Meral Akşener'den 2053 vaatlerine tepki: Yakında kahve falı bakarsa şaşırmayın
Abone olİYİ Parti lideri Meral Akşener, grup toplantısında Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan'a devredilmesinden, 2053 vaatlerine kadar pek çok konuya değindi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, vatandaşın içinde
bulunduğu ekonomik sıkıntıdan bahsetti, iktidara yüklendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2053 ve 2071 mesajlarına
atıfta bulunan İyi Parti lideri, "Yakında kahve falı da bakmaya
başlarsa hiç şaşırmayın. Milletimiz bugün tane ile domates alıyor,
Bay Kriz 2053'te lojistiğimiz harika olacak diyor. Şu
ciddiyetsizliğe bakar mısınız! Muhterem, yahu bugün ne olacak?
Masal anlatmayı bırak biraz da ondan bahset. Eğer Türkiye'ye dair
bir vizyon ortaya koymak istiyorsan önce Türkiye'nin sorunlarını
çöz. Biz o sözleri bundan 11 yıl önce de dinledik" dedi.
Akşener, Erdoğan'a, "Artık milletimiz, bu masalları yemiyor! Memleketin durumundan bihaber olanları, artık ciddiye almıyor! Danışmanlarının elinde oyuncak olan bir gün söylediği, ertesi günü tutmayanlara artık kimse inanmıyor!" diye seslendi.
Öte yandan Akşener iktidara Cemal Kaşıkçı davası üzerinden de eleştirilerde bulundu. Akşener, "Ak Parti iktidarının kafası öyle bir kafa ki başkaları tak diye emrediyor, bunlar şak diye yerine getiriyor. İhracatla büyüyeceğiz, zengin olacağız diyorlardı, meğerse dava ihraç edeceklermiş… Trump emrettiğinde, rahibi nasıl ihraç ettilerse Suudi prens emredince de Kaşıkçı davasını jet hızıyla ihraç ettiler. Geçen hafta katıldığım bir televizyon programında sormuştum. Buradan bir kez daha soruyorum: Bay Kriz Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Türkiye sınırlarında işlenmiş bir cinayetin davasını yani devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz?" ifadelerini kullandı.
Akşener, sosyal medya paylaşımları dolayısıyla "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçlamasıyla yapılan gözaltılara da tepki gösterdi."20 yaşındaki bir genci tutuklayan bu adalet sistemi nedense boy boy videoları, fotoğrafları çıkan pudra şekercilerine dokunamıyor! Twitter’da gündem olmadan, kadın katillerine dokunamıyor! Milletin hazinesini kemiren yandaşlara dokunamıyor! Milletin hakkına giren, saray müdürlerine, danışmanlara dokunamıyor! Aleni bir şekilde, yolsuzluk yapanlara dokunamıyor!" diyen Akşener, "Bu haram düzenini kuranlara da bu adaletsiz düzenin, bekçiliğini yapanlara da bu çarpık anlayışın parçası olanlara da yazıklar olsun! Bu milletin hakkı hepinize, haram, zehir, zıkkım olsun!" diye sitem etti.
Partisinin grup toplantısında konuşan Akşener’in
açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Bay Kriz’in, konuşmaya doyamadığı bir haftayı daha, geride bıraktık. Biliyorsunuz kendisi, beceriksizliklerinin üstünü örtmek için, sürekli olarak konuyu, geçmişe getirip, dikkat dağıtır, gündem saptırır. Ama bu sefer, farklı bir şey oldu. Enflasyon, son 20 yılın zirvesini gördü. 'Faiz sebep, enflasyon sonuç' teorisi, elinde patladı. 'Türkiye Ekonomi Modeli' dedikleri, sözüm ona model de tüm bunların üzerine tüy dikti. Hal böyle olunca da Bay Kriz’in, hisseli harikalar kumpanyasına, artık inanan kalmadı. İşte o nedenle de baktı olmuyor, artık dikkati geleceğe çevirmeye başladı. 2023’e 8 ay kalmış, ama bu arkadaş, 20 yılda yapamadıklarını, 8 ayda yapacaklarını, iddia etmeye başladı.
