paylaşalım, herkes faydalansın’
diyoruz. Peki Rum kesimi ve Yunanistan böyle mi davrandı? Veya
bölgedeki bazı ülkeler böyle mi davrandı? 2003 yılından, 2011’
kadar Rum kesiminin Mısırla, Lübnan’la, İsrail’le imzaladığı
anlaşmalar, hem Türkiye’nin, hem KKTC’nin haklarını dışlayıcı
anlaşmalardır. Diğer taraftan ruhsat vermeler. Aynı şekilde 2011’de
Rum kesiminin tek taraflı olarak sondaj çalışmalarına başlaması,
farklı ülkelerin şirketleriyle beraber başlaması. Yine Yunanistan
bir taraftan Mısır ve Lübnan’la müzakere ediyordu. Ama diğer
taraftan Libya’nın haklarını yok sayacak şekilde ruhsat alanların
belirlenmesi, lisans vermeler gibi tek taraflı çalışmalar devam
etti. Biz bu süreçte ne dedik? Kıbrıs’ta hakça paylaşım olsun,
hakça paylaşım için her türlü esnekliği gösteriyoruz. 2011, 2012 ve
2019’da KKTC’de değişik tekliflerde bulundu hakça paylaşımlar için.
Bu iki taraf arasında olmayacaksa ortak şirket olabilir, AB altında
bir mekanizma olabilir. Veya BM çatısı altında mekanizma olabilir.
Yeter ki hakça paylaşım tesis edilsin. Burada haksızlık var mı?
Yok. ‘Tamamını ben istiyorum’ anlayışı yok, ‘beraber paylaşalım’
deniliyor. Doğu Akdeniz’e de Türkiye’nin tüm çağrıları , ‘Doğu
Akdeniz’deki zenginlikler herkes tarafından hakça paylaşılsın. Ve
bölge bir barış bölgesi, istikrar bölgesi olsun. Refah bölgesi
olsun’ dedik. Tek taraflı çalışmalar devam etti. Biz de yine
2011’de önce KKTC ile anlaşma imzaladık. Daha sonra KKTC’nin bize
ruhsat verdiği alanlarda faaliyetlerimizi devam ettirdik”
“Maksimalist şekilde bu adımı attıktan sonra nerede
buluşacaksınız?”
Türkiye’nin 2018 yılında kendi gemilerine kullanarak, sondaj
çalışmalarına başlayınca kıyametin koptuğunu ifade eden Bakan
Çavuşoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şöyle bir hava estirdiler, ‘Türkiye bir gün geldi. Gemilerini
getirdi. Sorun başladı’ oysa öyle değil. Peki bu gerilimin sebebi
ne? Yunanistan’ın maksimalist yaklaşımları. Yunanistan hemen
burnumuzun dibinde, Kaş’ın karşısına bir Meis Adası’na 2 kilometre
uzaklıkta 10 kilometre karelik bir adacık ve 40 bin kilometre
karelik kıta sahanlığı istiyor. Hangi uluslararası grupta var. Bunu
Yunanlılara söylediğimiz zaman, ‘Ya bir yerden başlayalım da, sonra
orta noktada anlaşırız biz. Böyle maksimalist başlama sebebimiz bu’
diyor. İyi de maksimalist şekilde bu adımı attıktan sonra nerede
buluşacaksınız? Sayın cumhurbaşkanımızın söylediği gibi Antalya
Körfezi’ne Türkiye’yi hapsetmeye çalışan haritaların faydası
olmadığını görmek lazım. Bu süreçte yine de tüm kendi hakkımızı,
KKTC’nin haklarını bir taraftan korurken, güçlüyken bile ‘gelin bu
işi beraber çözelim. Zenginlik varsa paylaşalım, sorunları
diplomasi ile siyasi yöntemlerle çözelim’ işte bu sebepten dolayı
sayın Cumhurbaşkanımız Avrupa Birliği’ne bu dönemde bile ortak bir
konferans düzenleme teklifinde bulundu. Sadece Doğu Akdeniz
ülkeleri değil, tüm kıyıdaş ülkeler değil, bu bölgede şirketi olan
ülkelerinde katılımını teklif ettik. AB ile bu süreci çalışıyoruz.
Sonuçta biz hamdolsun her yoldan gitmesini biliyoruz. ‘Sahada ve
masada gücümüz var. Sahada ve masada Libya’da güçlüyüz, Doğu
Akdeniz’de çok güçlüyüz deyip de tamamını biz istiyoruz’ anlayışı
içinde değiliz. Ermenistan’ın topraklarında gözümüz yok. Şimdide
diyoruz ki, ‘Bu normalleşme Ermenistan ve Ermenistan halkının
yararına olacak. Dolayısıyla biz hakça paylaşımdan yanayız. Moral
olarak da hukuki bakımdan da güçlüyüz ve bu gücümüzü önümüzdeki
süreçte herkesin yararına kullanmaya devam edeceğiz”.