Merkez Bankası'ndan önemli kararlar
Abone olMerkez Bankası tarafından yılda iki kez yayımlanan ''Finansal İstikrar Raporu'nun'' ilki yayımlandı.
Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu'nda TL zorunlu
karşılıkların döviz olarak tutulması imkanına ilişkin üst sınırın
yüzde 60'a, altın olarak ise yüzde 30'a kadar kademeli olarak
yükseltilebileceği vurgulandı.
Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu'na göre, ülke risk
primindeki düşüşe ek olarak yurt içi yerleşiklerin olumlu
beklentilerinin ekonominin görünümünün iyileşmesine neden olduğu,
dış ticaret dengesinde ve cari dengede geçtiğimiz yılın son
aylarında başlayan olumlu seyrin, 2012 yılının ilk çeyreğinde de
devam ettiği belirtildi.
Raporda, Hanehalkı yükümlülüklerinin artış hızının 2011 yılının
ikinci yarısından itibaren yavaşladığı, tahsili gecikmiş
alacaklarda ve işsizlik oranlarında ise gerilemeler olduğunun
gözlendiği ve hanehalkı yükümlülüklerinin faiz ve kur riski
taşımamasının da bir diğer olumlu husus olarak göze çarptığı ifade
edildi.
Raporda, ülke risk primindeki düşüşe ek olarak yurt içi
yerleşiklerin olumlu beklentilerinin ekonominin görünümünün
iyileşmesine neden olduğu, dış ticaret dengesinde ve cari dengede
geçtiğimiz yılın son aylarında başlayan olumlu seyrin, 2012 yılının
ilk çeyreğinde de devam ettiği ifade edildi.
Dünya genelinde küresel krizin etkilerininin sürdüğü ve kriz
sonrasında gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan politikaların
küresel ekonomiye yön vermeye devam ettiği dile getirilen raporda,
Türkiye'de sağlanan mali disiplinin kararlılıkla sürdürülmesi ve
esnek para politikası uygulamasının olumsuz dış gelişmelerin
iktisadi faaliyet üzerindeki etkilerini sınırladığı belirtildi.
Sermaye girişlerinin yanı sıra uygulanmakta olan esnek para
politikası çerçevesinin de katkısıyla Türk Lirası'nın değeri, diğer
gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha istikrarlı seyretmeye devam
ettiğinin vurgulandığı raporda, ''İktisadi faaliyet artış hızı
yavaşlamakla birlikte 2011 yılında güçlü seyretmiş, TCMB ve diğer
otoritelerce alınan tedbirler neticesinde yurt içi talep büyümesi
kontrol altına alınmıştır. İç ve dış talep arasındaki dengelenme
güçlenerek sürmektedir'' denildi.
Kredilerin artış eğiliminin, mevsimsel etkileri içermekle birlikte,
genel olarak finansal istikrar açısından makul seviyelerde
seyrettiği ifade edilen raporda, arzu edildiği şekilde kredi
büyümesinin temel olarak firma kredilerinden kaynaklandığı tüketici
kredilerinin daha sınırlı artış gösterdiği ifade edildi.
Bankacılık sektörü kredilerinin tahsili gecikmiş alacaklara dönüşüm
oranının tarihi düşük seviyesini koruduğu belirtilen raporda şunlar
kaydedildi:
''Firmalar kesiminin açık döviz pozisyonu bir risk unsuru olarak
önemini korumaktadır. Diğer taraftan, firmaların yabancı para
borçlarının uzun vadeli yapısı olumlu olarak değerlendirilmektedir.
Basel II'nin 2012 yılı Temmuz ayı itibariyle uygulamaya konulması
ile birlikte sektörün sermaye yeterlilik rasyosunda sınırlı bir
gerileme beklense de, söz konusu rasyonun yasal (yüzde 8) ve hedef
rasyonun (yüzde 12) çok üzerinde seyredeceği öngörülmektedir.''
Raporda, bankacılık sektöründe uyum çalışmaları devam eden Basel
III düzenlemelerine ilişkin olarak herhangi bir zorluk
yaşanmayacağı belirtilirken, bankacılık sektörü karlılığının 2012
yılı ilk çeyreğinde yeniden yükselişe geçtiği ve bankacılık
sektöründe yurt dışından sağlanan fonların uzun vadeli olmasının,
pasif vadesinin uzamasına katkıda bulunduğu ifade edildi.
AB'ye üye bazı devletlerin borçlarının sürdürülebilirliğine ilişkin
endişelerin, piyasalarda belirsizliği artırarak, farklı kanallar
üzerinden tüm ülke ekonomilerini olumsuz yönde etkilediği
belirtilen raporda, ''Türk bankacılık sektörünün güçlü sermaye
yapısı ve küresel piyasalardaki hızlı değişimler göz önüne alınarak
uygulanan makro ihtiyati tedbirler, sektörün söz konusu
değişimlerden daha düşük düzeyde etkilenmesini sağlamaktadır. Bu
çerçevede ülkemiz, Euro Bölgesi'nde önümüzdeki dönemde ortaya
çıkabilecek olumsuzluklardan daha az etkilenen ülkeler arasında yer
alacaktır'' denildi.
Döviz rezervlerini güçlendiren ve ihracat sektörünü destekleyerek
dış ticaretin dengelenmesine katkı sağlayan ihracat reeskont
kredilerinin, bir politika aracı olarak TCMB tarafından aktif
olarak kullanılmaya devam edildiği vurgulanan raporda şu ifadelere
yer verildi:
''Zorunlu karşılıklar bankacılık sisteminin likidite ihtiyacının
kalıcı bir yöntemle ve daha düşük maliyetle karşılanması, bankalara
likidite yönetiminde kolaylık sağlanması ve TCMB döviz
rezervlerinin desteklenerek zamanında, kontrollü ve etkili
kullanılması amacıyla etkin bir biçimde kullanılmaya devam
edilmektedir. 2012 yılı Mayıs ayında yapılan son değişiklikle, Türk
lirası yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu
karşılıkların döviz olarak tutulabilecek kısmına ilişkin üst sınır
yüzde 40'tan yüzde 45'e yükseltilmiştir. Ancak, Türk lirası zorunlu
karşılıkların Türk lirası veya döviz cinsinden tesis edilmesindeki
maliyet farkının azaltılması ve bankaların sağlanan yeni imkânı
likidite gereksinimleri çerçevesinde kullanmaları amacıyla, ilave
edilen yüzde 5'lik imkan için zorunlu karşılığın 1,4 katsayısıyla
çarpımına karşılık gelen tutarda döviz tesis edilmesi
öngörülmüştür.
Uygun şartlar oluştuğunda, Türk Lirası zorunlu karşılıkların döviz
olarak tutulması imkanına ilişkin üst sınırın, giderek artan fazla
bulundurma katsayılarıyla yüzde 45'den yüzde 60'a kademeli olarak
yükseltilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca, Türk lirası zorunlu
karşılıkların standart altın olarak tesis edilmesi imkânının üst
sınırı da benzer şekilde, kademeli olarak ve artan katsayılarla
yüzde 20'den yüzde 30'a kadar yükseltilebilecektir. Gönüllülük
esasına dayanan bu imkânlar sayesinde bankalar, ihtiyaçlarına göre
TCMB'de tuttukları döviz varlıklarını ayarlayabilecektir. Böylece
TCMB'nin piyasaya döviz alım veya satımı yönünde müdahale ihtiyacı
azalacak ve zorunlu karşılıklar bir otomatik dengeleyici özelliği
göstererek kurlardaki oynaklığın azaltılmasına katkıda
bulunacaktır.''