Yetmedi, 2053’ten bahsetti. Yetmedi; 2071’den bahsetti. Yakında kahve falı da bakmaya başlarsa, şaşırmayın.
"Milletimiz bugün tane ile domates alıyor bay kriz
2053'te lojistiğimiz harika olacak diyor; muhterem, yahu bugün ne
olacak?"
Yakında kahve falı da bakmaya başlarsa hiç şaşırmayın. Milletimiz
bugün tane ile domates alıyor, Bay Kriz 2053'te lojistiğimiz harika
olacak diyor. Milletimiz bugün arabasına mazot alamıyor bay kriz
2053'te ulaştırma muhteşem olacak diyor. Milletimiz bugün temel
gıda maddelerine bile erişemiyor bay kriz 2071 olağanüstü olacak
diyor. Şu ciddiyetsizliğe bakar mısınız! Muhterem, yahu bugün ne
olacak? Masal anlatmayı bırak biraz da ondan bahset. Eğer
Türkiye'ye dair bir vizyon ortaya koymak istiyorsan önce
Türkiye'nin sorunlarını çöz. Biz o sözleri bundan 11 yıl önce de
dinledik. Hedef 2023 idi dimi. Hey gibi neler vadediyorsun neler!
Mesela ihracatımız 500 milyar dolara dış ticaret hacmimiz de 1
trilyon dolara ulaşacaktı.
"Artık milletimiz, bu masalları yemiyor, memleketin
durumundan bihaber olanları, artık ciddiye almıyor!"
Peki sonunda ne oldu? 2023 hedeflerin, yalan oldu. Gerçi
şimdi haksızlık etmeyeyim… Bay Kriz, bu vaatlerinden birini yaptı.
'Anayasayı değiştireceğim' demişti. El-hak değiştirdi. Kendini
başkan, bu ucube sistemi de, Türkiye’nin başına bela etti. Bu
arada; 2023 hedeflerini tutturamadı ama; Mesela; 'Saray yapacağım'
dememişti. Ama onu gerçekleştirdi. Mesela 'Millet çile çekerken,
ben 500 milyon dolarlık uçakla gezeceğim' dememişti. Hamdolsun, onu
da gerçekleştirdi. Ama artık milletimiz, bu masalları yemiyor!
Memleketin durumundan bihaber olanları, artık ciddiye almıyor!
Danışmanlarının elinde oyuncak olan bir gün söylediği, ertesi günü
tutmayanlara, artık kimse inanmıyor!
"Katılımcı ve özgürlükçü anayasa vadettikleri Türkiye’de
bugün çeteler sokaklarda siyasetçileri, gazetecileri
dövüyor!"
2023’e 8 ay kala, bugünün Türkiye’sinde; Milletimiz, ekmek ve yağ
kuyruğunda bekliyor. Domatesi biberi, taneyle alıyor. Evinde,
battaniyeye sarılarak oturuyor. 'Tahıl ambarı yapacağız' dedikleri
Türkiye, buğday ithal ettiği için belediyeler vatandaşa, ekmek
karnesi dağıtıyor; iktidarın küçük ortağı, askıda ekmek stantları
açıyor. 'Lojistik üssü olacak' dedikleri Türkiye’nin, nakliyecileri
yabancı sınır kapılarında haftalarca bekliyor. Katılımcı ve
özgürlükçü anayasa vadettikleri Türkiye’de bugün çeteler sokaklarda
siyasetçileri, gazetecileri dövüyor, gece yarısı ev basıyor. Yandaş
olmayan basına, para cezaları iktidarı eleştiren gazetecilere tweet
atan 20 yaşındaki gençlere hapishane yolları gösteriliyor.
