Mesut Yılmaz'la ilgili bomba iddialar
Abone ol28 Şubat Sürecinde ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın rolü, psikolojik harekatı etkisi ve Karadayı'dan kabul edilen talimatlar bir bir ortalığa saçıldı.
Yılmaz, 28 Şubat MGK'sı öncesinde ve sonrasında
Milletin verdiği oylarla kurulan meşru hükümete karşı uygulanan baskının karşısında yer almayarak, demokrasinin yara almasına neden oldu. 28 Şubat'ın emir eri gibi çalışan Başbakan Mesut Yılmaz, imam hatiplerin orta kısmının kaldırılmasıyla ilgili olarak verdiği bir demeçte İmam Hatiplileri 'yarasa' olarak niteleyerek
1 ŞUBAT'TA PSİKOLOJİK HAREKAT BAŞLADI
Mesut Yılmaz, Refahyol iktidarda olmasına ve henüz 28 Şubat MGK'sı yapılmamasına rağmen sürecin siyasi ayağındaki başrol görevini oynamaya başlamıştı. Yılmaz 1 Şubat'ta verdiği demeçte yeni hükümet formüllerine açık olduklarını belirterek psikolojik harekatın mesajını şu şekilde verdi: 'İktidar olmak için temiz siyasetten taviz vermeyiz. Aynı şekilde Cumhuriyet'in temel ilkelerine ters görüşlerle işbirliği yapmayız. Ama ülkeyi bunalımdan çıkarmak için getirilecek hükümet oluşumu formüllerini tartışmaya açığız'
SONRA TANKLARLA KORKUTTU
Yılmaz, özellikle egemen medyanın Refahyol üzerindeki etkisinin yoğunlaştığı ve adeta askerin haber bülteni haline geldiği günlerde mesajlarını daha da arttırarak sertleştirmişti. Yılmaz, tarihi 28 Şubat MGK'sından hemen önce 24 Şubat'ta verdiği demeç ise oldukça talihsiz bir söz olarak siyasi tarihteki yerini aldı. Yılmaz'ın 24 Şubat demecinde şu sözler yeraldı: 'Hükümet, Cumhurbaşkanı'nın çarşaf çarşaf yayınlanan uyarılarını anlamayacak kadar kör. TSK, Sincan benzeri bir uyarıyı 28 Şubat'ta da yapacak'
Yılmaz, tanklarla korkutma demecinin hemen ertesi günü 25 Şubat'ta da bu kez 'Ordu'nun hükümetin gitmesini istediğini' belirterek başbakan olmak istediğini ifade etti. Yılmaz, 25 Şubat'ta şunları söyledi: 'Ordu, bu hükümetin gtimesini istiyor. Ben darbeyi önlemek için yeni bir hükümet oluşumu konusunda özveriye hazır olduğumu söylüyorum'
'HERKES AKLINI BAŞINA ALSIN' TEHDİDİ
Yılmaz, 26 Şubat'ta ise herkesin aklını başına alması gerektiğini belirterek, 28 Şubat'a doğru mesajlarını sertleştirdi: 'Gelin darbe olmasın, rejim tehlikeye uğramasın diye işbirliği yapalım. Darbeye karşı uzlaşma çağrısı yapıyorum. Herkesin aklını başına alması lazım'
'BU YAPTIĞIM SON ÇAĞRI'
Yılmaz, medyayı da kullanarak ülkede Refahyol'un oluşturduğu kaos olduğu yönünde mesajalarını 26 Şubat tarihinde de şu sözlerle iddia etti: 'Türkiye bir uçuruma sürükleniyor. Önkoşulsuz görüşmeye hazırız. Bu yaptığım son çağrıdır. Kim ki bu çağrımıza kulak tıkarsa, ilerde yaşanacak bütün kötülüklerin sorumluluğunu üstlenmiş olacak'
SİNDİRİM SORUNU BAŞLADI
BAŞBAKAN BEN OLAYIM
Yılmaz, Refahyol'un istifasıyla birlikte zaman kaybetmeden Cumhurbaşkanı Demirel'den başbakanlık görevi istedi. Başbakan Erbakan, istifasını sunarken Çiller başkanlığında yeni
İmam Hatipli'ye 'Yarasa'
Mesut Yılmaz başbakanlığı döneminde bir ABD dergisine verdiği demeçte imam hatipliler için 'yarasa' tanımlaması yaptı. Daha sonra genel başkan yardımcısı İbrahim Yaşar Dedelek de, genel kurul salonunda bu sözleri yineledi. O dönemde Kutan, Yılmaz'ı şu sözlerle eleştirmişti:
Mesut Yılmaz, iktidara geldikten sonra askerin verdiği ev ödevlerini yerine getirmeye başladı. Bu ödevlerin başında, 8 yıllık kesintisiz eğitim vardı. Çocukların temel eğitimini 8 yıla çıkartması yönüyle egemen medyanın övdüğü bu yasanın asıl amacı, imam hatiplerin orta kısmının kapatılması ve kuran kurslarına katılım yaşının da ortaokulu bitirme yaşı olan 14'e çekilmesiydi. Bu amaçla Yılmaz, 28 Şubatçıların talimatını yerine getirdi. Yasayı çıkarmak için muhafazakar kesimin verdiği tepkiye rağmen büyük bir uğraş verdi. Kendi partisinin muhafazakar tabanından da büyük tepki alan Yılmaz, 'Siyasi hayatıma mal
Dönemin başbakanı Necmettin Erbakan, istifasını 18 Haziran'da sunarken hükümet ortağı DYP'nin Genel Başkanı Tansu Çiller'in başkanlığında yeni bir hükümet kurulması için görev beklediklerini de belirtmişti. Daha önce iki partinin yaptığı protokol de Demirel'e hatırlatılmıştı. Bu beklentiyi somutlaştırmak için RP, DYP ve BBP milletvekillerinin yeni kurulacak hükümete güvenoyu vereceklerine dair mektubu da sunmuştu. Ancak Demirel bu teminata uymadı. 'Mektup beni bağlamaz' demecini veren Demirel, Çiller ve Erbakan'a sıcak bakmadığını kamuoyu ile paylaştı. Asker, RP'yi yeniden iktidarda görmek istemiyordu. Erbakan'ı başbakan yardımcısı olarak bile iktidar olmasını istemiyordu. Bu nedenle Cumhhurbaşkanı Demirel, hükümet kurma görevini Tansu Çiller'e vermedi ve Yılmaz görevlendirildi. Yılmaz da, Bülent Ecevit'in genel başkanı olduğu DSP ile DYP'den ayrılanların kurduğu ve Hüsamettin Cindoruk'un genel başkanı olduğu Demokrat Türkiye Partisi ile üçlü koalisyon kurdu. Yılmaz, bir buçuk yıl iktidarda kaldı.