Memur-Sen yeni TCK'dan endişeli
Abone olMemur-Sen Genel Başkanı Ahmet Aksu, Yeni TCK'nın bazı maddeleri ile 20. yüzyılın ilk yarısına, tek parti dönemine geri dönüldüğünü savundu.
Yeni TCK’nın bazı maddelerinin olumlu ancak bazı maddeleri ile
de 20. yüzyılın ilk yarısına, tek parti dönemine geri dönüldüğünü
söyleyen Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu, TCK’nın bu
şekliyle yürürlüğe girmesi halinde, temel insan hak ve
özgürlüklerinde olumsuz anlamda yeni bir döneme girilebileceğini
savundu. Yoruma açık maddelerin kamuoyunda ve sivil toplum
örgütlerinde meydana getirdiği kaygıların haklı bir endişeyi ortaya
çıkardığını vurgulayan Aksu, yoruma ve keyfiliğe açık maddelerin
“somut” şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Yeni Türk Ceza Kanunu Taslağı’nın birçok maddelerinde sakıncalı
hükümler bulunduğunu söyleyen Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet
Aksu, yapılması istenen değişikliklerin ertelenmeyerek kanun
yürürlüğe girmeden yapılması gerektiğini belirtti. Aksu, “Yeni
TCK’nın bazı maddelerinin “keyfi uygulamaları önleyecek bir koruma
sağlayacak yeterlilikte” olmaktan çok uzaktır. Bu maddeler, yoruma
alabildiğine açık, vatandaşı, sıradan bir konuşma yaparken bile bir
suç mu işliyorum paranoyasına sokabilecek niteliktedir. Bu hali ile
yeni TCK’nın bazı maddeleri, düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünün
kullanılmasını engelleyecek, bundan daha da tehlikelisi, insanları
cezai kovuşturmalara hatta cezalandırmalara maruz bırakacak şekilde
muğlak hükümler ihtiva etmektedir. Mevcut hali ile yeni TCK
uygulanmaya başlandığında, geçmişte karşılaştığımız sorunlar ile
aynen karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır” dedi. 28 Şubat Dönemine
Geri Dönebiliriz Yeni ceza hukukunun evrensel nitelikteki
prensiplere uymadığının altını çizen Aksu, ceza hukukunun temel
kavramlarından olan “işlenemez suç”, “elverişli vasıta”
kavramlarının göz ardı edildiğini, tehlike suçlarının ise yoruma ve
keyfiliğe son derece açık olarak düzenlendiğini dile getirdi.
Kanundaki bu gibi eksikliklerin en önemli mahzurunun, suçun oluşup
olmadığının hakimlerce belirlenmesinde uygulanan ceza hukuku
kriterlerini bertaraf etmeleri olduğu tehlikesine dikkat çeken
Aksu, “Objektif hükümler ihtiva etmesi gereken kanun hükümlerinin
yoruma açık maddeler içermesi, tamamen subjektif şartlara bağlı
olan yorumları da beraberinde getirir. Bu da 28 Şubat sürecinde
olduğu gibi, konjoktürel gelişmelerin ürettiği siyasi ve hukuki
mantık, bazı hakimlerin kendi dünya görüşlerinden bağımsız
olamamaları, yargı bağımsızlığına aykırı idari düzenlemeler bu
yorumlara damgasını vurur ve kanunda açıkça öngörülmeyen ya da
unsurları itibarıyla bir suç oluşturmayan eylemler suç olarak
değerlendirilir hale gelir. Yeni TCK, yoruma alabildiğine açık
maddeler değiştirilmeden yürürlüğe girerse yine on binlerce insanın
canı yanabilecek” şeklinde konuştu. 312 Değişmiyor 216 ile yer
değiştiriyor TCK’daki “Temel milli yararlara karşı suç”, “devletin
manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif” gibi her yana çekilebilecek
suç tanımlamalarına dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Aksu,
“Resmi olmayan eğitim”, “dini nikah töreni”, “hükümet icraatlarını
eleştiren din adamları”na yeni cezalar öngörüldüğünü belirtti.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde en büyük engel olarak duran
312’nin değişmediğini, 216 ile yer değiştirdiğini ifade eden Aksu,
sözlerine şöyle devam etti: “Bundan birkaç sene önce, mesela
Ankara’nın göbeğinde evler basılıp mühürleniyordu. O zaman, evde
Kur’an okutmak ya da dini sohbet toplantıları düzenlemek veya zikir
meclisi oluşturmak kovuşturmaya tabi tutuluyor idiyse de, yasal bir
dayanak olmadığından mahkemeler bu suçtan gözaltına alınan
insanları serbest bırakıyordu, Şimdi bu “yeni TCK” ile yasal
dayanak da sağlanmış oluyor” “Bu TCK ile 20 yüzyılın ilk yarısına,
tek parti dönemine mi geri dönüyoruz?” diye soran Aksu, “böylece
cadı avı gibi yazın 2-3 kişiye özel ders verenler peşine hafiye mi
takılacak?” dedi.