Meral Akşener'den yeni Abdülhamit ve NATO çıkışı! 'Şehit kanıyla para pazarlığına izin vermeyiz
Abone olİYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Amacın PKK'yı Avrupa'dan tasfiye etmekse yanında oluruz; şehitlerimizin kanıyla para pazarlığı yapmaksa izin vermeyiz" diye çıkıştı. Sultan Abdülhamid ile ilgili sözlerinin arkasında duran Akşener, Erdoğan ve AK Parti cehanından gelen eleştirilere de "Kabileci zihniyet böyledir, kendi uyguladığı istibdatı umursamaz" diye karşılık verdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup
toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsveç ve Finlandiya
konusunda NATO'ya çektiği rest için Akşener, "Amacın PKK'yı
Avrupa'dan tasfiye etmekse yanında oluruz; şehitlerimizin kanıyla
para pazarlığı yapmaksa izin vermeyiz" dedi. Akşener, Sultan
Abdülhamid'le ilgili sözlerine gelen eleştirilere de cevap verdi.
İşte Akşener'in açıklamalarından satır başları...
Erdoğan'a Abdulhamit Han yanıtı
- Geçen hafta sonundan beri Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını
Abdulhamit Han üzerinden yaygara tufanı almış gidiyor.
Hakaretlerin, nefret şovlarının biri bin para. Şanlı tarihimize
sahip çıkmanın da, tarihimizden ilham alarak yol yürümenin de
tarihe atıf yaparak siyaset dersi vermenin de yolu tarihi
öğrenmekten geçer.
- Tarih, "keşke Yunan galip gelseydi" diyen meczupların hezeyanlarından, yalan yanlış danışman notlarından, dizi sahnelerinden öğrenilmez. Tarih okuyarak öğrenilir. Sayın Erdoğan bu yüzden bir türlü tarihi öğrenemiyor, çünkü kendisi okumayı hiç sevmiyor. Eline tutuşturulan notlardan ötesini görmüyor.
İstibdat dönemi ile günümüz arasındaki benzerlikleri
dile getirdim
- Biz tarihe onun gibi kişiler ve kavgalar üzerinden bakmıyoruz;
değerler, sistemler, sonuçlar üzerinden bakıyoruz. Biz, Abdulhamit
Han ile değil, o günün şartlarındaki demokrasi rüzgarıyla
öğreniyoruz. Biz tarihin her döneminde milletimizin istibdata
koyduğu tavırla ilgileniyoruz. Tek adamlığa giden her yolu kesen
milli irade ile ilgileniyoruz. Sayın Erdoğan, istibdat dönemi ile
günümüz arasındaki benzerlikleri dile getirmemden rahatsız
oldu.
Erdoğan'ı Abdülhamid'e benzetmek
hakaretmiş!
- Abdulhamit Han'ı kendisine benzetmemi hakaret olarak algıladı.
Yani Sayın Erdoğan'ı Abdulhamit Han'a benzetmek rahmetliye
hakaretmiş... Haklı olabilir mi acaba? Sayın Erdoğan için rehber
kabul ettiği, rol model aldığı ama nasıl vefat ettiğini bile
bilmediği Abdulhamit Han'ı kendisine benzetmek hakaretmiş. Biz
istibdata karşı koyan ruhtan değil, Erdoğan'a benzetirken
Abdulhamit Han'a hakaret etmişiz. Arkadaş en azından kendisinin
farkında.
"Kabileci zihniyet böyledir, kendi uyguladığı istibdatı
umursamaz"
- İstibdat bir olgudur, tarihsel bir hakikattir. Sayın Erdoğan için
istibdatın kendisi değil, kimin maruz kaldığı, kimin uyguladığı
daha önemli. Kabileci zihniyet böyledir, kendi uyguladığı istibdatı
umursamaz, kendi maruz kalınca avaz avaz bağırır. Ya karşısındır ya
yanındasındır.
