Mersin'e giden Cumhuriyet muhabiri bakın neler yaşadı!
Abone olÖzgecan Aslan'ın ailesiyle görüşmek için Mersin'e giden Cumhuriyet gazetesi muhabirini bir kadın bakın nasıl uyarmış...
Mersin'de hunharca katledilen Özgecan Aslan'ın ailesiyle
görüşmek için Mersin'e giden Cumhuriyet gazetesi muhabiri Esra
Açıkgöz yaşadıklarını yazdı.
Mersin'e gitmek için gece yarısı minibüse binmek zorunda kalan
Açıkgöz, Mersin'de bir parkta başına gelenleri ise şöyle
aktardı.
"Mersin’e ulaşmak için bindiğim minibüs saat 00.00’da yola çıkıyor,
başta tek kadınım, sonra iki kadın daha biniyor. Yola devam ederken
kafamda bir korku yok aslında. Sabah ilk iş Özgür Çocuk Parkı’na
yollanıyorum. Mersin muhabirimiz Abidin Yağmur’la buluşup
Özgecan’ın evine gideceğiz, taziyeye. Kafamda bir pus, öfke;
katliama dönüşen kadın cinayetlerinin ancak görülebildiğine
sevineyim mi, kızayım mı, bilemediğim bir his; toplumsal
ikiyüzlüğümüzü şeklinde sorular…
SAKIN!
Parka varıyorum. Beklerken kaldırıma yanaşan arabadan seslenen bir
adam uyandırıyor beni düşüncelerimden, “Burada yaşlı bir
kadın var mıydı” diyor duyulur duyulmaz bir sesle.
Yaklaşıyorum daha iyi duymak için; fal bakan bir yaşlı kadını
arıyor. Arabadan uzaklaşıp kaldırıma dönmeye yeltenirken genç bir
kadın geliyor yanıma koştura koştura, “Sakın” diyor tez canlı bir
sesle, “Sakın, arabadan bir şey soranlara yanıt verme.
Bizim bir arkadaşımızı arabaya çekmeye çalıştılar
kurtardık.” Ses tonundan, koşturarak yanıma gelmesinden
belli, benim için gerçekten korkmuş. Üniversite öğrencisi olduğunu,
Özgecan’ın başına gelenleri düşününce artık hep tetikte olacağını
söylüyor. Kendine dikkat et, telkininde bulunup vedalaşıyor.
Mersin’de kadınların yüzündeki acının yanına düşen endişe ve öfkeyi
bu konuşmadan sonra fark ediyorum.
Özgecan’ın evindeyiz. Susmaktan başka bir şey gelmiyor
elimizden. Babaannesi, teyzesi, arkadaşlarının doldurduğu odada,
derin suskunluğa asılı kalmış yüzlerin arasından, annesini bulup
yanına gidiyorum. Aslında boş bir çabadayım, ne konuşulanı dinliyor
Songül Aslan, ne başsağlıklarını alıyor. Suçluların değişen
ifadelerini de, insanların idam geri gelsin çığlıklarını da
kendinden uzak tutuyor. Yüzüme bakıp, kafasını iki yana sallıyor
sadece. İçine kaçmış. Sanki başsağlıklarını almasa kâbusu
atlatacak. İki gün önce hastaneye kaldırıldığını öğreniyorum. Ne
söylesem, acısını arttıracak. Bir oda dolusu insan, sessizliğini
paylaşıyoruz. Gün boyu tanıdık bir doktor eşlik ediyor onlara.
İLLA PSİKOLOJİ
Özgecan, Çağ Üniversitesi’nden önce başka üniversite kazanıyor,
ancak ille de psikoloji istediği için sabrediyor bir sene daha. Bu
anlatı Songül Aslan’ı dile getiriyor:
“İnsanlara yardımcı olmak istiyordu çünkü”. Aslında
dünyanın en ünlü psikoloğu olmanın peşindeymiş Özgecan. “Sanırım
bir şekilde de; böyle bir şekilde de olsa, oldu gibime geliyor”
diyor babası Mehmet Aslan, “Yaşasaydı, ben inanıyorum ki,
gerçekten, içindeki sevgiyi bütün dünyaya akıtacaktı. Yine böyle
bir etki olacaktı… Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi,
düşünce karanlığına ışık tutanlara anlatmaya başlıyor bu isteğini
babası Mehmet Aslan, “Bir insanın düşüncesini aydınlatmak o insanın
tüm dünyasını değiştirir. Hatta bütün dünyayı değiştirebilir. Allah
kime ne kader yazmış, o bilinmiyor.
Kimin hangi görevle geldiği de belli değil. Kızım, geldi, görevini yaptı, gitti. Her insan bu dünyaya bir armağanla gelirmiş, bırakır gidermiş. Güzel kızımın dünyaya bıraktığı hediye çok güzel oldu.”