Mesut Yılmaz Avusturya TV'sinde
Abone olAvusturya'nın Der Standard ile Devlet Televizyonu ORF'nin düzenledikleri tartışmaya Türkiye adına Mesut Yılmaz katıldı.
Avusturya'nın sol görüşlü ve saygın gazetelerinden Der Standard
ile Devlet Televizyonu ORF'un, ortaklaşa düzenledikleri "Türkiye
AB'nin yeni üyesi mi?" konulu, Pazartesi tartışmalarına Mesut
Yılmaz da davet edildi. Der Standard'ın Yazı İşleri Müdürü Gerfried
Sperl'in yönetimindeki bu önemli tartışmaya Türkiye'nin eski
başbakanlarından Mesut Yılmaz'ın yanısıra Sosyal Demokrat Parti
(SPÖ) nin, AB Parlamenteri Hannes Swoboda, Avusturya Dışişleri
Bakanlığı Siyaset Uzmanı Sabine Kroissenbrunner ve Viyana
Üniversitesi profesörlerinden Gabriele Rasuly-Paleczek konuşmacı
olarak katıldılar. Açılış konuşmasını yapan Mesut Yılmaz, "
Türkiye'nin üye olduğu bir Avrupa Birliği(AB)'nin savunması ve dış
politikası güçlenecektir " dedi. Türkiye'nin üyeliğiyle AB'nin
Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu ve Orta Asya'da daha etkin bir rol
oynayacağını ve bu bölgelerde çok daha fazla söz sahibi olacağını
belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü; " AB, Türkiye sayesinde
geleceğin en zengin su ve petrol kaynaklarına daha yakın olacak, bu
kaynaklardan daha çok yararlanabilecektir. Asıl önemli nokta,
AB'nin Türkiye konusunda atacağı adımın doğrudan bütün İslam
Dünyası'nı ilgilendireceğidir. Türkiye'yi üyeliğe kabul eden AB,
Arap ve İslam Alemi'ne olumlu bir sinyal göndermiş olacaktır. Bu
hareketiyle AB bir Hıristiyan Birliği olmadığını gösterecek,
Hıristiyanlık'la Müslümanlığın içiçe birlikte yaşayabileceğini
gösterecek ve Avrupa'daki İslam düşmanlığı ve ön yargılara doğru
bir cevap verecektir. AB perspektifi Türk Demokrasisi'ni ve
ekonomiyi güçlendirmektedir. Türkiye'yi üye kabul eden bir AB,
tarihinde yeni bir dönem açacaktır." Türkiye'nin 1995'den bu yana
AB ile Gümrük Birliği yaptığı ve bu sebeple AB ile dış ticarette
her yıl 5 milyar Euro kaybı olduğunu açıklayan Yılmaz, "
Türkiye'nin AB'den samimiyet ve diğer adaylarla eşit muamele
beklediğini söyleyerek üyelik durumunda Türkiye'nin sanıldığı gibi
çok büyük maddi desteğe ihtiyaç duymayacağını ve gelecek yabancı
yatırımlar ve canlanacak iç piyasa ile kısa sürede ekonomisini
düzelteceğini savundu. Yılmaz konuşmasının sonunda Türkiye'yi
ABD'nin AB içindeki "Truva Atı" olarak değerlendiren Avrupalı
politikacıların, Irak Savaşı'nda Türkiye AB ile aynı safta yer
alırken ABD'yi destekleyen Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti
gibi Doğu Avrupalı adaylara ses çıkartmamalarını da eleştirdi.
SPÖ'lü politikacı Swoboda ise AB üyeliğinin Türkiye için hayati
önem taşıdığını, bu hedefe ulaşmak için Türkiye'nin gelecek 10
yılda reformları hayata geçirmesi gerektiğini belirtti. Swoboda
"Türkiye, Kürt sorunu konusunda son yıllarda önemli gelişmeler
kaydetmiştir, ancak bu sorun henüz çözülmemiştir. Ayrıca
Türkiye'nin sınır komşularıyla (Ermenistan, Kuzey Irak'daki Kürtler
vs.) problemleri vardır. Bütün bu sorunlarda Türkiye'nin daha aktif
olması, inisiyatifini kullanarak problemleri çözmesi gerekmektedir.
Türkiye kendi demokrasisi, hukuk devleti ve kendi siyasi geleceği
için politik reformlarını en çabuk şekilde gerçekleştirmelidir. Bu
reformlar yapılırken AB de Türkiye'ye destek olmalıdır." dedi.
Politika uzmanı Kroissenbrunner ise Türkiye'nin AB üyeliğinin bir
barış projesi olduğunu ve Türkiye'nin siyasi İslam'ı entegre etmek
ve İslam ile modern toplum yapısını birleştirmek için büyük çaba
gösterdiğini anlattı. AB'nin Doğu Avrupa ülkesi olan aday ülkelere
kişi başına 30,- Euro destek öderken Türkiye'ye kişi başına sadece
2,- Euro ödediğini vurgulayan Kroissenbrunner AB'nin samimi ise
Türkiye'nin üyeliğe hazırlanması için finansal desteği arttırması
gerektiğini söyledi. Antropolog Prof. G. Rasuly-Paleczek, Türk
Toplumu'nun kendisini Batı Dünyası'nın bir parçası olarak
algıladığını ve Türk Halkı'nın, AB üyeliğiyle ülkedeki sosyo
ekonomik problemlerin (eğitim, sağlık, ulaşım vs.) düzeleceğine
inandığını belirtti. 40 yıldır AB üyeliği için bekleyen Türklerin,
Doğu Avrupa ülkeleri AB üyesi olurken Türkiye'nin hala bekletiliyor
olmasını hazmedemediklerini anlattı.