Mert, Murat Belge'yi eleştirdi
Abone olMurat Belge'nin Neşe Düzel'le yaptığı röportajın yankıları sürüyor. Radikal Gazetesi yazarlarından Nuray Mert, Belge'nin sol düşünceden uzaklaştığını öne sürdü.
Neşe Düzel'in pazartesi söyleşilerine konuk olan Murat Belge'nin
"Dinciliğin altında köylülük gizli" başlıklı
röportajı entelektüel gündeme damgasını vurdu.
Murat Belge'nin köylülük, modernleşme, kemalizm, İslamiyet vs. gibi
konulara ilişkin çarpıcı tespitlerine ilk eleştiri "Böyle
buyurdu "fast-thinker…" yazısıyla Yeni Şafak yazarı Akif
Emre'den gelmişti.
Akif Emre'nin ardından Belge'nin kışkırtıcı röportajına bir başka
tepki ise Radikal Gazetesi Nuray Mert'ten geldi. Mert,
"Murat Belge ve 'Köylülük' üzerine" başlıklı
yazısında Belge'nin solculuktan uzaklaştığını iddia etti:
Murat Belge, birkaç arkadaşı ile Türkiye'yi kurtarabilirmiş, ama
üşeniyormuş!
Şaka bir yana, Belge, Neşe Düzel ile yaptığı ve pazartesi günü
yayımlanan röportajı boyunca Türkiye'deki bütün sorunları
'köylülük'le 'şehirlilik' arasındaki fark, gerilim ve mücadele
çerçevesinde değerlendirdikten ve kurtuluşu şehirlilikte gördüğünü
ifade ettikten sonra, Neşe Düzel 'Yakın gelecekte şehirliyi temsil
eden siyasi parti çıkacak mı sizce?' diye soruyor. Belge'nin cevabı
şaka yollu, ama aynen şöyle, 'Rahat edeyim diye, çıkmasın derim.
Çünkü gene bizlerin yapması lazım bu işi'.
Aslında, Belge'nin röportajı, beni şaşırtmadı, uzunca bir süredir
sol düşünceden ne kadar uzaklaştığını yazılarından hep birlikte
izliyorduk, yine uzunca bir süredir, dili (solda hep var olanın
ötesinde) fütursuzca seçkinci bir hal almıştı. Bundan yedi yıl
önce, yine Neşe Düzel ile yaptığı 'Pazartesi Konuşması'nda, serbest
piyasa ekonomisinin özgürleştiriciliğinden, kapitalizmin klasik
döneminin bitmesiyle, demokratikleştiğinden dem vuruyor,
'Proletarya en gerici kesim oldu. Dayak, ırkçılık onlarda' diyordu
(Radikal, 9 Haziran 1997). O günden bu güne, 'sokaktaki
kitleler'den (Radikal, 8 Nisan 2001) şikâyet eden birçok yazı
yazdı. 'En geride kalmış kesimin' partileri, dil ve söylemleri
oluşmuş olduğu halde, 'en ileridekilerin' temsil edilememesinden
boyuna yakındı (Radikal, 9 Ocak 2000).
Son söylediklerinde, beni şaşırtan, sadece, siyasi kanaati ne yöne
savrulursa savrulsun, onun düzeyinde bir entelektüelden
beklenmeyecek ölçüde tutarsızlık ve sığlık içine düşmesi oldu.
Düzel röportajında, Belge, Türkiye'nin meselesini köylülükten
kurtulamama çerçevesinde tespit(!) ettikten sonra, onca okumuş
yazmışlığına karşın, şehirliliği ve köylülüğü, sosyolojiye giriş
kitapları seviyesinde tanımlamış. Bildiğiniz şeyler; 'Köylü
değişime karşıdır, farklılığa karşıdır, bireye karşıdır', vs. ve ne
çıkar bundan; otoriter siyasetler! Hemen hemen, özetle, hepsi
bu.
