Metin Feyzioğlu aday olacak mı?
Abone olTürkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağına ilişkin, "Yurttaşlarımız teveccüh gösteriyor, fa...
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu,
cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağına ilişkin, "Yurttaşlarımız
teveccüh gösteriyor, fakat ne benim böyle bir düşüncem ne planım
var ne de böyle bir teklif var" dedi.
Feyzioğlu, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Atatürkçü Düşünce
Topluluğu’nun davetlisi olarak Isparta’ya geldi. İlk olarak
Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın’ı ziyaret eden Feyzioğlu, daha
sonra Isparta Barosu Avukat Evi’nde basın toplantısı düzenledi.
Gezi olaylarının birinci yıldönümüne ilişkin soruları yanıtlayan
Feyzioğlu, şöyle konuştu: "Geçen sene Haziran ayında Gezi süreci
diye adlandırılan bir süreci yaşadık.Gezi sürecinde yurttaşlar
hiçbir zorlama olmaksızın, yasa dışı bir yapılanma çerçevesinde
hareket etmeksizin, içten bir şekilde toplumsal muhalefetlerini
göstermek adına sokağa çıktı. Toplumsal muhalefet yanlış bir olgu
değildir. Toplum, siyasi iktidarın yaşam tarzına müdahalesine
baskıcı yaklaşımlarına tepki verdi."
Gezi’ye sadece siyasi iktidara karşı hareket olarak
bakılamıyacağını anlatan Feyzioğlu, şunları söyledi: "Gezi aynı
zamanda toplumdaki bir hoşnutsuzluğun ifadesidir. Bu hoşnutsuzluk
siyasi muhalefetin etkisizliğinden kaynaklanan, toplumu
kucaklamadaki yetersizliğinden, çözüm önermeme zafiyetinden,
alternatif oluşturamamasındaki sıkıntısından kaynaklanan bir
tepkidir. Toplumsal muhalefetin, siyasi muhalefet içinde onu
yönlendirecek şekilde olması sağlıklıdır. Ama siyasi partilerin
kapıları sivil topluma kapalı olduğu için her görüşten kişiler
tepkilerini çaresiz sokağa çıkarak gösterdi. Barışçıydı. Silahtan
şiddetten uzaktı. Üç milyon kişi sokağa çıktı. Bunların hepsinin
cebinde bir çakıl taşı olsaydı. Türkiye’de taş üstünde taş
kalmazdı. Gezi’yi şiddet eylemi olarak tanımlayanlar bu gerçeği bir
hatırlasın. Üç milyon kişinin şiddete başvurması Türkiye’nin
felaketi olurdu"
Türk insanının ne kadar sağduyulu olduğunun ispatlandığını kaydeden
Feyzioğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Getirilen yasaklar ve uygulanan şiddet, barışçıl gösteri hakkını
kullananların arasına da provokatörlerin sızmasına uygun hale
geldi.Çok sayıda gencimiz öldü. Polislerimiz yaralandı. Bunların
hepsi bizim acımız. Mısır’da bir gencimiz canı yandığında biz
üzülürüz ama İstanbul’da da canı yandığında elbette üzülürüz.
Millet olmak böyle bir şeydir. Mısır’da ölen için gözyaşı dökerken,
kendi milletinin evladı için içinin sızlamasıdır millet olmak.
Bizim bildiğimiz Atatürk milliyetçiliği budur."
Yasakların provokasyonlara uygun iklim hazırladığını anlatan
Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Anayasamıza göre barışçıl
silahsız gösterilerin izin alınmaksızın dilediği yerde yapılması
mümkün.Buna siyasi iktidarlar bir türlü alışamayıp afiş
pankartlardan rahatsız oldukları, eleştiriyi kabul edemedikleri
için polis gücünü yurttaşların üzerinde kullanıyorlar."
"POLİS CAMİASINA HAKSIZLIK YAPILIYOR
Polis camiasına da haksızlık yapıldığını öne süren Feyzioğlu,
şunları söyledi: "Bu ülkenin sivil yurttaşlarıyla polis yurttaşları
karşı karşıya geliyor. Polisle sivil yurttaş arasına nefret
duvarları çekiliyor. İnsanların arasına nefret duvarı örmeye
kimsenin hakkı yok.Ailesinde, yakını ve uzakta bir polisi askeri
olmayan var mı? Bu camiaları karşı karşı karşıya getirmeye kimin
hakkı var? Benim çok konuşmamda Polis Özlük Hakları Kanunu’nun bir
an önce çıkarılması ve polislerimizin kendilere verilen gayrimeşru
emirlere karşı hayır diyecek güvenceye kavuşturulmaları var. Bir
polisi 80 saat çalıştırıp, aç susuz bırakıp yatacak yer vermeyip
ondan sonra hadi toplumsal olayı bastır dediğinizde 20 yaşındaki bu
gençler hukuk tanımıyor. Polisin insan olduğunu bizim yurttaşımız
olduğunu kimse unutmasın. Bunu söylediğimde bir kesimde tepki
gelecek. Herkes söylediklerimizin içinden bir kısmını seçiyor ve
ona tepki gösteriyor. Birbirimizi dinlemeye halen alışmadık.
Olabildiğince tarafsız olabildiğince herkesi kucaklayan bir
yaklaşımdır. Belindeki silahıyla kendisine verilen gücü kötüye
kullanarak insanlara zarar verenlerin tespit edilerek
cezalandırılması gerekir. Keyfi davranan polise gereği yapılmalı.
Ama bir camiayı düşman ilan etmeye en önce biz karşıyız."