- İstibdata karşıysan söz Abdulhamit Han'a gelir. 1912'deki sopalı seçimlere de, 46'daki sandık baskısına da askeri vesayete de karşı olursun 27 Mayıs darbesine de. 12 Mart'a da 12 Eylül'e de...1909'daki darbe teşebbüsüne de karşı durursun, 15 Temmuz'dakine de. Yassıada mahkemelerindeki adaletsizliğe da isyan edersin, tweet atan gençlerin Silivri'ye yollanmasına da. 28 Şubat ile de, Sayın Erdoğan'ın partili istibdat rejimi ile de mücadele edersin.
- Hadi Atatürk'e zaten yabancısın, bizatihi edilen hakaretleri; anasına edilen iftira ve hakaretleri ve onları sarayda ağırlayan bir iradeyi yok saydık, hiç üzerinde konuşulmadı ama en azından Namık Kemal'i, Ziya Gökalp'i bilmen gerekir. Mehmet Akif'i, Kazım Karabekir'i, Fevzi Çakmak'ı hatırlaman gerekir...
'Haddi kim bilecekmiş, milletin tokatını kim yiyecekmiş
göreceğiz'
- Haddi kim bilecekmiş, milletin tokatını kim yiyecekmiş birlikte
göreceğiz. Sayın Erdoğan'ı uyarıyorum; bu saatten sonra milletim
beni affetsin, ortağım beni kandırdı edebiyatını kimse yemez.
Yenilgiyi şimdiden sindirmeye başlasan iyi edersin muhterem,
sandıkta başına gelecek hazin sonu görmemize az kaldı.
- Artık nafile, özgürlük, demokrasi diye diye geldin. 1909'un intikamı peşine düştün. Zenginlik, kalkınma dedin; 21. yüzyılın Duyunu Umumiye'si oldun. Sen kendini parçalasan da nutuklar atsan da bizler, bizden öncekiler gibi istibdata dur demeye devam edeceğiz, söz milletindir diyeceğiz. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet diyeceğiz.
"Türkiye'den iyi niyet bekleyenler kendi niyetlerini
sorgulasın"
- İsveç ve Finlandiya, Rusya'ya karşı caydırıcılık elde etmek için
NATO'ya başvurdular. Türkiye'nin de onayına ihtiyaç var. Ülkemizin
şimdiye kadar Batılı ülkelere gösterdiği iyi niyet defalarca
suistimal edildi. Türkiye’den İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği için
iyi niyet bekleyenlerin ilk önce kendi niyetlerini sorgulamaları
gerekiyor.
- İyi Parti olarak bu kararın milli menfaatlerimiz gözeterek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemizin iki önemli çıkarı var. 1-Avrupa'daki PKK varlığını sonlandırmak, terör örgütünün Avrupa yapılanmasını çökertmek. 2- Çarlık rüyaları gören Putin'in saldırgan Rusya'sına karşı Avrupa güvenliğini güçlendirmek. Bunlar birbiriyle çelişen hedefler değildir.
- İsveç ve Finlandiya kendilerini korumak için NATO'ya üye olmak istiyorlarsa, kendilerini kullanan PKK'ya karşı gerekli tepkiyi göstermeli ve terör örgütünü topraklarından çıkarmalıdır. Bunu Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler de yapmalı, içlerindeki Putin uzantılarından kurtulmalıdır.
Olması gereken sessiz bir diplomasi
yürütmek
- PKK'nın Putin yanlısı tutumunu, Türkiye ile diğer NATO ülkeleri
arasında ortak zemin oluşumu için bir fırsat olarak görüyoruz.
PKK'yı Avrupa'dan atmak ve Avrupa güvenliğini güçlendirmeye katkı
sunacaktır bu. Bunu etkin bir diplomasiyle başarabiliriz. Olması
gereken sessiz bir diplomasi yürütmek ve ortak tehditleri
vurgulamaktır.
