Mehmet Yılmaz özeleştiri yaptı
Abone olYılmaz, töreler, cinsel taciz, tecavüz ve kadına yönelik şiddet haberlerinin ayrımında hata yaptıklarını söylüyor.
Aynası, 'kadına şiddettir' Türkiye'nin
Cok genel bir tanım ama gazetecinin esas işinin yaşadığı topluma bir ayna tutmak olduğuna inanırım. Düz bir ayna tutmak ve olan biten her ne ise sadece ve sadece onu göstermek.. O aynadan yansıyan görüntüler bazen hiç hoşumuza gitmese bile orada öylece durup, aynayı tutmaya devam etmek zorundayızdır..
Nitekim gazeteleri ve televizyonları izleyerek nasıl bir toplumda yaşadığımızı olanca çıplaklığı ile görebiliyoruz.
Medya Takip Merkezi (MTM) isimli bir kuruluş düzenli olarak gazete ve televizyonları izleyerek belirli dönemlerde medyanın hangi tür konuları haberleştirdiğine ilişkin bir araştırma da yapıyor.
1 - 5 Nisan tarihleri arasında MTM, "kadın" konusunun medyaya nasıl yansıdığını araştırmış. Araştırmanın sonuçları dün elime geçti.
Medyada kadın haberlerinin konulara göre dağılımı sözünü ettiğim dönemde şöyle olmuş:
Töreler ve toplumsal davranışlar yüzde 28, kadına yönelik şiddet yüzde 21, başarılı kadınlar yüzde 12, genel kadın sorunları yüzde 8, boşanma yüzde 7, cinsel taciz - tecavüz yüzde 5, kadın haklarıyla ilgili gelişmeler yüzde 3, aldatma yüzde 2, diğer konular yüzde 14...
Zulüm destekleniyor
"Töreler" kategorisine giren haberlerin önemli bölümü ile cinsel taciz ve tecavüzü de "kadına yönelik şiddet" kategorisi ile birlikte değerlendirmekle büyük bir hata yapmış olmayız.
Böyle bakınca ortaya çıkıyor ki aynadan yansıyan görüntüler hiç de parlak değil. Türkiye'de kadınlarla ilgili haberlerin yarısından fazlası, kadına yönelik şiddet konusuyla ilgili..
Bu durum elbette sadece gazetelerin tercihlerinden kaynaklanan bir durum da değil. Toplumumuz ne yazık ki kadına yönelik şiddet konusunda yeterince hassas değil hatta kadına yönelik şiddeti onaylayan, zımnen destekleyen bir genel tavırdan bile söz edebilmek mümkün.
Önceki günkü gazetelerde Adana'da zorla evlendirilmek istendiği için evini terk eden bir genç kadınla ilgili haberler yayımlandı. Televizyonlar, kamera kullanmanın da verdiği avantajla bize olayın gazetelere yansıtılamayan bölümlerini de gösterdiler..
'Zor'a ortak alkışlar!
Genç kadın 21 yaşındaydı. Öğretmen olmak üzereydi. Kendi yaşamıyla ilgili kararını kendisi verebilecek olgunluktaydı...
Adliyede karşılaştığı yakınları genç kadını zorla evlerine götürmek istiyorlardı. Kaçmak isteyen genç kadını hiçbir taksici otomobiline almadı. Çevredeki insanlardan yardım istediğinde de hakarete uğradı.. Onu hiç tanımayan ve sorununun ne olduğunu bilmeyen birçok insan genç kadını zorla eve götürmek isteyen yakınlarından yana çıktı.. Araya polis girmemiş olsaydı zavallı kız saçlarından sürüklenerek zorla evlendirilmek için baba evine geri götürülecek ve büyük olasılıkla bu hareket çevredekilerin alkışları ile takdir de edilecekti..
Bu tekil bir olay değil.. MTM'nin araştırması bunun neredeyse her gün Türkiye'nin değişik yörelerinde tekrarlanan bir durum olduğunu açıklıkla ortaya koyuyor.
Böyle bir toplumda yaşıyoruz ve kız çocuklarımızı büyütüyoruz.
