Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Önceki gün Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programına
katılan Osman Baydemir ile Suriye Türkmen Meclisi Başkanı
Abdurrahman Mustafa arasında yaşanan tartışmayı izledim.
Abdurrahman Mustafa, Tel Abyad ilçesine 20 kilometre mesafedeki
Hamam köyünde yaşayan yaklaşık 12 bin Türkmen'in PYD baskısı
nedeniyle köyü terk ettiğini, söz konusu köyde kalan son bin
kişinin ise PYD baskısıyla karşı karşıya olduğunu ifade etti.
Osman Baydemir, bu iddiayı ısrarla reddedince hiç beklenmedik
bir şey oldu. Abdurrahman Mustafa, "Madem öyle yarın
Türkiye'den bir heyetle beraber o köylere gidelim ve oradaki PYD
terörünü size göstereyim" diyerek meydan okudu.
Normal şartlarda Osman Baydemir'in, "Derhal gidelim ve
görelim" demesi gerekiyordu ama ne mümkün... Bunun yerine,
"Kobani'de insanlar öldü, IŞİD bir barbarlar
ordusudur" gibi ağdalı cümleler kurmayı tercih etti.
Baktı ki kurtuluş yok, bu kez eline bir fotoğraf alıp, "Bu
kişi IŞİD mensubuydu ve Kobani saldırısında öldürüldü. Bu kişinin
Türkiye'de yetiştirildiği ortaya çıktı. İşte AFAD'ın verdiği
kimlik" demeye başladı.
Aylardır Türkiye'nin IŞİD'e yardım ettiği yönündeki algı
operasyonunu sağlama alacak kendince. Ama biraz sonra AFAD'dan
gelen cevap karşısında aciz durumda kaldı. Türkiye'de
yetiştirildiğini iddia ettiği çocuk 2012 yılında Suriye'den gelen
göçmenlerle beraber sınırı geçmiş, ama 2013 yılında aykırı
hareketleri nedeniyle sınır dışı edilmiş.
O dönemde ne IŞİD var, ne Kobani'ye saldırı...
Anlayacağınız nereden tutmaya çalıştıysa orası elinde kaldı,
değişim üstüne değişim yaşadı canlı yayında...
Ani değişim sadece Osman Baydemir'e mahsus değil, aksine son
dönemlerde bütün HDP'liler aynı değişimi yaşıyor.
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Sırrı Süreyya Önder
de Türkiye'nin Suriye sınırını geçmemesi gerektiğini yüksek
perdeden haykırıyor. Murat Karayılan ise, "TSK sınırı
geçerse Türkiye kan gölüne döner" diyerek tehdit üstüne
tehdit savuruyor.
Türkiye'nin savaşa girmesini isteyecek kadar delirmedim ama aklıma
takılan şu soruyu da başımdan savamıyorum.
Yahu bundan bir kaç ay önce "Türkiye neden sınırı geçip
Kobani'ye girmiyor" diyen ve ülkenin dört bir yanında
terör estiren siz değil miydiniz? Bu uğurda 51 kişiyi öldürten, 16
yaşındaki masum çocuğun kafasını taşla ezdirip cesedini ateşe
verdiren siz değil miydiniz?
Ne değişti de tam tersini savunuyorsunuz? Eğer PYD'nin o bölgeleri
işgal ettiği iddiaları yalansa neden çekiniyorsunuz?
Kaldı ki Türkiye'nin Suriye'nin içine dalıp savaşmak gibi bir derdi
yok. Hedef, Suriye sınırının iç kısmında bir tampon bölge oluşturup
yeni göç dalgasını sınırlarının dışında tutmak. Ayrıca oradaki
soydaşlarını gerektiğinde korumak.
Tek amaç bu!
Hal böyleyken neden bu tedirginlik, neden bu korku? Dış güçlerin
bize vaadettiği topraklara müdahale etmeyin diyecekler de diliniz
varmıyor mu?
Figen Yüksekdağ ile Sırrı Süreyya Önder bu aralar nedense tam bir
mehmetçik hayranı olup çıktı. "Mehmet çok ya, Türkiye
onları öldürtecek" söylemini ağızlarından
düşürmüyorlar.
