Mehmet Barlas'ın cenazedeki gafı
Abone olUsta gazeteci-yazar Mehmet Barlas, ekranlarda yapılan hataların masum olduğunu kaydetmek için bizzat başından geçen ilginç olaylara yer verdi. İşte Barlas'tan anılar...
Usta gazeteci-yazar Mehmet Barlas, TV ekranlarında istemeyerek
yapılan hataların çok büyütülmemesi gerektiğini belirtti. Barlas,
bizzat kendisinden örnekler verdiği başlıklı yazısında ekrandaki
hataların daha masum olduğunu kaydetti:
Milliyet'in "Serin Duruş"çuları, televizyonlarda yakaladıkları
gafları sürekli sergilerler. Bizler de bunları okurken güleriz.
Örneğin bir programda Oya Aydoğan Malezyalı dansçıları "Malezya
Dans Halkları" topluluğu diye sunmuş. Yasemin Bozkurt da,
programına katılan bir kişiye "Babanız halanızın nesi oluyor" diye
soru yöneltmiş.
Bir canlı yayında bu tür dil sürçmelerinin olması o kadar doğal
ki.
Yıllar önce bir açık oturum yönetiyordum canlı yayında.
Konuşmacılardan biri söz aldı ve şöyle dedi bana dönüp,
-Sayın Barlas.. Şimdi anlatacaklarım çok özel bilgiler içeriyor.
Bunların aramızda kalmasını rica ediyorum.
Ben de gülerek şu cevabı vermiştim: -Söz veriyorum.
Anlatacaklarınızı, sadece ben ve bu programı izleyenler duyacak.
Bana güvenebilirsiniz.
Anılar hep böyle şeylerden oluşmaz mı? Arkadaşlığımızın neredeyse
yarım yüzyıla dayandığı Doğan Hızlan, Cumhuriyet'in renkli
fotoğrafçısı rahmetli Selahattin Giz'in "Sefirden Sefile" sergisini
gezerken hatırladığı Nadir Nadi ile ilgili bir anısını nakletmişti
sütununda.
O anlatılanlar sırasında ben de görgü tanığı olarak Cumhuriyet'in
yazı işleri odasındaydım.
Bir pazar sabahıydı. Erol Dallı'nın yanında Mücahit Beşer de Yazı
İşleri Müdürü olmuştu. Bu görevindeki ilk günlerden birinin keyfini
yaşıyordu.
Telefon çaldı, Mücahit Beşer açtı. Karşıdaki ses "Ben Nadir"
demiş.
O sırada Nadir Nadi'nin arası gazeteyle açıktı ve uzunca bir
süredir yazı yazmıyordu. Cumhuriyet'le ilişkileri kopuk gibiydi.
Başyazıları, Genel Yayın Müdürü olan Ecvet Güresin yazıyordu.
Bu dönem 1964 sonundaydı.
Bu nedenle telefonda "Ben Nadir" diyen kişinin Nadir Nadi olması
ihtimal dışıydı. Olsa olsa, Cumhuriyet istihbaratında Beyoğlu'na
bakan Nadir Dayı olabilirdi. Mücahit Beşer de bunu böyle kabul
edip, "Ne istiyorsun" diye hafif tersledi telefondaki kişiyi.
Telefondaki Nadir "Yazımı yazdım. Gönderiyorum" demiş. Mücahit
Beşer de bunun üzerine, "İyi, buna sevindim. Kabızlığın geçti"
şeklinde cevap verdi.
Telefondaki Nadir herhalde bunları duymazdan gelmeyi yeğlemiş ve
"Yazımı Ecvet Bey'in yazıları gibi, birinci sayfaya çift sütun
koyun" demiş. Bu defa Mücahit Beşer sinirlendi ve "Ulan, çok ileri
gittin. İstersen manşetten sekiz sütun vereyim" dedi.
Karşı taraftaki Nadir bu cevap üzerine kapattı telefonu. Biz de
yazıişleri odasında, gülüşerek sohbete başladık.
Aradan yarım saat ya geçti, ya geçmedi. Yazı işlerinin kapısı
açıldı ve içeriye, elinde yazısının bulunduğu kağıtlarla Nadir Nadi
girdi.
-Biraz evvel benimle telefonda konuşan kişi kimdi, diye sordu.
Meğer Nadir Bey, o sırada gazetenin yönetiminde bulunan kardeşi
Doğan Nadi ile uzlaşmış ve yeniden başyazılarına başlaması
kararlaştırılmış. Ama bu yeni durumu, Yazı İşleri Müdürü Mücahit
Beşer'e söylemeyi unutmuşlar.
Nadir Nadi'nin sorusuna kimse cevap vermedi. Mücahit Beşer sessizce
odadan sıvışır gibi çıktı.
Yani medyada hatalar sadece televizyon canlı yayınlarında
olmuyor.
Milliyet'te 1980'li yıllarda başyazıları yazıyordum; Spor
Servisi'nin efsanevi ismi Namık Sevik vefat etti. Cağaloğlu'ndaki
binanın önünde tören yaptık. Ben de gazete adına, çok sevdiğim
Namık Sevik için, duygusal bir konuşma yaptım. Konuşma bitti,
tabutun peşinden yürürken, cemaatin arasında bulunan Erol Simavi
yanıma geldi:
-Kafanı siyasete çok takmışsın. Konuşmanda en az üç kez, Namık
Sevik yerine Namık Gedik dedin, diye sırtıma vurdu ve
uzaklaştı.
Özetle, insanlar hata yapmak üzere doğumlarında
programlanmıştır.
Yazı: Mehmet Barlas
Kaynak: