Mengi Altaylı'ya ateş püskürdü
Abone olFatih Altaylı'nın "Başyazarla yatarak yazar olunmayacağını anladığımız zaman adam oluruz" yazısına sert tepkiler geldi. Ruhat Mengi, köşesinden Altaylı'ya ateş püskürdü.
Sabah Gazetesi'nde köşe yazılarına başlayan Fatih Altaylı,
'bismillah' der demez, tribün tabiriyle söylersek; 'dakika bir gol
bir' yaptı. Altaylı'nın dünkü dünkü yazısında şeklindeki sözleri,
kadın yazarların sert tepkisine yolaçtı.
Vatan Gazetesi kadın yazarlarından Ruhat Mengi, bugünkü köşesinden
"Kadınlar adına verilecek cevap!" yazısıyla
Altaylı'ya adeta ateş püskürdü:
Yazı: Ruhat Mengi
Kaynak: www.vatanim.com.tr
- Kendine saygısı olmak... Tahminlerin üstünde önemli bir kavramdır
bu. Çünkü ancak ve sadece kendine saygısı olan insanların ağzından
çıkanı kulağı duyar.
Ancak kendine saygılı ve dürüst insanlar söylediklerinin arkasında
durabilir, mertçe ortaya çıkıp "verilecek bir cevabı varsa"
verebilir. Kendine saygılı, özgüveni olan ve özellikleriyle saygın
bir yer edinmiş olanlar "bunu bir anda yerle bir etmemeyi"
düşünebilir. Başkası yaptığında (veya kendine yapıldığında) tenkit
edeceği bir davranışı kendisi yapmayabilir.
İşte bu 'kendine saygı' olmadı mı, o zaman sınır yoktur. Defalarca
çamura bulansanız da, nefret toplasanız da şöhret, para, güç gibi
faktörlerle herkesi susturacağınıza, her şeyi unutturacağınıza
inanırsınız.
Kendi içinizde "susturamayacağınız bir ses" yoktur çünkü... Size
kendinizi yerlere düşürdüğünüzü, çamura bulandığınızı anlatacak o
ses; içinde bulunduğunuz ana kadar yaptığınız her haksızlıkla, her
ilkesizlikle biraz daha kısılmış, sonunda sıfırlanmıştır.
Artık ilkesizlik, saygısızlık ve her türlü yanlış eylem için
sınırsız bir alana sahip olunmuştur.
Nasıl adam olunur? Elbette bir tarifi, kuralları var bunun...
Öğrenilebilir de. Ama, öğretmeye kalkanların önce kendilerinin
öğrenmesi ilk şarttır. Kendi "adam"lıktan bihaber olanlar böyle bir
ehliyete sahip değildir.
Nasıl ki bazı geri kalmış ülkelerde büyük paralarla transfer yapan
her gazeteci "iyi gazeteci" demek değilse ve bu ülkelerde
"hükümetlere yakın olmak, araziye uyarak yön değiştirebilmek ve
saldırarak susturma becerisine sahip olmak" iyi transferlere
yeterliyse, görünüşe aldanmamak gerekirse, her vezir olanın adam
olduğuna da inanmamak, aldanmamak gerekir.
İletişim fakültelerine ders konusu
Fatih Altaylı'nın aylar, yıllar boyu ağzına geleni yazdığı, temiz
olmamakla, ahlâksızlıkla, yolsuzlukla suçladığı Sabah gazetesine
yüklü bir transfer ücreti ve başka çıkarlar karşılığında
geçmesinden sonra bu olayın detaylarını VATAN gazetesi haber olarak
verdi. Ben de gayet düzeyli bir üslupla "kendisinden kopan ve yeni
bir gazete kuran gazetecileri 'etik dışı davranmakla' suçlayan"
gazetenin yazarlarının Altaylı konusunda hiçbir şey yazamayacağını,
zira buna patronlarının izin vermeyeceğini söyleyerek haberi
"Gazetecilik fobisi" başlıklı yazımda yorumladım. (2 Ağustos
Salı)
Bugüne kadar istediği her konuda, herkese rahatça saldırıya geçen,
kalemini istediğinde kalaşnikof gibi kullanan yazılarında etikten,
dürüstlükten, insan haklarından sık sık dem vuran Fatih Altaylı bu
yazıya dürüstçe, mertçe, varsa eğer bir hata olduğunu açıklayarak
cevap vermedi. Ne yaptı; önce okurlarına, sonra da 20 yıllık bir
meslektaşına; köşe yazarlığı ve televizyonculukta evlenmeden çok
önce başarıya ulaştığını bildiği bir meslektaşına, sokak kavgasında
bile söylenmeyecek, hiçbir meslekte kabul edilemez bir
saygısızlıkla cevap verdi.
