Menderes idam sehpasını görünce ne yaptı?
Abone olBeyazlara bürünmüş Menderes'in hafızalardan çıkmayan halini çeken isim, o günleri tüm dehşetiyle anlattı.
"Sehpaya çok rahat çıktı. İlmeği geçirirken resim
çektim. Daha sonra hoca "Tekbir getirelim" dedi. Beraber tekbir
getirdiler. Sonra Menderes ipte dönmeye başladı."
Bu sözler o dönem Menderes'in idamı sırasında idam
fotoğraflarını çeken İsmail Şenyüz'e ait.
Adnan Menderes bundan 51 yıl önce, 17 Eylül 1961'de İmralı'da
idam edildi. İdam fotoğrafları defalarca yayınlandı. Beyazlara
bürünmüş, yağlı ilmekte sallanan idam görüntüleri hafızalarımızdan
hiç silinmeyecek.
Peki bu fotoğrafları kim çekmişti? Derin Tarih Dergisi'nde
yayınlanan bu söyleşide o fotoğrafçının idam anında yaşadıklarını
bulacaksınız.
O FOTOĞRAFLARI İSMAİL ŞENYÜZ ÇEKTİ
Menderes'in idam fotoğraflarını, Harbiye Yıldız Foto Film
Merkezi'nde görevli olan Astsubay İsmail Şenyüz çekmişti. Bugün 79
yaşında olan Şenyüz, yargılama sürecini, idamdan önce yaşananları,
infaz sırasındaki olayları ve sonrasındaki gelişmeleri Derin
Tarih'e anlattı.
Dikkat! Bu yöntemle ingilizceyi ana diliniz gibi konuşabileceğiniz
aklınıza gelir mi?
Konut kredisi almak hiç bu kadar kolay olmamıştı!
İnfaz anındaki duygularınız nasıldı?
"İnfazı kaldıramayacağım" dedim. Şok olmuştum.
İnfaz edileceğini bekliyor muydunuz?
Aklımızdan dahi geçmiyordu.
"EŞ DOST BENİ MENDERESÇİ BİLİRDİ"
O dönemde askerdiniz ama Demokrat Parti'ye bir yakınlığınız var
mıydı?Vardı tabii. Eş dost beni Menderesçi bilirdi. Bir basın
mensubu olarak sizin için de öyledir. Başbakanı izlerseniz duygusal
bir yakınlık olur. A partisi, B partisi fark etmez. Ecevit'le,
Baykal'la dolaşsam onları severdim. Erdoğan'la dolaşsam onu
severdim. İstanbul Harbiye Yıldız Foto Film Merkezi'nde görev
yapıyordum. İstanbul'a geldiği zaman yılbaşlarını askerî
birliklerde geçirirdi Menderes. Biz de gidip kendisini takip
ederdik. Erdoğan bugün nasıl takip edilirken sempati duyuluyorsa,
onun gibi. Hatta benim Menderes'i sevdiğimi bilen, binbaşı eşi olan
kapı komşum, Menderes'in infaza giderken arkadan çekilen
fotoğrafını görünce "Bu resmi kesin İsmail Bey çekmiş, kıyamamış
yüzünden çekmeye de, arkasından çekmiş" demiş.
"MENDERES İNTİHAR GİRİŞİMİNDE BULUNMUŞTU"
Menderes'in infazından önce neler yaşandı, siz neler
yaşadınız?
Menderes Eylül'ün 14'ünü 15'ine bağlayan gece intihar girişiminde
bulunmuştu. Yani kararlar açıklanırken Menderes yoktu. Basın,
"Menderes'i hasta hasta asacaklar" diye yayın yapmıştı. Önceki
akşamüstü diğer infazlar (Polatkan ile Zorlu) yapıldıktan sonra
Ada'dan İstanbul'a geldik. Polatkan ve Zorlu'nun fotoğraflarını ben
çekmedim. Organizasyonu ben yaptım ama ölü görmeye tahammül
edemediğim için gitmedim infaz mahalline. Gazinoda oturdum.
İstanbul'a döndük. Akşamüzeri Menderes'in sağlığına kavuştuğuna
dair fotoğrafları çekmek için tekrar adaya gönderdiler beni.
