Menderes meğer böyle idam edilmiş!
Abone olMenderes'in Yassıada'daki günlerinin anlatıldığı bir günlük, 49 yıl tutulduğu sandıktan çıkarıldı..
27 Mayıs darbesinin ardından tutuklanan Demokrat
Parti yöneticilerinin Yassıada’ya getirilmesiyle birlikte tutulmaya
başlanan bu günlük de adada görevli bir yüzbaşıya
ait. Yüzbaşı Kazım Çakır, Adnan Menderes’in Yassıada’daki
464 günlük tutukluluk dönemini bir mermi sandığında
sakladığı günlüğüne tek tek not etti. Yüzbaşı Kazım
Çakır’ın, idama giden Menderes’in ruh halini ince ince resmettiği
günlüğü ilk kez yayınlandı.
27 Mayıs 1960 darbesi denilince akıllara ilk olarak Ordu Foto Film
Merkezi’nin çektiği dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri
Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam
fermanlarının iliştirildiği o beyaz önlüklü ve ipe asılı
bedenlerinin görüntüleri düşer. Peki, ne olmuştu da iktidarın en
tepesindeki isimler o idam sehpasına çıkmıştı?
Demokrat Parti (DP), oyları silip süpürerek CHP’yi devirip 1950’de
iktidar olmuştu. 1954 ve 1957 seçimlerinde de yine iktidar olsa da
oy oranlarının düşmesiyle sarsılan DP, giderek daha kızgın ve
baskıcı bir hükümet haline gelmişti. 10 yıl kesintisiz
olarak başbakanlık yapan 58 yaşındaki Adnan Menderes halkın gözünde
artık yıpranmıştı. Geniş bir kesim, artık ordunun yönetime
el koyması gerektiğini yüksek sesle dile getiriyordu. Kurtuluş
Savaşı’nın ‘Galip Hocası’, Lozan Barış Konferansı’nın müşaviri,
Atatürk’ün başbakanı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar bu kötü gidişatın
farkındaydı. Menderes’i darbe ihtimaline karşı çok önceden
uyarmış ama sözünü dinletememişti...
‘ARTIK ÇOK GEÇ
HANIMEFENDİ’
Darbeden bir gün önce saat 21.00’de Ankara’daki Harp Okulu’nda
hareketli dakikalar yaşanıyordu. Daha sonra ‘14’ler’ olarak
anılacak olan Kurmay Albay Alpaslan Türkeş ve 13 arkadaşı son
hazırlıklarını yapıyorlardı. Darbeye saatler kala
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Çankaya Köşkü’ndeydi. Saat 05.25’te
Ankara Radyosu’ndan Albay Alpaslan Türkeş’in kalın ve boğuk sesi
duyulunca Köşk’ün ışıkları bir bir yandı. Radyodaki ses,
Türkiye’nin ilk siyasi darbesinin ilanını yaparken devrik
Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın şaşkın, üzgün ve terlemiş
yüzü Çankaya Köşkü’ndeki tedirginliği daha da artırdı.
Peki, şimdi ne olacaktı? Hapse mi atılacaklardı, kurşuna mı
dizileceklerdi?..
MİLLET VE ORDU SİZİ İSTEMİYOR
Bu arada Adnan Menderes ise ortalarda yoktu. Dalga dalga yayılan
korku Adnan Bey’in evini de sarmıştı. Eşinin yerini
öğrenemeyince iyice endişelenen eşi Berin Menderes, 14 yaşındaki
oğlu Aydın’ı da yanına alarak Köşk’e giderken ‘belki Adnan’ın
yerini bilen biri çıkar’ diye düşünüyordu. Köşk’e
vardığında titreyen bir sesle Bayar’a sordu “Adnan nerede? Şimdi ne
olacak?” Milli Mücadele’nin ‘Galip Hoca’sı 77 yaşındaki Bayar,
“Artık çok geç hanımefendi. Kaderde ne varsa o
yaşanacak” dedi. Bu kısa görüşme sonrası Berin Hanım eve
dönerken askerler de Köşk’ün etrafını sardı. Teslim olması için
verilen süre bitince Köşk’e giren askerleri karşısında bulan
Bayar, önce direnmeyi, cebindeki silahı askerlere sonra da
kendisine sıkmayı düşündü. Tümgeneral Burhanettin Uluç da
Köşk’te karşısında teslim olmak istemeyen bir Bayar görünce
“Millet ve ordu sizi istemiyor. Buna bizi siz mecbur
bıraktınız” diye bağırdı. Bayar da bağırarak yanıt verdi:
“Bu işi siz yapamazsınız. Buraya seçilerek
geldim.” Bayar tabancasını şakağına dayadı. Şakası yoktu.
