Meireles'i asarken

Abone ol

Gazeteci Alpaslan Akkuş, Borisov maçının daha başında kırmızı kart gören Meireles'i eleştirirken, Portekizli oyuncuya tekme attıran futbol iklimini de sorguluyor.

Daha maçın dördüncü dakikası.

Böyle nice 4, 44, 444 dakikaları oynamış bir adam.

Oynadığı mevkinin çok da uygun olmasına rağmen, kariyerine hiç kırmızı kart koymamış bir adam.

Doğrudan ve içinde bağır bağır asabiyet barındıran bir tekme. Hem de avaz avaz final telaffuzu yapılabilen bir maceranın kritik yerinde.

Nasıl olur? Nasıl yapar? Etrafta muazzam gürültü var.

Bir sakinleş, bir düşün, sen bu tekmenin neresindesin?

Ödül - ceza, koruma – eleştirme dengesini kurmakta ciddi sıkıntılarımız var.

'Peki ya biz, taraftarlar?'

Kitabımızda grilere yer yok. Omuzlara almayla yerlerde tekmeleme arasındaki mesafeyi bizden daha hızlı kimse alamaz.

"Yenilsen de, yensen de taraftarın senle" ile, "Sabrımız taşıyor, adam gibi oynayın" arasındaki mesafe bir dakikadır, “Sen bizim kocaman gururumuzsun” dan “istifa”ya geçiş 1 gol.

Çünkü genel prensibi olmayan bir futbol dünyamız var.

Yönetiminden, teknik ekibine, basınından, futbolcusuna, taraftarına kadar böyle. “Sen bizim herşeyimizsin” tezahüratına nail olmak için 20 yaşından gün almamış olup, bir maçta gol atmak yeterli. Ama aynı adam için, o forma 15 yıl giyildikten sonra küfür yeme gerek ve yeter şartı da kaçan bir goldür.

Fazla kafa karışmasın. Bu bir "Meireles de bizim bir kardeşimiz, bilmem kaç milyon Euro harcadık, yapmayalım etmeyelim, gaza gelmeyelim, bak filanca soyunma odasında bilmem ne yapıyor" yazısı değildir.

Aykut Kocaman önce olay anındaki bakışı, sonra basın toplantısındaki sözleriyle çok doğru tanımlama yaptı. Meireles cezasını almalı.

Futbol ikliminin rolü

Ama biz de, bu vaka üzerinden futbol iklimine çok doğru bakmalıyız.

Nice futbolcu kariyerinin ilk kırmızılarını burada görüyor, nicesi hiç idman aksatmamışken gece hayatına kapılıyor.

Kimi zaman, izin gününde eğlenen bir futbolcu infaz ediliyor, kimi zaman kamptan kaçan haylaz, sırf medya linçine vermeyeceğiz, diye pamuklara sarılıyor.

Bu toprakların genel problemi giriyor hep devreye.

Ya yönetimin icraatını savununca Azizbahçeli oluyorsun, ya "Böyle olmamalı" dediğin için filanca gizli adayın tetikçisi.

Son derece bariz oyuncu değişikliği hatasını eleştirdiğin için düşman, yahu bir dakika o adam sakat dediğin için yalaka.

Hani her cinayette, her savaşta “Amerika ya da İsrail yapıyo abi” ile başlayan kahve muhabbetimiz var ya, işte öyle komplo teorilerini seviyoruz. O yüzden hatalıya cezasını veremiyoruz. Ya taş atıyoruz, ya üstüne kapanıyoruz.

Çocuk mahallede tartışmış, oyunda haksız yere kavga etmiş. Ya, "Benim oğlum kime ne?", deyip ört bas ediyoruz, çocuk yanlışı fark etmiyor, ya da ağzının ortasına vuruyoruz. Ya herkese inat formsuzluktan ölse de forma veriyoruz, ya bir kesiyoruz, adını hatırlayana aşk olsun.

Ortega da böyle kaçtı

Sözün özü. Ariel Ortega’yı böyle kaybetti bu toprakların futbolseveri, valizini alamadan kaçtı adam. Daha nicelerini, doyasıya izleyemeden.

Hani hata demişken. Bate Borisov maçının rövanşı var haftaya.

Seyircisiz.

Fenerbahçe’yi çok çok ileri götürebilecek bir maçta en büyük silahı taraftarı yanında yok.

Meireles’in üzerine yağarken, şu cezayı da almasaydık iyiydi, diyor mu acaba taraftar?

Çözüme giden yol aynaya bakmaktan geçer.

Sadece kaşına gözüne değil, aynaya sağlam bakmaktan.

Başkandan taraftara kadar herkes.

Fenerbahçe’deki her yanlışı, aynı mekanizmaya bağlamak yerine herkes düşünmeli, önlemini almalı.

'Önce ayna'

Başkan bir an önce cezaevi psikolojisinden çıkmalı, hayatın devam ettiğini görmeli.

Hoca mutlak surette futbolcularla diyaloğunu artırmalı.

Ne yapsak olmuyor, duygusundan sıyrılmalı.

Taraftar, başkanı protesto edeceğim diye bu takımın üzerindeki bulut olmaktan vazgeçmeli.

Fenerbahçe tam bir yüksek gerilim hattı gibi.

Bunu bitirmek ancak topyekün bir sakinleşmeyle mümkün.

Bunca eleştirmişken söyleyelim, Meireles çıktıktan sonra, hocanın iki devre taktiğini de doğru buldum.

İlk yarı 10 kişi kalma psikolojisini atlatmak için ilerde, ikinci yarı gücü orantılı harcamak için defansta kalmak akıllıcaydı. Oyuncular da ekstra mücadeleyle şartlara göre pozitif sonucu sağladı.

Bu mücadeleyi 11 kişiyken gösterseler bu tür yazılara hiç gerek kalmaz.

Son söz kendimize, mesleğe. Biz önce biiiiiip seviyesini aşıp, mesleği o seviyeye mahkum edene "Bir dakika!" demeyi öğrenelim, sonra başkalarına etik ahlak dersi veririz. Önce ayna.

Günün Önemli Haberleri