Vay anam vay!
Türkiye Cumhuriyeti mehmetçiği öldürten, HDP'nin milletvekilleri de
Mehmetler ölmesin diye feryat figan eden konuma gelmiş!
Evim yıkılsın he!
Sırrı Süreyya Önder Habertürk'te asker yakınlarına akıl veriyor.
"Genelkurmay'a mektup yazın" diye başladığı
cümlesini, "Bizim çocuklarımızın bu saçma sapan mesele
yüzünden ölmesini istemiyoruz" diyerek itiraz edin
tavsiyesiyle devam ettiriyor.
Cümlenin sonu daha ilginç...
"Hiçbir evladımızın savaşta heder olmasını istemiyoruz ama,
illa savaşacaklarsa bakanlar çocuklarını göndersinler. Egemen Bağış
bir saatte gideriz diyordu, o gitsin, Şamil Tayyar 3 saatte gideriz
diyordu. Şamil dursun, Egemen gitsin.."
Kobani için ölünce sorun yok, PKK ensesinden vurunca önemsiz, ama
Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru sınırlarını koruması için sınırı
geçince "Vay Mehmetçik ölmesin. Bakanlar çocuklarını
göndersin.."
Biz de yıllardır bunu söylüyorduk. Nihayet, bizi anlamaya
başladınız Sırrı bey!
"Sizin çocuklarınız Amerika, İngiltere gibi ülkelerde
yetişiyor, özel kolejlerde okuyor, Kürt çocuklarını dağlara
kaldırıp, öldürtüyorsunuz. Madem öyle sizin çocuklarınızı ön safta
yer alsın" diyorduk nice zamandır.
Mehmetçik Kobani için ölmesin, kendi vatan birliği için şehit olsun
diyorduk. Yani "Kobani de Kobani" diyorsanız, aha
Kobani, aha da siz!
Mübarek Ramazan ayında elin ibneleriyle onur yürüyüşü
düzenleyeceğinize gidin soydaşlarınızı kurtarın kardeş?
Tutan mı var?
*****
"Onur yürüşü" demişken değinmeden
geçemeyeceğim...
"Biz hizmet hareketiyiz. Allah yolunda
çalışıyoruz" diyen sözde cemaatin yayın organlarında yazan
iki yazar var.
Biri Şahin Alpay, diğeri Ergun Babahan...
Şahin Alpay, polisin Taksim'deki yürüyüşe müdahale etmesini
eleştirdiği yazısında eşcinselleri savunmuş, LBGTİ'lilerin baskı
altında olduğunu yazmış.
Onlara yasal haklarının verilmesi gerektiğini belirtiği yazısında
ABD ve İngiltere'nin eşcinsellere tanıdığı hakları methiyeler
eşliğinde anlatmış.
Hani yazıyı az daha uzatsa, "İbnelik iyidir, siz de ibne
olun" diye bitirecek mazallah! Okurken, "Paralel
devleti savunanlar pek tabi ki paralel ilişkiyi savunur"
diyesim geldi!
Muhterem bizlere, "Onları dışlamıyın" diye nasihat
çekiyor.
Dışladığımız falan yok ama, dışlanmış hissetmesinler diye Taksim'in
orta yerinde çırılçıplak soyunup dans eden elin ibnelerini
"İftara buyrun" diyerek evimize dolduracak değiliz
yani!
Ergun Babahan ise, eşcinsellerin hakkını savunacağım derken,
"Biz de İslam'ı tasvip etmiyoruz ama Müslümanların
haklarını savunuyoruz" diyor.
Bir STK veya başka bir kuruluş eşcinselliği veyahut dinsizliği
savunabilir, bunda hiç bir sakınca görmüyorum.
Ama "Muhterem Fethullah Gülen hocaefendi" diye
adından bahsedilen adamın gazetesinin iki yazarı hem dinsizliği hem
de eşcinselliği savunuyorsa o zaman bana da şu soruyu sorma hakkı
doğuyor:
"Hoca; sen Lut kavmini anlatıp hüngür hüngür ağlarken
numara mı yapıyordun?"