Metin Feyzioğlu'ndan şok çıkış!
Abone olTÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, yayımladığı mesajda ''Türkiye Barolar Birliği'nin keyfi bir şekilde konuşmacı olarak davet edilmemesi, aslında vatandaşın susturulmak istenmesidir.'' ifadelerini kullanarak hükümete tepki gösterdi.
TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, 5 Eylül
Adli Yıl Açılışı dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Feyzioğlu,
mesajında "Adli yıl açılış törenine, Türkiye Barolar Birliği'nin
keyfi bir şekilde konuşmacı olarak davet edilmemesi, aslında
vatandaşın susturulmak istenmesidir. Yargıya güven, tarihin en
düşük seviyesine inmiştir. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin varlığını tehdit edecek derecede tehlikeli bir hal
almıştır" dedi.
''YARGI SİYASİ İKTİDARA BAĞIMLI HALDE''
TBB Başkanı Feyzioğlu, adli yıl açılışı mesajında, yargı mensuplarının doğru yapsa bile yaptığının doğruluğuna kimseyi ikna edemez duruma düştüğünü savundu. Adli yıl açılışının herkesi ilgilendiren bir konu olduğunu belirten Feyzioğlu, "Eğitimde, dış politikada, memur alımında, devlet ihalelerinde keyfilik vardır. Toplumsal yaşamın her alanında keyfilik hüküm sürmeye başlamıştır. Bunun da sebebi, yargıda keyfiliktir. Avukatların görevlerini icra ederken maruz kaldıkları keyfi muameleler, vatandaşların adalete erişimini neredeyse imkansız kılar boyutlara ulaşmıştır. Adli yıl açılış törenine Türkiye Barolar Birliği'nin keyfi bir şekilde konuşmacı olarak davet edilmemesi, aslında vatandaşın susturulmak istenmesidir. Haklı haksız, suçlu suçsuz kavramları tamamen birbirine karışmıştır. Çünkü tüm yargı, siyasi iktidara bağımlı ve bu sebeple de taraflı hale getirilmiştir" dedi.
"SEBEBİ, YARGIDA KEYFİLİK"
Eğitimde, dış politikada, memur alımında ve devlet ihalelerinde
keyfilik olduğunu ileri süren TBB Başkanı Feyzioğlu, adli yıl
açılışı mesajını şöyle sürdürdü:
"Adli yılın açılışı tüm vatandaşlarımızı ilgilendiren bir konudur. Mesele; adli tatilin bitip, mahkemelerin çalışmaya başlaması gibi bir tarihin anılması değildir. Mesele, bu ülkede yaşayan herkesin, yargı güvencesinde olması gerektiğinin açıklanması ve yargının gerçek sorunlarının konuşulmasıdır. Savcı soruşturur ve suçlar. Hakim yargılar. Avukat ise savunur. Yani birbirine eşit olan bu üçlü yapı içerisinde vatandaşın temsilcisi, avukattır. Adli yıl açılış törenine, Türkiye Barolar Birliği'nin keyfi bir şekilde konuşmacı olarak davet edilmemesi, aslında vatandaşın susturulmak istenmesidir. 105 bin avukatın ve tüm barolarımızın temsilcisi olan Türkiye Barolar Birliği, 80 milyon vatandaşımız adına doğruları söylemeye devam edecektir. Türkiye Barolar Birliği hiçbir zaman susmamıştır ve susmayacaktır. Türkiye'nin en büyük sorunu keyfiliktir. Eğitimde keyfilik vardır; dış politikada keyfilik vardır; memur alımında keyfilik vardır; devlet ihalelerinde keyfilik vardır; toplumsal yaşamın her alanında keyfilik hüküm sürmeye başlamıştır. Bunun da sebebi, yargıda keyfiliktir.
"YARGIYA GÜVEN, TARİHİN EN DÜŞÜK SEVİYESİNE İNMİŞTİR"
Avukatların görevlerini icra ederken, maruz kaldıkları keyfi muameleler, vatandaşların adalete erişimini neredeyse imkansız kılar boyutlara ulaşmıştır. Haklı haksız, suçlu suçsuz kavramları tamamen birbirine karışmıştır. Çünkü tüm yargı, siyasi iktidara bağımlı ve bu sebeple de taraflı hale getirilmiştir. Avukatı, hakimi, savcısı ve adli personeliyle, tüm yargı mensupları doğru yapsa bile artık yaptığının doğruluğuna kimseyi ikna edemez duruma düşürülmüştür. Bu sebeple toplumu ilgilendiren her soruşturma ve her dava bizi parçalara ayırmaktadır. Yargıya güven, tarihin en düşük seviyesine inmiştir. Bu durum; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığını tehdit edecek derecede tehlikeli bir hal almıştır. Layık olanın layık olduğu göreve gelmesi demek olan 'liyakat ilkesi', 'iktidardaki kişilere sadakat' tercihiyle yer değiştirmiştir. Bizi, 15 Temmuz'da iç savaşın eşiğine getiren de budur.
"YARGISAL MEKANİZMA, DARMADAĞIN DURUMDA"
Bugün, Gülenci olduğu söylenerek tasfiye edilenlerin devlet mekanizmasında boşalttığı yerlere, başka tarikat ve cemaatlerin yerleştirilmesinin arkasında da bu keyfilik vardır. Yargının bağımlı ve taraflı yapısı ile savunma hakkının uluslararası ölçülerle izah edilemeyecek şekilde kısıtlanması en çok, Türkiye'yi yıkmak veya bölmek isteyen terör örgütleriyle, onları maşa olarak kullanan uluslararası güç odaklarının işine gelmektedir. Çünkü suçluyla suçsuzu, haklıyla haksızı birbirinden ayırt edecek yargısal mekanizma darmadağın durumdadır. Suçlular, masumların haklı feryatlarıyla aklanmaktadır. Türkiye, üretime yönelik, iç ve dış yatırım yapılamaz bir ülke konumuna getirilmiştir. Çünkü yargısı güven vermemektedir. Dolayısıyla artan işsizliğin, fukaralığın da sebebi yargıdaki bu keyfiliktir. Bu mesele, temsilcisi olduğumuz 105 bin avukatın en önemli meselesi olmanın ötesinde, tüm milletimizin temel meselesidir.
Terör örgütü mensubu olduğu gerekçesiyle, yabancı devletlerden iadesini talep ettiğimiz kişilerin iadesi, ancak tarafsız ve bağımsız bir yargıya sahip olursak sağlanabilir. Dış politikada itibarımız, ancak kendi vatandaşlarımızın hukuki güvenliğini sağlarsak artabilir. Ülkemize zarar veren terör örgütlerinin uluslararası meşruiyet kazanması ancak ülkemizde hukuku üstün kılarsak önlenebilir.
Yeni Adli Yılın başlangıcında avukat, hakim, savcı, tüm meslektaşlarımıza ve adalet personeline keyfilikle hep birlikte mücadele edeceğimiz ve Türk Milleti adına başarı kazanacağımız bir dönem diliyorum."