Merkez Bankası faiz indirdi
Abone olMerkez Bankası, bugünden itibaren kısa vadeli faiz oranlarında 3'er puanlık indirime gitti. İşte yeni faiz oranları:
Buna göre, Merkez Bankası'nın gecelik borçlanma faiz oranı yüzde
32'den yüzde 29'a, borç verme faiz oranı da yüzde 38'den yüzde 35'e
düşürüldü. Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamaya göre, diğer
vadelerde ise bir haftalık borçlanma faiz oranı yüzde 32'den yüzde
29'a indirildi. Geç likidite penceresi faiz oranlarında, geç
likidite penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para
Piyasası'nda saat 16:00- 16:30 arası gecelik vadede uygulanan Banka
borç verme faiz oranı da yüzde 43'ten yüzde 40'a düşürülürken,
yüzde 5 olan borçlanma faiz oranı değiştirilmedi. Ayrıca açık
piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo
işlemleri yoluyla gecelik ve bir haftalık vadelerde tanınan
borçlanma imkanının faiz oranları yüzde 34'ten yüzde 31'e
düşürüldü. SİNYALLER İYİ Merkez Bankası, bu yılın ilk sekiz ayı
geride bırakıldığında, hem enflasyondaki mevcut eğilim hem de bu
eğilimi belirleyen değişkenlerdeki hareketler, enflasyonun ileride
izleyeceği yol açısından olumlu sinyaller vermekte olduğunu
bildirdi. Merkez Bankası'nın faiz oranlarının düşürülmesine ilişkin
basın duyurusunda, enflasyonun, dikkat çekici bir düşüş trendine
girdiği ve döviz kurlarında son aylarda gözlenen istikrar ve
enflasyon bekleyişlerindeki sürekli düşüşün, gelecek dönem
enflasyonu açısından umut verici olduğu belirtildi. EKONOMİDEKİ
OLUMLU GELİŞMELER Üretim düzeyinin, potansiyel üretim düzeyine
yaklaştığını, ancak bu olgunun yıl sonu enflasyon hedefine
ulaşılması açısından önemli bir risk oluşturmadığının düşünüldüğü
de ifade edilen duyuruda, şu görüşlere yer verildi: ''Bu olumlu
görünümün sürmesi, mali disipline bağlıdır. Enflasyon gelişmelerini
değerlendirdiğimiz son duyurumuzda da belirttiğimiz gibi, mali
disiplinin kalıcı bir biçimde sürdürüleceği yolunda atılacak her
adım ve bu yönde gelecek her yeni bilgi, enflasyonun kalıcı olması
riskini giderek en aza indirecek faktörlerdir. İçinde bulunduğumuz
ay içinde bu açıdan olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin
birincisi, gelirler politikasının hem 2003 hem de 2004 enflasyon
hedefleri ile uyumlu biçimde uygulanacağına dair en üst düzey
yetkililerce yapılan açıklamalardır. Fiyatlar üzerine üretim
maliyetlerinin yapacağı baskıların azaltılması, enflasyon
bekleyişlerinin olumlu yöndeki seyrinin devamı ve enflasyonist
süreçte önemi giderek azalan ataletin iyice zayıflatılması
açısından gelirler politikasının hedef alınan enflasyona göre
ayarlanmasının önemi açıktır. Ayrıca, bu açıklamalarda, (herkesi
memnun edecek uygulamaların bütçe disiplinini bozarak ileride
herkesin aleyhine olacak sonuçlar vereceği)nin altının çizilmesi,
mali disiplin açısından da sevindiricidir. İkincisi, Ağustos ayı
faiz dışı bütçe fazlasının yüksek bir düzeyde gerçekleşmiş
olmasıdır. Kamu iktisadi kuruluşlarının döviz kurundaki istikrarlı
gidişten genellikle olumlu yönde etkilendikleri de bilinen bir
gerçektir. Böylelikle, 2003 sonu kamu kesimi faiz dışı fazlası
hedefine ulaşılması açısından önemli bir mesafe alınmış
olunmaktadır. Burada bir noktanın vurgulanmasında yarar vardır:
Bütçe gerçekleşmeleri aydan aya büyük oynamalar gösterebilmektedir.