Özellikle neden o fotoğrafı çekmeniz istendi?
Dedim ya, "Menderes'i hasta hasta asacaklar" diye haber yapılmıştı.
Akşamüstü adaya vardım, ada komutanına "Menderes'in fotoğraflarını
çekmeye geldim" dedim. Bana, "Şimdi Menderes uyuyor, akşamüstü,
yarın çekersin" dedi. Gece orada kaldım. Ertesi sabah geldiler,
saat 07.00'de uyandırdılar. "07.00-07.30 arasında fotoğraflarını
çekeceksiniz" dediler. Menderes sabah kahvaltısını yapmış, odasında
çay içiyordu.
"ÖNCE FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK İSTEMEDİ"
Sizi görünce herhangi bir diyaloga girdi mi?
Odasında çektiğim resimde biraz bitik bir hali vardı. Aslında
Menderes perişan haldeydi. Beni görünce "Fotoğraf çekilmek
istemiyorum. Beni bu halimle çekmeyin" dedi. "Çekmeyin" deyince
benim için sıkıntılı oldu tabii. O zaman muhafızları olan
üsteğmenler, "Efendim, çoluk çocuğunuz sizi merak ediyor. Bu
fotoğrafları onlara göndereceğiz" deyince razı oldu. Menderes
çocuklarına ve karısına çok düşkün bir insandı. Çok da kibar bir
insandı ki ben bunu biliyordum zaten. "Bir poz çekin o zaman" dedi.
Ben de bir poz çektim. Başka da çekmedim. Hatta dışarı çıkınca ada
komutanı bana "Ben olsam 10 poz çekerdim" dedi.
"ÇOK KİBAR ADAMDI ÇOK"
Ardından Etem Menderes'i Adnan Menderes'le görüştürdüler. Bana da
"Ayrılma" dedi komutan Tarık Güryay. Etem Menderes geldi odaya,
Adnan Menderes'le görüştü, ben de bir iki fotoğraf çektim. Sonra
dışarı çıktım, arkamdan Başsavcı Egesel bir doktor heyetiyle geldi.
"Sağlıklıdır, idam edilebilir" raporu vermeye gelmişlerdi.
Menderes'i muayene ettiler, "Sağlığınıza kavuştunuz, geçmiş olsun"
dediler. Fakat Menderes onları görünce, "Aman, çok özür dilerim,
bulunduğum ortam ve kıyafetim sizleri karşılamaya müsait değil"
dedi. Çok kibar adamdı, çok.
Sağlık kontrolü yapan heyet nasıl davrandı
Menderes'e?
Profesör sivildi ve çok saygılı davrandı. Menderes'in ateşini
dereceyle ölçtüler. Menderes dereceyi cebinden çıkarttığı bir
mendille geri verdi. Ben hayatımda böyle bir şey görmedim.
Hakikaten çok kibar ve nazik bir adamdı. Onlar "Geçmiş olsun"
dedikten sonra odadan çıktık. Ada komutanı bana "Hazır ol, hemen
İmralı'ya gidiyorsun" dedi. Tabii ben bu sözü duyunca şok
oldum.
"İMRALI'YA GİT DENİLİNCE.."
İnfazın olacağını ve fotoğraf çekeceğinizi anladınız tabii
ki.
Tabii ki anladım. İmralı'ya niye gidilir? Zaten 1 gün önce diğer
infazlar için oradaydık. Aslında mahkeme sürecinde ben infaz
olacağını beklemiyordum. Çünkü o aralar ABD'den, oradan buradan
telefonlar geliyordu asılmasın diye. Mücadeleler ve çabalar vardı.
Öte yandan elimizdeki fotoğraf makinası sağlam değildi. Telemetresi
falan bozuk... Ben tahmini telemetre çekiyorum. Gayet de güzel
çekiyordum, alışmıştım. Ampul flaşlar kullanıyorduk. Ama "İmralı'ya
git" deyince telaşa kapıldım. Hemen Foto Film Merkezi'ni aradım.
Dedim ki: "İmralı'ya gidiyoruz, Menderes'i asmaya götürüyorlar.