"ŞIRNAK VALİSİ MAKSADI ZORLAMIŞTIR
Şırnak Valisi Hasan İpek’in "Çözüm sürecini bu aşamaya getiren
Başbakanımız Tayyip Erdoğan’a ve bu konuda ciddi gayretleri olan
Abdullah Öcalan’ı takdirle karşıladığımı belirtmek istiyorum"
sözlerini de eleştirdi. Feyzioğlu, Abdullah Öcalan’ın bir hükümlü
olduğunu anlatarak
sözlerine şöyle devam etti: "Silahlı terör örgütünün kurucusu
lideri yöneticisi olduğu için ve bu örgütün işlediği sayısız suç
sebebiyle müebbet hapse mahkumdur. Verilmiş olan mahkumiyet hüküm
kesinleştikten sonra verilen karar AİHM’e gitmiştir. İlk seferde
mahkeme bir kısım ihlal bulmuştur. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti
Devleti tarafından giderilmiş tekrar bireysel başvuru yapıldığında
mahkeme Türkiye’yi haklı bulmuş bu iş hukuken bitmiştir. Bundan
sonra nasıl bir çözüm getirilir bu siyasi partilerin ortaya
koyacağı bir yaklaşım. Siyasi partiler dışında terör örgütünün
muhatap alınması bizim doğru diyeceğimiz bir yaklaşım değil. Bu
ülkenin Başbakanıyla bir terör örgütünün başının yan yana ve eşit
statüde anılmasını doğru bulmayız. Ülkenin Başbakanının kim olduğu
da ayrıdır. O Başbakanı takdir edersiniz etmezsiniz ama Başbakanla
terör örgütü kurucusunu yan yana eşit saydığınızda bu Türkiye
Cumhuriyeti’ni terör örgütüyle eşit statüye getirmek anlamına
gelir. Şırnak valisi bu cümleyle maksadı zorlamıştır."
"BU TURLARI ÇÖZEMEDİM"
Cumhurbaşkanlığı adaylığında adının geçtiği sorulan Feyzioğlu,
şöyle konuştu: "Muhalefet partilerinin nasıl bir Cumhurbaşkanı
istedikleri konusundaki turları bitirmelerini istiyorum. Sokaktan
birkaç kişi çağırıp nasıl bir Cumhurbaşkanı istersiniz diye
sorsalar aslında sonuca varacaklar. Ama tur yapıyorlar. Ben bu
turların anlamını çözemedim. Cumhurbaşkanının Anayasa’da ne
yapacağı yetkileri yazıyor. Bir yandan parlamenter hükümet
sistemindeyiz. Cumhurbaşkanının yetkilerinin olabildiğince sembolik
tutulması gerekiyor.Ama Kenan Evren Yasası 12 Eylül Anayasası
Cumhurbaşkanına parlamenter sistemde pek de kabul edilmeyecek
yetkileri vermiş. Cumhurbaşkanı siyaseten sorumsuz.İlk kez
parlamenter sistemi bulunan bir ülkede halk oylamasıyla
Cumhurbaşkanı seçilecek. Hayırlara vesile olsun. 27 milyon oyla
Cumhurbaşkanı seçiliyor. 17-18 milyon oyla iktidara geliyorsunuz
Başbakan çıkarıyorsunuz.Ben senden 10 milyon fazla oy aldım diyen
sorumsuz bir Cumhurbaşkanı ama senden daha az oy aldım yetki bende
diyen bir Başbakan. Cumhurbaşkanı ben 28 milyon oy aldım diye
çıktığında Anayasanın sembolik yetkilerini dibine kadar kullanırım
dediğinde sistem kilitlenecek. Gensoru verip düşüremez, görev
süresini değiştiremezsiniz. Her hafta Bakanlar Kurulu’nun başına
ben geliyorum dese Kenan Evren için yazılmış hükmü var. Birileri
Anayasayı demokratikleştirmekten söz ederken şimdi yetkileri sonuna
kadar kullanacağı şeklinde bir ifade duydum. Kullanırım diyen varsa
Kenan Evren’e layık görülmüş ama parlamenter sistemde
kullanılmaması gerekir"
"ADAYLIK İÇİN TEKLİF ALMADIM"
Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili bir konu olmadığını anlatan
Feyzioğlu, "Birileri gündeme getiriyor. Biz tüm Türkiye’yi
kucakladık. Cumhurbaşkanının yapması gereken işlev zaten Türkiye’yi
kucaklamak, mezheplere, etnik kökenlere göre ayrım yapmamak, devlet
organlarının uyumlu şekilde çalışmasını sağlamaktır. Yurttaşlarımız
teveccüh gösteriyor, fakat ne benim böyle bir düşüncem ne planım
var ne de böyle bir teklif var. Böyle bir teklif olsa da görevim
gereği barolara sunarım. Buna hayır evet dememe buraya sorma
zorunluluğum var. Dava arkadaşlarımla toplanır meslektaşlarıma
danışır, ne karar verirsek birlikte yürürüz. Tek başına davranan
kişiler değiliz. Muhalefet partilerinin de Cumhurbaşkanının Ağustos
ayında seçileceğini gazeteden yeni okumuş gibi davranmalarını
anlamlandıramıyorum. Yıllardır bunu biz biliyorduk. Keşke muhalefet
partileri nasıl bir Cumhurbaşkanı arıyoruz sorusunu iki yıl önce
sorup isimleri hazır olsaydı. İki ay kala henüz adayların
belirlenememiş olmasını oy verecek olan seçmenin nereye oy
vereceğini değerlendirebilmesini sağlamak açısından haksızlık
olarak görüyorum. Seçmenin iradesine saygısızlık olarak görüyorum.
Seçmene düşünme imkanı tanınmıyor."
(İHA)