Mehmetciğe Irak yolu göründü
Abone olYetki tezkeresinin Meclis’ten geçmesinin ardından Amerika ile Türkiye arasında süren diplomatik trafikte son noktayı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül koydu.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Meclis'in Hükümet'e Irak'taki
İstikrar Gücü'ne askeri katkıda bulunmak için verdiği iznin
kullanılmasında, ''izin tezkereleriyle kayıtlı hedeflerin
gözetileceğini'' belirterek, ''Barış kuvvetlerimize ihtiyaç
duyulması halinde bu ülkeye işgalci gibi değil, Irak'ın
istikrarının sağlanmasına yapmakta olduğumuz siyasi, ekonomik ve
insancıl katkıları tamamlayıcı bir unsur olarak gidilecektir''dedi.
Gül, bakanlığının 2004 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve
Bütçe Komisyonu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Irak halkını tüm
kesimleriyle kucakladığına, bu ülkenin barışçı ve müreffeh
geleceğinin inşasına katkıda bulunmakta kararlı olduğuna işaret
etti. Hükümet'in savaş öncesinde ilkeli, yaratıcı ve etkin bir
diplomasi sergilendiğini kaydeden Gül, ''Bulunduğumuz aşamada da
Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasının şart olduğunu, doğal
kaynaklarının Irak halkının ortak varlığı olduğunu ve ülkenin
egemenliğinin Iraklılara en kısa zamanda devredilmesinin gereğini
ısrarla savunmaya devam etmektedir. Kendi içinde ve çevresiyle
barışık bir Irak hedefi, ancak bu şekilde sağlanabilecektir'' diye
konuştu. Meclis'in Hükümet'e Irak'taki İsktikrar Gücü'ne askeri
katkıda bulunma izni verdiğini, bu iznin kullanılmasında izin
tezkereleriyle kayıtlı hedeflerin gözetileceğini anlatan Gül,
Hükümet'in İstikrar Gücü'ne katılım konusundaki nihai kararını,
güncel koşulların gerçekçi bir değerlendirmesi ışığında ve ilgili
taraflarla halen devam etmekte olan istişareler sonucunda
vereceğini bildirdi. Türkiye'nin İstikrar Gücü'ne katılım konusunda
güttüğü amaçların açık olduğuna işaret eden Gül, şöyle devam etti:
''Barış kuvvetlerimize ihtiyaç duyulması halinde bu ülkeye işgalci
gibi değil, Irak'ın istikrarının sağlanmasına yapmakta olduğumuz
siyasi, ekonomik ve insancıl katkıları tamamlayıcı bir unsur olarak
gidilecektir. Ülkemizde 30 binin üzerindeki vatandaşımızın hayatına
kasteden terör örtüğü PKK/KADEK'in Irak'taki mevcudiyetinin
tasfiyesi için çok boyutlu bir çalışmayı bütün ilgili
kurumlarımızın işbirliğiyle yürütmekteyiz.'' Gül, konuşmasını,
''önümüzde hassas bir dönem bulunmaktadır. Küresel ölçekte
sarsılmış olan istikrarın yeniden tesisi arayışı devam edecektir''
diyerek sürdürdü. Türkiye açasından 2004 yılının çağdaş
medeniyetler arasında hak ettiği yeri almış bir ülke hedefine
yönelik sürdürülen çabalar kadar, alınacak sonuçların netleşeceği
bir yıl olduğunu belirten Gül, ''2004 yılının ulusumuzun,
devletimizin ve bölgemizin ilerlemesine yönelik köklü adımların
başarıyla atıldığı bir yıl olası için önümüzde fırsatlar mevcuttur.