Acele ekip gelsin". Ses ekibinin, film ekibinin toplanmasını
istedim. Foto Film Merkezi komutanı binbaşı bana "İrtibat bürosuyla
görüşüp seni arayacağım" dedi. İrtibat bürosu "Gelemezsiniz" demiş.
Çünkü ada karadan ve havadan yasak bölge ilan edilmiş. Binbaşı bana
"Biz gelemiyoruz, sen de başının çaresine bak" dedi. Ben hemen
filmleri çantaya koydum. Komutan bana "Şu saatte hücumbotta ol"
dedi. 2 hücumbot hazırdı. Birisinde Menderes, diğerinde de ben...
Çok yağmurlu bir havaydı. O anda güneş açar gibi oldu ama deniz
yine de çok dalgalıydı. İçeride midem bulandı. Biraz hava alayım
diye dışarı çıktım. Hücumbotun burnu denize dalıyor, sular
üstümüzden aşıyordu. Her gün adaya yolcu gemisiyle gidiyorduk, o da
etkiledi bizi. İmralı'ya vardık sonra. İskeleden indik. Adanın
amirinin, savcısının odasına götürdüler. Odada kararı tebliğ
ettiler. Fotoğraf çektim tebliğ sırasında.
Menderes adaya gelmeden idamı öğrenmiş miydi?
Gemiye binerken "Deniz hastanesine gidiyoruz" demişler. Milli
Birlik Komitesi'nin kararı odada tebliğ edildi. Bir şeyler konuştu,
ama heyecandan ve telaştan ne konuştuğunu anlamadım.
"NE KONUŞTUN VATAN HAİNİYLE"
Sanıklarla temasınız nasıl oldu, daha doğrusu oldu
mu?
Mahkemelerin devamında iskeleden yolcularla beraber gidiyorduk
adaya. Avukatın biri bana "Pazar günü sanıklarla görüşme var. Hangi
barakada görüşüyorlar?" diye sordu. Ben de "Bilmiyorum" dedim.
Hakikaten sanık görüşmelerinde bulunmamış ve gitmemiştim oraya. O
sırada ada komutanı beni gördü ve "Ne konuştun vatan hainiyle?"
diye sordu. Ben "Avukat o" dedim. O yine bana "Vatan haini"
dedi.
Daha o zamandan askerler idam hükmünü vermişler demek
ki?
Tabii. İnsanın beyni bu kadar mı küçük olur? Bu kadar mı hazımsız
olur? İnsan insana düşman ya da kinli olduğu zaman böyle mi olur
acaba? Sanık yakınlarının hepsine 'hainlerin yakını' diye hitap
ediliyordu. Konuşamazdın onlarla. Görüşemezdin. Aynı Rusya'daki
gibi bir sıkıyönetim vardı. Korku üretilmişti. Kimse kimseyle
görüşmüyordu. Emniyetten, MİT'ten istihbaratçılar bile birbirlerini
kontrol ediyorlardı.
İMAM'LA 5 DAKİKALIK GÖRÜŞME
Adaya dönelim tekrar. İnfaz sırasında neler
yaşandı?
"İmamla görüşmek ister misiniz?" dediler Menderes'e. "5 dakika
görüşeyim" dedi. Küçük bir oda vardı, oraya girdiler. Beyaz gömleği
de orada giydirmişlerdi. İmam telkinde bulunmuştu. Odadan çıktıktan
sonra idam sehpasının bulunduğu alana doğru gittik.
İdam sehpasına giderken fotoğrafı arkadan
çekmişsiniz...
Ben önce önden çekemedim. Gardiyanlar da Menderes'in koluna
girmişlerdi. Elleri arkadan bağlı olduğu için sendeleyip yere
düşmesin diye kolundan tutmuşlardı. Menderes'in sağlığına kavuştuğu
belli olsun diye "Kolundan çıkın" uyarısında bulundular. Ben o
sırada heyecandan ölüyordum. "Sehpayı görünce ne yapacak acaba?"
diye düşündüm. Zaten hastaydı, yeni yeni kendisine geliyordu.
