Meme kanserinde hayat kurtaran 3 altın kural!
Abone olGenel Cerrahi Uzmanı Dr. Onur Bora Aslan, meme kanserinde mamografik tarama, hekim muayenesi ve kendi kendini muayene etmenin ihmal edilmemesi gereken 3 altın kural olduğunu söyledi.
Yapılan araştırmalar, kadınlarda meme kanseri gelişiminde rol
oynayan önemli risk faktörlerinin tanımlanmasını sağlamış durumda.
Bu risk faktörlerine maruz kalan kişilerde, toplumun geri
kalanındaki bireylere göre daha yüksek oranda meme kanseri gelişimi
tespit ediliyor. Medline Adana Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr.
Onur Bora Aslan, günümüzde meme kanseri hakkındaki bilgi düzeyinin
her ne kadar artmış olsa da henüz arzu edilen seviyede
bulunmadığını söyleyerek meme kanseri farkındalık ayı dolayısıyla
bilgiler verdi.
Dr. Onur Bora Aslan, erken teşhiste çok önemli bir rol oynayan mamografik tarama, hekim muayenesi ve kendi kendini muayene etme, ihmal edilmemesi gereken 3 altın kural olduğunu belirterek, “İstatistiklere göre dünyada her yıl yaklaşık 1,7 milyon kadının meme kanserine yakalanıyor. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhis hastalıkla mücadelede hala en önemli faktör” dedi.
Kadınlara büyük görev düşüyor
Aslan, memede ele gelen kitlenin kanserin en önemli belirtisi olduğunu kaydederek, “Ayrıca meme başından kanlı akıntı, meme başında kaşıntılı bir lezyonun bulunması ve meme cildinde veya meme başında tereddüt de kanserin diğer önemli belirtileri arasında yer alır. Koltuk altında şişlik, memede ödem ya da yara bulunması ise hastalığın ilerlediğine işaret eder. Bu nedenle erken teşhis konusunda en büyük görev kadınlarımıza düşmektedir. Hiçbir meme yakınması olmayan kadınların 20-40 yaş arasında düzenli olarak elle kendi kendini muayene ve yıllık hekim kontrollerini aksatmamaları gerekir. 40 yaşından sonra ise elle muayeneye düzenli hekim kontrolleri ve yıllık mamografi taraması da eklenmelidir” diye konuştu.
Meme kanserinde, kadının birinci derece yakınında meme kanseri öyküsü olmasının önemli bir risk faktörü oluşturduğunu söyleyen Dr. Onur Bora Aslan, “Ancak toplumda meme kanserinin tamamen ailevi geçişli olduğu şeklinde bir yanlış algı bulunuyor. Oysa ki meme kanseri tanısı almış hastaların büyük bir kısmında aile öyküsünün olmadığını unutmamak gerekiyor. Ailevi ya da genetik geçişli meme kanserleri, tüm meme kanserlerinin sadece yüzde 15 ila 20’sini oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
Erken teşhis başarıyı getiriyor
Belirtiler sonucu şüphe oluşması durumunda hastaya biyopsi
yapıldığını ifade eden Aslan, “Kesinleşen tanıyı takiben
multidisipliner yaklaşımla; cerrah, medikal onkolog ve radyasyon
onkolojisi hekimi bir ekip olarak tedaviyi planlıyorlar. Bazı
hastalarda ise meme kanseri belirtileri hiçbiri görülmez ve kanser
yalnızca rutin kontrollerde mamografi incelemesiyle tespit
edilebilir. Günümüzde erken teşhis edilen meme kanserinde tedavi
kolay, başarı şansı ise yüzde 90’lara ulaşıyor” dedi.