Mehmet Dişli ilk kez anlattı Hulusi Akar ile diyaloğu bomba
Abone olDarbe girişiminin kilit isimlerinden eski Tümgeneral Mehmet Dişli’nin ikinci kez ifade verdiği ortaya çıktı. Dişli, Çankaya Köşkü’nde saat 08.30’dan 15.30’a kadar kriz masasında görev aldığını kaydetti.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin
kardeşi, Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu ileri sürülen eski
Tümgeneral Mehmet Dişli’nin 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin
ikinci kez alınan ifadesi ortaya çıktı.
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin çatı iddianamenin önemli şüphelilerinden olan Dişli’nin savcılığa verdiği ikinci ifade özetle şöyle:
"Silah zoruyla söyledim: Kalkışma akşamı, 18 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunmak üzere hazırladığım çalışmayı Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a arz etmek için karargâha gittim. Makamıma çıktığımda sivil kıyafetli biri enseme silah dayadı ve beni boş bir odaya aldı.
YA BİZİMLE HAREKET EDERSİNİZ YA DA
PAKETLERİZ
Bu kişiler bana 3 tane boş kart ve kalem vererek, 'Komutanım
silahlı kuvvetler duruma el koydu, birazdan darbe bildirisi
TV’lerden okunacak, Yurtta Sulh Cihanda Sulh Konseyi kuruldu.
Genelkurmay Başkanı, konseyin başı olacak. Birazdan konsey de
burada olacak. Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edildi. 15-20 dakika
sonra Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar yakalanmış olacak, buradan
da telefonla Komutan’a göstereceğiz. Size zarar vermek istemiyoruz,
Komutan’ın da hayatı sizin elinizde. Bizimle hareket edersen, o da
siz de yaşarsınız. Yoksa ikinizi de paketleyeceğiz. Sizi ve
Komutanı, bizimle hareket etmeye davet ediyoruz. Bu
söylediklerimizi içeriye girerek Komutan’a aktarın'
dediler."
HULUSİ AKAR İLE OLAY DİYALOG
"Söylenenleri boş kartlara yazarak Komutan’ın makam odasına girdim.
Girdiğimde Genelkurmay Başkanı masada oturmuş evrak okuyordu. Bana
‘Gel otur’ dedi. Ben de oturup kendisine karta
yazmış olduğum şeyleri okumaya başladım. Komutan, kafasını
kaldırarak;
-‘Benimle kafa mı buluyorsun’ dedi. Ben de;
-‘Komutanım gerçek darbe olmuş, TSK yönetime el koymuş, 5
Tugay Ankara’ya geliyormuş’ dedim. Uçakların havada
olduğunu söyledim.
HABERİMİZ VAR TEDBİRİMİZİ ALDIK
Bunun üzerine Komutan bana ;
-'Haberimiz oldu, uçuşlar durduruldu, tedbirimizi
aldık, sakin ol' dedi. Ben de kendisine;
-‘Komutanım ne tedbirinden bahsediyorsunuz, iş bitmiş.
TSK ayakta, bütün gemiler ve uçaklar yola çıkmış, sıkıyönetim ilan
edilmiş' deyince Komutan ayağa kalktı ve
;
-'Deli mi bunlar, öyle şey olmaz, kim bunlar' diye
bağırdı. Ben de
-Komutanım 'Bir Konsey varmış ve birazdan buraya
geleceklermiş. Ayrıca buradan canlı yayın yapılacakmış, sizin de
konseyin başı olmanızı istiyorlar' dedim. Bunun
üzerine Komutanımız bağırarak;
-‘Ne başı ne konseyi’ dedi. Ben de
kendisine;
-'Yurtta Sulh Cihanda Sulh Konseyiymiş'
dedim."
HULUSİ AKAR : SIK ULAN ŞEREFSİZ
"Yaklaşık 15-20 dakika sonra dışarıdan yoğun şekilde silah sesleri
gelmeye başladı. Birden içeriye elinde tabancayla emir subayı
Levent Türkkan ve iki kişi daha girdi. Türkkan beni eliyle ittirip,
elindeki tabancayı bir komutana, bir bana doğrultarak
‘Komutanım vallahi sıkarım, zorluk çıkartmayın,
direnmeyin’ dedi. Bu sırada Komutanımız Hulusi Akar
‘Sık ulan şerefsiz’ diye tepki gösterdi.
Bu esnada silahlı ve sivil giyimli olan şahıs Komutan’ın ağzını kapatmaya, kelepçe takmaya çalışıyorlardı. Bu arbedede dışarıdan silah sesleri gelmesi üzerine makamdan dışarı çıktım. Bana Genelkurmay 2. Başkanı’na ateş edildiğini, emir subayının vurulduğunu belirttiler."
