Mesele sadece terör meselesi değil

Abone ol

Başbakan Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin, "Meselenin sadece terör meselesi olmadığını biliyoruz. Meselenin sosyolojik, siyasi, diplomatik e...

Başbakan Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin, "Meselenin sadece terör meselesi olmadığını biliyoruz. Meselenin sosyolojik, siyasi, diplomatik en çok da ekonomik boyutu var. Bu mesele daha erken çözülebilseydi belki ekonomi 3 kat, 4 kat değil 5 kat büyürdü" dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ATO Congresium’da düzenlenen ’3. Sanayi Şurası’na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bilginin her alanda çok daha fazla değer kaybettiğini, özellikle de küresel ekonomide artık ihmal edilemeyeceğine işaret ederek, "Artan nüfus rekabet ortamı ve değişen ihtiyaçlar karşısında geleneksel üretim metodları yetersiz kalay başladı. Tarlada buğday yetiştirmekten tutunuz uzay teknolojilerine kadar bilgi üretimi köklü şekilde etkiliyor. Küresel ekonomiye baktığımızda bu noktada iki önemli kesimi görüyoruz. Birincisi bilgiyi üretiyor, kullanıyor, değer veriyor ve ekonomi ona göre şekillendiriyor. İkincisi ise taklit ve takip etmeyi tercih ediyor. Takip etmek bir ayakta kalma yöntemi olsa da rekabette öne çıkmanın aracı asla olamaz. Taklit ve takip edenlerin kaderi hiç şüphesiz önde değil geride olur. Sistemini takip ve taklit üzerine kurmuş hiçbir ekonomi öncü lider olamaz ve ilkler arasında yer alamaz. Takip ve taklide yaşam tarzı olarak belirlemek durgunluğa mazeret hazırlamaktadır" dedi.
Devlet geleneklerinde bu durumun halk arasında da idare-i maslahat gibi son derece anlamlı bir kavramla anlatıldığını belirten Erdoğan, "Mevcudu muhafaza etmek, var olanla yetinmek belli bir süre insanları ve devletleri de ayakta tutabilir. Şartlar değiştikçe, çevre ilerledikçe idare-i maslahat artık gerileme sürecindedir. Tarih içinde 16 devlet kurmakla övünür, milletçe bununla gurur duyarız ancak bir başka açıdan baktığımızda bu ifade 15 devletin de yıkılmasının anlamıdır. Kendisini yenilemekte aciz kalan her devlet er yada geç tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur" şeklinde konuştu.
Hükümet olarak son 11 yıl içinde her alanda çok büyük reformlar gerçekleştirdiklerini hatırlatan Erdoğan, "Ekonomiyi 3 kattan fazla büyüttük. Türkiye ekonomisi, son 10 yılda yıllık ortalama yüzde 5 büyüme kaydetmiştir. Kimileri bununla yetinelim diyebilir ancak iddiası olan büyük olan dünyanın ilkleri arasında girmeyi isteyen bir devlet burada kalamaz. Bir bisiklet üzerinde pedal çevirmeyi bıraktığında bir müddet gidersiniz ama sonra bisiklet durur ve kaçınılmaz olarak düşerseniz. Bunun millet olarak yaşadık ve bedellerini ödedik. Mesele bisikletin durması insanın düşmesi değildir. Bisiklet belki arızalanır, kullanılmaz hale gelir, yeniden yarışa dahil olmak daha fazla güç kaynak enerji ve çaba gerektirir. Türkiye olarak artık biz böyle bir lükse sahip değiliz. Rehavete kapılmak. İdare-i maslahatla yetinmek gibi bir seçeneğimiz asla olamaz" ifadelerini kullandı.
Müdahale dönemlerinde Türkiye’nin ödediği ağır faturanın herkes tarafından bilindiğini anlatan Erdoğan, "Sadece demokrasi ve siyasete değil, ondan çok daha fazla Türkiye’nin ekonomisine, sanayisini, istihdamına darbe vurulmuştur. Her müdahale demokrasiye verdiği zarar kadar vatandaşın cebini, emeğini sofrasını hedef almış onlardan büyük parçalar koparmıştır. Bunu artık yaşamaya da milletimize yaşatılmasına da tahammülümüz olamaz. Türkiye’nin durmaya ve duraklamaya tahammülü yok. Dikkatli ve disiplinli gideceğiz. Hep birlikte bu istikrara sahip çıkacak, kazanımları muhafaza ederek yenilerini inşa edeceğiz" dedi.
Demokrasiyi muhafaza etmenin, standarlarını daha ileri seviyelere taşımak açısından Türkiye’nin kronik sorunlarını çözmenin tek başına Meclis ve siyasetçilerin görevi olmadığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çözüm süreci adını verdiğimiz yeni bir süreci yaşıyoruz. Esasen iktidara geldiğimiz andan itibaren biz bu süreci başlattık, 11 yıl boyunca süreç adeta ilmek ilmek yapılmaya çalışılıyor. Sadece siyaset değil, muhalefet değil sivil toplumu, iş dünyasını ve üniversiteleri gerektiği kadar yanımızda göremedik. Eğer bu katkı daha kararlı şekilde olsaydı inanın Türkiye son 1 yıldır yaşadığı bu güzel tabloyu çok daha erken yaşamaya başlardı. Meselenin sadece terör meselesi olmadığını hepimiz biliyoruz. Meselenin sosyolojik, siyasi, diplomatik en çok da ekonomik boyutu var. Bu mesele daha erken çözülebilseydi belki ekonomi 3 kat, 4 kat değil 5 kat büyürdü."

