Meral Akşener'den Gezi savunması! 'Karşılarında dimdik duran çapulcuları da olacak'
Abone olİYİ Parti lideri Meral Akşener, Gezi olayları davasında Osman Kavala'ya verilen hapis cezasını topa tutarken, Gezi olaylarına övgüler yağdırdı. "Osman Kavala davası binlerce yargı trajedisinden biridir" diyen Akşener, "Gezi direnişi aynı zamanda, millî şuurun da, ayağa kalkmasıdır" ifadelerini kullandı.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup
toplantısında konuştu. Akşener iktidarı topa tutarken, Hazine ve
Maliye Bakanı Nureddin Nebati'ye ayrı bir bölüm açtı. Gezi olayları
davasında Osman Kavala'ya verilen cezayı yerden yere vuran Meral
Akşener. Gezi olaylarına övgüler yağdırdı. Gezi olaylarını için
Akşener, "Topçu Kışlası hayallerine kapılanların karşısında, dimdik
duran çapulcuları da olacak. Her devirde, bizi bu hazineden mahrum
etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahlarımız olacak" dedi. İşte
Akşener'in açıklamalarından satır başları...
- Millet, Vatan ve Egemenlik! Bu üç unsur bir araya gelmezse, ortada milli bir devlet de yoktur. Bu üç unsur, millete ait ve millete dair olmazsa, orada bağımsızlık, refah ve milli gurur yoktur. Yalnızca, devlet aygıtını gasp etmiş çeteler vardır. Bugün milli birliğimiz, Ak Parti iktidarı eliyle, gün be gün zayıflatılıyor. İnsanlarımız gün be gün, ayrıştırılıyor, kutuplaştırılıyor."
İktidar kapalı kapılar ardında Anadolu’yu rehin
ediyor
- Sınırları eleğe, memleketi de hendeğe çevirip, milletimizin kendi
vatanında yabancı hissetmesi isteniyor. Üstelik tüm bunlar, bir tek
adamın iktidarı sürebilsin diye, gözümüzün içine baka baka
yapılıyor. Bugün vatan topraklarımız, türlü yağmanın ve peşkeşin
içinde, parsel parsel satılıyor. İktidar, iktidarda kalabileceği
her bir gün adına, kapalı kapılar ardında, Anadolu’yu rehin ediyor.
Ürününü, mahsulünü rehin ediyor. Madenini, toprağını rehin ediyor.
Ağacını, suyunu rehin ediyor.
Kime şirin görünmek istiyorlarsa devletin yetkilerini
ona satıyorlar
- Nitekim; dünün duyun-u umumiye memurları, bugün artık, Varlık
Fonu'nda, TOKİ’de, Merkez Bankası’nda ve Hazine’de geziyor. Bugün
milli egemenliğimiz, saraydaki bir şen azınlık, varaklı
koltuklarında oturmaya devam edebilsin diye, parçalanıyor,
pazarlanıyor. Kime şirin görünmek istiyorlarsa, ona yaranmak için,
devletin yetkilerini açıkça, hiçbir ar duygusu göstermeksizin
satıyorlar.
- Kimi zaman, Meclisimizden gasp ettikleri, kanun yapma
yetkisini, kimi zaman idare yetkisini, ve kimi zaman da, en son
örneğini, Kaşıkçı davasında gördüğümüz, yargı yetkisini, müflis
tüccarın, evini barkını satması gibi, nereden 3 kuruş alacaklarsa,
ona satıyorlar.
5-17 yaş arası 720 bin çocuk işçimiz var
- TÜİK’in, “5’inci Çocuk İşgücü Araştırması” sonuçlarına göre,
Türkiye’de bir ekonomik faaliyette çalışan, 5-17 yaş grubundaki
çocuklarımızın sayısı, 720 bin. Okulunu terk etmek zorunda kalan
çocuklarımızın sayısı da, maalesef azımsanmayacak kadar fazla.
- Yüzde 78’i kayıt dışı çalışan, adlarına “çırak” diyerek, sorumluluktan kaçtığımız, 2 milyona yakın çocuğumuz var. Bunun da yanında, okula devam ettiği halde, makul bir gelecek kurmaktan yoksun bırakılan, öğrenmesi ve gelişimi, ihmal edilmiş çocuklarımız var.
"Peki ya çocuk gelinler?"
Peki ya çocuk gelinler? TÜİK’e göre, son 10 yılda, 381 bin 418 kız
çocuğumuz evlendirildi. Mendil kapmaca oynamak yerine, mendil
satan, oyuncak bebeği yerine, kendi bebeğiyle oynayan çocuklarımız
var. Ve ne acıdır ki; cinsel, fiziksel ve duygusal istismardan,
koruyamadığımız çocuklarımızın sayısı, son 10 yılda, 700 kat
artmış…
- Bugün Cumhuriyetimizi kuran iradenin, çocuklarımıza dair koyduğu o vizyonun, işte bu kadar uzağındayız.