"Bay Kriz Kaşıkçı davasını, kaça sattınız?"
Ak Parti iktidarının kafası, öyle bir kafa ki başkaları tak diye
emrediyor, bunlar şak diye yerine getiriyor. İhracatla büyüyeceğiz,
zengin olacağız diyorlardı, meğerse dava ihraç edeceklermiş… Trump
emrettiğinde, rahibi nasıl ihraç ettilerse Suudi prens emredince de
Kaşıkçı davasını jet hızıyla ihraç ettiler. Geçen hafta katıldığım
bir televizyon programında sormuştum.
Buradan bir kez daha soruyorum: Bay Kriz Kaşıkçı davasını kaça sattınız? Türkiye sınırlarında işlenmiş bir cinayetin davasını yani devletin egemenlik hakkını kaça devrettiniz?
Geçmişini bilmeyen, bugünü de yarını da koruyamaz Tarihinden feyz alamayan, icap ettiğinde dik duramaz. Dünyada para bolken 20 yıl iktidar oldular ama bir türlü devlet insanı olamadılar. Sorumluluk almak yerine beceriksizliklerini, faiz lobilerine, üst akıllara, dış güçlere havale ettiler. Orayı kurutunca bu defa da vatandaşa sardılar."
"Gençleri dinlemeye tenezzül etmeyenleri uyarıyorum,
isteseniz de istemeseniz de gençlerin sesini
duyacaksınız!"
"Gençlerimizin durumu da esnafın durumundan iyi değil. Bugün
ülkemizde gençler; Kendilerine dair, acı bir değersizlik hissiyle,
Yarına dair derin bir öngörememe hâliyle, ülkemize dair korkunç bir
umutsuzluk iklimiyle mücadele ediyorlar. Yurt dışındaki
yaşıtlarıyla, eşit koşullarda başlayamadıkları hayat parkurunda,
gösterdikleri çaba da özveri de emekleri de yok sayılıyor. Yok
sayılmamak için yürüttükleri mücadelede ise destek beklerken
köstekle, yardım beklerken engelle, empati beklerken nobranlıkla,
sevgi beklerken nefretle karşılaşıyorlar. Daha, onların
gerçeklerinden bile haberdar olmayanların bayat tavsiyelerini
bitmeyen nasihatlerini dinliyorlar. Ama dertleri, endişeleri
dinlenmiyor. Fikirleri, çözüm önerileri önemsenmiyor.
Herkesin kürsülerden, onlar hakkında, atıp tutmaya bayıldığı bir
ortamda; Mikrofon bir türlü, onların eline geçmiyor. İşte, tam da
bu nedenle bu anlayışa, 'dur' demek için gençlerin sesini kısan
buyurganlığa, son vermek için 'Bol nasihat, sıfır icraat' devrini
bitirmek için, 'Gençler için, gençlerle beraber' diyerek, genç
arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Ancak alışılmışın aksine; Soruları
onlar değil, ben soruyorum. Onlar konuşuyor, ben dinliyorum. Onlar
anlatıyor, ben öğreniyorum. Söyledikleri doğrultusunda hem biz İYİ
Parti olarak, çözümlerimizi hazırlıyoruz hem de Yüce Meclisimizin
kürsüsünden, onların sesini duyuruyoruz.
