Menderes'i çeken asker konuştu
Abone olMenderes'in darağacındaki fotoğrafını çeken asker o anları 52 yıl sonra anlattı.
Başbakan Menderes’in idamının infazını fotoğraflamakla
görevlendirilen astsubay İsmail Şenyüz, 52 yıl önceki o acıyı
anlatıyor: Başbakan sehpaya çok rahat çıktı. İlmeği geçirirken
resim çektim. O günden beri yatarken, uyanıkken, gözümün önünden o
bakışları hiç gitmiyor.
Bugün Adnan Menderes’e ve idam edilen iki bakanına iade-i itibar verilerek bu ayıp temizlenmeye çalışılsa da acısı tazeliğini koruyor.
Yassıada yargılamalarında 15 Eylül 1961 günü idam kararları verildi, aynı gecenin sabahında 16 Eylül’de Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun infazları yapıldı. İntihar girişiminde bulunduğu iddia edilen Menderes’in idam edilebilmesi için sağlık durumunun düzelmesi beklendi, ancak hasta olmasına rağmen Menderes’in infazı da 17 Eylül öğle saatlerinde gerçekleştirildi.
BU HALİMLE ÇEKMEYİN
İnfazı fotoğraflama görevi o dönem İstanbul Foto Film
Merkezi’nde görevli astsubay İsmail
“Beni adaya götürdüler. Kahvaltısını yapmış ve odasında çay içiyordu. Odasında çektiğim resimde biraz bitik bir hali vardı. Aslında Menderes perişan haldeydi. Beni görünce, ‘fotoğraf çekilmek istemiyorum. Beni bu halimle çekmeyin’ dedi. Muhafızları, ‘Efendim evden sizi merak ediyorlar, çoluk çocuğunuz sizleri merak ediyor. Fotoğrafları onlara göndereceğiz’ deyince razı oldu “
İMRALI DEMEK İDAM DEMEK
Menderes, kendisine idam edilebilmesi için sağlam raporu veren
doktorlara çok nazik davrandı. Hatta koltuk altına ateşini ölçmek
için konulan dereceyi bile silerek verdi. Şenyüz o anları şöyle
ifade etti: “Doktorlar geçmiş olsun dedikten sonra odadan çıktık ve
ada komutanı bana ‘hazır ol, hemen İmralı’ya gidiyorsun’ dedi.
Tabii ben bu sözü duyunca şoke oldum. İmralı’ya gitmek demek idam
demekti çünkü. İmamla görüşmek isteyip istemediği soruldu. Beş
dakika görüşeceğini söyledi.
Beyaz infaz gömleğini giydirdiler. İmam telkinlerde bulundu. İdam
sehpasına doğru yüründü.”
O ZİHNİYET HALA SÜRÜYOR
İdamdan yaşlılığı nedeniyle kurtulan Cumhurbaşkanı Celal
Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, darbeye ilişkin şu yorumlarda
bulundu: 1960’ın darbeci zihniyetiyle yapılan idamlar ve meşru
olmayan tasarruflarda yurdumuzda başlatılmış olan çalkantılı dönem
günümüze kadar ardı ardına yapılan irili ufaklı darbelerle
sürmektedir. Cumhuriyet ve demokrasi
dönemi değerlerinde yozlaşmaya yol açmaktadır.
DARBELERİN ANASI 27 MAYIS
27 Mayıs 1960’ta yapılan askeri darbe, “Türkiye’deki ilk darbe
olarak tarihe geçti. Emir komuta zinciri içinde olan bir darbe
değildi. 37 düşük rütbeli subay darbeyi yaptı. Cumhurbaşkanı,
Başbakan kabine üyeleri ve DP’li milletvekilleri tutuklandı.
Menderes ve arkadaşları Yassıada’da 16 ay cezaevinde kaldı. Yüksek
Adalet Divanı adıyla bir mahkeme oluşturuldu. Menderes’le birlikte
15 kişi idam cezası aldı. 11’i ömür boyu hapse çevrildi. Milli
Birlik Komitesi, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan
Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ile Dışişleri Bakanı Fatin
Rüştü Zorlu’nun idam kararını onadı. Bayar’ın cezası, yaş haddinden
hapse çevrildi. DP’’nin önde gelenlerinden 31 sanık ömür boyu hapis
cezasına çarptırılırken, 418 sanığa altı ayla 20 yıl arasında
değişen çeşitli hapis cezaları verildi. 123 sanık beraat etti, 5
sanık hakkında dava düştü. 15 Eylül 1961’deki kararı takip eden ilk
gece sabaha karşı Polatkan ve Zorlu’nun infazı yapıldı. İntihar
girişiminde bulunduğu iddia edilen Menderes’in infazı ise ertesi
gün öğle saatlerinde gerçekleştirildi.