Mehmetçik işte böyle hançerlendi
Abone ol"Yıl 1993. Türkiye sınırına yakın bir PKK kampına yapılan baskında ordumuz arkadan hançerlenmiştir. Yıl 2003. Geçen 10 yıla rağmen benzer sahneler tekrarlandı"
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, bir generalin
anılarını anlatıyor. Türk ordusunun nasıl arkadan hançerlendiğini
yazan Özkök, köşesinde ve kitabın ismi gibi "unutulanlar dışında
birşey yok" diyor ve yaşananlardan ders alınmadığını ekliyor.
Özkök'ün yazısı: Aşağıda anlatacağım olayı birinci ağızdan
aktarıyorum. Yani bizatihi bu olayı yaşayan üst düzey bir komutanın
ağzından. 1994 yılının ocak ayında Çukurca bölgesindeki
karakollardan birine PKK'lı iki kız militan teslim olur. Biri
13-14, öteki 16-17 yaşlarındadır. GERİYE DÖNELİM Anlatacağım olayın
düğümü, işte bu iki kız militanın sorgulanması sırasında ortaya
çıkar. Bugüne kadar bilmediğim bu sorgulamada söylenen o sözlerin
ne anlama geldiğini daha iyi anlamanız için, o günden 4 ay öncesine
dönüyorum. Hakkari Dağ Komando Tugayı Komutanı General Osman
Pamukoğlu, 28 Eylül 1993 gecesi harekát ve istihbarat şube
müdürlerini ani bir toplantıya çağırır. Elini duvardaki kabartma
haritadan Kuzey Irak'taki Mezi-Karyaderi kampının üzerine koyar ve
durumu özetler: ‘‘Buraya taarruz edeceğiz. Harekát 5 Ekim gecesi
başlayacak ve sızma şeklinde olacak. Hava desteği olmayacak.’’
Arkasından tek cümlelik emrini verir: ‘‘Şimdi söylediklerimi taslak
plana geçirin ve hazırlıklarınızı yapın.’’ İki saat içinde plan
hazırlanır ve onaylanmak üzere Diyarbakır'daki merkeze bildirilir.
Altı gün sonra Diyarbakır'dan onay gelir. Ancak bu onayla birlikte
bir de bilgi notu iletilir. Harekátın yapılacağı bölgenin doğu
kanadında Barzani kuvvetlerine ait karakollar vardır. Bu karakollar
Barzani'nin PKK'yı kontrol etmesi için Türkiye tarafından
yaptırılmıştır. Peşmergelerin silah, mermi, telsiz, erzak ve hatta
maaşları Türkiye tarafından temin edilmektedir. SAAT 02.30 İşte bu
nedenle, Diyarbakır'dan gelen onay emrine şu cümle eklenmiştir:
‘‘Bu karakoldaki peşmergeler size kılavuzluk edecektir.
Kendilerinden yararlanılması.’’ PKK'yla mücadele tarihinde önemli
yeri olan bu harekát, tam planlandığı gibi 5 Ekim gecesi başlar.
Dağ komando birlikleri motorlu araçlarla Irak sınırına mümkün olan
en yakın bölgeye intikal eder ve 5 tabur, yani 3500 dağ komandosu
Irak içine sızar. Karşı tarafın uyanmaması için tüm telsizler
kapatılmıştır. Hakan Tepe Sınır Karakolu'nda kurulan harekát
merkezi ile bu öncü birlikler arasındaki bütün ilişki bir süre
bilinçli olarak koparılmıştır. Sınırın öteki tarafından ilk mesaj
saat 02.30'da gelir. Jandarma Komando Tabur Komutanı Binbaşı
Selahattin telsizde şunu söylemektedir: ‘‘Komutanım Barzani
karakollarından bize ateş açıldı. Ne yapmamızı emredersiniz?’’
SORGUDAKİ ŞOK CEVAP Ortada ne kılavuz vardır, ne de dost peşmerge.