Barakanın yanından dönünce 20-30 metre sonra sehpa göründü. O
sırada resim çekmeyi bıraktım, onu izliyordum.
Nasıl tepki verdi sehpayı görünce?
Hiçbir tepki vermedi. Şunu düşünüyorum: Hazırlamıştı kendisini.
Çünkü intihara teşebbüs etti sehpaya çıkmamak için. Artık "Benim
durumum belli oldu" dedi demek ki. Sehpaya çok rahat çıktı. İlmeği
geçirirken resim çektim. Daha sonra hoca "Tekbir getirelim" dedi.
Beraber tekbir getirdiler. Sonra Menderes ipte dönmeye başladı.
"CELLADI DIŞARIDAN GETİRMİŞLER"
İnfaz sırasında sandalyeye kim vurdu?
Celladı dışardan getirmişler. Bir çingene. İnfazdan sonra 7-8 poz
resim çektim. Bir pozda bakışı sertti, ipte dönerkenki fotoğrafı.
Ben sürekli çekiyordum. Nedenini de kimse kimseye sormaz. "Atın
bunu" dedi mi ada komutanı, ücra bir köşeye tayin ederler. Ya da
sicilinle oynar, ordudan atarlar. Müdafaa edemezsin, dava
açamazsın, iki dudağı arasında her şey. Çok fotoğraf çekmeye
çalıştım, çünkü geriye dönüşü yoktu. Sinema filmi gibi değildi.
Vefat görüntüsü hiç yayınlanmadı hatırladığım
kadarıyla.
Yayınlanmadı. Halkın acıma duygusunu galeyana getirmemek için
yayınlamadılar. Biri bizden yürütmüş bir resim. Yeni Sabah ya da
Yeni Asır gazetesine 1,000 liraya satmıştı. Bunun üzerine Meclis
Araştırma Komisyonu kuruldu, "Halkın acındırma duygusunu galeyana
getirmek için kurulmuş bir şebeke var" diye.
Sempati duyduğunuz bir insan vefat ederken neler
hissettiniz?
Aşırı heyecan içindeydim. Ben bu görevi zor kaldırdım. İdamdan
sonra gazinoya gittik. "Ölüm yarım saat sonra gerçekleşiyor, doktor
rapor verecek" dediler. Gazinoda üzüm ikram ettiler öğlen
vakti.
"MENDERES'İ İKİ KERE ASMIŞLAR DEDİLER"
Menderes yarım saat ipte mi durdu?
O şekilde orada durmamış. Gazinoya gittikten sonra geldik, duvarın
dibine almışlardı. Platformun üzerinden üçayağı almışlar, kenara
koymuşlar. Hatta biri "Menderes'i iki kere asmışlar" dedi. Ben de
"Allah Allah, iki kere asmış olurlar mı?" dedim. Menderes
platformdaydı. Daha sonra ölüm raporunu vermek için gittiğimizde
aşağı inmişti. Demek ki, platformdan üçayağı aşağı indirmek için
ölmeden aşağı almışlardı. Menderes'i kucaklamadan üçayağı oraya
nasıl getirirler?
İpte ayakların çırpınması gibi bir durum yaşandı
mı?
Hayır.
Çok yakındınız ona. Son sözü oldu mu?
Yok, hayır. Heyecandan ölüyordum zaten. 8-10 metre
mesafedeydim.
İnfazdan sonra gazinoda neler konuştunuz?
O dönemde yağ kuyruğu, şu kuyruğu, bu kuyruğu vardı. "Kuyrukların
başı gitti" diye sevinenler vardı komutanlar arasında.
Komutanlardan biri "Ben 40'ına ölüm verdim, 3'ünü astılar" dedi. Az
buldu yani idam sayısını. Zorlu ile 3 kişinin idam onayı gece 2'de
geldi. O zaman astılar, ancak onları asmadan önce bazı gürültüler
kopmuş. "Onları da biz affedelim" demişler. Zorlu için "Hırsızlar
yüzde 5 komisyon alıyor" dediler. Sevinenler vardı, üzülenler de
vardır tabii ki.
İdamın ardından ne yaptınız?