"Grup Başkanvekilini yanlışlıkla BAE gerçeğini
açıkladığı için harcadılar"
- Sayın Erdoğan tam bunun tersini yapıyor. Dış politikayı, iç
politika şovuna dönüştürmeye çalışıyor. Bay Kriz'in siciline
bakınca bu tür oynayışların milletimizin hayrına sonuçlanmadığını
görüyoruz. Daha geçen sene MSB Bakanı BAE'nin PKK'ya verdiği
destekten bahsediyordu. İçişleri Bakanı, 15 Temmuz'un arkasında
BAE'nin olduğunu iddia ediyordu. Sayın Erdoğan da Mısır'a, İsrail'e
Suudi Arabistan'a esiyordu, gürlüyordu.
- Bu efelenmelerin sonucunda ne oldu? Sayın Erdoğan'ı Körfez ülke liderleriyle para konuşurken bulduk. Söylenenleri; aile içi gürültü patırdı diyecek kadar küçüksedi. Her şey bir anda unutuldu. Cehaletine yenik düşmekle meşhur Grup Başkanvekillerini bile yanlışlıkla BAE gerçeğini açıkladığı için harcadılar.
"Amacın PKK'yı Avrupa'dan tasfiye etmekse yanında oluruz
ama..."
- Eğer amacın bu terör örgütünü Avrupa'dan tasfiye etmekse yolu
yordamı bellidir, biz de yanında dururuz. Ama yok, eğer amacın
tansiyonu yükseltip para pazarlığına oturmak ve elini yüksekten
açmaksa; orada sana dur demek boynumuzun borcudur. Avrupa ile para
pazarlığı yapmak için şehitlerimizin kanını peşkeş çekmene müsaade
etmeyiz.
- Yandaşlarını daha fazla semirtmek için; Türk devletinin itibarını, ayaklar altına almana, müsaade etmeyiz! Çapsız danışmanlarına, 12’inci maaşlarını bağlamak için; Türk Milleti’nin onurunu ezdirmene, müsaade etmeyiz! Bunu böyle bilesin.
"AK Parti'nin en büyük başarısızlıklarından biri
tarım"
- Bana, Ak Parti iktidarının en büyük başarısızlıklarını
sorsanız; Hiç kuşkusuz, ilk 3’e mutlaka tarımı da
koyarım. Pandemi öncesinde, pandemi sürecinde ve
sonrasında, aylardır aynı şeyi söylüyoruz. “Tarım, bir
millî güvenlik sorunudur.” diyoruz.
- Ama bu arkadaşlar, bizi ısrarla duymazdan gelmeye devam ediyor. Ne kadar yangın uçağımız olduğunu bile bilmeyen, kepeği, ekilerek yetiştirilen bir ürün zanneden birini, tuttular, ülkenin en stratejik alanlarından birine, bakan yaptılar.
- “Çok kuyruk oluyordu, o yüzden fiyatları arttırdık.” diyen bir densizi, Et ve Süt Kurumu’na, Genel Müdür yaptılar. Sonuçta ne oldu? Ülkemizde çiğ süt fiyatları, 2018 yılında, Avrupa Birliği ülkelerine göre, yüzde 18 daha ucuzken; bugün, yüzde 10 daha pahalı hâle geldi. Üstelik onların alım gücü, bizim 4 katımız olmasına rağmen…
- Peki bunlar neden oldu? Çünkü her şeye kulağını tıkayan, saraydan dışarı adımını atmayan, atamayan, korkudan milletin, çiftçinin, hayvancının arasına karışamayanlar; Kesime giden inekleri, düveleri ve hayvanlarının arkasında ağlayan yetiştiricileri, duymazdan, görmezden, bilmezden geldiler.
Çiftçi, ürünü hak ettiği fiyata satamazsa desteklerin
bir anlamı olmaz
- Bay Kriz ve arkadaşları; berbat tarım ve ekonomi politikalarının
sayesinde, 6 liralık mazotu, 3 buçuk, 4 katına; 2500-3000
liralık gübreyi de, 4-5 katına fırlattılar. Çiftçi için suyu,
elektriği, kullanılamaz hâle getirdiler. Bir yaptığı, bir
yaptığını tutmayan, Ulusal Süt Konseyi’ni, süt
üreticisinin başına bela ettiler.