General Pamukoğlu o an emrini verir: ‘‘İki karakolu da
söndürün...’’ Barzani'nin bu iki karakolundan açılan ateş yüzünden
Türk komandoları PKK kampına planlanan zamandan biraz daha geç
girecektir. Girdikleri kampta, tenekeler ve çuvallar içinde yağ,
un, pirinç gibi gıda maddeleri bulacaklardır. Bunların hepsinin
üzerindeki ambalaj Türk firmalarına aittir. 5 Ekim gecesini orada
bırakıp 4 ay ileriye gidiyorum. 1994 yılının ocak ayında yakalanan
iki kız militanın sorgulamasına dönüyorum. Komutan kızlara sorar:
‘‘Hangi kamptaydınız?’’ Kızlar sayar sayar ve sonunda Avaşin
derler. Yani Mezi-Karyaderi kampı. Komutan devam eder: ‘‘Biz oraya
geldiğimizde siz orada mıydınız?’’ Kızlar cevap verir: ‘‘Evet
oradaydık, sizin geleceğinizi biliyorduk.’’ Odadaki bütün subaylar
buz kesilir. Komutan devam eder: ‘‘Nasıl öğrendiniz?’’ ‘‘Efendim
siz gelmeden üç gün önce Barzani'nin Ankara'da bulunan temsilcisi
Amedya'ya (Kuzey Irak'ta bir yerleşim merkezi) telefon etmiş.
Oradan da Avaşin'deki bizim önderimize bildirilmişti. Siz gelmeden
220 kişilik grup kamptan ayrıldı.’’ Demek ki Türkiye, Kuzey Irak'ta
harekát yapılacağını Barzani'nin Ankara'daki temsilcisine
bildirmiş, o da bunu merkezine aktarmış. Bu gizli harekát oradan da
PKK'ya sızdırılmıştı. İşte bugün karşımızda duran Kuzey Irak
gerçeği budur. FUZULİ DİYOR Kİ Geçen cumartesi gününden beri
General Osman Pamukoğlu'nun kitabını okuyorum. PKK olayının askeri
cephesi üzerine ilk defa böylesine çarpıcı ve ayrıntılı bir kitap
yayınlanıyor. Savaşın en sıcak günlerinde bir gün bir genelkurmay
başkanı bana şunu söylemişti: ‘‘Biliyor musunuz, biz bu savaşı
neden kazanacağız? Çünkü şu an ben sizle konuşurken en az 10-15
Türk generali dağlarda dolaşıyor.’’ Kitabın önsözü Mehmet Emin
Yurdakul'un şu mısraları ile başlıyor: ‘‘Tarih nankör değildir, bir
hizmeti unutmaz İstikbalin vicdanı aşk istemez, kin tutmaz.’’ Ve
hemen arkasından komutana bu kitabı yazdırdığı belli olan
Fuzuli'nin şu dizesi geliyor: ‘‘Söylesem tesiri yok; Sussam, gönül
razı değil.’’ Kitabı bitirdikten sonra, son sayfadaki o fotoğrafa
uzun uzun baktım. Rejgar-Tove dağlarının karlı tepelerinde mola
vermiş dağ komandoları bana bakıyordu. Türk ordusunun bu muazzam
gerilla savaşını nasıl kazandığını şimdi daha iyi anlıyorum.
KİTABIN ADI Kitabı masamın kenarına koyarken, adı bir mermi gibi
dimağıma saplanıyor: ‘‘Unutulanlar dışında yeni bir şey yok...’’
Hakkari Dağ Komando Taburu'nda ve öteki birliklerimizde savaşmış
bütün komutanlarımızı, bütün askerlerimizi minnet duygularımla
selamlıyorum. Bu kitabı da hepinize tavsiye ediyorum. (Emekli
Tümgeneral Osman Pamukoğlu ‘‘Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey
Yok’’, Harmoni, 2003)