4 işlemi bile bilmeden, ekonomi yöneten bir çapsızlığın
vesayetinde
- Bay Kriz ve arkadaşlarının, ülkemizi içine düşürdüğü ve her geçen
gün, daha da derinleşen ekonomik kriz; milletimizi, 100 liralık
bakkal çekine muhtaç ediyor. Poz meraklısı, liyakatsiz kadroların
elinde milletimiz, her gün çile çekiyor. Geometri kitabı yazmış,
hatta geometri terimlerini Türkçeleştirmiş, bir başöğretmenin
kurduğu ülkemiz, 4 işlemi bile bilmeden, ekonomi yöneten bir
çapsızlığın vesayetinde, perişan oluyor.
Bay Kriz ve arkadaşları, saçmalama konusunda
yarışıyor
- Patolojik bir vaka hâline gelen, bu yönetim anlayışının; artık ne
milletimize, ne de memleketimize verecek, hiçbir şeyi
kalmadı. Hal böyle olunca da; Bay Kriz ve
arkadaşları, saçmalama konusunda, birbirleriyle yarışır hale geldi.
Mesela; memleketin okumuş gençleri, her fırsatta iteklenip, akın
akın, yurtdışına gitmek zorunda bırakılırken; Ulaştırma Bakanı
çıkıp; “Bugün yurtdışına, mühendis ihraç eden bir konuma geldik.”
diye övünüyor."
Ülkeyi mülteci kampına dönüştürüyorlar!
Üstelik, bu sözüm ona ihracat patlamasıyla övünürken, bir yandan
da, ithalatta rekora koşuyorlar. Ne mi ithal ediyorlar? Sığınmacı…
Mühendis ihraç edip, çoban ithal ediyorlar. Doktor ihraç edip,
maraba ithal ediyorlar. Kendi gençlerini yoksulluğa mahkûm
edenler, kendi ülkelerini mülteci kampına
dönüştürüyorlar.
"Mühendis ihraç edip, çoban ithal
ediyorlar"
- Üstelik, bu sözüm ona ihracat patlamasıyla övünürken, bir yandan
da, ithalatta rekora koşuyorlar. Ne mi ithal ediyorlar? Sığınmacı…
Mühendis ihraç edip, çoban ithal ediyorlar. Doktor ihraç edip,
maraba ithal ediyorlar. Kendi gençlerini yoksulluğa mahkûm
edenler, kendi ülkelerini mülteci kampına
dönüştürüyorlar.
“Bugün, her 10 evden birinin elektriği kesik, karanlıkta
oturuyor”
- Mesela; bugün, her 10 evden birinin elektriği kesik, karanlıkta
oturuyor. 1 milyon hanenin de, doğalgazı kesik.
Ama; ortada böylesine acı bir tablo varken, Enerji
Bakanı çıkıp, göğsünü gere gere, Nisan sonu itibariyle,
yaklaşık 278 bin abonenin elektriğinin, kesik olduğunu
söylüyor.
İki holdingin silinen vergi borcu kadar
etmiyor…
- Yani; görevi, memlekette elektriksiz, doğalgazsız hane bırakmamak
olan bakan, zerre utanmadan, 2022 yılı Türkiye’sinde, yaklaşık 1
milyon vatandaşımızın, elektrik gibi temel bir ihtiyaçtan, yoksun
olduğunu savunuyor. O da, eğer bu arkadaşların rakamlarına
inanırsanız… En acısı da ne biliyor musunuz? Ülkemizdeki elektriği
kesik tüm abonelerin, faturalarının toplamı, iki holdingin, silinen
vergi borcu kadar etmiyor…
Işıltılı gözleri, abuk sabuk açıklamalarıyla tarihe geçti
- Mesela; milletimiz, her gün artan
pahalılığın altında eziliyor. Siftahsız kepenk kapatan esnafımız,
ay sonunu getiremiyor. Asgari ücretliler, emekliler, açlık
sınırının altında, hayatta kalmaya çalışıyor. Ama, ışıltılı
gözleri, abuk sabuk açıklamaları, ve bir türlü tutmayan,
plan, program ve modelleriyle, Türk siyasi tarihine,
şimdiden kara bir leke olarak geçen, Nebati Bakan; “Gerekirse
gemileri karadan yürütür, hedefimize ulaşırız.” diyor.