Evet, sanayi sonrası toplumu ve siyaseti, klasik sol kavramlar ile
açıklayamayız, evet klasik işçi sınıfından bahsetmek artık çok zor,
ama toplumlar ne zaman sınıfsız ve fakat kültürel farklılıklarla
açıklanır oldu? Kapitalizm bir şehirli medeniyetidir, ama biz işin
bununla bitmediğini düşünmüyor muyuz? Şehirli olunca iş
bitiyorduysa, burjuva demokrasilerine, eşitlik adına yapılan sol
itirazlar tamamen boş muydu? Toplumsal eleştiriden bu kadar uzağa
düşen bir değerlendirmeye, liberal de olsa hâlâ 'sol' demek mümkün
mü? Belli ki, Belge bu sorularla hiç mi hiç meşgul değil, dahası
kitlelerin geriliğinden, köylülüğünden o kadar bezmiş usanmış ki,
utanmasa, 'Türkiye demokrasiye hazır değil, eşit oy hakkı kalksın,
sadece seçkinler oy kullansın' diyecek.
AKP değerlendirmesi de tabi bu, müthiş teorik çerçeve üzerine
oturuyor; özetle söylediği şu: AKP ve genelde 'dincilik altında
köylülük gizli'. Türkiye'de dindar muhafazakâr çevrelerin
sosyolojik ve kültürel olarak kırsal kesimden geldiği de,
köylülüğe, din veya geleneksel kültüre atfettikleri de sonuna kadar
doğru.
O kadar ki, 90'lı yıllarda, İslamcıların modernizm eleştirilerini,
tüm felsefi iddialarına karşın ben de, daha ziyade şehirleşmeye
karşı direnç olarak değerlendiriyordum. Bu görüşümü bir sürü
vesileyle ifade ettim.
Ama, bir dakika; bu tür gözlemler veya tespitler yapmak başka,
Çetin Altanvari epistemolojik sıçramalarla, dini, siyaseti,
toplumu, Türkiye'de olan biteni, özetle bu kaba saba çerçevede
açıklayıp, çıkmak başka. Üstelik, Belge, orada da kalmamış, mesela,
Kuran'ı bir köylülük manifestosu olarak takdim etmiş; 'Köylü toplum
farklılıklara düşmandır. Bizzat bu Kuran'da da geçer' tespitinde
bulunmuş. İslam kültürünün inşa ettiği, şehirli geleneklere temel
teşkil eden medeniyetleri unutmuş; savunduğu Osmanlı'nın şehirli
kültürünün ardında belli ki,
sadece Bizans ve Levantenler var sanıyor.
Bu uzun, çok uzun bir konu, başka bir zamana bırakalım. Batı
hayranlığı gibi gözükecek biliyorum, ama karşılaştırtma yapmadan
edemeyeceğim. Bakın sol düşünce, tüm dünyada ve bu arada Batı'da
krize girdi, ama İngiliz Marksist düşünürü Terry Eagleton'un son
olarak yazdığı 'Teorinin Sonu', Almanya'da Marksist gelenek içinden
gelen Habermas'ın son yazdığı; 'İnsan Doğasının Geleceği' başlıklı
kitaplarında tartıştıkları konular ve düzeye bir bakalım, bir de
bizim en sofistike sol aydınımızın, içine düştüğü 'Her yanı
köylüler bastı şekerim' muhabbetine. Standartlarımız hakkında siz
karar verin.
NOT: Murat Belge'nin röportajına ilişkin Akif Emre Yeni Şafak'ta 21
Eylül 2004 tarihli iyi bir yazı yazdı. Daha önce benzer görüşleri
üzerine Birikim Dergisi'nde de Haziran 2001 tarihinde Ahmet Sabit
ve Ferit Benli imzasıyla 'Esnaf eylemleri ve sol refleks' başlıklı
bir eleştiri yazısı çıkmıştı. Tartışmayı genişletmek açısından
ilgilenenlere tavsiye ederim.
Yazı: Nuray Mert
Kaynak: www.radikal.com.tr