Bunun üzerine askerler Bayar’ın üzerine atlayarak silahı elinden
aldı.
O sıra Eskişehir’de olan Menderes, darbeyi özel kalem müdürünün
uykudan kaldırmasıyla öğrendi. Menderes ve yanındakiler gün
doğarken Eskişehir Bölge Komutanlığı’na gittiler.
KİMLER DARBE OLMAYACAK DİYE SÖZ VERDİ VE SONRASINDA NELER
OLDU? CEVABI BİR SONRAKİ SAYFADA
SÖZ VERMİŞLERDİ: DARBE OLAMAYACAK
Menderes, bölge komutanlığından, Ankara’daki Genelkurmay
Başkanlığı’nı aradı. Çünkü komutanlar, Menderes’e birkaç gün önce
söz vermişlerdi: ‘Darbe olmayacak…’ Menderes o sözü
verenlere ulaşmayı deniyor ama sonuç alamıyordu. Durumu
anlamıştı! O sırada bölge komutanlığının telefonu çaldı. Telefonun
ucunda tüm engelleri aşıp Menderes’e ulaşmayı başaran bir kadın
vardı. O kadın, Menderes’in 9 saatlikken ölen gayrimeşru çocuğunun
annesi, dönemin ünlü opera sanatçısı Ayhan Aydan’dı. Menderes,
darbeyi öğrenip kendisini arayan sevgilisi Ayhan Aydan’a ümitsiz
bir ses tonuyla sadece tek bir cümle söyleyebildi: “Yarım
saate kadar Eskişehir’den ayrılıyoruz.” Hava Albay Muhsin
Batur, Ankara’dan gelen emir doğrultusunda Menderes ve
yanındakileri, Kütahya’ya vardıklarında gözaltına aldı. Menderes ve
beraberindekiler, önce Eskişehir’e oradan da uçakla Ankara’daki
Kara Harp Okulu’na götürüldüler. 10 yıllık bir iktidar işte
böyle son bulmuştu. Ordu, kışlasından çıkmış, Ankara
sokaklarında tanklarını yürütüyordu. Ertesi sabah Milliyet Gazetesi
‘İdare Orduda’, Hürriyet Gazetesi de ‘Türk
Ordusu Vazife Başında’ manşetiyle çıktılar. Halk sokaklara
dökülmüş ihtilali kutluyordu!
MENDERES FENALAŞIYOR
Darbenin ardından ‘Düşükler’ diye anılmaya başlanan DP’lilerin
ağaçsız, susuz bir kaya görünümündeki Yassıada’ya
getirilmelerinin üzerinden iki gün geçmeden TBMM ve Anayasa
feshedildi, tüm hak ve yetkiler darbeyi yapan Milli Birlik
Komitesi’ne (MBK) verildi. MBK’nın başına darbeden hemen
önce emekli olan eski Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal
Gürsel’in getirilmesine karar verildi. İzmir’de kahvede
tavla oynarken bulunan ‘Cemal Ağa’ tekrar üniformayı giydi ve
devlet başkanı oldu. Orgeneral Cemal Gürsel’in, Meclis’te
yeminini ettiği saatlerde ise Menderes, Yassıada’da sinir krizi
geçiriyordu. O zamanlar genç stajyer bir avukat olan
Hüsamettin Cindoruk, Menderes’e, Aydın’daki çiftliklerine el
konulduğu haberini vermişti. Bunun üzerine fenalaşan Menderes,
adadaki revire kaldırılmıştı. Adada böyle hareketli günler
yaşanırken Yüzbaşı Kazım Çakır da günlüğe ilk notunu düşüyordu:
* 25 Haziran 1960“
Burada olan bitenleri bir deftere yazma fikri bende dün uyandı.
Mümkün mertebe gizli olması icap ediyor. Hatta hiç kimsenin eline
geçmemesi lazım. Aksi halde beni birliğime gönderebilirler. Defteri
Tomson mermi sandığının içinde mermilerin altında saklamayı ve
akşamları yazmayı uygun buldum. Depo, güvendiğim evim.
Tehlikeyi bertaraf ettim. Menderes sıhhatli ve çok temiz.
İlk gün hiç uyumadan aralıksız sigara içti.
Bitirmeden aynı sigarayla diğerini yaktı. Odasının içinde bize
doğru bakmadan dolaştı. Canı sıkıldığı belli oluyordu. DP’liler
çaresizlik içinde perişan, düşünceli, çekingen. Celal
Bayar, kendisini meşgul etmek için bir şeyler bulmaya
çalışıyor.”