Nitekim geçtiğimiz cuma günü de tersine mentorluk oturumlarımızın üçüncüsünü gerçekleştirdik. Gençleri dinlemeye tenezzül etmeyenleri, onları parmak sallayarak yönetmeye çalışanları ve başka coğrafyalarda gelecek hayali kurmaya mecbur bırakanları şimdiden uyarıyorum; daha çok canınız sıkılacak, daha çok köpürecek, daha çok gıcık olacaksınız. Ama isteseniz de istemeseniz de, artık susacaksınız! İsteseniz de istemeseniz de gençlerin sesini duyacaksınız! İsteseniz de istemeseniz de, artık onların fikirlerini, taleplerini dinleyeceksiniz! Hiç merak etmeyin; Ben de büyük bir zevkle, sizi yola getireceğim. Buyurun bakalım, gençler ne diyormuş…
Bir öğrencinin Erdoğan'ın yurt dışı tavsiyesine isyan eden
sözlerini aktardı: Buna bir cevabın var mı, Bay Kriz? Yazıklar
olsun
"24 yaşında, yazılım mühendisi bir gencimiz diyor ki;
‘Bu hükûmet, Türk gençliğine bir gençlik borçlu. Çünkü hiçbir genç, burada hayallerine kavuşamadı, amaçlarına ulaşamadı. 1 adım atmaya çalışırken, hükûmet 2 adım geri aldı. Türkiye’de öğrenci olmak, gerçekten Survivor gibi. Her gün hayatta kalmaya çalışıyorsun, inanılmaz sorunların var. Ama üstüne her gün, komedi gibi açıklamalar dinliyorsun. ‘Gençler, eğer imkânı varsa, yurt dışına çıkmalı, yurt dışını görmeli’ diyorlar. Yani böyle bir ekonomik durumda, böyle bir açıklama, çok absürt. Bence şu an bir Türk gencinin yurt dışına en yakın olduğu nokta; havalimanındaki dış hatlar yazısının önünde çekileceği fotoğraf. Yani en fazla oraya gidebilir bir Türk genci.’
Buna bir cevabın var mı, Bay Kriz? Sağlıklı yaşam koçluğuna soyunduğun gençlerin, durumundan memnun musun? Bu gencimize, aromalı kahve ve tropik seyahatler dışında, bir tavsiyen var mı? Yazıklar olsun.
"Atatürk’ümüzün tüm ümidini bağladığı Türk gençliği,
bugün ümitsizlikle, umutsuzlukla ve karamsarlıkla boğuşuyor,
duyuyor musunuz?"
"Danışmanlarını, sarayda 5-10 maaşla besleyenler, genel müdürlerine
11 maaş verenler, ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diye, 13 uçakla
gezenler; oturduğu yerden, gençlere nasihat çekenler; bugün,
Türkiye’de bir genç, ‘Önüme bakmam için önce karnımdan kafamı
kaldırmam gerekiyor' diyor. Duyuyor musunuz? Atatürk’ümüzün tüm
ümidini bağladığı Türk gençliği, bugün ümitsizlikle, umutsuzlukla
ve karamsarlıkla boğuşuyor. Duyuyor musunuz? Gün geçtikçe
vasatlaşan bu ucube sistemin içerisinde; gençler sizden çaldığınız
gençliklerini istiyor. Duyuyor musunuz?
Sevgili gençler onlar duymasa da biz duyuyoruz. Onlar dinlemese de biz dinliyoruz. Onlar "umursamasa da biz önemsiyoruz. İktidarın yürüttüğü kutuplaştırma siyaseti; sizlerin üzerinde işlemiyor, biliyoruz. Çünkü sizin ortak dertleriniz var. Güvencesizlik, hepinizin derdi. İfade özgürlüğü, hepinizin derdi. İşsizlik, hepinizin derdi. Fırsat eşitliği olmaması hepinizin derdi.
"Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin, tam ve
kâmil uygulandığı günlere 1 yıl kaldı"
"Önümüzde sadece 1 yıl kaldı. Üniversitelerin, işsizliği 4 yıl
öteleyen kurumlar olmaktan çıktığı günlere 1 yıl kaldı.
Güvenliğinize dair kaygılarınızın son bulduğu günlere 1 yıl kaldı.
Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin, tam ve kâmil
uygulandığı günlere 1 yıl kaldı. Geleceğinize umutla baktığımız
günlere, 1 yıl kaldı. Memleketimizin medeniyet yolundaki taşlarını,
birlikte döşeyeceğimiz günlere, 1 yıl kaldı. El ele, kol kola, hep
beraber, ülkemizin geleceğini inşa edeceğimiz günlere, İnanın çok
az kaldı!