- Artık “Yürütmeyeceğiz”, “Yürüttürmeyeceğiz.” diyemiyor; “Gemileri
karadan yürüteceğiz.” diyor. “Artık israf etmeyeceğiz”, “Bay
Kriz’in aklına uyup, Türkiye’yi akıl dışı deneylere kobay
yapmayacağız.” diyemiyor. “Gemileri karadan yürüteceğiz.”
diyor.
- Peki, Enflasyonu düşürebiliyor mu? Hayır. Doları düşürebiliyor
mu? Hayır. Gençlere iş bulabiliyor mu? Hayır. EYT’yi çözebiliyor
mu? Hayır 3600 ek göstergeyi verebiliyor mu? Hayır. Çiftçinin,
esnafın, sanayicinin çilesini bitirebiliyor mu? Hayır. Elektrik
faturalarını, doğalgaz faturalarını indirebiliyor mu? Hayır.
Maaşlara zam yapabiliyor mu? Bayram ikramiyelerine, anlamlı bir
iyileştirme yapabiliyor mu? Hayır.
- Neymiş? Gemileri karadan yürütecekmiş… Bu söz; ne yaptığına dair,
en küçük bir fikri bile olmayan, liyakatsiz bir bakanın, Fatih
Sultan Mehmet Han üzerinden, hamaset yaparak, acınası bir şekilde,
durumu idare etme çabasıdır. Bu kadar basit. İşte size bu ucube
sistemin, memleketimizi düşürdüğü ibretlik durum. Yazıklar
olsun.
"Yazıklar olsun…"
İşte size; ülkemizin gerçeklerinden, milletimizin dertlerinden,
insanlarımızın yaşadığı acılardan bihaber olan iktidarın, geldiği
son nokta. İşte size; Hayal satarak, gün geçirmeye çalışanların,
ülkemizi getirdiği son nokta. İşte size; Ülkemizi yalanla,
dolanla, hamasetle yönetenlerin, milletimize reva gördüğü son
nokta. Yazıklar olsun…
Artık eli kulağında sandık ufukta belirdi
- Artık eli kulağında sandık ufukta belirdi.İyi Parti iktidarı,
artık her zamankinden daha yakın. Hiç merak etmeyin. Türkiye’yi;
Cumhuriyet değerlerimizle, yeniden buluşturmaya
geliyoruz.
Gezi bir duruş, bir direniştir!
- Millet iradesinin önünde, hiçbir güç duramaz. Ak Parti’nin,
insanlarımızı ayrıştırıp, bir millet yerine, iki düşman topluluk
oluşturma siyasetinin, bir parçası olarak; 27 Mayıs 2013 tarihinde,
İstanbul’da ağaçların sökülmesiyle başlayan olaylardan bugüne, 9
yıl geçti.
- Bu 9 yıllık sürecin, her bir anı, müstemleke valisi gibi, ülke
yöneten bir zihniyetin kararları, ve sömürge şirketi gibi, ülke
yağmalayan bir rantiye oligarşisinin, uygulamalarıyla geçti.
- Gezi; başlangıcından, Bay Kriz’in, türlü provokasyon ve
müdahalelerle, rayından çıkarmasına kadar geçen süreçte;
ülkücüsünden solcusuna, dindarından sekülerine, kadınından
erkeğine, gençlerimizin, o dönem, yaklaşık 10’uncu yılında olan,
müstemleke rejimine karşı sergilediği, bir duruş, bir
direniştir.
- Türk gençlerinin bu direnişi, Ak Parti’nin, FETÖ ile el ele
verip, milli egemenliğimize kastetmesine karşı yapılmıştır.
- Bu direniş, çaresizlere ümit olmuştur. Cumhuriyetimizi, tek bir
adama mahkûm etmek isteyenlere karşı, adeta bir duvar
olmuştur.
- Ve o duvar, Sayın Erdoğan ve avaneleri eliyle, rayından
çıkartılana kadar da, dimdik durmuştur. Gençlerimiz, uğruna
ölecekleri vatanları, Sayın Erdoğan’ın inşaat baronlarına, peşkeş
çekilmesin diye; gurur duydukları devletleri, bir grup meczubun
elinde parçalanmasın diye; çok sevdikleri Türk Milleti’nin
geleceği, tehlikeye düşmesin diye; bu direnişi
gerçekleştirmiştir.
"Bu sebeple, “Gezi”
kelimesinden hep korkmuştur"
- Bu yönüyle Gezi direnişi, Türk Gençliği için, yalnızca bir
protesto değildir. Aynı zamanda, millî şuurun da, ayağa
kalkmasıdır. Atalarından aldıkları yetkiyle, derde düşen milletin,
gözünü açma mücadelesidir.