Ada komutanı Yarbay Tarık Güryay çok sert ve
disiplinliydi. Ama Yassıada’daki düzeni bir türlü oturtamamıştı. Ne
de olsa ordu ilk kez darbe yapıyordu! Yüzbaşı Kazım Çakır, adada
yaşanan bu ‘kesmekeş’i günlüğüne şöyle not ediyordu:
*26 Haziran 1960
“Buraya geleli 27 gün oldu ama hâlâ keşmekeş içindeyiz. Görevimizi
kesin olarak bilmiyoruz. Talimat yok. Tutukluların kültürlü oluşu
işimizi kolaylaştırıyor. ‘Şunlar yapılmayacak’
dendi mi yapılmayacak denilen hareketlere benzeyenlerini de
yapmıyorlar. Menderes bugün bana ‘Beni Tarık Güryay ile
görüştürür müsünüz?’ dedi. Ben de, ‘Biraz sonra kumandana
bu isteğinizi arz edeceğim’ deyip yanından ayrıldım. Kumandana arz
ettim. Komutan, ‘Ben Menderes’e uğrayacağım’ dedi
ama uğramadı…”
‘TIRAŞ EDİLİRKEN TER İÇİNDE KALIYORDU’
Yassıada’da tutuklulara, idama gidecek olsalar bile mahkeme gününe
kadar iyi bakılması gerekiyordu. Bayar, adaya kolay uyum
sağlamış, Menderes ise çocukluğundaki ‘korunmaya muhtaç’ tavrını
sürdürüyor, sigara ve yemek konusunda ısrar ediyor,
üstleri siyah beneklerle dolu uzun etli parmakları arasındaki
ağızlığa yerleştirdiği sigaraların birini yakıp birini
söndürüyordu. Kendisine acı veren meşhur ‘yalnızlık’ ve ‘ölüm’
düşünceleriyle günlerini geçiriyordu. Ölümle, anne ve babasını,
ardından ablasını veremden kaybedince tanışan Menderes,
askerliğinin bir bölümünde gittiği Suriye cephesinde de zehirli
sıtmaya yakalanmıştı. Menderes, doktorların “Bu genç
yaşamaz” dediği kişiydi. Ardından geçirdiği uçak kazası Menderes’te
yerleşik bir ölüm korkusu bırakmıştı. Daha idam kararı
ortada yokken Menderes’i derin bir ölüm korkusu sarmıştı çoktan.
Kabuslar görüyor, geceleri ter içinde uyanıyordu. Bu durumu Yüzbaşı
Kazım Çakır da gözlemişti:
28 Haziran 1960
“Sakal tıraşı olurken berbere çok dikkatli olmasını tembih
ettim. Çünkü Menderes, berber çene altını tıraş ederken
ustura boğazına yaklaşınca terlemeye başlıyordu. Tıraş bir an önce
bitsin diye avurtlarını şişirerek berbere yardımcı oluyordu…”
YIRTILAN SIR KAĞITLARDA NELER YAZIYORDU? CEVABI BİR SONRAKİ
SAYFADA
YIRTILAN SIR KAĞITLAR
Menderes’in Yassıada’daki odasında ‘tutuklularla konuşması
yasak’, bir nöbetçiden başka kimsesi yoktu. Zaten odasında
bulunan dinleme cihazı da sohbet etme imkanını yok ediyordu. O
yıllarda daha ‘güvenlik kamerası’ olmadığından
yazışarak iletişim kurmaları en güvenli yoldu. Yüzbaşı Kazım Çakır,
yakınlık kurmak istediği ve gizliden gizliye sevgi ve saygı duyduğu
Menderes ile yazışarak anlaşıyordu. Yalnız bu sessiz görüşmelerin
aynı zamanda kapıdaki nöbetçilerin de dikkatini çekmemesi
gerekiyordu. Bunun için zaman zaman Menderes’e dönerek yüksek sesle
kısa ve emir dolu cümleler söylüyordu. Bunun numara olduğunun
Menderes de farkındaydı:
29 Haziran 1960
“Saat 21.00’de sigarasının bittiğini haber verdiler. Bir paket
Yenice alarak yanına gittim. Kağıda, ‘Müsaade ederseniz
sigara 3 paket olsun. Mektuplarımı aileme ulaştırma konusunda
yardımcı olduğunuz için size minnettarım’ diye yazdı. Ben
okuduktan sonra da karaladı. Nöbetçilerin şüphelenmelerine hiç
meydan vermiyordu. Nöbetçilerin kendisiyle konuşmasını istiyordu.
Ama kumandanın kesin emri vardı ‘Tutuklularla katiyen
konuşulmayacak.’ Nöbetçi subaylar ne yapsın? 1 saat nöbet.