Kadınları her türlü şiddete reva görülen bir toplumun, kendisine mutlu bir gelecek kurabileceğine inanıyor musunuz?
Cok genel bir tanım ama gazetecinin esas işinin yaşadığı topluma bir ayna tutmak olduğuna inanırım. Düz bir ayna tutmak ve olan biten her ne ise sadece ve sadece onu göstermek.. O aynadan yansıyan görüntüler bazen hiç hoşumuza gitmese bile orada öylece durup, aynayı tutmaya devam etmek zorundayızdır..
Nitekim gazeteleri ve televizyonları izleyerek nasıl bir toplumda yaşadığımızı olanca çıplaklığı ile görebiliyoruz.
Medya Takip Merkezi (MTM) isimli bir kuruluş düzenli olarak gazete ve televizyonları izleyerek belirli dönemlerde medyanın hangi tür konuları haberleştirdiğine ilişkin bir araştırma da yapıyor.
1 - 5 Nisan tarihleri arasında MTM, "kadın" konusunun medyaya nasıl yansıdığını araştırmış. Araştırmanın sonuçları dün elime geçti.
Medyada kadın haberlerinin konulara göre dağılımı sözünü ettiğim dönemde şöyle olmuş:
Töreler ve toplumsal davranışlar yüzde 28, kadına yönelik şiddet yüzde 21, başarılı kadınlar yüzde 12, genel kadın sorunları yüzde 8, boşanma yüzde 7, cinsel taciz - tecavüz yüzde 5, kadın haklarıyla ilgili gelişmeler yüzde 3, aldatma yüzde 2, diğer konular yüzde 14...
Zulüm destekleniyor
"Töreler" kategorisine giren haberlerin önemli bölümü ile cinsel taciz ve tecavüzü de "kadına yönelik şiddet" kategorisi ile birlikte değerlendirmekle büyük bir hata yapmış olmayız.
Böyle bakınca ortaya çıkıyor ki aynadan yansıyan görüntüler hiç de parlak değil. Türkiye'de kadınlarla ilgili haberlerin yarısından fazlası, kadına yönelik şiddet konusuyla ilgili..
Bu durum elbette sadece gazetelerin tercihlerinden kaynaklanan bir durum da değil. Toplumumuz ne yazık ki kadına yönelik şiddet konusunda yeterince hassas değil hatta kadına yönelik şiddeti onaylayan, zımnen destekleyen bir genel tavırdan bile söz edebilmek mümkün.
Önceki günkü gazetelerde Adana'da zorla evlendirilmek istendiği için evini terk eden bir genç kadınla ilgili haberler yayımlandı. Televizyonlar, kamera kullanmanın da verdiği avantajla bize olayın gazetelere yansıtılamayan bölümlerini de gösterdiler..
'Zor'a ortak alkışlar!
Genç kadın 21 yaşındaydı. Öğretmen olmak üzereydi. Kendi yaşamıyla ilgili kararını kendisi verebilecek olgunluktaydı...
Adliyede karşılaştığı yakınları genç kadını zorla evlerine götürmek istiyorlardı. Kaçmak isteyen genç kadını hiçbir taksici otomobiline almadı. Çevredeki insanlardan yardım istediğinde de hakarete uğradı.. Onu hiç tanımayan ve sorununun ne olduğunu bilmeyen birçok insan genç kadını zorla eve götürmek isteyen yakınlarından yana çıktı.. Araya polis girmemiş olsaydı zavallı kız saçlarından sürüklenerek zorla evlendirilmek için baba evine geri götürülecek ve büyük olasılıkla bu hareket çevredekilerin alkışları ile takdir de edilecekti..
Bu tekil bir olay değil.. MTM'nin araştırması bunun neredeyse her gün Türkiye'nin değişik yörelerinde tekrarlanan bir durum olduğunu açıklıkla ortaya koyuyor.
Böyle bir toplumda yaşıyoruz ve kız çocuklarımızı büyütüyoruz.
Kadınları her türlü şiddete reva görülen bir toplumun, kendisine mutlu bir gelecek kurabileceğine inanıyor musunuz?