"O nüfus cüzdanları bu ülkenin tapusunun bir
hissesine sahip olduğumuzu gösterir"
"Demokratik bir hukuk devletinde, adalet anlayışı insanlara sadece
yasalar önünde eşitlik sunmaz. Aynı zamanda insanların hedeflerini
gerçekleştirebilmeleri için karşılarına çıkan engelleri kaldırır,
fırsatların kapısını açar. Yani, toplumsal gelişimin de önünü açar.
Peki bir devlet, adaleti nasıl sağlar? İlk önce milletinin adalete
olan inancını koruyarak sağlar. Sonrasında bireyin ve kamunun
vicdanının sesini duyurarak sağlar. Ve en son olarak bu sesi hem
yasalarla hem de kurumlarla gözeterek sağlar. Bu 3 aşamanın her
biri devlet, millet ve adalet ilişkisinin sağlamlığı için çok
önemlidir. Keza, bu durumun önemini Fransız düşünür Monteskiyö,
‘Bir rejim, insanların adalete inanmaz bir hâle geldiği noktaya
gelince o rejim mahkûm olmuştur’ sözleriyle ifade eder. Peki, size
bir soru… Devletin ve milletin özgürlüğü deyince aklımıza ilk
olarak ne geliyor? Tabii ki cumhuriyetimiz… Çünkü Cumhuriyetimizin
esası ruhu; yasalar karşısında, herkesi eşit kabul etmesi, kimseye
ayrıcalık tanımamasından gelir.
Partimizin ilk kurulduğu gün açıkladığımız görüşlerimizde ve ondan sonra defalarca söylediğimiz bir tespitimiz vardı; cumhuriyetin esaslarının ruhunun bir diğer yönü de nüfus cüzdanlarımızdır. Bu ülkede ellerimize verilmiş o nüfus cüzdanları bu ülkenin tapusunun bir hissesine sahip olduğumuzu gösterir. O nüfus cüzdanı anayasa karşısında herkesin eşit ve bir olduğunu gösterir. O nüfus cüzdanı cumhuriyetin kuruluş ruhunu gruplarla çıkar gruplarıyla ne bileyim grup halindeki insanlarla, onların başındaki kişilerle yapılmış bir sözleşme değil bu ülkenin tüm vatandaşlarının tek tek bir birey olarak Anayasa ile sözleşme yapmış halini resmeder. Yani o nüfus cüzdanı aynı zamanda ağa da benim paşa da benimin karşılığıdır.
"Bay Kriz ve arkadaşlarının o beğenmedikleri
Cumhuriyetimiz adaleti, sadece yasalarla değil, aynı zamanda sosyal
devlet ve sosyal adalet çerçevesi içerisinde de
sağladı"
İşte bu nedenle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetimizin
kuruluş yıllarında hükûmeti, memlekette yasayı egemen kılmak ve
adaleti iyi dağıtmakla görevlendirmiştir. Amacının; ‘Milleti
yormadan, hızla, isabetle ve güvenle, adaleti dağıtmak olduğunu’
söylemiştir. Bunun da ötesinde; devletimizin, tüm dünya ile temas
etmek zorunda olduğunun farkında olarak adalet düzeyimizi, tüm
uygar toplumların düzeyine çıkarmayı zorunlu kılmıştır. Adaletin
hem toplumsal hayatta hem de devletin sürekliliğinde ne kadar
önemli bir yere sahip olduğunu, her fırsatta vurgulamıştır.
Nitekim, Bay Kriz ve arkadaşlarının o beğenmedikleri Cumhuriyetimiz
adaleti, sadece yasalarla değil, aynı zamanda sosyal devlet ve
sosyal adalet çerçevesi içerisinde de sağladı. Bunu okulla,
eğitimle, meslekle sağladı. Sınıflar arası geçirgenliği, dikey
hareketliliği mümkün kılarak sağladı. Yani bir köyde doğan çocuk
ile, şehirde doğan bir çocuğun fırsatlarını eşitleyerek sağladı.