Sessiz sedasız… Yanlarında hiç konuşmadan nöbet tutan subayların
bulunuşu Menderes ve Bayar için başka türlü bir ceza oluyordu.
Mamafih benim ceza dediğim bu durumları Bayar ‘Burada
istirahat ediyoruz’ deyip kesip atıyor.
Menderes ve Bayar ada kumandanı Yarbay Tarık Güryay’ın bulunduğu
binada ifadeleri alınırken düştükleri çıkmazdan çok fena
oluyorlardı. Menderes bazen arkadaşlarına yaklaştığını bile fark
edemiyordu. Gözlerinin görmeyişinden değil, başka şeyler
düşündüğünden. Bizim telaşımızdan arkadaşlarına rastladığımızı
anlıyor, içinde çok şeyler saklı bir baş selamıyla bu karşılaşmalar
son buluyor.” Yüzbaşı Kazım Çakır, Menderes ile gizliden
iletişim kuran tek kişi değildi. Menderes’in odasında nöbet tutan
Deniz Üsteğmen Mehmet Nuri Taşdelen, ilk kez gördüğü
Menderes’in kendisini ayakta karşılayarak ‘Hoş geldiniz’ demesinden
çok heyecanlanmıştı. Kolay mı, karşısında Türkiye’ye 10 yıl
başbakanlık yapmış Adnan Menderes duruyordu.
Üsteğmen yeni aldığı ve hiç kullanmadığı siyah bakalit ağızlığını
Menderes’e uzattı. Hediye etmek istiyordu… Menderes bu
hediye ağızlıkla ilk sigarasını içti. Üsteğmen, Menderes’in çöpe
attığı eski ağızlığı eğilip aldı. Konuşmak yasak
olduğundan, işaretle ‘eski ağızlığı hatıra olarak saklamak
istediğini’ anlattı… Menderes çok duygulandı, gözleri doldu. Genç
subayın başını sevgiyle okşadı…
SÜNGÜLER EŞLİĞİNDE YASSIADA
Darbeden sonra DP’liler etrafı tepeden tırnağa silahlı askerlerle
çevrili olan Harp Okulu’nda geçirdikleri iki haftanın ardından
uçakla İstanbul’a getirildi. 17 Şubat 1959’da Menderes ve yanındaki
heyeti Türkiye’den İngiltere’ye götüren THY uçağı Londra
yakınlarında düşmüş, kazada 14 kişi ölmüştü. Kurtulan 7 yolcudan
biri de Menderes’ti…
Acaba, Menderes Yassıada günlerini başlatacak Ankara- İstanbul
uçağında bu kazayı hatırlamış mıydı bilinmez ama bu seyahat,
Menderes’in son uçak yolculuğu olacaktı… Uçak, İstanbul
Yeşilyurt’taki askeri havaalanına indiğinde genç subaylar DP’lileri
hakaretlerle karşıladılar. Hatta işi çok ileri götürüp DP’lilerin
suratlarına tükürenler bile olmuştu! DP’liler süngüler eşliğinde
hücumbota bindirilip Marmara’daki iki hayırsız adasından biri olan
yassı görünümlü, eni 185, boyu 740 metrelik Yassıada’ya
götürüldüler. Aynı günün gecesi Berin Hanım ve çocuklarına da haber
gitti: “Adnan Bey, Yassıada’ya götürüldü.”
MENDERES 1 NOLU ODAYA YERLEŞTİRİLDİ
Darbeye aylar kala aslında bir deniz eğitim merkezi olarak
kullanılan bu adada koğuşlara DP’liler için ranzalar konulmuş,
pencerelere demir parmaklıklar takılmış, odalara dinleme cihazları
yerleştirilmişti. Adaya ayak bastıkları 10 Haziran günü Menderes’i
karayılan motifli bastonuyla bir subay karşıladı. Bu subay ada
kumandanı Yarbay Tarık Güryay’dı. Ters ve sert bir adam olan Yarbay
Tarık Güryay, aralarında devrik cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar,
milletvekillerinin de bulunduğu 400 kadar tutuklunun adadaki kabusu
olacaktı. Yarbay Tarık Güryay’ın emriyle, Menderes tek kişilik 1
numaralı odaya, Celal Bayar 2 numaralı odaya, Meclis Başkanı Refik
Koraltan ile Adnan Menderes’in en yakın ve belki de hayattaki tek
gerçek dostu, hemşerisi Milli Savunma Bakanı Etem Menderes ise 3
numaralı odaya yerleştirildi.
Not: Haber Posta Gazetesi'nden alınmıştır