- Kafa yapısı, özgürlüğe, milli birliğe, hukuk devletine, gönlü de,
vatan sevgisine yabancı olan Sayın Erdoğan’ın, Gezi direnişine, iyi
gözle bakmasına imkan yoktur. Bu sebeple, “Gezi” kelimesinden hep
korkmuştur. Bu sebeple, rayından çıkartmak için, elinden geleni
yapmış ve başarmıştır.
- Bu sebeple, bugün bile, âdeta yemin etmiş gibi, şahsi bir intikam
kovalamaktadır Aradan geçen 9 yılın sonunda, geldiğimiz noktada;
bugün, milletimizin her bir ferdinin, çeşitli bahaneler ve keyfi
kararlarla, düşman ve hain ilan edildiği; siyasetin, farklılıkların
ve her türlü düşüncenin, bir fare tuzağına hapsedildiği; millet ve
memleket soyulurken, garibanın, kuru ekmeğe mahkum edildiği; adına
da, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi denilen, bir istibdatın
içindeyiz.
- Ama bilinmelidir ki; hiçbir gayrimeşruluktan, yasallık
türetilemez. Akıl ve vicdan sahibi, hiçbir Türk evladı, istibdata
boyun eğmez. Şanlı tarihimizin, her dönemi, “Yaşasın Hürriyet,
Kahrolsun istibdat!” diye haykıran, cesur vatan evlatlarıyla
doludur.
Osman Kavala davası binlerce
yargı trajedisinden biri
- Nitekim dün, “Saray Tiyatroları” eliyle galası yapılan, Osman
Kavala davası, toplum vicdanına ve millet varlığına hançer vuran,
binlerce yargı trajedisinden, sadece bir tanesidir. Yasama ve
yürütmenin yanında, yargı yetkisinin de, saraydaki şımarıkların,
nargile masalarına çerez edildiğinin, bir başka önemli
kanıtıdır.
- Sayın Erdoğan, aklınca, aylarca üst perdeden beylik laflar
ettiği, rahip Bronson davası ile, neredeyse kendisini, savcı ilan
ettiği, Kaşıkçı davasında, milletin yargı egemenliğini, alenen ve
utanmadan satmasının, sadakasını vermiştir.
Kavala, mevcut yasalarla,
zaten aklanmıştır
- İşte o nedenle bugün, meselemiz, Osman Kavala değildir. Çünkü
Osman Kavala, mevcut yasalarla, zaten aklanmış, mahkeme bile bunu
kabul etmiştir.
- Bugün meselemiz; milletimizin her bir ferdinin, kısıtlanamaz,
devredilemez, engellenemez temel haklarının, hürriyetlerinin,
insanca yaşama arayışının, ve buna dair umut ve hayallerinin
elinden alınmasıdır.
- Bugün meselemiz; iktidar araçları ve devlet organları eliyle,
paramparça edilen, yabancılaştırılan, mayası ve özü değiştirilen,
1920 yılında, bu çatı altında birleşmiş bir millet ile, onun
vatanını ve devletini, bu ucube zihniyetten kurtarma
meselesidir.
- Bugün meselemiz; istibdat karşısında, hürriyet için dik durabilme
meselesidir. Çünkü, 1908’de istibdata karşı koyan ruh neyse, Gezi
de odur. 31 Mart’ta, meşrutiyeti yıkmaya kalkışan darbecilerin,
karşısında duran irade neyse, Gezi de odur. Demokrasi için seferber
olan, o günün Türk Gençleri neyse, ağacına, parkına ve heykeline
sahip çıkan, Gezi’deki Türk Gençleri de odur.
- Türk modernleşmesinin önünde, her zaman engeller olacak. Her
devirde, mutlaka yeni Derviş Vahdeti’ler çıkacak. Her devirde, bizi
bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahlarımız
olacak.
Karşılarında dimdik
duran çapulcuları da olacak
- Topçu Kışlası hayallerine kapılanların karşısında, dimdik duran
çapulcuları da olacak. Her devirde, bizi bu hazineden mahrum etmek
isteyecek, dahili ve harici bedhahlarımız olacak.
- İşte o nedenle buradan, bir kez daha ilan ediyorum: Parola vatan,
işareti namus!
Kahrolsun istibdat,
kahrolsun zulüm!
Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm! Yaşasın hürriyet, adalet,
müsavat ve meşveret! Bu vesileyle, mübarek Kadir Gecemizi ve
gelecek Ramazan Bayramımızı,en içten duygularla kutluyor,
Cenabıhak’tan, milletimizi, daha nice bayramlara
eriştirmesini niyaz ediyorum."