"Yarbay Levent Türkkan ve Özel Kuvvetler personellerine ‘Komutanı emniyetli bir yere almamız lazım’ dedim. Özel Kuvvet personellerinden birisi bana ‘birazdan emniyetli bir yere geçeceğiz’ dedi. (…) Bizi bir helikoptere bindirdiler. Yaklaşık 15- 20 dakikalık uçuştan sonra helikopter indi. Komutan ‘Burası neresi’ diye sordu. Özel Kuvvetçilerden birisi ‘Akıncı’ dedi. Helikopterin indiği yerde VİP tipi bir minibüsün beklediğini gördük. Komutanla ikimiz o araca bindik. Daha sonra ikimizi bir odaya aldılar. Odada Tümgeneral Kubilay Selçuk vardı."
HULUSİ AKAR BANA : EVE HABER VER...
"Komutanımız bana ‘Eve haber ver, mesai devam ediyor, bir
sıkıntı yok, herhangi bir problem yok’ desinler dedi.
Yarbay Türkkan’ı arayıp Komutan’ın emrini ilettim. İçeri girdiğimde
Komutanımız, Kubilay Paşa ile konuşuyordu. Komutan, Kubilay
Paşa’ya, 'Hava Kuvvetleri Komutanı nerede?' diye
sordu. Kubilay Paşa 'Bilmiyorum' dedi. Bunun üzerine Komutan Akın
Paşa’ya ulaşılmasını istedi. Akın Paşa’yı aramak için dışarı çıkan
Kubilay Paşa, 30-40 dakika sonra Akın Öztürk içeriye girdiler. Akın
Paşa sivil kıyafetli idi."
'AKIN PAŞA'YI İKNA İÇİN GÖNDERDİ'
"Bir süre
sonra Komutan, Akın Paşa’yı onlara gönderdi. O da geri döndüğünde
‘ikna edemedim’ dedi. Komutanla oturup bir planlama yaptık.
‘Karargâha geçip TSK’ye duyuru yapalım, Komutan’ın emir komutayı
devir aldığını iletelim. Birliklere derhal kışlalarına dönme emri
verelim. Başbakan ve Cumhurbaşkanımızı arayıp onların da polis ve
halka çağrı yapmalarını, geri çekilmelerini sağlayalım. Genelkurmay
Başbakanımız bu planı Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a arz etsin, Merkez
Komutanlıkları ve Askeri Savcılıkları devreye sokalım. Askeri ve
Hukuki işlemleri TSK içinde başlatalım. TSK bu işi kendi
inisiyatifi ile sonlandırmış olsun’ diye kararlaştırdık."
'SAĞ OL EVLAT'
Önce Cumhurbaşkanını aradım
ancak cevap veren olmadı. Sonra Başbakan’ı aradım. Özel Kalem
Müdürü Emekli Albay Murat çıktı. Durumu özetledim, telefonu
Komutan’a verdim. Komutan planı anlattı, “Karargâha geçiyoruz,
orada görüşürüz” dedi. Daha sonra MİT Müsteşarını buldum ve
Komutanla görüştürdüm. Minibüsle helikopter pistine hareket ettik.
Pilotlara ‘Karargâha geçiyoruz’ dedim. Bir süre sonra Murat Albay
tekrar aradı, Sayın Başbakan’ın Karargaha değil Çankaya’ya
geçmemizi istediğini söyledi. Pilotları ikaz ettim. Komutan
helikopterin içerisinde bitkin bir vaziyette oturuyordu. Kafasını
bana doğru çevirdi. 'Sağ ol evlat' dedi.
"SİLAH ZORUYLA DAHİL EDİLDİM"
"Darbe
kapsamında hiçbir silah, araç, teçhizat kullanmadım. Hiçbir
birliğe, ünite veya birime emir vermedim. Talimat, görev tevdi
etmedim. Emir komuta etmedim. Olayın başladığı saatten Genelkurmay
Başkanı ile Çankaya Köşkü’ne vardığımız saate kadar
Komutanla birlikte rehin alınmış vaziyette tutuldum. Her
iki odadan da dışarı çıkmam, icra ettiğim tüm faaliyetler, Sayın
Genelkurmay Başkanı’nın emirleri ve bilgisi dahilinde, bu
olayın bir an önce durdurulması, kaosun sona erdirilmesi amacı
doğrultusunda olmuştur. Bu olaya silah zoruyla dahil edildim."
Saat 08.30 sularında Köşk’e indik. Köşk’te bizi Sayın (Tuğrul) Türkeş karşıladı. Akıncı’da kalan Akın Paşa ve Kubilay Paşa ile irtibatı sürdürdüm. Akın Paşa oradan hareket ederken helikopteri vuruldu, yaralandı. Beni aradı, ateşin kesilmesi için Komutan’ın ve ilgili bakanların emri ile Eskişehir’i aradım. Saat 15.30’a kadar oradaki kriz masasında görev yaptım. Buna başta Sayın Başbakanımız olmak üzere hepsi şahittir. Daha sonra 2 polis memuru gelip ‘Sizin de bilginize başvurmamız lazım’ dediler. Bu sırada ben ağabeyim Şaban Dişli’ye yaşananları özetliyordum.