"HER 5 YILDA BİR SANAYİ ŞURASINI TOPLAYARAK POLİTİKALARIMIZI GÖZDEN GEÇİRECEĞİZ"
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, sanayi şurasının birincisinin 1987, ikincisinin ise 1995 yılında yapıldığını belirterek, "Türkiye’nin sanayi üretimi anlamında yeni bir sürecin eşiğinde olmasıdır. Bu süreci tüm taraflarla masaya yatırmak ve politika oluşturmak açısından son derce önemli olacaktır. Üretim, tüketim tercihlerinin son derece hızlı değiştiği bir dönemdeyiz. Her 5 yılda bir sanayi şurasını toplayarak politikalarımızı gözden geçireceğiz. 2023 hedeflerimize ulaşmamızda kilit bir rol üstlenecektir. Güçlü bir demokrasiyle birlikte lider Türkiye’nin saç ayaklarını oluşturacaktır. Hükümetlerimizin 11 yıldır üzerinde durduğu en önemli kavramlar ’güven ve istikrar’ kavramları olmuştur. Bugün Türkiye başta ekonomi olmak üzere her alanda bu zemini güçlendirmeye devam etmektedir" dedi.
Sanayi sektöründeki istihdam oranları hakkında bilgi veren Ergün, Türkiye’nin zenginliğinin yerin üstünde insanın ’akıl ve zekasında’ olduğunu söyledi.
Bakan Ergün, "Türkiye’de teknoloji ara yüzlerinin altyapılarını büyük oranda tamamlamış olmamış burada bir sıçrama yapmamızı sağlayacaktır. Türkiye’nin basamakları birer birer değil, üçer beşer çıkmaya ihtiyacı vardır. Doğru politika için doğru bilgiye ihtiyaç var" diye konuştu.
"Türkiye’de birşey üretilmiyorsa bu bizim bilinçli bir tercihimiz sonucunda olmalıdır" diyen Ergün, "Rekabetçi bulmadığımız için üretemeyebiliriz. Böyle bir Türkiye inşa etmek istiyoruz. Şurada dile getirilecek bütün fikirlere büyük önem veriyoruz" ifadelerini kullandı.
(İHA)

Günün Önemli Haberleri