Darda kalana, aç açıkta kalana, sosyal devletin imkânlarını sunarak
sağladı.
"Ankara hükûmetinin, Damat Ferit kabinesine dair
eleştirdiği ne varsa, bugün Beştepe’de yaşanıyor"
Aziz milletim Ankara hükûmetinin, Damat Ferit kabinesine dair
eleştirdiği ne varsa, bugün Beştepe’de yaşanıyor. Devlet
egemenliğini, tek bir kişiye ve onun taşeronlarına emanet eden, bu
ucube sistem, hayatımızın her alanında bizi fakirleştiriyor,
sömürgeleştiriyor. Güvensiz ve itibarsız kılıyor. Bunun nedeni ise
Ak Parti iktidarı eliyle, Müdafa-i Hukuk’tan Müdafa-i Erdoğan
anlayışına dönmemizde yatıyor.
"İşte size bu ucube sistemin ülkemize reva gördüğü
adalet anlayışı"
"Ülkeyi idare eden iktidarın, vatandaşın hukukunu koruması
beklenirken maalesef bugün, ülkemizde, hukuk, iktidarı korur hâle
geldi. Bay Kriz ve arkadaşları, her konuda olduğu gibi; adaleti de,
kendilerine göre eğip, büktüler. Nitekim geçtiğimiz günlerde, bunun
en acı örneğinin, yıl dönümüydü. Ülkemizde adaletin, yok oluşunun
yıl dönümüydü… Ülkemizde hakkın, yok sayışılışının yıl dönümüydü…
16 Nisan 2017’de ülkemizi ucube bir sisteme hapseden, hukuksuzluğun
yıl dönümüydü. Bugün artık Sayın Erdoğan; İşine geldiğinde
Cumhurbaşkanı kimliğiyle meydanlarda, işine geldiğinde, Ak Parti
Genel Başkanı kimliğiyle meclis kürsüsünde istediğine hakaret
ediyor, istediğini tehdit ediyor. Ama fikrini, derdini, düşüncesini
söylemek isteyen kim varsa ya nankör oluyor ya terörist oluyor ya
da vatan haini oluyor. O, Ak Parti Genel Başkanı olarak siyaset
yapıyor, biz siyasetçileri en ağır ifadelerle hakaret ederek
eleştiriyor ama ona cevap veren vatandaş, Cumhurbaşkanı’na hakaret
etmiş oluyor. İşte size, bu ucube sistemin ülkemize reva gördüğü
adalet anlayışı.
"20 yaşındaki bir genci tutuklayan bu adalet sistemi
nedense boy boy fotoğrafları çıkan pudra şekercilerine
dokunamıyor!"
Üstelik bu çarpık sisteminin gözü henüz 20 yaşında, gencecik bir
evladımız, Alp’i bile görmüyor. Attığı bir tweeti üstelik 15 dakika
sonra sildiği bir tweeti takip edip edebiliyor, 20 yaşındaki bir
genci tutuklayan bu adalet sistemi nedense boy boy videoları,
fotoğrafları çıkan pudra şekercilerine dokunamıyor! Twitter’da
gündem olmadan, kadın katillerine dokunamıyor! Milletin hazinesini
kemiren yandaşlara dokunamıyor! Milletin hakkına giren, saray
müdürlerine, danışmanlara dokunamıyor! Aleni bir şekilde, yolsuzluk
yapanlara dokunamıyor!
İktidara: Bu milletin hakkı hepinize, haram, zehir, zıkkım
olsun!
Bu haram düzenini kuranlara da bu adaletsiz düzenin, bekçiliğini
yapanlara da bu çarpık anlayışın parçası olanlara da yazıklar
olsun! Bu milletin hakkı hepinize, haram, zehir, zıkkım olsun!"