Bu fırsatları en iyi şekilde değrlendirmek için azami çabayı
göstereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın'' dedi. Gül, AB'ye tam
üyelik doğrultusunda katedilen uzun ve ince yolun, AB Aralık 2004
Zirvesi'nde olumlu bir dönemeç oluşturması için üzerlerine
düşenleri, ulusun Meclis'e yansıyan güçlü iradesi çerçevesinde
kararlılıkla yerine getirdiklerini ve getirmekte olduklarını
söyledi. Türkiye'nin AB Kopenhag siyasi kriterlerine uyum konusunda
gerekli yasal adımları attığını, Hükümet'in uygulamada konusunda da
tam bir kararlılık içinde olduğuna dikkati çeken Gül, bu amaçla
gerçekleştirilen köklü reformların uygulanmasını topluca izlemek
için komite oluşturulduğunu hatırlattı. Türkiye'nin birleşik Avrupa
projesinin doğal parçası olduğunu belirten Gül, ''Demokratik ve
stratejik dokumuz, gelişen ve güçlenen AB hedefiyle uyum
içerisindedir. Bundan sonra, AB 2004 sonunda alacağı kararla,
siyasi gerçekçilik, stratejik akılcılık ve taahhütlerine vefada
sınanacaktır. AB ülkelerinin bu kararı almalarını kolaylaştırmak
için etkili bir iletişim stratejisi uygulamaya konulmuştur'' dedi.
Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin yeniden doğal konuma oturduğunu
ifade eden Gül, ''Bu konum, güçlü ortaklık ilişkileridir. ABD ile
ortak değerler, örtüşen stratejik vizyonlar ve karşılıklı çıkarlar
temelinde 50 yılı aşkın bir süredir gelişen ortaklığımız, gelecekte
de güçlenerek devam edecektir'' dedi. Gül, 2004 yılının başta Irak
olmak üzere Orta Doğu bakımından kritik bir yıl olacağını
belirterek, ''Burada da bir yandan ulusal menfaatlerimiz
kararlılıkla korunurken, bölgesel huzur ve gönenç yönündeki aktif
takdir ve çabalarımız devam edecektir. Orta Doğu'nun geneline
ilişkin olarak mevcut koşullar ne olursa olsun bölgenin barışçı
geleceğine inancımızı korumamız ve bunun için çalışmamaz
gerekmektedir'' diye konuştu. Gül, Kıbrıs sorununa çözüm
bulunmasının Kıbrıs Türk tarafının olduğu kadar, Türkiye'nin de
hedefi olduğunu kaydederek, ancak varılacak çözümün Kıbrıs Türk
halkının vazgeçilmez haklarının korunması ve Ada'daki iki toplumun
güvenlik içinde yan yana yaşayabilecekleri ortamı da sağlaması
gereğini vurguladı. Türk tarafının BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet
misyonunu her zaman desteklediğini ve desteklemeyi sürdüreceğini
belirten Gül, konuşmasını şöyle tamamladı: ''Ada'da sağlanacak bir
çözümün parametreleri olarak, Kıbrıs'ta mevcut barış ortamının ve
Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin sürmesini sağlayacak,
Türk-Yunan dengesini koruyan, Ada'da iki tarafın egemen eşitliğini
kabul eden, uzlaşmaya dayalı, yeni bir ortaklık devleti
oluşturulmasını hedeflemekteyiz. Bu çerçevede Sayın Denktaş'ın
Ada'daki tarafların arasında mevcut güven bunalımının aşılması
amacıyla yaptığı kapsamlı önerilerin bir fırsat penceresi
yarattığına inanıyoruz. Türkiye olarak biz de bu sürece katkıda
bulunmak için Rumların 40 yıl sonra Türkiye'ye seyahat etmelerine
imkan sağladık. Rum tarafının bu açılımlara olumlu yanıt vermesini
ve tarihi bir uzlaşı yönünde iyiniyetli ve kararlı adımlar atmasını
bekliyoruz. Türkiye ile Yunanistan arasında son dönemde yeni bir
anlayışla hızla gelişen ilişkiler ve Ada'da geçmişe kıyasla oldukça
olumlu bir atmosferin varlığı, bizi çözüm bulunması yönünde
ümitlendirmektedir.''