Akşamları uyuyamaz oldum. Yatıyordum, gözümün önüne asıldıktan
sonra dönerkenki resmi geliyordu. İp dönüyordu bedeniyle beraber.
Bana doğru döndükçe resim çekiyordum. Bakışı gözümün önünden
gitmiyordu. Şu anda bile gözümün önünde. Uyuyamıyordum. Dediler ki,
"Rakı iç akşamları". Hiç içmemiştim. Akşamları bir kadeh içip öyle
yatıyordum.
Mahkemelerden anılarınız var mı?
Berin (Menderes) Hanım gelmişti. Çok hanımefendi bir kadın dı. Biz
avukatların arkasında duruyorduk. Bir de baktım, yanımda. Çok merak
ederdim kendisini. Şahit olarak geldiği gündü. Kocasına sevgi dolu
sözler sarf ediyordu, ben duyuyordum ama Adnan Bey tabii ki
duymuyordu.
Diğer sanıklarla ilgili hatıralarınız var mı?
Bazı sanıkların zimmetine para geçirdiği, yolsuzluklar yapıldığı
iddia ediliyordu. Radyo yayınları ile irtikâp ve rüşvet iddialarına
dair haberler yapılıyordu. Ancak henüz davalar başlamamıştı. İddia
vardı ama dava yoktu. Sanıklardan biri kalktı ve "2 oğlum var. 2'si
de burada. Benim davam görülmedi henüz. Babalarının şerefli bir
insan olduğunu öğrenmeleri için burada söylüyorum. Benim davam
görüldü de benim haberim mi yok?" dedi. "Görülmemiş dava hakkında
söz isteyemezsin" dedi hakim. Sanık da "O zaman görülmemiş davanın
yayınlarını kesin" dedi. Böyle nahoş şeyler de oluyordu.
Celal Bayar da yargılanmıştı. Onunla ilgili bir olay
hatırlıyor musunuz?
Köpek Davası görülürken Bayar feveran etti, "Böyle basit davalar
için beni buraya getirmeyin" dedi. Kulaklık kullanıyordu iyice
duyabilmek için. Kulaklığı fırlatıp oturdu yerine. O sırada mahkeme
başkanı Salim Başol milletvekillerine hakaretamiz bir söz
söylüyordu. Bayar o zaman "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa
kültürlü bir meclis oluşmuştu. Arkadaşlarımıza hakaret edemezsiniz"
diyerek Başol'u uyardı.
Sanıkların yargılama sırasında mahkeme heyetine karşı
tutumu nasıldı?
Adnan Menderes "Reis efendi hazretleri" diye hitap ettiğinde salon
gülmeye başlamıştı. Belki gerek yoktu o şekilde konuşmaya.
Celal Bayar da idama mahkûm oldu ama ilerlemiş yaşı
nedeniyle cezası infaz edilmedi...
15 kişi İmralı adasına getirildi. Diğerlerini müebbede çevirmişler,
4'üne idam vermişlerdi. Bayar da yaşı nedeniyle sıyırmıştı.
Fotoğraf çekimleriniz için hazırlıklarınız
nasıldı?
İnfaz savcısına "Telemetre ayarı bozuk. 15 dakika müsaade varsa
ayarı yapayım" dedim. Odanın karşısında hemen ayar yapmaya başladım
Menderes'e idamı tebliğ edilmeden önce. Daha sonra bir haber
gördüm, "Menderes'e eziyet etmek için infazı bekletmişler" diye.
Kimse bekletmedi, ben beklettim herifleri makinayı toparlayayım
diye. O arada bir telefon gelseydi "İdamdan vazgeçildi" diye, o da
olabilirdi.
Menderes sehpaya giderken arkadan çektiğiniz fotoğrafın
öyküsünü anlatır mısınız?
Yürürken o kadar kaptırmıştım ki kendimi, biri ikaz etti "Çeksene"
diye. Sanki arkadaki bir seyirci gibi peşinden geliyordum. O
fotoğrafı uyarıdan sonra çektim.
İnfaza giderken kafanızda affedilir düşüncesi var
mıydı?
Yoktu. Düşünecek durumda da değildim aslında. Dönüşü olmayan bir
görevdi benim için.