- Bakın, hasat mevsimi geldi. Şimdi buğday ve Arpa hasadı başlıyor. Peki fiyat belli mi? Değil. Bakanlık üretim tahmini yaptı mı? Yapmadı. Uzun zamandır söylüyoruz; sadece girdileri sübvanse ederseniz, sadece günü kurtarırsınız. Siz girdileri, yani mazotu, gübreyi, ne kadar desteklerseniz destekleyin, eğer çiftçi, ürünü hak ettiği fiyata satamazsa, verdiğiniz desteklerin, hiçbir anlamı olmaz.
- Bizim her şeyden önce, çiftçilerimizi ayağa kaldırmamız gerekiyor. Bu da öyle, ürün değerinin, yüzde 3’ü, yüzde 4’ü gibi desteklerle olmaz. Peki biz İYİ Parti olarak ne yapacağız? Ürünün değerini ve hak ettiği fiyatı bulmasını sağlayacağız. Sonra da destekleri, dünya ortalamalarının üzerine çekeceğiz. Çiftçilerimizin kullandığı, mazot, gübre, elektrik, yem, tohum gibi kalemlerde, ortalama yüzde 20 oranında net, “yerinde, zamanında ve odağında ödemeler” yapacağız.
Buğdayın tonuna en az 5 bin 600 lira
verilmeli
- Buradan, iktidara seslenmek istiyorum: Buğday için, bizim
bulduğumuz fiyat, ton başına, 5 bin 600 lira. Kuruda ise
6 bin lira. Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla, en azından
hasat sezonu sonuna kadar; şimdilik, bu geçici fiyatı
açıklayın. Ama bunu, sürekli değişen ekonomik koşullara göre
güncelleyin. Alımlar, “aynî karşılık” olarak
yapılsın. Yani, mal-ürün olarak alınsın. Açıklanan
geçici fiyat üzerinden, sadece yüzde 25, avans ödemesi
yapılsın. Hasat bittikten bir ay sonra ise; oluşan
fiyat ne ise, o fiyattan ürün bedeli
ödensin. Böylelikle, üreticiden ürün alma imkânı
doğar. Küçük üreticilerimiz de, piyasada ezdirilmemiş
olur. Dahilde işleme rejimi kapsamındaki; Un ve makarna
sanayicilerinin de, ithal buğday ihtiyacını karşılamaları için
kolaylık sağlayın. Yardımcı olun. İç piyasada, arz
talep dengesinin bozulmasına engel olun.
"Çiftçimizi, üreticimizi daha fazla perişan
etmeyin"
- Geçen sene söyledik, dinlemediniz, ama ekmek
fiyatlarının durumu ortada. Bu sene de tekrar
edelim: Eğer açıklamaktan çekindiğiniz rekolte
rakamları, size iç tüketim için açık ve yetersizlik
gösteriyorsa; Kafanızı devekuşu gibi toprağa
gömmeyin. Bir an önce onu temin etmeye bakın. Çiftçimizi,
üreticimizi daha fazla perişan etmeyin.
Merkez Bankası, İngiltere'deki altınları sattı
iddiası
- Bildiğiniz üzere, geçen hafta, yabancı bir haber
ajansında, bir bankanın, İngiltere Merkez Bankası’nda tuttuğu
altınları, değerinin altında sattığına dair, bir haber
çıktı. Biz, elinde kalan son kıymetli varlıkları
da, adeta müflis bir tüccar gibi, satıp bozduran bu
kurumun, Merkez Bankası olduğuna inanmak istemiyoruz. Ama
tek bir kişinin, keyfine mahkûm edilen bu sistemin,
maalesef, artık bir alışkanlık haline getirdiği, akıl ve
bilim dışı kararlarla, gelip dayanacağı yer, tam olarak
burası… Bak Sayın Erdoğan, seni buradan uyarıyorum.