Ayrıca, bütçe disiplinini sağlamaya yönelik önlemlerin bazılarının
etkileri gecikmeli olarak gerçekleşebilmektedir. Mevcut
gelişmelerin yıl sonu hedefleri açısından ne anlama geldiğinin iyi
bir biçimde herkesçe anlaşılması, sağlanan güven ortamının
kalıcılığına büyük katkıda bulunacaktır. Bu konularda kamuoyunun
daha ayrıntılı olarak bilgilendirilmesi gereksinimi olduğu açıktır.
Böylelikle, örneğin Temmuz ayı faiz dışı bütçe fazlası rakamı
çerçevesinde yapılan tartışmaların piyasalarda doğurduğu ve yeterli
bilgi olması halinde hiçbir şekilde gözlemlenmeyecek dalgalanmalar
da önlenmiş olacaktır.'' GELECEK DÖNEM Gelecek dönem enflasyonu
açısından bir diğer olumlu gelişmenin de ham petrol fiyatlarında
son haftalarda gerçekleşen göreceli düşüş olduğu belirtilen
duyuruda, öte yandan, döviz arz fazlasının devam ettiğinin de
gözlendiği ifade edildi. Duyuruda, mevcut ekonomi politikasının
kesintisiz sürdürülmesi koşuluyla, Türk lirasının diğer para
birimleri karşısında kazandığı istikrarın bozulması ve
enflasyondaki düşüşü frenleyici yönde etki yapmasının düşük bir
olasılık olarak görünmekte olduğu da kaydedildi. Aylık enflasyon
rakamlarında gözlenen mevsimlik dalgalanmalara da dikkat çekilen
duyuruda, özellikle tüketici enflasyonu, mevsimsel nedenlerle
sonbahar aylarında, yaz aylarında gerçekleşen değerlere göre daha
yüksek düzeylerde gerçekleştiği, bu nedenle, önümüzdeki aylarda
açıklanacak enflasyon rakamları değerlendirilirken bu noktanın göz
önüne alınmasında yarar bulunduğu da hatırlatıldı. GENEL
DEĞERLENDİRME Duyuruda, yasası gereği Merkez Bankası'nın temel
amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu da belirtildi. Bankanın,
bu amacı doğrultusunda, temel politika aracı olan kısa vadeli faiz
oranı hakkındaki kararlarını, ileride beklediği enflasyon
gelişmelerinin enflasyon hedefine ne ölçüde uygun olduğuna bakarak
aldığı ifade edilerek, şunlar kaydedildi: ''Çeşitli duyurularımızda
defalarca belirtildiği gibi enflasyonu belirleyen bir dizi değişken
vardır. Türkiye'deki enflasyonist süreci inceleyen akademisyenlerin
ortak kanısı, enflasyonun izleyeceği yolu belirleyen temel
değişkenlerin döviz kurunun artış oranı, enflasyonun ileride
alacağı değerlere ilişkin bekleyişler, bu bekleyişler çerçevesinde
imzalanan uzun dönemli kontratlarda yer alan fiyatlar (sözgelimi
ücret artışları) ve mevcut üretim düzeyinin potansiyel üretim
düzeyinden ne yönde ve ne ölçüde farklılaştığına bağlı olarak
belirlenen talep baskısı olduğudur. Enflasyonu belirleyen bu
değişkenlerdeki hareketlerin temel belirleyicisinin ise uygulanan
iktisat politikaları olduğu açıktır. Bu çerçevede, özellikle maliye
politikası, Türkiye'ye özgü koşullar nedeniyle ön plana
çıkmaktadır. Şüphesiz bunun temel nedeni, kamu kesimi borcunun,
uygulanan program çerçevesinde önemli ölçüde azalma eğilimine
girmesine karşın, hala yüksek düzeylerde olmasıdır. Mali disiplin,
kamu borcunun milli gelire oranının sürekli biçimde düşürülmesi
için olmazsa olmaz koşuldur. Bu düşüş eğilimi, borcun
sürdürülebilirliği hakkında ekonomik birimlere güven verecek;
böylelikle döviz kurunun istikrar kazanması, enflasyon
bekleyişlerinin olumlu yönde gelişmesi ve reel faizlerin düşmesi
sağlanmış olacaktır. Enflasyonda kalıcı bir düşüş eğilimi
sağlayacak bu ortam, aynı zamanda, giderek artacak güvenin özel
kesim tüketim ve yatırım harcamalarını uyaracak olması nedeniyle,
sürdürülebilir bir büyüme eğiliminin sağlanmasının da ön
koşuludur.''