Belden aşağı vurmak
"Ne zaman adam oluruz" köşesi içine "l yazarla yatarak yazar
olunmayacağını anladığımız zaman" yazarak... Dikkatinizi çekerim;
"Başyazar eşi olmakla" demiyor. Uzun yıllardır evli olan bir
meslektaşı için "Yatarak" kelimesini kullanıyor. Çünkü bu;
cinsellik, belden aşağı vurmak ona göre en iyi intikam şekli...
Hele de karşısındaki kadınsa...
Kadın bu durumda susar.
Çekinir, siner. Daha da ileri gitmesinden, daha bayağı, daha galiz
kelimeler kullanmasından korkar.
Kadına belden aşağı vurmak iş yapar!
Ama papaz her zaman pilav yemiyor işte. Ruhat Mengi, incinmeye,
kırılmaya, her tür dengesiz, haksız saldırıyı da iltifatlar gibi
fazla etkilenmeden karşılamaya alıştırdı kendini. Artık incinmiyor,
sadece bu kadar acınacak duruma düşen bir meslektaşı karşısında
meslek adına, insanlık adına utanç duyuyor.
21. yüzyıl Türkiye'sinde hâlâ kadınlara cinsel ayırımcılık yapan,
başarılı olmuş her kadının ancak "biriyle yatarak" yükseldiğine
inanan ve kadın-erkek ayrımı yapmadan mertçe, konu içinde cevap
vereceğine onun özel yaşamına saldıran, çağdışı kafalı gazeteciler
olmasından üzüntü duyuyor, o kadar.
Aslında sadece ben olsam işin içinde, bu derece düzeysiz bir
saldırıyı umursamaz, saygıdan bu derece yoksun birini muhatap kabul
etmezdim. Ama bugüne kadar, her benzer durumda, eğer karşısındaki
kadınsa ona karşı cinsellik silahını kullanan, belden aşağı vuran
tüm erkeklere artık haddini bildirmenin zamanının geldiğine
inandığım için ve kadınların bundan böyle susmayacağının iyi
anlaşılması için onlar adına susmayacağım.
Susacak, kendi okurları tarafından susturulacak biri varsa, utancın
sahibinin kendisi olacak bu...
Hodri meydan
Cinsellik, kadının susması veya utanması gereken bir konu değildir,
aksine yemek, içmek, uyumak kadar doğal bir parçasıdır yaşamın.
Eğer ben başyazar, eşim yazar olsaydı, ona aynı durumda aynı
cümleyle saldırıda bulunamayacak, cevabı varsa konu içinde kalmak
zorunda olacaktı Fatih Beyefendi.
Bende kendisine hodri meydan diyorum. Madem ki Teke Tek bu kadar
kendine güveniyormuş, aynen bir zamanlar onun Sabah gazetesi
yöneticilerini "yolsuzlukları hakkında" konuşmaya davet ettiği gibi
davet ediyorum; buyrun teke tek, televizyonda konuşun benimle.
IQ'nuzu, yazarlığınızı, birikiminizi gösterin cümle âleme.
Sorularımı cevaplayın.
Yapabilir misiniz?
Yapamadığınız takdirde de sonsuza kadar bir meslektaşınıza ve tüm
kadınlara yaptığınız büyük ayıbın utancıyla yaşayın. Türkiye'nin
akıllı ve sağduyulu insanları size gereken cevabı verecektir.
Kim bilir belki Hıncal Uluç gibi kadın haklarını savunan ve bu
durumlarda susan kadınlara çağrıda bulunan yazarlar da...