"Göz göre göre, ödemeler dengesi krizine doğru
gidiyoruz"
Işıltılı Bakan’ın, emir erin Merkez Bankası Başkan’ın ve bol
maaşlı danışmanların, korkularından, ya da koltuklarını
korumak için, sana anlatamıyorlar ama senin bu öngörüsüz
politikaların ile göz göre göre, ödemeler dengesi krizine
doğru gidiyoruz.
- “Enflasyon düşecek, cari açık düşecek.” deyip; sözde “Yeni Ekonomi Modeli’ne” geçtiniz. Sonra ne oldu? Hem enflasyon, hem de cari açık rekor kırdı. Türk Lirası’nın, değerini ve itibarını, daha fazla kaybetmemesi için, aklı selim bir politika izlemek yerine; Kur Korumalı Mevduat Sistemi’ni getirdiniz. Milletimizin rızkından alıp, kur korumalı mevduat sistemine harcadınız. Sonra ne oldu? Sadece Mart ve Nisan’da, Hazine’nin cebinden, 16.3 milyar lira çıktı. Baktınız, kur korumalı mevduat sistemi de çare değil. Dolar aldı başını gidiyor. Hem Merkez Bankası’na, hem de kamu bankalarına döviz sattırdınız. Sonra ne oldu? Rezervler eridi. 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçladığınız, katil olmakla suçladığınız ülkelerin, ayağına gittiniz.
- Bak Bay Kriz; senin berbat politikaların yüzünden ülkemiz, “eriyen rezerv - artan risk primi” sarmalına girdi. Rezervler eridikçe, ülkenin risk primi artıyor. Ülkenin risk primi arttıkça, dolar artıyor. Dolar arttıkça, Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin faturası artıyor. Sen o faturayı dizginlemek için, dolara müdahale ettikçe, rezervler eriyor, başa dönüyoruz. Bu istikrasızlık sarmalının içerisinde de; olan bu ülkenin birikimlerine, varlıklarına oluyor. Olan milletimizin hazinesine, cebine oluyor.
Bu işin sonunda ülkenin varlıklarını yok pahasına satmak
var
- Sayın Erdoğan; seni buradan bir kez daha uyarıyorum. Bu
işin sonunda; ya müflis bir tüccar gibi, bu ülkenin bütün
varlıklarını, yok pahasına satmak var, ya da 70 sente
muhtaç olacağımız bir ödemeler dengesi krizi var. Bu gittiğin
yol, yol değil. Bir an önce, aklını başına al. Bir an
önce, bu yanlıştan dön. Bir an önce, bu ucube politikalardan
vazgeç. Böyle iş bilmezlik, böyle beceriksizlik
olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Ayıptır, günahtır.
"Gençlerimiz ağır mutsuz"
- Bugün ülkemizde yaşayan gençler; Ağır mutsuz. Artık mutlu
olabileceklerine de inanmıyorlar. Hayal kuramamalarının da,
Geleceklerini görememelerinin de, Bugüne duydukları öfkenin de
temelinde, bu ağır mutsuzluk yatıyor. İşte bu yüzden, Sevgili
gençler; Gelin; Kalbinizi acıtan, bu ağır mutsuzluğu; El ele
verip, Kol kola girip, Omuz omuza durup, Hep birlikte
aşalım. Gelin, Hep birlikte, mücadele edelim.
Sadece geleceğimizin değil, bugünümüzün kurtarıcısı olun.
Gelin, Ülkemizin üzerinde gezen, bu kara bulutu, hep birlikte
dağıtalım. Milletimizin karamsarlığa yenik düşen yüzünü, hep
birlikte, güneşe çevirelim. Gelin; Liyakatle eşitlenen,
Adaletle özgürleşen, Sevgiyle güçlenen, Ve mutlulukla konuşan
Türkiye’yi, hep birlikte inşa edelim. Sakın yüzünüzü
düşürmeyin. Sakın enseyi karartmayın. Sakın ülkenizden umudu
kesmeyin. Hiç merak etmeyin, bana güvenin. Emin olun, çok az
kaldı!